41

Tüm Gönül Meseleleri gibi, Onu Bulduğunuz Zaman Anlayacaksınız

Okul hayatınız boyunca dalga geçilen, 36 yaşına kadar hiçbir kayda değer başarıya imza atmamış, toplum içinde silik, özgüveni düşük, sıradan bir cep telefonu satıcısı olacaksınız…

Ve bir gün tüm dünyada milyonlarca kişinin tanıdığı ve hayran olduğu bir kişiliğe bürüneceksiniz…

Mümkün mü bu?

Hepimizin içinde bir yerlerde olan “yeteneklerimizin” farkındaysak, yani kendimizi tanıyorsak ve bu yeteneklerimizi geliştirmek için kendimizle samimi ve belki de daha önemlisi tutkuluysak, cevap; evet, mümkün!

Fikir Atölyesi’nde zaman zaman ele aldığımız başarı hikayelerinden birine daha tanık oluyoruz.

Bu kez hikayenin adı: Paul Potts.

“Benim en iyi arkadaşım sesim” diyen biri Paul Potts. Çünkü hiç “en iyi arkadaşı” olmamış onun hayatta. Dört yıllık eşini (Julie) bile internette chat yaparak bulmuş!

Faturaları ödeyebilmek için çok uzun yıllar iki işte aynı anda çalışmış. Son iki senedir Carphone Warehouse‘da cep telefonu satış elemanı. Öncesinde de Tesco’da gece vardiyasında rafları düzenliyormuş.

Güney Galler’li Paul Potts 1970 doğumlu.

Pavarotti kıyafetleriyle ilk operasını 28 yaşındayken bir karaoke yarışmasında söylüyor.

1999’da bir yarışmadan kazandığı 8.000 pound’u kredi kartı borçlarını kapatmak yerine, İtalya’da opera eğitimlerine harcıyor. Bunlardan bir tanesinde Luciano Pavarotti ve Katia Ricciarelli ile aynı derste performans yapma hakkı elde edecek kadar da azimli.

İngiltere’de dört tane yarı profesyonel konser veriyor. En etkileyicisi ise 15 bin kişi önünde filarmoni orkestrası ile verdiği…

Sonra sağlık sorunları başlıyor. Önce apandisit ameliyatı. Arkasından iyi huylu tümör ameliyatı. Yetmiyor, 2003’de bisiklet kazası ve uzun süre hastanede yatıyor. Hem sağlık, hem de maddi yetersizlikler artık onun opera söylemesine engel oluyor.

Bugüne kadar hayattaki tek tutkusu için yaptığı 20.000 pound civarında eğitim yatırımı var. Ama o bırakma noktasına geliyor; “demek benden bir şey olmayacakmış” diyor.

Ta ki “Britain’s Got Talent” yetenek yarışmasına kadar.

Elemelerde “Paul, bugün bize ne yapacaksın?” diye soran jüri üyelerine, “opera söyleyeceğim” dediği anda “bu bir şaka olmalı” bakışlarına aldırmadan; 2 bin seyircinin ayakta alkışladığı, tüyleri ürperten bir performans sergiliyor Paul.

9 Haziran 2007, ITV1 kanalı, “Britain’s Got Talent” elemeleri.. Seslendirdiği şarkı: “Nessun Dorma.

27 yıldır müzik endüstrisinin içinde olan, Pop Idol (bizdeki Pop Star) yarışma formatının mucidi ve sahibi multi-milyoner Simon Cowell, “Britain’s Got Talent” yarışmasındaki 3 juri üyesinden biri. Zor beğenmesi ile tanınıyor.

Paul için söylediklerini ise kimse Simon’dan duymaya alışkın değil.

14 Haziran’da yarı final ve üç gün sonrasında da finalde yarışıp kazanıyor. Çok kısa süre içinde sesi ve performansı ile tüm dünyanın ilgisini çekiyor. Bugün itibariyle YouTube video’larını izleyen kişi sayısı 30 milyondan fazla.

Paul’un yarışmadan kazandığı 100 bin pound’luk ödülün yanında, Simon Cowell onun ilk abümünü (‘One Chance‘; 16 Temmuz’da çıkmış. İlk haftada 130 bin satan bu albüm şimdiden birçok ülkede en çok satanlar listesinde bir numaraya çıkmış) ve 3 Aralık 2007’de Kraliçe Elizabeth’in de izleyeceği Royal Variety Performance‘da sahne almasını garanti ediyor.

Pol Pot [Kamboçya’daki -Kızıl Kmerler gerilla teşkilatı ile- 1.5 milyon kişinin katledilmesininden sorumlu tutulan, 1975-79 arası başbakanlık da yapmış olan ruh hastası diktatör] ile isim benzerliği, onun adına bir şansızlık olsa da…

– Dış görünümü hiç öyle alışkın olduğumuz yıldızlara benzemese de…

– Utangaçlığı, saflığı ve [gösterişsiz] mütevaziliği herkesi şaşırtsa da…

– Öndeki kırık dişini yaptırmaya yeni fırsat bulsa da…

– O bugün itibariyle halen Carphone Warehouse’da cep telefonu satsa da [istifa sonrası zorunlu çalışma süresi nedeniyle görevi Aralık’da bitiyor]…

Sıradan; yolda görsek dikkatimizi çekmeyecek bir kişi Paul.

Bugüne kadar yaptığı işlerde mutsuz bir adam o. Tüm hayatı boyunca kendini hep önemsiz hisseden, fark edilmeden yaşayan, dolayısıyla kendine olan güveni de yerlerde olan bir kişinin bugün geldiği noktaya bakın.

Onu, 6 Eylül 2007’de vefat eden Pavarotti‘nin tahtına aday gösterenler bile var… [Abartılı bir görüş bile olsa, isminin bir gün Pavarotti ile birlikte anılacağını kendisinin dahi hayal etmesi mümkün değil.]

Sahnede ise kendine güvensiz o kişi gidip, yerine inanılmaz bir sese sahip adam görüyoruz. Çünkü o yerini biliyor; cep telefon dükkanı değil, opera sahnesi.

“En iyi arkadaşım hep sesim oldu. Kendimi sahneye attığım zamanlar gerçek Paul Potts ortaya çıkıyor. Orası benim hep olmam gereken yer.” diyen bir Paul Potts. [Biraz daha yakından tanımak için Paul’u, Kanada’da CBC kanalında yaptığı söyleşi ilginizi çekebilir.]

İçindeki muazzam yeteneğin farkında olmakla yetinmeyip üstüne giden, borçlarına rağmen eline geçen tüm parayı daha iyi opera söylemek için harcayan, sağlık sorunları onu zaman zaman yıldırsa da; vazgeçmeyen…

O kendi mutluluğunu bulmuş bir kişi…

Peki ya siz?

Daha önceki bir yazımızda dile getirdiğimiz gibi, tutkuyla sahipleneceğiniz işinizi buldunuz mu?

“Neyi sevdiğinizi bulmanız gerek. Ve bu aşklarınız için geçerli olduğu gibi işiniz için de geçerli.

İşiniz hayatınızın büyük bir kısmını kaplayacak ve gerçek anlamda tatmin olmanın tek yolu harika bir iş olduğuna inandığınız şeyi yapmanız. Ve harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınızı sevmenizden geçer.

Henüz bulamadıysanız, aramaya devam edin.

Durulmayın. Tüm gönül meseleleri gibi, onu bulduğunuz zaman anlayacaksınız. Ve her büyük ilişki gibi, seneler geçtikçe daha da güzelleşecek. Yani bulana kadar devam edin. Yılmayın.”

Yoksa siz hala [kendinizden çok] başkalarını memnun etmeye mi çalışıyorsunuz?

Yorumlar 41

  1. italyan

    Bende mesela hep bir kitapçı dükkanım olsun, orada kitaplar ile başbaşa kalmak ve boş kaldığım zaman internet sitemi en güzel şekilde tasarlayıp insanların beğenisine sunmak istiyorum. Ama şartlar ve koşullar hiç bir zaman uygun olmadığından bu türlü çalışmalarım hayal olarak kalmaktan öteye geçemiyor.

  2. İtalyanca

    bu mutluluk bir insana duyulan aşktan değil.. başkasına duyulan aşklar geçicidir.. ben yalnızca kendimi seviyorum..
    ve bundan çok memnunum?

  3. Pingback: Simone Legno

  4. nasuf alkan

    Ben 2009 ocak ayında fazla tıklandığı için tesadüfen rastladım (youtube’da).
    Paul’un juriyi rahatsız edeceğini düşünerek hareket ediyordu.
    Uzatmayacağım bu adam beni zehirledi, yolu açık olsun.

  5. Pingback: truetypelies · Seviyorum...

  6. aysun

    evet var benim aşklarım bir kucak dolusu, yaşam sevincim, güne ışıltıyla başlama nedenlerim, bütün gün hava nasıl olursa olsun derin mutluluk duyma nedenim, her güne şükretme nedenlerim, istediğim her şeyi yapma özgürlüğüm,

    mesleğim dahil, hobbylerim, dinlemeye doyamadığım operam, günümü başkalarının değil de kendi kotrolümde yaşamaktaki başarım, hiç televizyonsuz, gazetesiz, küfürsüz, yalansız, riyasız, günlerim..

    mutluyum ben.. çok şükür allahıma…

    bu mutluluk bir insana duyulan aşktan değil.. başkasına duyulan aşklar geçicidir.. ben yalnızca kendimi seviyorum..

    ve bundan çok memnunum…

  7. Pingback: Harikayaa.com » Paul Potts - Her gün en az 1 defa

  8. ayseyaman

    Videoyu izlerken nefesimi tutmusum ama sonrasında gozyaşlarımı tutamadım. Ben Paul’un sesinden çok bakışlarından ve hayat hikayesinden etkilendim. Garip bir acıma duygusu işte, aslında Paul’un acınacak bir yanı da kalmamış ama.

    Tunc bey size bir mimleme olayından ulaştım, iyi ki de olayın kaynagını aramışım.

    Paylaşımlarınız için teşekkürler..

  9. cafer

    süper! tek kelimeyle süper!

    bazen mutlu olmak için hayatın üzerine yürümek gerekiyor, çünkü hayat bütün fırsatları bu senin payın buyur şeklinde önümüze sunmuyor malesef…

    çok etkilendim, belki sahneye çıkarken adamın suratındaki utangaçlık, belki opera söylemek istiyorum dediğinde jürinin suratındaki küçümsemenin ters tepmesi, belki seyircilerin hakemliğinin, adaletinin gerçekliği, bilmiyorum ya…

    işte bundan anlayın ki felan tarzı ukala bir şey yazmayacacağım ama ben anlamak istediğimi anladım; sağol paul, gerçekten sağol…

  10. teknozat

    Gerçekten çok etkileyici bir hikaye, inanmazsınız gözlerim yaşardı. Bu belki de biraz kendimden bir şeyler bulduğumdan, belki de Tunç beyin anlatımından. Bilemiyorum…

  11. K. Taylan

    Okurken duygulanmamak elde değil :) Çok güzel bir başarı hikayesi, çok güzel bir yazı, elinize sağlık..

  12. Woz

    Selamlar,
    Başlıktaki metni yakın arkadaşım Steve söylemişti zamanında (Stanford, 2005). Konuyla bütünlük sağlamış, tebrikler;)

  13. mahser.org

    Gerçekten şu ana kadar izlediğim ve okuduğım en güzel başarı hikayelerinden birisi diyebilirim.

    İnsan ilk önce kendi sevdiği işi bulmalı ama önündeki engeller (aile,çevre) aşılması güç olduğu zaman yıpranmaların üstüne biraz daha yıpranma ekleniyor.

    Ben mesela hep bir kitapçı dükkanım olsun, orada kitaplar ile başbaşa kalmak ve boş kaldığım zaman internet sitemi en güzel şekilde tasarlayıp insanların beğenisine sunmak istiyorum. Ama şartlar ve koşullar hiç bir zaman uygun olmadığından bu türlü çalışmalarım hayal olarak kalmaktan öteye geçemiyor.

  14. mrl

    Merhaba,

    Özenle kurgulanmış bir senaryo gibiydi adeta okuduklarım… Çok ama çok etkileyici… Videoyu izleyince ben de koptum!

    Bazı insanlar gerçekten özel yeteneklere sahip olanlar sahnede devleşiyor adeta. Bunu izlemek çok güzeldi! Jüri ise eşsiz bir mucizeye tanık oluyor gibiydi…

    Çok şanslıyım ki bunu izleme fırsatı buldum sayenizde…

  15. Pingback: LEZZET AŞKI » Blog Archive » İşte Azmin Zaferi…

  16. Pazarlama Cadısı

    Çok güzel bir yazı. Sabır, kararlılık ve azim. Ama en önemlisi kendini tanımaktan geçen bir yol. Bazen riskleri göze alıp yürümek gerekiyor.

    O riskleri almak için hayatınızdan çok önemli bir parçayı ayıracak kadar düşünüyorsanız bilin ki sevdiğiniz şey değil karar vermeye çalıştığınız.

  17. hande

    Muhteşem bir azim örneği. Videoyu izlerken gözyaşlarımı tutamadım ben de. Hele ukala jüri üyelerinin nasıl şaşırdığını görünce öyle mutlu oldum ki. Başarıyı güzellik, para ve daha birçok değersiz etiketin altında zanneden yapımcılara da ders olsun işte.

    Herkesin kendi olma yolunda ilerlemesini temenni ediyorum.

    Sevgiler…

  18. özden

    Sevgi içinde büyümüş, her yerde sevilmiş olmasına rağmen sevgi ihtiyacı hiç bitmemiş bir insanım ben ve belki de beni daha çok sevsinler diye [kendimden çok] başkalarını memnun etmeye çalıştım. Sonuç ben mutlu değilim, başkaları da mutlu olmamış olmalı ki…

    Çok güzel bir yazı, ZG dolayısıyla yakaladım.

    Neyse ki hep istediğim bir işi yapıyorum ve pes etmedim, arıyorum. Sevgiler…

  19. Begüm Ercan

    Gidip de kendimi nereden atayım??? Videodan izlerken bile adamın gözlerine bakamadım, içimde bir şeyler oluyor; ya hergün öğrenip gelişiyoruz ya da gerçekten bir denge sorunuyla karşı karşıyayım. Niye bunca iniş çıkış ve tepkisizlik hali…

    İzleyince sanki birden umut şoklaması oldu ahh bir de kendine kızma hali bitse, şöyle bir rahat yaşamayı becerebilsek… Bir bilsek bilmemiz gerekenleri…

  20. Barış Akkiriş

    Gerçekten ilham verici, paylaştığın için teşekkürler Tunç!

  21. eda suner

    Tunç abi bilmeden senden bir gün sonra aynı videoyu eklemişim. Resmen ağlamıştım izlediğimde senin olaya bakış tazrın her zaman ki gibi harika olmuş.

    Ancak ben olayın tam bir Amerikan Rüyası olduğu kanısına vardım. Evet ağladım beğendim ancak düşünsenize eğitimsiz bir ses olsa nasıl bu kadar başarılı bir şekilde diyaframdan okur operayı.

    Ayrıca İngiltere’de olan bir yarışma sonuçta bu neden orada unkapanı vari bir yere gitmedi de Paul Potts bu yarışmaya katıldı bilemiyorum insanın aklına bunlar da gelmiyor değil.

  22. Süleyman SÖNMEZ

    Onu ilk kez gördüğümde pek çok şeyin anormal olduğunu anladım. Öğretmen sezgilerim alarma geçmişti. Sınıf genelde sakindi. Fakat onun bakışları giyimi ve kız olduğunu zorlukla kavradığım duruşu bedeni düşündürücüydü. İlk derste sorduğu sorular ise inanılmaz saflıktaydı. Yetişkinler için bilgisayar kursu veriyordum.

    Sonra sorun yaşamamak için hemen araştırdım. Fakir bir ailenin kızıydı. Kursun sahibiyle konuşmuş bir şekilde uzaktan tanıdık çıkmışlar ve alınmış.

    Ama hali fakirliği çaresizliği beni çok yaralıyordu. Bu kurs tek umuduydu.

    Günler geçerken ömrünü evinde geçirdiğini anladım. Ailesinin öğrettiklerinden başka neredeyse hiç bir şey bilmiyordu.

    Diğer öğrenciler yetişkin olmalarına karşılık sorularından sıkılmaya ve onu istemediklerini belirtmeye başladılar. Bir süre böylece devam etti. Bulduğum her boşlukta hiç görmediği dış dünyayı anlatıyordum ona. Çirkin bakımsız yüzünde ve duru ancak inanılmaz boşluktaki zihninde bir kapı açmak istiyordum.

    Bir akşam (kurs akşam saatlerinde sürerdi) baktım ki yürüyerek o karanlıkta Kartal Cevizli arasında yürüyerek gidiyor. Tek başına ve bir kız olarak. Çünkü minübüse verecek parası yok. Bayan öğretmenler bir şekilde işi ele aldılar ve yardımcı oldular.

    Aylar geçtikçe o benim yetiştirmek istediğim ve dönüştürmek istediğim bir projeden çıkıp kardeşim kendi çocuğum gibi olmaya başladı. Bu benim insanlığa ve ona borcumdu. Saatler süren tartışmalar bazen bıktırıyordu. Neredeyse hiç bir sosyal olayı bilmiyordu.

    “Hocam Hıristiyanlar aptal mı?” dedi bir gün ansızın. “Neden böyle bir şey dedin?” dediğimde “Onların inancı yanlış” cevabını vermişti. “Evet biz böyle hissediyoruz ama onlar da aynısını bizim için düşünüyor” demiştim. Bunu asla kabul etmedi. O zaman başkalarının olmadığı bir dünyada yaşadığını anladım.

    Onun başarı öyküsü bir gün kantinde çok derin meditasyona dalmış bir Zen ustası gibi boşluğa bakarken ne olduğunu sormamla başladı. “İşe girmek istiyorum” dedi. Günlerdir beyninde sadece bu varmış. Konsantrasyon düzeyi ve bakışları insanı ürpertecek bir seviyeye ulaşmıştı. Kesin bir talepte bulundu.

    “Bana iş bulun.”

    Bir iş bulduk. Bir süre gitti ama başaramadı. Sonra bir başkasına. Pes etmek kitabında yoktu. İbretle izliyordum. Hiç bir işte tutunamadan geçen zamanlardan sonra kendisindeki yeteneği buldu. Müthiş bir pazarlamacıydı. Çünkü inandığı şeyler hakkında her ne olursa olsun, asla şüphelenmiyor ve o işe tam adanabiliyordu.

    Sonra tuhaf şeyler arka arkaya geldi. Bir gün satış temsilcisi olarak müthiş şık giyinmiş bakım yapmış bir bayan olarak karşıma geldi. Elindeki hediyesi halen tuhaf olduğunu ispatlıyordu! Hediye çantasında çamaşır yumuşatıcı vardı. Şaşkın bakışlarım arasında “Bunları satıyorum” dedi. “Bu size hediyem.” Laf arasında aklımdan “deli bu” dememe karşın annem yumuşatıcıyı çok beğendi ve markanın müşterisi oldu. Yani bana da ürünü satmış oldu. :)

    Yıllar geçtikçe sadece başarı haberleri geldi bana. Ama o ilk derste gördüğüm tuhaf, içe kapanık, zihni kapalı o kızdan başlayıp en son geldiği hali hiç unutmadım.

    O benim başarı projemdi. Ondan sonra hiç bir öğrencimi arkada bırakmadım. Hatta elinde silahla gelenleri bile.

    Bu hikaye hem benim hem onun başarı hikayesidir. Bazen başarı bir mermere bakıp içinde saklı olan heykeli çıkarabilmektir.

  23. Şebnem Adıyaman

    Herşey sende varolan, fark ettiğin ama bu zamana kadar üzerinde düşünmediğin bir şey ile başlayacak. Senin yeteneğinle…

    Herkese hayallerinizi gerçekleştirdiğiniz ve yeteneklerinizi geliştirebileceğiniz mesleği bulma yolunda keyifli yolculuklar ve başarılar herkese.

  24. Lyn

    ‘Tutkuyla bağlı olduğum’, severek yaptığım bir işim var. Bu anlamda kendimi şanslı görüyorum. Ekonomik özgürlükleri uğruna, istemedikleri işlerde çalışanlardan, gerçek bir verim beklenemeyeceğine inanıyorum.

    İnsanın işini severek ve önce kendisi için yapması çok önemli. Biliyorum ki, başkalarını memnun etmeye çalışmakla geçirilen bir ömür, harcanmıştır, kayıptır. Çünkü eşyanın tabiatına aykırı bir durum bu, kimseyi memnun edemezsiniz bu şekilde. Ama kendiniz isteyerek, yaptığınız her ne ise sonuçlarından memnun olarak bir şeyler yapıyorsanız; bunun bir şekilde faydasının dokunduğu diğerleri de sizden ve yaptığınızdan memnun olacak, takdir edecektir…

    Burda, “başarı hikâyeleri” altında yer almasını beklediğim/umduğum bir isimdi, Paul Potts. Yazınızla, aslında önemsememiz gerekenin ne olduğunun bir kez daha altını çizmiş oldunuz. Bu güzel yazı için çok teşekkür ederim.

    Mütevazı‘, tavrı yılmadan peşinden gittiği uğraşı için, bulunduğu konuma gelmeyi hak ediyor Paul Potts, kaldı ki son derece yetenekli.

    Geçtiğimiz yaz, yarışmayı izlerken ben de playback yaptığını, bunun bir şaka olacağını düşünmüştüm. Simon Cowell, pek kolay kolay kimseyi beğenmeyen ve acımasız eleştiriler getiren biridir ki izlerken özellikle onun ve diğer jüri üyelerinin şaşkınlığı görülesiydi (‘Simon Cowell Talks About Paul’ videosu da izlenebilir).

    Bu kadar şaşırmamız, üzülerek başka bir konuyu daha fark etmemizi sağlıyor ki, insanları dış görünüşleriyle değerlendirmek gibi büyük bir hata yapmaktan geri duramıyoruz. İnsan beyninin baskın görsel hafızasının arada bize oynadığı oyunlardan biri olsa gerek, zira bunun pek kolay önüne geçemiyoruz…

  25. Ümit Kurt

    Steve Jobs’un “Stay Hungry, Stay Foolish” dediği o meşhur konuşması geldi aklıma yazıyı ilk okuduğumda.

    “Neyi sevdiğinizi bulmanız gerek. Ve bu aşklarınız için geçerli olduğu gibi işiniz için de geçerlidir.” demişti Jobs ve “Harika bir iş yapmanın tek yolu ise yaptığınızı sevmenizden geçer. Henüz bulamadıysanız, aramaya devam edin.” diye devam etmişti.

    Paul hayatının aşkını buldu mu bilemiyorum ama yapmak istediği işi bulmuşa benziyor. Darısı başımıza :)

    Bu güzel yazı için teşekkürler, yalnız riskli bir yazı benim için. İnsanın istifayı basası geliyor :D

  26. Murat Buyurgan

    “yoksa siz hala kendinizden çok başkalarını mı memnun etmeye çalışıyorsunuz?”

    Yazının can alıcı tespiti. Umarım bu güzel yazıyı “başkaları” da okur.

  27. Fatih Şentürk

    Tüylerim diken diken oldu. Bu kadar azim.. Acaba hangimiz bir şeyi bu kadar çok istiyoruz diye düşünmeden edemedim açıkcası..

    Çok takdir ettim..

  28. Murat KARAMAN

    Merhaba,

    Önce, beni çok da etkilemeyen yazıyı baştan aşağı dikkatlice okudum. Açıkçası “Bu kategoride daha başarılı olmuş birinin hikayesi anlatılmalıydı” diye düşünürken diğer taraftan da eklenmiş video yüklendi.

    Yazının anlamı videoda saklıymış meğer. Adamcağızın performansını sergiledikten sonraki mahcup bakışının ardındaymış başarı.

    Teşekkürler Tunç KILINÇ.

    Saygılar…

  29. Vardar Artuner

    Enteresan ve başarılı hayat hikayelerini bizimle paylaşman çok guzel.

    Yazılarını takip ediyorum, özellikle başarılı hayat hikayelerinden kendime dersler çıkarmak adına kısa süreli de olsa ben olsam ne yapardım, hangi aşamada pes ederdim diye düşünüyorum.

    Ama hepsi ortak paydada buluşuyor; asla pes etmemek! ve sonuna kadar kendi mutluluğun için mutlu olacağın işi yapmak. Eğer başaramassan da üzülme, çünkü bu ugraş bile seni mutlu etmeye yetecek.. Bu mudur? Bunu mu aşılıyorsun sen bize yoksa:)))

    Bu arada opera demişken Luciano Pavaroti’nin seslendirdiği Carusso‘yu dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim, özellikle Türkçe çevirisini bir yandan okurken..

    Sanki Sorrento Körfezi’ndeki eski terasın önündeki adam siz oluyorsunuz, ağladığınız için bir kızı kucaklıyorsunuz ve sesinizi temizledikten sonra şarkınıza devam ediyorsunuz, diyorsunuz ki seni çok seviyorum ve bunu fazlasıyla biliyorsun?

  30. eray

    Herşeyin içimizde saklı bir giz ile şekilleneceği akla o an için uygun düşmese de, zaman denilen katkı maddesiz ilaç bir şekilde o gizi bulmaya mecbur bırakıyor bizi.

    Bana kalırsa insanlar temel ihtiyaçlarından bile önce o giz için koşturuyorlar. Yani hayalleri için. Bazen hayaller hayatımızı değiştiren ana unsurlarken, bazen hayatımızı kaydıran başlıca sebepler olabiliyorlar.

    Gizinizi, yeteneğinizi ya da siz ne diyorsanız; onu birkaç kişisel gelişim kitabından veya üç beş kişinin şunu şöyle yap demesinden kurtarıp, en iyi arkadaşınız olan içinize sorun. O sizi mutlaka bir yere götürür ve elinize bulmanız için bir fener tutuşturur.

    Kaderi yazmak elimizde değil ama şekillendirmek elimizde.. Elimizi korkak alıştırmayalım.

  31. Ogün KAYIMOĞLU

    Bunlar güzel şeyler elbet… Yeteneklerini keşfetmek, senin için en iyisini ve en zevk aldığın olan işi bulmak vs… Bir konferansta bir panelist şöyle demişti:

    “Hayat aslında sandığımız kadar uzun değil… Ülkemizde ortalama insan ömrü yaklaşık 70. Doğuyorsunuz ilk 20 yıl bir şekilde okullar, üniversite derken bitiyor, son 20 yıl ise çocuklarınız ve başkaları için yaşıyorsunuz, sizin asıl yaşadığınız hayat o arada kalan 30 x 365 gün= 10950. Arkadaşlar son yaşadığınız haftaya bir bakın, ne çabuk geçti değil mi?”

    Ben bu sözleri çok benimsedim. Ama Paul gibi insanların yaşadıklarını görünce de çelişkiye düşmüyorum değil hani…

    Şu sonuca varıyorum:

    Hayatta bazen herşey için çok geç, bazen ise hiçbir şey için geç değil. Sizi bilmem ama benim için bu problemi çözmek biraz zor… Neyse ki şu an elimde sevdiğim bir iş, çok büyük oranda tutku ve kendine güven var.. Ben en fazla bunlara güveniyorum…

  32. Koray AL

    Yazıyı okuduktan sonra beklentilerimi yükseltip videoyu açmama rağmen, izlerken tüylerim diken diken oldu. Gözlerimden yaş geldi. Ve bütün bunlar söylemeye başladıktan sonraki 5 saniye içerisinde gerçekleşti.

    Bu insan evladı tüm dünya için rol model olmalı. Görünümün, yeteneğin yanında hiçbir şey olduğunun en güzel kanıtı kendisi.

  33. Derya Ongun

    Yazının mermisi “yoksa siz hala kendinizden çok başkalarını mı memnun etmeye çalışıyorsunuz” olmuş…

    Vuruldum, şu anda yaralıyım…

    Ve fakat o da ne, yaramdan akan kan aslında içinden “beni memnun edecek şeyleri” mi gösteriyor bana tek tek, ve ama ben hala gözlerimi mi kaçırıyorum onlardan, ve ama o akan kanın içindeki “beni memnun edecekler” hala, ısrarla benimle gözgöze mi gelmeye çalışıyorlar…?

    Ve evet… bakıyorum… gördüm…

    Konuşabildiğimde söylerim…

  34. Murat Bişkin

    Başkalarını memnun etme ülkemizde oldukça yaygın, aileler çocuklara kendi istedikleri meslekleri, gelecekleri dikte ediyorlar. Tabi ki böyle olunca farklı düşünen, farklı şeyler geliştirenler, kendini memnun etmeyi bile unutmuşlar…

  35. addlas.com

    Hayatı kazanmak yolunda her şeyin mübah olduğu dünyada hayatını tırnaklarıyla ve alın teriyle kazananlara selam olsun!

  36. Erhan Erdoğan

    Son satıra kadar inanılmaz umut verici, son satırda yoksa siz hala : )

    Tabii ki insanlar uzun yıllar başkalarını memnun etmek için çabalayacak. Hatta bataklığın içindeymiş gibi ne kadar çok memnun ederse o kadar çaresiz hale gelecek. Kurtulamayacak belki de…

    Yapması gereken şey kendisine uzatılacak olan bir kaç dalı tutmayı başarabilecek kadar kendi yaşamına hakim olması, kendine gerçekten değer verdiğini önce kendine göstermesi…

    Son dakika yoksa siz hala’sı için kızgınım Tunç abi : ) Birileri memnun olmayı bekliyor : )

  37. İdris Cin

    Gerçekten hayret verici, takdire şayan bir azim hikayesi… Çıkarılacak o kadar ders var ki…

    Paylaşımınıza sağlık Tunç Bey,

    Sevgi ve saygılarımla.

  38. abaküs

    Pop star yarışmalarından sonra kendisini bulan bir insan olduğunu duymak pek bi’ enteresan geldi. Hani alışık olduğumuz popüler olma, televizyonlardaki aptal magazin programlarında boy gösterme kaygısı da taşımıyor, üstelik.

    Bu haliyle takdire şayan.

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir