Dün ağladığına, Bugün gülüyor, Bugün baş tacı yaptığına, Yarın köpek çekiyorsun. Yanması gereken senin canınken, Sen, sevenlerin canını yakıyorsun. Acıyla beslensen de, Üzemiyor işte kimse seni. Hayatı o denli hafife alıyorsun ki, İmreniyorlar bile içten içe. Sonra ne tuhaf ki, Üzdüklerin sana daha bir bağlanıyor. Seninse umrun olmuyor.
Hayatın Bekleme Odasında Uyurken, Yaşadığını Düşünmek!
Tüm Zamanların En İyi 250 Filmi listemize 227.ci sıradan giren, Richard Linklater’ın yazıp yönettiği, 2001 yapımı bir film var: Waking Life (Hayata Uyanmak). Hani şu retoskop (gerçek oyuncularla çekip, sonradan her kareye ayrı animasyon yapma) tekniği ile ortaya çıkan ve “Dream is destiny!” (Rüya yazgıdır!) mesajıyla da başlayan film. Rüyalar yazgı mıdır gerçekten? Ya hepimiz gerçekten kocaman bir rüyanın içindeysek? …
Aşağılanma pahasına, yok edebilir misin eskileri?
Vermediğini bile bile istemek, Almadığını bile bile vermek. Reddedeceğini bile bile sormak, İstemediğini bile bile kalmak… Gururu bir kenara atıp, Diğerlerinin sana yakıştırmadığı… Kendini ‘değersiz’ hissetme pahasına, Olabilir misin öteki? Geçmişini söylemeden şu anki halinle tanışmak, Bugünkü sen’i tanımak için… Yazarı sen olsan da, Unutabilir misin geride kalan zafer hikayelerini? Yenilere yer açmak için, Bugünkü seni sevmek için… Aşağılanma pahasına, …
Göründüğümüz Gibi Değiliz İşte!
Yüzleşmesi sıkıntılı, kabullenmesi de zor. Rol yapmak veya maske takmak… Farkına varınca kişiye sahtekarlık hissiyatı veriyor ya, ondan belki de. Bir de farkında olmadan davranışlarımızı etkileyen bilinçdışı ögeler var ki, içimizde bizden habersiz başka bir kişilik yaşatıyor. Çoğumuz iyi bir çalışandır mesela. Hele bir de yönetici konumundaysak! Hangimiz mesela cesaretle çıkıp şirket içi dönen etik dışı işleri yüksek sesle dillendirebiliriz …
Bedenime Yapışan Gölgem!
Son bir yıldır sanırım en sık dinlediğim tını; Tool‘un 1996 yılında çıkardığı Ænima albümünde yer alan “Forty-Six & 2” şarkısı. Ve itiraf etmem gerekiyor ki, bu zamana kadar hiçbir şarkı beni ne bu denli meraklandırdı ve düşündürdü, ne de hakkında araştırma yaptırdı. Tool, bugüne kadar “Forty-Six & 2” sözlerinin ne anlama geldiğine dair resmi bir açıklama yapmamış. Vokalist Maynard James …
Paylaşmak İçin Yaşamak!
Konserin en güzel anı… Biz parmak uçlarında, önümüzdeki kafalardan sıyrılıp cep telefonu ile çekim yapma telaşındayız. Hep tanışmak istediğimiz o kişinin yanındayız… Merak ettiğimiz bir şeyi sorup sohbet etmek yerine, biz resim çektirme derdindeyiz. Muhabbetin en güzel yeri. Biz gelen sms’lere cevap yazıyoruz. Yemeğin en lezzetli lokması. Biz cep telefonundaki bilmem ne uygulaması ile lokasyon bilgisi girme peşindeyiz. Resim çekmekten …
Kendini bir şey sanmazsan, kaybedecek şeyin de olmuyor!
Dokuz yıl önce Kaş’a yerleşen bir Hollandalı amca, ‘neden Kaş‘ soruma şu cevabı verdi: “Tembellik ve kolay hayat.” Gerçekten de insanın kalp atışlarının azaldığı, zaman kavramının anlamsızlaştığı, büyük şehir hayatından kaçıp yerleşenlerin bolca bulunduğu bir Akdeniz kasabası burası. Dolayısıyla herkesin en büyük meşgalesi konuşmak. Tanı tanıma, yanındaki kişilerle biranın köpüğü nasıl oluşuyordan başlayıp, dünyayı kurtarmaya giden bir muhabbet diyarı. Meydan’da …
Kimseden bir şey beklememek!
– Anlatacak ne çok şey var, dinleyense ne az. [Konuşan hep ben olsam!] – Sözümü kesme sakın! [Benim anlattıklarım daha değerli.] – Vallahi cin fikirleri olan, hayata farklı pencereden bakan biriyim. [Kimse anlamıyor, o ayrı!] – Nasıl oluyor da ben herkese destek olurken, ihtiyacım olduğunda herkes sırt çeviriyor? [Sıra bana da gelecek!] – Sendeki imkanlar şimdi bende olsa! [Nasıl biri …
Hayallerin Peşinde, Umutsuz Bir Boşluk!
Geçen sene “Hayallerin Peşinde” ismiyle vizyona giren, 2008 yapımı bir film vardı: “Revolutionary Road.” Hani şu Richard Yates’in aynı isimdeki romanından uyarlanan, Sam Mendes’in yönetip, Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet’in başrollerini oynadığı, 1950’lerde geçen film. Fikir Atölyesi’nde sizlerle bir şey yapmak geçiyor içimden. Ufak bir oyun gibi. Ancak öncesinde, “Revolutionary Road” filminin bende bıraktıkları var: İstenmeden yaşanan, sıradan bir hayat… …
Size bir şey sormak istiyorum.
Öldünüz. Aradan iki yıl geçti. Bir yerlerde adınız anılıyor. 1.) Adını ananlar kim? (Sadece eşin dostun mu, yoksa hiç karşılaşmadıkların da var mı?) 2.) Neredeler ve “ne” diyorlar? 3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de (sen hayattayken) duyuyor musun? 4.) O kişiler (tanıyorsan), “kendileri için” duymayı hayal ettiklerini, bugün “senden” duyuyorlar mu? Bu arada unutmadan… Sizi seviyorum!
Bizler, Zenginlere Hizmet Eden Robotlarız.
Karel Capek ve Franz Kafka da benzer mesajlar vermiş zamanında. Hatta bakın Capek’in şu lafı, doğru olduğu kadar, ne kadar da acımasız: “Bilimi suçluyorum! Teknolojiyi suçluyorum! Kendimi suçluyorum! Hepimiz! Evet hepimiz suçluyuz! Büyüklük kompleksimiz uğruna, başkalarının kar etmesi uğruna, gelişme uğruna, bilmiyorum, büyük bir şeyler uğruna insanlığı öldürdük. Artık kendi büyüklüğünüz altında ezilebilirsiniz.” Hatırlarsınız, Patch ise bu “ezilmeyi” çok daha …
Beni REDDettin!
Hadi bir oyun daha oynayalım. “Faili Meçhul Kıyak“tan sonra bu da ikincisi olsun, onun kardeşi :) Adı da “Beni REDDettin!” olsun. Veya “REDD Hareketi!” Hepimiz, her gün bir yerlerde reddediliyoruz. ‘Hayır’ diyor birileri bize, ‘olmaz!’ Kabul edilmiyor, istenmiyor, hatta dışlanıyoruz zaman zaman. Duymak istemediğimiz; bazıları büyük, bazıları ufak reddedilmeler bunlar. Kendimizi değersiz, eksik veya başarısız hissettiğimiz… Canımızın yandığı anlar. Bize …
Reddedilmek!
Hem tam zamanlı çalışıp, hem üniversite okuyorsunuz. Ailenizden epey uzakta. Mezuniyete haftalar kala, çok istediğiniz bir şirkete iş başvurusu yaptınız. Onlarca şirket değil, sadece orası. Hayaliniz orada çalışmak çünkü. 3-4 mülakat görüşmesi. Şirket 2 saat uzaklıkta başka bir şehirde, ancak sorun değil. Her görüşmeye çağırdıklarında kalbiniz yerinden çıkacak gibi oluyor. Her şey iyi gidiyor. Ücrette anlaşılmış. Hatta şirket size bir …
Hayat Bize Oyun Oynuyor Olabilir mi?
TED.com 18 dakikalık müthiş konuşmaların yer aldığı bir site. Teknoloji, eğlence ve tasarım ağırlıklı gibi görünse de, “paylaşmaya değer” her konuda insanı şaşırtan, yeniden düşünmesini sağlayan ve izlerken de hoşça vakit geçirten sunumlar bunlar. [Ne mutlu ki birçoğunda artık Türkçe altyazı seçeneği de var.] TED’in onay ve gözetimde ancak bağımsız gerçekleştirilen etkinliklere de TEDx deniyor. İşte bunlardan biri geçenlerde Boğaziçi …
Gelsin 2010, Bildiği Gibi Gelsin!
Fikir Atölyesi’nin geleneklerinden oldu, 2007, 2008 ve 2009 için yapmıştık. Bu da 2010 için… Üç soruya birlikte cevap veriyoruz: 1.) 2009 deyince ne hatırlıyorsun? 2.) Aynı soruyu, mutlu bir insan olarak, bir yıl sonra bugün nasıl cevaplamayı isterdin? 3.) Yüz yüze olsaydın, bir üstteki yorumu yazan kişinin verdiği cevaplara dayanarak ona ne derdin? Nasıl bir kaos içindeysem, kendimle hesaplaştığım bu …