Öldünüz.
Aradan iki yıl geçti.
Bir yerlerde adınız anılıyor.
1.) Adını ananlar kim? (Sadece eşin dostun mu, yoksa hiç karşılaşmadıkların da var mı?)
2.) Neredeler ve “ne” diyorlar?
3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de (sen hayattayken) duyuyor musun?
4.) O kişiler (tanıyorsan), “kendileri için” duymayı hayal ettiklerini, bugün “senden” duyuyorlar mu?
Bu arada unutmadan…
Sizi seviyorum!
Yorumlar 48
sana güzel veya yararlı gelen her ne ise, biz ne dersek diyelim sena; güzeldir, yararlıdır; kararı sen veriyorsun, sonuçlarını sen yaşıyorsun.
ancak o güzellik, başkalarını da heyecanlandırıyor ve yüreğine dokunuyorsa, sanırım bu durumda çoğunluğun kabul edeceği bir faydadan bahsetmek mümkün.
yalnız ben soru sormak istiyordum… sorum şu :
güzel olan herşey yararlımıdır?
yararlı olan herşey güzelmidir?
LÜTFEN CEVAPLAYIN BU SORUMU : : :
Beni kimsenin anacağını sanmam. Yanlış anlaşılmasın kötü olduğumdan veya hıyarın biri olduğumdan değil, laf ola, beri gele tarzındaki anımsamaları saymadığımdan. Ayrıca çok fazla sevdiğim de yok sevenim de. Galiba aslında sevgi de yok. Bir bok yok.
1.) Eskiden olsa adımı, benim adını andıklarım anar derdim. Ama şimdi, Facebook var efendim… Bir ölüyorsunuz, 100 tane sayfa açıyor arkadaşlarınız, sevenleriniz. “Unutmadık”, “Altuğ Orgun Kalbimizdesin ?”, “Sen Ölmedin Altuğ!”. Bir bakıyorsun sayfaya ya da gruba; ölenin tanıdığı ve tanımadığı binlerce kişi üye. Yani lafın kısası, şimdilerde ölenin adını kimin anacağı hiç belli olmuyor. Hem nasıl öldüğüme de bağlı.. Şehit olursun, televizyona çıkarsın magazin haberlerinden sonra, 1 dakika için. 1 dakika Türkiye seni anar, ertesi gün hayatlarına devam ederler.
2.) Hepsi farklı yerlerde olacaktır çünkü it kopuktan, eli ayağı düzgün çok insan tanıyorum. İt kopuk olsun özünde hepsi iyi insanlar. Eminim onlar da bir şekilde iyi yerlerde olacaktır. Ne diyeceklerine gelince… Bir ton güzel söz ve birkaç gün yas pek çoğu.. “ne iyi adamdı” misali.. Sonra akıllarına geldikçe, benle ilgili anılarını anlatırlar. Böyle olur…
3.) Elbette ?
4.) Evet, insanlarla muhabbet etmeyi, iyi geçinmeyi bilirim. Ve insanları severim. Ne olurlarsa olsunlar, her zaman kendimi karşımdakinin yerine koyar ve öyle düşünürüm.
Ben önceden belirttiğim gibi topraktan var olduk toprağa dönüyoruz. beni yaşarken sanatımla anılırım kişiliğimle var olurum yaşayışımla örnek olur.
1. yaşarken kendim için ve beni sevenlerle yaşarım.
2. sanatımla yaşarken yetiştirdiğim kişilerle anılırım.
3. dediğim gibi örnek düzgün biri olmaya çalışırım bu tarz onurlu yaşamaktır.
size gene kafanızda yer edinecek bir yazı ile kafanızda soru işareti bırakıyorum.
İNSANLAR YAŞADIĞI ZAMAN DEĞİL UNUTULDUĞU ZAMAN ÖLÜRLER.
Mer ha ba,
1- Dünyada ruhumu besleyen herkes. (adını duymadıklarım içinde uğraşıyorum):)
2- Biraz teknik bilseydi daha etkileyici olabilirdi
3- Kısmen
4- Hayır… ama onları seviyorum
Ölmeden önce ölmek dileğiyle.
1.. eş dosttur tabi benim için,
2.. kaydadeğer bir şey dediklerini sanmıyorum.. cafe de, bar da, ev ortamında …
3.. hepsini değil bazen duymak istediklerimi, bazen onların duymamı istediklerini.
4.. bilmiyorum.
1.) Adını ananlar kim? (Sadece eşin dostun mu, yoksa hiç karşılaşmadıkların da var mı?) > Tanımadıklarım da anar.
2.) Neredeler ve ?ne? diyorlar? Her yerdeler ve Eğer Ray Kurtzweil ölümsüzlüğü halletmedi ise ve ben sahiden ölmüşsem; Fütürist kadın değil miydi o? ”Allah rahmet eylesin, yırtındı daha iyi bir gelecek için” diye… Keşke yaşasaydı da nasıl ışınlandığımızı falan görseydi bari… derler…
3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de (sen hayattayken) duyuyor musun? Yesss.
4) O kişiler (tanıyorsan), ?kendileri için? duymayı hayal ettiklerini, bugün ?senden? duyuyorlar mu? Hem de nasılll:)))
Hayata sağlam bir reset attıktan sonra cevaplaması zor sorular..
1.) Adını ananlar kim? (Sadece eşin dostun mu, yoksa hiç karşılaşmadıkların da var mı?)
Bu gün ölmek var ise iki yıl sonra adımı hatırlayacak olan ailem dışında iz bırakabildiklerim tabi aslında hiç var olabildiğseler, hiç karşılaşmadığım insanların beni hatırlamak için zaten çok fazla sebepleri yok, sosyal medya arkadaşlıklarından bir kaçı.
2.) Neredeler ve ?ne? diyorlar?
Nerdeler sanırım olmak istedikleri yerdelerdir, ne dediğini önemseyeceğim insan sayısı az, eskiler seni hatırlmak istedikleri gibi hatırlarlar zaten bazen saf yanını, bazen çocukluk zamanlarını aslında kendi insanlığı kadar hatırlar ve konuşurlar. Ama bir de yanlarında kendin olabildiklerin vardır onlar bazıları 1 yıl bile olmamıştır tanışalı ama onların sen için söyleyecekleri sana aittir, onlar da hem güzel eleşitirir hem güzel överler. umarım derler ki dürüst çalışkan, yaratıcı ve de hayatta değer verdiği her şeye her daim aşık bir insandı.
3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de (sen hayattayken) duyuyor musun?
Kısmen duyuyorum ama asıl duymak istediklerimi, pek duymadım ama hissettim sanırım.
4.) O kişiler (tanıyorsan), ?kendileri için? duymayı hayal ettiklerini, bugün ?senden? duyuyorlar mu?
Duyuyorlardır :)
Yaşamımz boyunca başkaları ne duşunur dıye kendımızı şekıllendırıyoruz. Öldükten sonra kımın ne düşündüğü çokta tın yaniii…
Büyük ihtimalle dostlarım ve arkadaşlaraım olur. şu an ölsem bu dünyaya öyle çokta kayda değer birşeyler bırakamam :).
Neredeler bilmiyorum ama iyi birşeyler konuşulur heralde. Kötülüğüm dokunmamıştır kimseye.
Çoğu zaman duyuyorum ama iyilik yapıp denize attığımda olmuyor değil :=)
İnsanlar bende güzel şeyler duymak istiyorlarsa mutlaka duyuyorlar ama gerçekleri duymak istiyorlarsa pek değil….
insanlar nasıl yaşarlarsa öyle anılırlar, iyi yaşayan iyi kötü yaşayan kötü anılır. önemli olan kişilerin bu dünyada kalıcı bir eser bırakması, eğer birşey bırakmadınızsa toprağa girene kadar anılır, çünkü topraktan geldik toprağa gidersiniz.
Melek geldi ve ”Hadi! He rşey bitti.” dedi… Gerçekten bitti her şey; artık ne geride kalanların ne de geriye kalanların anlamı vardı… Tüm anlam yaşamaktaydı o da son solukta kaldı… O son nefes anına kadar güzel, içten ve işte nasıl yaşamak istiyorsan öyle yaşamak, yaşatmak; gerisinin ne önemi var!!!
1.) Genelde beni tanıyan, az veya çok, herkes benim çok farklı bir insan olduğumu söyler. Sevip sevmediklerinden emin olamam ama sayarlar :) Şöyle düşünüyorum ben, evet herkes beni anabilir ama 2 sene, dile kolay.. Bu kadar zaman sonra beni sadece tek BİR insan içi acıyarak hatırlayabilir. Uğruna canımı verebileceğim ve uğruma canını verebilecek tek insan: BABAM.
2.) Herkesi bilemem. Ama babam, içinde, kalbinde anar beni… Sözleriyle anmaz büyük ihtimalle, suskunluğuyla bağırır özlemini. Beni ne kadar sevdiğini pırıl pırıl gözleriyle anlatır muhtemelen; susar ve düşünür diye tahmin ve ümit ediyorum :)
3.) Her zaman, hiç durmadan. Babam hiç bir şekilde sakınmaz bana olan sevgisini söylemekte. Bir bakışı yeter bana verdiği değeri, önemi anlatması için… ‘O’ adam bir ömre bedel. :)
4.) Heralde duymuyorlar, kolay kolay hislerimi anlatamam, söyleyemem… Ama, tekrar söylüyorum, babam’a olan sevgimi ben de sözlerimle değil bir öpücükle, bir sarılmamla anlatırım ve bunun da ona yettiğini biliyorum! :)
Çabamız sadece hayat boyunca iyi anılmak değil, geride hep güzel ve iyi hatırlanmak değil midir?
reddedilmek oyle bir zamandı ki o yazının mail gelmesi yaraya melhem dediklerinden, bu kadar mı üstüste gelir her sey, evet gelir, gelmeye devamd a ediyor ama artık hiç mühim değil, ben gelenleri cok seviyorum :)
neden bu kadar uzun zaman sonra bu yorum, işte budur çünkü varsın beni anlamasınlar, ben yine de varolmak adına karalıyorum bu beyaz sayfaları, anacaklar mutlaka amma ben elmayı seviyorum arkadaş, varsın elma beni sevmeyi versin, ben bunca sevdiğimden bunca sevgimden unutulmam :)
sevgiler.
bende seni seviyorum tunç.
1) Hayattayken insanların işine gelmediğim yanlarımla efsaneysem, :) öldüğümde zil takıp oynayanlar olacaktır. Sonra bir daha asla adımı anmazlar heralde…
İnsanların eksik yanlarını tamamlayan yanım özlenirse “Ahh ah yürüyen google burda olsaydı şimdi” gibi ihtiyaç belirten özlem nidaları da olabilir… Acıkanlar yemeklerimi özler, çok konuştuğumu söyleyenler ise rüyalarına girip de konuşmayayım diye belki uyumaktan korkar olur… :))
2) 2 yıl sonra; :) hayatta kalmayı başarabilirsem, başkalarının bana söyleyeceklerini beklemek yerine kendime söylemem gereken cümleleri kurup hayata geçiririm. Etrafımdakilerden uzaklaşmışsam, Kadınlar “Ohh Kurtulduk” diyecekler, Erkekler “???…” :)))
3) İnsanların duymak istediklerini hergün şenlikli bir kahvaltı olarak sunuyorum. Ama, kahvaltı sevmeyen insanlara sabahın köründe akşam yemeği yapacak kadar peygamberleşmedim… ;) Yapsam bile mutlulukları kısa sürecek, çünkü bazı insanlar hayatı şikayet ederek yaşamayı zevke dönüştürmüşlerdir.
Tunç, çok acımasızca olmuş bu sorular.
Belden aşağıya vurmak gibi.
Yok abi cevaplayamıyorum.
Cevapsız sorular bunlar benim için.
1.) Adını ananlar kim? (Çocuklar)
2.) Neredeler ve ?ne? diyorlar? (Her ildeler ve okuldalar ve gökyüzüne bakarken gökyüzüne aşık bir abla varmış bir tane, bunu elleri ile yapmış, sonra günce yazarı arkadaşları ona destek olmuş, bir proje başlatmışlar ve bu teleskoplar yıllar evvel okullara dağıtılmaya başlamış, biz de böylece gökbilimi daha iyi öğreniyor, gökyüzünü tanıyoruz) diyorlar.
3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de (sen hayattayken) duyuyor musun? Haziran gibi cevap verebilirim belki bu soruya kısmet olursa.
4.) O kişiler (tanıyorsan), ?kendileri için? duymayı hayal ettiklerini, bugün ?senden? duyuyorlar mu? Bu soruyu anlayabilemedim :))
beni kim nerede anar, ne der, az çok bilsem de onlara bir şeyler katmak adına çalıştığım öğrencilerim, beni değil iki yirmi yıl sonra da ansın diye uğraşım… bu başarırsam bugün söylediğim her kelimem geleceğe ulaşacaktır…
Tarjik şekilde öldüm, hala akıllarda o sahne vardı.
Zamansız öldüm, projelerim gün ışığına çıktıkça ismim gururla anılır oldu.
Ailem hep hatırladı, çok sevinen, sevinmeyi, paylaşmayı abartan biri olduğum için.
Sofradaki sessizliği bozacak kişiyi hatırladılar zaman zaman.
Biri kalktı kapandı odasına, sonra tekrar normalleşme ile mücadele etti.
İki sene de değil, uzun da sürdü.
Ama neye, kime ne kadar değer verdiysem, o kıymette anılır oldum.
Evet evet, anılmak için anmam lazım olduğunu hatırladım ve anmaya, kıymet biçmemeye lakin kıymet vermeye başladım.
1.) Adımı Annem, Babam, bazı arkadaşlarım ve bir de beni de sevdiğinizi söylemişsiniz o zaman bir de Siz anıyor olursunuz herhalde:)
2.) Güneşli bir havada piknikte mangal yaparken “Elif de kanatı çok severdi” diyorlar. Şaka ölmeyeyim yaa daha çok gencim…Ailem ve bazı yakın arkadaşlarım iyi ve vefalı olduğumu söyleyeceklerdir.
3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de duyuyorum. Ama fazla iyi niyetlisin diyorlar şimdi.
4.) Evet bu kişilere onları sevdiğimi söylüyorum. Sadece bazen kırabiliyorum. Ama boğazıma kadar geldiğinde.
Öldükten sonra bu dünyada olanları bileceksek sevdiklserimiz tarafından iyilikle anılmak çok güzel. Tabi anılacak birşeyler bırakabilirsek.
Mutlu günler ve karşılıklı sevgiler tüm insanlığın olsun.
adımı ananlar -eğer şu anda ölürsem- sadece tanıdıklarım ve tanıdıklarımın birkaç arkadaşı olur. eğer vakit yeter de 6-7 sene kadar sonra ölürsem işte o zaman cennet ülkemin büyük bir kısmı, hatta diğer ülkelerden de insanlar adımı anacaklar.
bu olay -eğer şimdi ölürsem- sadece evde, parkta, bir tiyatro koltuğunda olabilir. ama eğer 6-7 sene sonra ölürsem ya sahnelerde, sanat meclislerinde ve akla gelebilecek her yerde ya da cezaevinde, mezarlikta, ev ortamında, parkta-bahçede falan adım anılır.
iki sene sonra diyeceklerini şimdiden duyamıyorum. insanlar bana ne olursa olsun bir şeyler söylemeye çekiniyorlar. aaa şimdi aklıma geldi, eğer arkamdan tarafsız bir şekilde konuşulursa mutluka çekilmez, huysuz, aksi, sinirli, asabi, kavgacı, mutsuz biri olduğum söylenecektir. bundan adım gibi eminim. çünkü bunu bana ailem her gün söylüyor.
o kişiler (tanıdıklarım) duyması gerekenlerin sadece kötü kısmını benden duyuyorlar. insanlara iyi şeyler pek söylemem. olsa bile söylemem. çünkü ya şımarırlar ya da bir süre sonra iyi dediğim şey kaybolunca pişman olurum. bu yüzden sadece kötü şeyleri söylerim. ve sanırım o kişiler duymayı hayal ettikleri şeyleri benden duymuyorlar (tabii eğer kişi mazoşist değilse).
Sevgili Tunç,
İçine düştüğümüz bu anlamsız farkındalıktan uzak hayatın yeknasaklığına taktığın çelmeler var ya, onu seviyorum. Düşündürmeye, gıdıklamaya, paylaşmaya, farketmeye dair çabalarınla – yok çaba değil seninki, içten geliyor:) – hem farklı hem güzel bir insansın. Bu da öylesi bir yazı idi benim için, bir an durdum ve düşündüm. Neticeleri pek iç açıcı değil amma velakin unutmadan söylediğin söz mutlu etti, onun için yazayım istedim. Sizi seviyorum ve alkışlıyorum. Sevgiyle…
Ve şimdi cevaplar…
1.) Adını ananlar kim? (Sadece eşin dostun mu, yoksa hiç karşılaşmadıkların da var mı?)
Eşim, dostum anarlar elbet hüzünle, kimileri pişmanlıkla verdikleri elemden, veremedikleri sevgiden; kimileri özlemle ve yavrucaklar gözleri yaşlı. Ama hiç karşılaşmadıklarım da ansın diye sürekli ertelediğim bir projeye derhal başlama ve sonuca ulaştırma kararı aldırdı bu soru. Okuyacaklar ortaya koyacağım çalışmayı, rahmet de okurlar belki ardımdan.
2.) Neredeler ve ?ne? diyorlar?
‘Rahmetli iyiydi hoştu ama hayatı ıskaladı.’ bir kısmı. Bir kısmı: ‘neydi o tabutun ağırlığı ya, belim o günden beri toparlanmadı’ hani iki sene önce gittim ya ötelere… vermeye başladım, umarım değişir bu cümle:) Bir kısmı ‘Allah rahmet eylesin, iyi insandı’; annem, babam bir şey diyemezlerdi de, içlerinden hesabını kitabını yapıp benden esirgedikleri her şeyin telafisi için torunlara yönelirlerdi. Ve eminim gizli gizli ağlarlardı. Çocuklar: ‘annem nerede? cennette mi? ben çok özledim.’ Eşim: ‘?’ limonî hafif kalır şu aralar, o yüzden tahmin etmek zor ne diyeceğini. Ha bir de olması gerekenler için Timur’un karşısındaki Nasreddin olmaya razı (cümlesinden vazgeçmeyen Nasreddin ama) tarafımın muhatapları çok şeye karışan olduğumu söylüyorlardır. Diyenler nerede mi? Hiçbir fikrim yok.
3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de (sen hayattayken) duyuyor musun?
Yok ama kör ölür badem gözlü olur misali, kaybedince gönülde bir göz açılır ihtimali söyletir belki diye düşünüyorum. Hani çok kızgın olduğun bir canından, kanından yakınının gittiğini ötelere hayal edince yumuşar ya kaskatı gönül, o hesap pek kıymetlenir, büyük ve geçmez bir iç ağrısı olurdum düşüncem. Yavrucaklarla muhabbet bâkî. Tanımadıklarımdan duyuyorum ara ara da olsa güzel şeyler ya tanıdıklarımı yeniden tanımaya başladım yaş bir yere geldikten sonra. Yaslandığım, gölgesinde nefeslendiğim bir ağacım var, ondan hayırlı kelam gelir kulağıma:) Birkaç çift de gülen gözüm bana baktığında.
4.) O kişiler (tanıyorsan), ?kendileri için? duymayı hayal ettiklerini, bugün ?senden? duyuyorlar mu?
Yavrularım her dem. Ama ikisi için cevap net ‘hayır’. Onlarla içim konuşuyor; nedamet, merhamet, muhabbet versin duam gönüllerine yaradan. Dost bildiklerim, evet. Gönlünü sevdiklerim daim içten. Ama bazıları…
Herkesin önem verdiği bir şeyler vardır ya çevresindekileri biçimlendiren. Kimi dertsiz adam diler, aman içim kararmasın deyu:) Kimi eğlensin, hoplasın ister ve öylesini arar bulur… Tek aradığım “samimiyet”. O varsa muhabbet de var, adalet de; farkındalık da var, sevgi de; fedakarlık da var gerektiğinde hoşça kulak çekmek de… Bir hazine aslında istediğim. Ne geliyorsa aklıma insanı insan edenlere dair, hepsi giriveriyor bu tek kelimenin içine.
Pek efkarlandırdı. Daha çok düşünmeliyim bu soruları.
Can Dündar’ın Musalla Taşı gibi…
@kemalettin
tunç “ne fark edeceğini” yorumlarda açıklamış.
sanırım gözünden kaçtı.
bana tatminkar geldi açıkçası o açıklama.
saygılar,
ali kemal.
ne farkeder ki?
Bir tek anam anar gerisi yalan anar :)
Kendimi hani filmlerde olur ya, bulutların arkasından sevdiğim sevmediğim çevremdeki bütün insanlara bakıyor gibi düşündüm, ailem ve eşimden başka gerçekten özlemle anacak kimse yok gibi. Geri kalanlar için belki laf arasında geçerim, o da en fazla 2 dk olur.
Belki bazıları için o kadar bile konuşulacak, hatırlanacak insan değilim. Acaba bunun için uğraşmalı mıyım, yani hatırlanmalı mıyım, bilmiyorum ki?
Ben öldükten sonra insanların beni anması değilde dua etmesi önemli, beni tek ilglendiren şey budur. Bunun içinde ben yaşarken onlara aynı şekilde karşılık veriyorum yani benden önce ölenlere ki yaşayanlarda benim için bişiler yapsınlar kim oldukları inanın hiç önemli değil!
Merhaba,
Bu sistem konusu beni biraz rahatsız ediyor. Gerçekten böyle birşey olduğunu düşünmüyorsunuz değil mi? Birilerinin bilinçli kurduğu bir sistemde yaşadığımızı düşünmüyorsunuz heralde?
Yani bu borsada küçük yatırımcının korkulu rüyası olan ve sürekli kazandığı varsayılan “pala”, “piyasa yapıcı”, yabancı yatırımcı” gibi insanların gerçekten var olduğuna inanmak gibi bir şey.
İnsanı çok mutsuz ve çaresiz hissettirir bu his. hakkaten :)
Saygılar.
Umrumda değil… Öldükten sonra ne olacağı gerçekten umrumda değil.
Umrumda olan yaşarken ne olduğu, olacağı…
iki sene sonra ne derdim;
lanet olsun derdim…
neden, niçin, neredeydım, niçin ordaydım, ve niçin şu an buradaydım?
istedıgım gibi neden yaşayamadım?
ve neden şu an burdayım derdim ama cevap istemıyorum.
cevap verırsem eger kendımı suçlayacağım.
ve sonra geri dönmek ve yaşamak isteyeceğim.
cevap gecikmeyecektir, vadiniz dolmuştur üzgünüz, limitinizi yeterince saçma sapan şeylerle doldurdunuz, artı limit ve ya zaman verılmeyecektir, ola ki verıldi, diyelım bir saat verdıler, ne yaparım hiç bir türlü kendime zaman ayıramadıgım uzun omrumun bitişinden sonra verilen bir saatini kendime ayırırdım ve evet buydu sadece derdim ya da saçmalık…
ıssız bir adaya düşsen ne olur gibi oldu (:
Aynen bu sistem yüzünden düşünmek eyleminin de pek hayata geçirilebileceğini düşünmüyorum ben. Çünkü soruları sistem yaratıyor, verilen cevapları yine sistem. “Biz kendimiz için ne diyoruz?” sorusuna verilecek cevaplar da yine sistemin bize verdirttiği cevaplar olur diyorum. Genelleme yapıyorum tabi, bunu aşmak da mümkün ama…
Konu başka yerlere geldi, bu soruları oluşturan da çoğunlukla cevapları oluşturan da sistem demeye çalıştım ama becerebildim umarım :)
dert etmek değil bu aras. “düşünmek” sadece. başkalarının bizden beklediği bir hayatı yaşamak yerine, kendi farkındalığımızı düşünmek.
“sistem” öyle güzel kurgulanmış ki, hiçbir şey için düşünmemiz beklenmiyor. düşünmek de zor iş olduğuna göre, salla gitsin diyoruz. mevzu kendi hayatlarımız olsa bile! [aynen bizden istendiği gibi.]
yoksa kimin kim hakkında ne dediğinin pek de önemi yok gerçekten. yazıdaki soru kurgusuyla öğrenmek için heyecanlandığım şey; “bizler kendimiz için ne diyoruz?”
ne kadar becerebiliyorum, o ayrı tabii :xD
1- Arkamdan ağlayanlar olacaktır sanıyorum beni öldükten iki sene sonra anacak kişiler.
2- Eminim ki bugün olduklarından daha iyi yerdedirler, çünkü kendini geliştirmeye uğraşmayan, düşünmeyi sevmeyen insanlar beni de sevmezler, dolayısıyla arkamdan da ağlamaz ve iki sene sonra beni anmazlar. Kötü ama UNUTURLAR.
3- Kesinlikle duyuyorum yani düşüncem öyle, yalan söylemiyorlarsa :)
4- Evet işte bu çok önemli, iyisi ya da kötüsü söylenecek ne varsa yakınım olsun ya da yeni tanıştığım hatta hiç tanımadığım birisi bile olabilir gerçek ne ise özen gösteriyorum yüzüne söylemeye ki içimde kalmasın. Dert oluyor arkadaş neden söylemedim bak kafama takıp duruyorum diye :) O yüzden diğer şıkları yazarken bile muallaktaydım belki ama bu gayet net EVET HERKES NE HAKEDİYORSA DUYUYOR BENDEN ve bu insanlar ben öldükten iki sene sonra BEN NE HAKETTİYSEM YAŞARKEN ONU SÖYLESİNLER…
Saygı, sevgi, dostlukla…
Bu kadar planlı, bu kadar düşünerek yaşamak güzel mi gerçekten abi? Bunları dert ederek mi yaşayacağız? Kendine bunları dert ediyor musun gerçekten? Ben de seni seviyorum bu arada.
Kesinlikle evet diyorum, birilerinin benimle ilgili ne düşündüğü ne kadar da önemli dimi allam yarabbim…
o, birileri kim acaba o birilerini ben mi buldum ben mi oluşturdum?
sanırım her ikisi de.
sevgiler bizden.
1.) Adını ananlar kim? (Sadece eşin dostun mu, yoksa hiç karşılaşmadıkların da var mı?)
ben tanıyanlar anar emınım, belki ben hayattayken karsılasmadıgım halde benı ısmen tanıyanlar ve ne yaptıklarımı bılenler anabılır.
2.) Neredeler ve ?ne? diyorlar?
belki evımdeler belkı onlarla yasarken vakıt geçirdiğim yerdeler belkı de hıc olmadıgım bir yerde. ne diyorlar? iyi bir dost oldugumu soylerler (övünmek gibi olmasın) çılgın, asi, deli dolu oldugumu ve bazen de cekilmez biri oldugumu ama en cok da gulmeyi sevdiğimi söylerler sanırım.
3.) İki yıl sonra diyeceklerini, bugün de (sen hayattayken) duyuyor musun?
gerçekten beni sevenlerden duyuyorum evt.
4.) O kişiler (tanıyorsan), ?kendileri için? duymayı hayal ettiklerini, bugün ?senden? duyuyorlar mu?
bazen duymak ıstedıklerını bazen duymak ıstemedıklerını duyuyorlar.
biz de seni seviyoruz tunç :)
ölmüşüm artık.
yaşarken de öldürmüşlerdi belki ve belki de gerçekten öldüğümde de yaşatıcaklardır.
bir şeyler geçtikten ve bittikten sonra kimin ne söylediğininde bir önemi kalmıyor ki.
önemi kalsa bile zaten bana önemi olan başkasına olmaz başkasının, önemi de bana olmaz herhalde bilemedim (:
1- iki kişi anar- güzel hatıralarım olanlar, ve kötü hatıralarım olanlar.
2- ilk grup “yeri cennet olsun”, ikinci grup (umarım) “he rşeye rağmen yeri cennet olsun.”
3- yüzüme karşı “yerin cennet olsun” diyeni henuz görmedim :)
4- sanırım, fakat belki daha fazla çabalamam lazım.
İyi bir işin olacak, sonra güzel bir evin, yavaş yavaş istediğin güzel eşyalarla dolduracaksın onu her bir köşesini düşünerek, her aldığın eşyada daha da ait olacaksın, zincirlerine yenisini eklemekle kalmayıp onları daha da sağlamlaştıracaksın. Giysiler alacaksın ve de kendi tarzında özenle, tatillere gideceksin, arada kafanı boşaltmak için ve tatil dönüşünde ne yapacağının planıyla. Ne yaptığını bileceksin, her birini planladığını ve kontrol ettiğini sanıp ama bir şey, minicik bir sorunun farkına varmayacaksın. Planların içinde, ?kendi? planlarının içinde var ettiğin hayatında nerede olacaksın. Senden sonrası belki hiç umurunda olmayacaksa da bir parça bırakmadan, bir şey üretmeden çekip gidiyor olacaksın. Üretmekten kastım sana ait olan, senin olan, birinin dönüp baktığında seni görebileceği bir şey.
evet sistem seni öğütecek, planlar arasında parçalandığının farkına varmayacaksın. Sen de hiçbir şeye yaramayacak olan daha dorusu öldüğünden bir sene sonra hatırlanmayacak olan şeyler yapmışlığınla kalacaksın. Seni rahatsız etmiyor bu söylediklerim, öyle derin bir uykudasın ki sağından soluna bile dönmeyecek, bu yazı sonunda eline bir kalem kâğıt alıp bugün ne hissettiğini bile yazmaya zahmet etmeyeceksin. Gözünün önüne getiremezsin çünkü mesela çocuğunun ya da torununun elindeki o bir parça kâğıdın değerini, o kadar meşgulsün ki hayatınla ve planlarınla?
Boş ver o yüzden, su yolunu bulmayacak, suyun yolunu bulmayacağını söylemiş ilk insan da değilim, tutunamayanları okuma zahmetine girebilirsen eğer
“Tutunamayanlar”ı oku, bil, hisset. neden öyle acı, öyle anlamlı, o kadar büyük ve ağır bir çığlık olduğunu anlarsın bu dediklerimi yaşamış olanların dilinden. Tutunmaya çalışmakla geçecek ömrün, bir tutunamayan bile olamayacaksın. Farkındalıkla dedim ya farkındalık, insanı insan tutabilecek olan tek şey ne boka battığının farkına vara vara batıyorsa bir gün o boktan çıkabilir de en azından bunu umarak yaşayabilir aksi takdirde orası bir cennet bu sistem sanallığında.
Sorular çok güzel… Ben de ölmeden cevaplayayım bari…
Adımı sadece çok sevdiğim dostlarım derindan ansınlar yeter..
Gerisi de zaten beni iyi tanımadıklarına yansınlar…
Neden iki yıl sonrası onu anlamadım… İki yıl sonrasını düşünsek ne olacak ki..
Olan olmuş, toprakla bir bütün olmuşuz… Ölüm dediğin bir anlık..
Asıl soru orada ne yapacağız?
Dün akşam aklıma geldi aynı konu. Bir sürü yanıtı var. Herkesin vardır bence. Sonra da şunu sordum kendime “peki yaşarken kendine bırakıyorsun?” ne kadar zaman? ne kadarı keyif, ne kadar heyecan? ne kadar mutluluk umudu?
Bütün hayatı bir adada, 1-2 kişiyi tanıyarak geçen birinin yaşamı bizim gibi “koşan insanlardan” daha mı az değerli? belki de bilmediğimiz, bilmediğimizden anmadığımız ne dolu hayatlar var.
Geriye bırakacaklarımız aslında ölüm korkumuzun yansımaları. Dileyen dilediği gibi anabilir aslında. Herkesle aynı frekansta olamayız. Herkese kendimizi sevdiremeyiz ve herkesin sevdiği insanlardan şüphe etmek gerekir hatta bana kalırsa. Sivri yönleri, çatışmaları, farklı fikirleri vardır mutlaka ancak gizliyordur kendisini. Bize mecbur olmadığı halde, her türlü halimize rağmen bizi seven insanların düşünceleri önemli sadece, bence.
ne garip! minicik kanaryacık öldü bugün… öyle elimde bakakaldım… bu kadar basit bir şey işte ölüm… ne diyecekleri hiç umrumda değil… ben kendimi biliyorum ve eminim ki iyi şeyler diyecekler… minicik kanaryacık için bir anlamı var mıdır ki mesela benim içimden geçenlerin?
1- Sadece ben hayatta kalsam kimleri anacaksam, ben ölünce de onlar beni anar.
2- Çok çeşitli yerdeler, ama en çok dinleyeceğim yer bardakları tokuşturduğumuz o masalar olur; o masalar olmasa dünyada çok az kelime sarfetmiş olurdum..
3- Ben öldüm mü? Yok hayır bir kez öleceğim, henüz duymuyorum :)
4- Duyamazlar, çünkü her dakika o kelimelere bir şeyler katıyor; onlar ölmeden önce onlarla bi hayatı doldurmalıyım, sonra hangimiz önce gidersek o kelimeler şekillenmeli, öldükten sonra 2 yıl gibi bir zamanda onsuz-onlarsız ne kadar boşluk hissedeceğimi asla bilemem, bırakın da 2 yıl sonra gidip onun kulağına fısıldayım.
Ne zor sorular bunlar…
Ergenekon soruşturmasında mıyız? Yüzümden lambayı çekin hele… Çekin de şöyle uzun uzadıya düşüneyim.
Adımı ananlar… Hane halkı elbette anacak… Ama birçok farklı insan da bahsedecek her halde… Öncelikle eski ekip arkadaşlarım. Birlikte birçok başarı öyküsü yarattığımız kadro… Onlar kesinlikle beni anacaklardır.
Bir araya geldiklerinde, belki bir muhabbet sofrasında, belki bir yeni işyeri için “hayırlı olsun” ziyaretinde…
“Adamla çılşmak çok zordu be abicim” diyeceklerdir. “Ama ne öğrendiysek, ondan öğrendik.” diye anacaklardır muhtemelen. Nefretle ananlar da çıkacaklardır elbet. Özellikle koltuk hırsı olmadığı için üst pozisyonlara sulanmayışım, bazılarının da ilerlemesini engellediğim düşünülür. Çoğunluğun, zor ama öğretici diye vurgulayacağını sanıyorum.
Bunları şimdi de duyuyorum eski elemanlarımdan. Bazısı “yine olsa çalışırım” der, bazısı “gençtik, bir daha asla birlikte çalışmam” diye belirtir. Bayramda, yılbaşlarında ararlar. Artık bir kez daha bir arada çalışamayacak olmamıza rağmen, bu cümleleri söylerler.
Benden ne duyuyorlar. Birlikte çalışma hayatımız bittikten sonra övgüleri duydular. Blog’da da defalarca yazdım. Ama beraber çalışırken hiç duydular mı? Pek az… Maalesef pek az.
Şimdi birlikte çalıştıklarım bile pek az duyuyorlar.
Kendime bir bakmalıyım sanırım. Böylesi mi iyi, anında teslim mi? Şımarırlar mı, motive mi olurlar….
Yahu bunlar zor sorular. Ben bir daha düşüneceğim. Şimdilik susma hakkımı kullanıyorum.