94

Meltem Yaşar: Kariyer mi, Uganda mı? Pole Pole!

Son üç yılı Turkcell’de olmak üzere toplam 13 yıl Türkiye’nin en büyük firmalarında çalışacaksınız, sonra bir gün kendinize o “yeter artık” diyebilecek cesareti gösterip herşeyi ardınızda bırakacaksınız. Tüm sevdiklerinizi, kariyerinizi, herşeyi… Gideceksiniz uzaklara…

Seçilen yer de Amerika, Avusturalya veya Avrupa’da bir ülke değil; Uganda!

“Uganda… Orası nesli tükenmek üzere olan 530 gorilin yuvasından ibaret bir yer değil… ‘Param yok’ dediğim için sınırdan vize parası vermeden geçtiğim, ilk kez AIDS’li bir kadına sarıldığım, kavanozda çilek reçeli sanıp yediğim şeyin, aslında içine karınca girmiş koyu renkli bir bal olduğunu öğrendiğim, doğal parkın ortasında etrafta ne hayvanlar olduğunu anlayamadan yolda kaldığım, yağmur ormanlarında 6 erkek ve ben 30 kilometre yürüdüğüm, 7 ay yağmur yağmasına ve her tarafın yemyeşil olmasına rağmen parasızlıktan bir barajın bile yapılmadığı ve bu yüzden elektrik ve suyun olmadığı, beni kendilerinden biriymiş gibi misafir eden bir ailenin yanında kaldığım, o sefalete rağmen hediyelere boğulduğum, saçımı ellemelerine izin verdiğimde gözleri yuvalarından fırlayan insanlarla tanıştığım, binlerce yarasası ve pitonu olan mağaralarında dolaştığım, su aygırlarının çıkardığı homurtuları dinleyerek uyuduğum bir yer!

Büyülü bir yer! Sadece insani gereksinimlerini karşılamaya çalışmaktan kötülüğe, ikiyüzlülüğe, entrikaya vakit bulamayan, hayatta kalmaya çalışan insanların ülkesi…” diyor o Uganda için.

O, yaşamını artık Uganda’da sürdüren Meltem Yaşar; 20 Soruluk Söyleşiler’de yeni konuğumuz.

Çekirge kovalayan, kurbağa yakalayan, yılanlardan çekinmeyen, kertenkele eğiten, kısacası hayvansever bir çocukmuş Meltem. Tahta parçaların altına sabun sürüp ormanda yokuşlardan aşağı kaymaya, bütün gün derede gavur balığı* ve türk balığı* yakalamaya – ve sonrasında geri bırakmaya -, çamurdan koltuk takımı yapmaya, güzellik mi çirkinlik mi oynamaya, salıncakta sallanmaya ve popo üstü düşmeye, koruk terletmeye, böğürtlen ararken kaybolmaya, kayaların üzerindeki kına gibi renk veren yosunları bulup onları taş ve tükürükle sıyışrarak avucuma kına yakmaya, dut çırpmaya** ise hala çok meraklı o. 57 yıldır günlük tutan bir babanın altıncı çocuğu.

Meltem kendi ağzından gavur balığı, Türk balığı ve dut çırpma macerasını anlatmış:

*gavur balığı: kurbağa yavrusu topaçlar oluyor, bi balık bi kurbağa olmaları nedeniyle ne oldukları belli olmadığından onlara gavur balığı denirdi. Oysa Türk balığı öyle miydi? Hep aynı zerafet içinde büyür adam gibi balık olurdu. Hem topaç balığı kurbağa olmaya hazırlanan ve büyüyen koca kafasını taşıyamadığından bi garip bi hantal yüzerdi. Türk balığı ise artistik patinajcılar gibi hep narin, hep kararlı bi stille yüzerdi.

**dut ağacına çıkarsın, dutlar olgun olmalı ama, aşağıda bi grup komşu, abi, abla da bi çarşaf, bi örtü ne varsa gerip beklerler, sen de başlarsın dalın üstünde zıplamaya, olgun dutlar patır patır düşer örtünün üstüne, iyi tutunmazsan sen de düşersin, ağzın yüzün dağılır.

Anadolu Lisesi’nden sonra ODTÜ İİBF Kamu Yönetimi’nde okumuş, British Council’den burslu Galler Üniversitesi’nde Bankacılık, Muhasebe ve Ekonomi masterı yapmış. Pamukbank’ta 6 yıl Mali Kontrol Bölümü’nde, Advantage Card’da 4 yıl Bütçe ve MIS Bölümü’nde, Turkcell’de 3 yıl Stratejik Planlama Bölümü’nde çalışmış. Ama en çok 20 yaşındayken Bodrum’da bir teknede miço olarak çalıştığı işini sevmiş!

Şimdi Uganda’da.

Herşey bundan 15 yıl önce “Sisteki Goriller” filmini izlemesiyle başlamış. ODTÜ’de öğrenci o zamanlar. Keyifli geçecek gibi duran bir akşam öğrenci evinde izlenen o filmin 15 yıl sonra onu nerelere götüreceğini kestirmenin mümkün olmadığı karlı bir Ankara akşamı? Bundan sonrasını Meltem’den dinleyelim:

“Film başladı, bilmeyenler için; Film Ruanda’nın balta girmemiş volkanik dağlarının eteğinde sislerin arasında yaşayan soyları tükenmek üzere olan dağ gorilleri ile hayatının 20 yılını onları korumaya, izlemeye, davranış biçimlerini incelemeye adamış ve bunu hayatıyla ödemiş bir kadın, Dian Fossey arasında geçiyor.

Diyeceksiniz ki belgesel tadında güzel bir film olsa gerek? Doğru, belgesel tadında ama insan zulmünün karşısında masum doğanın çaresizliğinin boyutlarına isyan ettiren, dağ gorillerinin tüy kaplı ve insanin tüylerini diken diken eden o dev cüsseden beklenmeyen yumuşak bakışlarına hayran bırakan ve canıyla da ödese kararlı ve gerçekten seven bir insanin neler yapabileceğini gösteren, bugün benim Uganda`da yaşamama neden olan film?

Film, mutluluk ve nefret sahneleri arasında giderken ben de ya heyecan ve mutluluktan, ya da dehşet ve üzüntüden bayağı bir gözyaşı döktüm o gece?

Yıllar sonra Turkcell’de çalışırken bi baktım takvimin kırmızı günleri ard arda sıralanmış masamdan bana bakıyorlar? Bayram tatili! Ne de güzel kırmızı kırmızı günler! İnternette bir iki dakikalık gezinme neticesinde karar verildi: Uganda’ya ve Rwanda’ya goril trekking yapmaya gidiyorum. Gittim, hayatımın en güzel tatilini yaptım, geri geldim İstanbul’a. Ama aklım oralarda kaldı. Uganda’dayken beraber safari yaptığım Emmanuel ve firmanin sahibi İtalyan turizmci – ki kendisi de Londra’daki Deloitte & Touche’da danışman olarak çalışıyordu – beni Uganda’ya dönmeye ve orda beraber iş kurmaya ikna etmeleri 7-8 ay sürdü.

Şimdi biliyorum ki iş ve şartlar çok riskli… Taşı toprağı altın değil ki Uganda’nın… Baktım ki eğer toplayıp iki valiz gidip bu firsatı değerlendirmezsem, ömür boyu pişman olacağım ve bir gün torunlarımı dizimde hoplatırken, ‘Var ya, ben gençken Uganda’yi çok sevmiştim, böyle böyle bi iş firsatı vardı ama ben çok korktum, gitmedim’ diyeceğim en fazla… Oysa şimdi anlatabileceğim hikayelerin ve başıma gelenlerin haddi hesabi yok.

Haaa, bir de Sinan Yaman’in bir workshop’una katılmıştım. Özlü sözler edebilenlerden masallar söylemeyi sever kendisi, ben de dinlemeyi. Dedi ki; ‘Bana benden başka engel yoktur.’ Dedi ki; ‘Yapmadığın atışların tamamını kaçırırsın’. Dedi ki bana; ‘Sen deli misin?’ vermek üzere olduğum Uganda’ya gitme kararını duyunca… Ama bi kez diyeceklerini de demiş bulundu. Sabah sınıfta başlayıp sabaha karşı kamp ateşi başında devam eden o workshop’ta herkes hayallerini anlatıyordu sırasıyla. Ben kararımı artık vermiştim; ‘Afrika’da yaşamak istiyorum’ dedim.”

Workshop’tan 1 ay sonra 1 Ağustos 2005’te, doğum gününde istifa edip Turkcell’deki işinden Uganda’ya geri gitti Meltem. (Hatırlıyorum o günü, benim de Turkcell’de çalıştığım zamanlardı. Rastlantı, Barış Akkiriş, dünya gezgini, o da aynı gün istifa etmişti Turkcell’den.)

Önce bir turizm firmasında çalışmış, şimdi ise bir export firmasında çalışıyor. Birleşmiş Milletler gibi de bir işyeri var: İzlandalı, Rus, İngiliz, İrlandalı, Güney Afrika Cumhuriyeti, Ugandalı, ne ararsanız var diyor ofiste ve şöyle özetliyor: “Bir Turkish Delight eksikti, onu da tamamladılar!”

Düzenli olarak güncelleyemese de yaşadıklarını kaleme aldığı keyifli bir blogu var Meltem’in: “Sisteki Goriller, Pigmelerle Dans ve AIDSli Yetimler.”

“Burda hayat çok yavaş… Alışmam çok zaman aldı, ilk 8 ay yine geceli gündüzlü çalıştım. Sonra baktım ki herkesin günü 24 saat ama benim zamanım kalmıyor. İş için görüşmem gereken bir Ugandalı bana bir gün kolumdaki afili saate bakıp dedi ki ‘saatin çok güzelmiş, ama Muzunguların – beyaz adam demek – saati, Afrikalıların vakti var.’ Öyle bi dank etti ki kafama. Avrupa düzenimi Afrika`ya taşıyacaktıysam ne diye geldim ben buralara dedim kendi kendime…” diyor.

Artık hiç bir işi aksatmayacak şekilde gündüzleri çalışıyor, akşam beşte çıkıp eve gidip köpekleriyle oynuyor biraz, bahçesinde oyalanıyor biraz… Sonra spora gidiyor. Peşinden arkadaşlarıyla buluşuyor, saatlerce konuşup (ama kolundaki saate bakmadan!) kaş göz arasında geçen İstanbul yıllarının acısını telafi etmeye çalışıyor. Mesela annesi ameliyat olurken, mesela en yakın arkadaşı doğum yaparken ya da en basitinden Guns’n Roses konser verirken çalışmak zorunda olduğu yılların acısını… 19:00-20:00’de çıktığında bile part-time çalışıyormuş gibi suçlu hissettiği yılların acısını…

Meltem artık Swahili dilinde ‘yavaş yavaş’ anlamına gelen ‘Pole pole‘ diyor kendine…

20 Soruluk Söyleşiler’imizde Meltem Yaşar’ın verdiği samimi ve ilginç cevapları için burayı tıklayın.

1. Herhangi bir kişinin en favori insanı mısın? Neden?

Annemin! Kargaya yavrusu kuzgun gözükürmüş ya… Yok, yok… Annem, dizinin dibinden ayrılmadan devlet dairesinde çalışan, şöyle sigortalı, sabit gelirli, eli yüzü düzgün biriyle evli ve 2 çocuk sahibi bir hatun kişi olmamı isterdi herhalde…

2. Şu anda yaptığın işin dışında (hayattaki tüm işler kanuni olsaydı) ne iş yapmak isterdin?

Zoolog olmak isterdim. Burda Kibale Doğal Parki`nda – dünyadaki maymun populasyonunun en yoğun olduğu doğal park – bir ağacın tepesinde yaşayıp şempanzelerin yaşamını inceleyen bir primatolog arkadaşım var: Julie. Onun işinde gözüm var ;-) Ocak`ta gidip yanında – ağaçta – kalacağım bir kaç gün…Ya da dünyanin değişik yerlerinde okumak üzere ömür boyu öğrenci!

3. Yalan söylemenin sence uygun olduğu durumlar nelerdir? Beyaz yalan söyler misin, ne söylersin?

Mutlaka vardır ama ben beceremiyorum. Yalan söylemektense hiç bir şey söylememeyi ya da yalan söylememe neden olacak sorunun ne amaca hizmet edeceğini anlamaya çalısmayı tercih ediyorum ki ona gore gerekli yanıtı, rengi onemli değil, yalan söylemeden verebileyim.

4. En son “… özelliğinden dolayı senle gurur duyuyorum” lafını kime söyledin? Hangi özellikti o?

Ney hocam Burcu`ya hep söylerdim onunla ne kadar gurur duyduğumu; çalışkanlığından ve kabiliyetinden ötürü. Burcu 24 yaşında Türkiye`nin en iyi neyzenlerinden biriyken Sultanahmet`te bir medresede ondan ney dersi alıyordum. Hele hele de kubbeli sınıflardan birindeysek, o neyine üflediği zaman gözlerim dolardı. Geçen hafta Victoria Gölü’nün yanında bi yerde bi arkadaşımla zifir karanlığın içinde bir ateş yaktık – yanımıza etrafta ne hayvan varsa gelmemesi için, üşümemek için, balık tuttuk bi de, onu pişirip yemek icin – gölden, bataklıktan, tepelerden gelen bin bir türlü acaip sesin arasına neyimin sesini de katıp üfledim Burcu`yu anarak. Hala iyi değilim ama uğraşıyorum…

5. Aynı lafı en son sen ne zaman duydun? Hangi özelliğindi göklere çıkartılan?

Zor soru… Genelde sabırlı ve pek bi enerjik olmam nedeni ile bazen oluyor… Uganda`ya gelme kararım hakkında bir sürü arkadaşım söylemişti; “Cesaretinle gurur duyuyorum. Hiç mi korkmuyorsun?` diye. Korktum, hem de çok korktum, hala da korkuyorum.

Neticede Afrika burası, geçmişi çok temiz olmayan ülkeler bunlar. Öldürdüğü düşmanlarını yiyen bir diktator – Idi Amin – burada yaşamış, Rwanda`da Hutular 5 ay içinde 1.000.000 (bir milyon!) Tutsi`yi kesmiş, Tutsiler Uganda`ya kaçmış, komşu Kongo Demokratik (!!??) Cumhuriyeti konusunda fazla bir şey söylemeye gerek yok zaten.

Ama saf, sıcakkanlı, hep gülümseyen, yavaş insanların yemyeşil ve sıcak ülkesi burası. Hangi köşeden ne kılıkta bir insan evladının çıkacağını kestirememenin, ofisi ne zaman çekirge veya karınca basacağını bilememenin heyecanı, restorantlarda siparişinizi verdikten sonra ne yemek geleceğini asla tahmin edememenin süprizi, doğanın eşsizliğinin gizemi Afrika`yi çekici yapıyor.

Çok korktum arkamda bıraktığım şeyleri özlemekten, daha önce sadece safariye geldiğim kıtada yaşamın nasıl olacağını bilmemekten. Ama cesaret korkmamak değil ki… Korka korka da olsa bir şeyleri yapmak!

6. Yaşayamadığın için pişmanlık duyduğun ne var?

Henüz vakit var!

7. Lisedeki takma adın neydi? Adını sevmiş miydin?

Medusa. Saçlarım yüzünden.

8. Bir okul yaptırsan adını ne koyarsın? Neden?

Annemin adını ya da onun istediği bir isim koyardım. Ona sormak lazım o yüzden.

9. Ulaşamadığın biri ile tanışıp sohbet etme olanağın olsaydı bu kim olurdu? Ondan neler öğrenmek isterdin?

Osmanlı padişahlarından Cem Sultan’la, 4.Murat’la, Fatih Sultan Mehmet’le tanışmak isterdim. Osmanlı tarihi ve Osmanlı ile ilgili kitapları beni büyülüyor. Öğrenmek değil de, bir günü bile nasıl geçerdi bu padişahların, gözlemleyebilmek isterdim. Ya da Osmanlı’nin Osmanlı olduğu zamanlarda, bir meydan muharebesinde Mehter Takımı yeri göğü inletmeye başladığında karşıdaki ordudaki bir askerin yerinde olup bir an, o hissin neye benzediğini bilmek isterdim.

10. Yaptığı işte mutlu ve aynı zamanda başarılı olan birisini tanıyor musun? Onu örnek olarak alıyor musun?

Başarılı bir sürü kişiyi tanıdım da, özlemini çektikleri bir şeyin eksikliği hep var gibi üzerlerinde. Hep başka hayaller, hep ’emekli olunca….’ diye başlayan planlar… O insanların mutluluğundan şüphe ettiriyor insana.

Kendimi örnek aldığım Koray Tulgar vardı, Pamukbank’ta ilk yöneticim. Çalışkanlığını, insanlara ve kendine güvenmesini beğenir, örnek almaya çalışırdım.

Bir de en son ne iş yaptığını bilmiyorum ama Advantage Card CEO’su Levent Ersalman. Capital Dergisi’nde kariyer hedefi olarak `iyi bir baba olmak` diyecek kadar alçak gönüllü, kendisini karşısındaki insanin yerine koymayı çok iyi bilen, kendine ve çalışanlarına güveni tam bir yoneticiydi.

11. Hiçkimsenin göremediği bir özelliğin var mı? Varsa neden bugüne kadar gizli kaldı?

Yok hiç, ben çok fazla şey saklayamıyorum kimseden. Ama çok geç farkedilen bir özelligim var: O da ne kadar kırılgan olabildiğim.

Kendimi Shrek filmindeki Esek’e benzetirim. Bir insanı sevdiğim zaman mümkun değil ona kızamam, peşini bırakmam, ömrümün sonuna kadar severim, devamlı affederim. (En az Esek kadar da çok konuşurum bu arada; ancak zevzekliğe vardığımı da düşünmüyorum.) Ama öyle ileri geri konuşmalara, patavatsız yorumlara ve sert ifadelere pek gelemem.

12. Seni en çok ne kızdırıyor? Bu kızgınlıkla baş edebiliyor musun? Edemiyorsan, neden?

Kendinden güçsüzleri ezmeye çalışan insanlar kızdırıyor beni. Bu, hem fiziksel hem de zihinsel olabilir. Çocuklara, yaşlılara, hayvanlara kötü davrananlar, dünyanın sadece insanın kendi istediği gibi sorumsuzca tüketmesi ve kullanması için yaratılmış gibi davranan insanlar, ‘dünyayı torunlarına armağan olarak bırakma yerine, dedelerinden miras kalmış gibi kullananlar’. Bu kızgınlıkla başetmekten başka hiç çarem yok, çünkü böyle yapanlar o kadar çok ve ben o kadar azım ki!

13. Bugüne kadar yaşadığın en büyük hayal kırıklığın ne? Tekrar yaşama ihtimalin var mı?

Zamanında büyük gibi görünen hayal kırıklıklarının, aradan kısa bi süre geçip de geriye çekilip bir baktığımda aslında o kadar da büyük olmadığını gördüm şimdiye kadar. Ya hayal kırıklıkları ile beraber biz de büyüdüğümüzden, ya da görüş açısını genişletmek için geriye çekilip bakmak gerektiğinden, zaman içinde ‘ah oldum, vah bittim’ dediğim hayal kırıklıkları küçülüp gitti hep. Tekrar yaşama olasılığı ise hep yanımızda, bizimle beraber galiba.

14. Hangi markalar sinirlerini bozuyor? Neden?

Pek marka takıntım yok. Hem sinir olacak daha ciddi şeyler var dünyada.

15. Hangi markalara tutkunsun?

Apikoğlu ve Cumhuriyet sucuğu, Berrak turşu, Şampiyon kokoreç, Tekirdağ rakısı! Türkiye’den uzakta olunca insan en çok bunları özlüyor herhalde…

Çalıştığım şirketlerle de hep gurur duymuşumdur. Boyner Holding’in markalarını -Çarşı hariç- ve özellikle de Turkcell’i Türkiye’deki en bilinçli oluşturulmuş ve sunduğu ürün ve hizmetlerle içini de doldurmuş markalar olarak düşünüyorum. Bir de Nike ve Audi’yi çok beğenirim.

Burası o kadar markasız bir yer ki sadece GSM operatorleri reklam yapıyor diyebilirim. Kafamı yoran, gözüme takılan, şunu mu alsam bunu mu alsam kaygısı doğuran hiç bir şey yok. Her şey ‘no name’. Çok da memnunum bu durumdan. Herkesin alımı her seçenege açık, marka saplantısı veya tutkusu yok.

16. On sene sonraki hayatında bugünden farklı neler olacak?

Daha akıllı (!) ve kırışık olurum herhalde. Bir de kızım olsun istiyorum.

17. Seni benzer yaştaki, benzer işi yapan, benzer konumdaki kişilerden farklı kılan ne var?

Bilmem. Enerji herhalde. Duracell’in tavşanı Energizer gibi hiç durmadan davul çalabilirim.

18. Yakın bir arkadaşın kanunsuz bir iş yapsa polisi arar mısın?

Ne yaptığına baglı. Ama burada, Uganda’da çok garip bir tutum var: İnsanlar birbirleri ile problemleri konusunda yüzleşme konusunda çok çekingenler. Ama polise gitme konusunda hiç duraksamıyorlar. Yani buarda bir kişinin başka bir kişiyi polise şikayet etmesi ve bir gün ansızın polisin sizi alıp götürmesi an meselesi. Nereden mi biliyorum? Ben de gittim! Bir deli bir kuyuya bir taş attı, çıkarmam 2 haftadan uzun sürdü.

19. Hangi filmdeki hangi karakterin hayatının senin hayatın olmasını isterdin?

O kadar alakasız olacak ki şimdi söyleyeceğim iki isim: Sisteki Goriller filmindeki Dian Fossey ve Shrek’in sevgilisi Fiona!

20. Bir film yapmaya karar versen adı ve konusu ne olurdu?

Emile Ajar’ın ‘Onca Yoksulluk Varken’ kitabının filminin yapılmasını çok isterdim.

Yorumlar 94

  1. Zee

    İyi günler:
    Eğer finansal ihtiyaçlarını çözmek için acil kredi ihtiyacı yok, biz sunuyoruz
    $ 5,000.00 dolar 10.000.000,00 kredi Max kadar, biz, güvenilir,
    verimli, hızlı ve dinamik,% 100 Garantili ile Biz de u kredi verir
    tüm uygulanabilir (euro, pound ve dolar.) faiz oranı
    loans (% 3), ilgilenen bize geri almak yoluyla ise
    (Zeehohanmend@gmail.com) aşağıdaki bilgileri:
    Sizin tam adı:
    Ülke:
    Tutar: ödünç
    Adres:
    Süre:
    Yaş:
    Cinsiyet:
    Meslek:
    Telefon numarası:
    Teşekkürler.
    Ben acil yanıt bekliyor.
    Mr zeehohanmend

  2. Kürşat Yıldırım

    Ben yaklaşık olarak 2 yıl önce Uganda’ya gezmeye gittim ayrıca fakir insanlara elimden geldiğince yardım için kilisede yardıma muhtaç olan insanları toplayıp yardımda bulundum müslümanım fakat en çok yerleşmek istediğim yer uganda sizi tebrik ediyorum mail atarsanız görüşelim tekrar gelmek isterim çok tşk

  3. Ayşe

    her şeyden önce kendi olmayı başardığı ve kendi yolunda gitmeyi başarabildiği için kocaman güzel kalbinden öpüyorummmm… darısı başıma, iliklerime kadar özgür olmayı bana da nasip etsin Allah…

  4. züheyir kadayıfçı

    günaydın, bende tv sizleri dinlerken çok hoşnut oldum. çizginizde yolunuzun açık olması dileklerimle tebrik ederim. afrika bilgilerinizi zevkle takip edeçeğiz sizlere kolaylıklar dileriz. devamlı olarak bizleri haberdar edin çok seviniriz.

    İskenderun dan sevgi ve selamlar. züheyir kadayıfçı 01,10,2011

  5. Rıza Karaduman

    Merhaba Meltem hanım, sizi şu an Habertürk ?burası hafta sonu? proğramında imrenerek , özenerek, hayranlıkla izliyorum.

    Dünyanın bir çok yerine ayak basmış ,sizin gibi kariyer anlamında iyi işler başarmış, öyleki kendimi bu süreçte ihmal etmiş biriyim.Sizi izlerken uzun süredir yapmak istediğim siz gibi bir yaşama başlamak için ilham oldunuz. Bu nedenle yazıyorum size. Herhangi bir organizasyonunuzda görev almak isterim maddi çıkar gözetmeden. Lütfen bu dileğime bir parmak atarsanız çok sevinirim..:)

    Sevgilerimi sunuyorum, harikasınız.
    Rıza Karaduman

  6. AHMET KENÇ

    Arkadaşlar benim mesleyim topoğraf ben yakında ugandaya yol yapımı için gidecem ve evde kendi kendimeee uganda neresi insanları nasıl diye düşünürken onları en güzel ağızdan dinledim ve hayran kaldım orada çalışmak galiba benim için büyük bir şans şimdiden sabırsızlanıyorum oraları görecem için…

  7. arif inanlı

    Meltem,

    Nasılsın, İstanbula ne zaman geliyorsun ?

    Kendine iyi bak, geldiğinde görüşürüz.

    Selamlar

  8. arif inanlı

    Meltem Merhaba,

    Uganda da olduğunu yeni öğrendim. mail adresini bildlrirsen sevinirim.

    Hangi cesaretle oralara gittin.

    Selamlar

  9. ashiraf muhsin

    thanks very much for the work your doing. Your making our country to be known to the world. May every thıng be easy for you. ismim Ashiraf şimdi turkiyedeyim ugandadan geldim. burda okuyorum. yeni geldim. inshallah 5 sene kalacağım.

  10. onur çiftçi

    benim buradaki insanların mükemmeliyet derecesine yakın samimiyetleri ilgimi çekti.
    ben sadece bunu belirtmek istedim.

    bu arada hasbelkader,2007 senesinde afrikada bulunmuştum.istisnasız her bir arkadaşın görmesini isterim.

    ben 25 yasında genç bi mühendisim.
    bir soru sorsanız bana,şöyle ki, hayatınızda anlatamayacağınız bir şey söyleyin!

    afrika.

    başka bir dünya.

  11. meltem yasar

    Cok uzun zaman oldu buraya birakilan bir not var mi diye bakmayali.
    Annem yazmis, teyzem yazmis, uzaktan bir yigenim yazmis :)
    Ilahi!
    1 augstos 2010da burada olacagini yazmis bir arkadas.
    niye yazmiyorsun demis birisi…
    Yaziyorum da bloga yazmiyorum artk.
    Daha derli toplu bir seyler yapmak lazim cunku.
    bir de fotografa geri dondum, onunla ugrasiyorum.
    Orda da daha derli toplu bi seyler yapmak umidindeyim.
    herkese selam.
    Meltem

  12. nurhan

    meltem abla sennle tanısmak istyrm ben sizn ewin kiracısınn cocuguydum…. durdane tayzeden ögrendm internetten size ulasabilecegimi…bende durdane teyzenn sekerlerini untmyrm ali amcann ögretttgi blgilri kardesmle tartstgmda sizin ewde ders çalsrdm we bana ali amca bu ewde ders çalsan herkes okyr demsti o sözü hiç unutmyrmm :=)

  13. MURAT

    1 Agustos 2010 da oradayım! Meltem’den tam 5 yıl sonra. Uçaklara artık kime ne izin alacaksa alsın umurumda değil (:

  14. mediha feriha

    ki kati meltem abla harika bir karar verip dunyanı degistirmen ilgimi cekti seni bulup sayfanı gordugumde inanamazsın kendimden gectim bizim buralardan en iyiyi sen yapmıssın saygılar . mediha yıldırım feriha yasar akdam koyunden saygılar basarılar

  15. Burcu

    Merhaba,
    Entebbe, Uganda hakkinda arastirma yapiyordum.. daha once hic girmedigim bir site burasi.. soylesiye soyle bir goz gezdireyim derken bir bakmisim neredeyse hepsini okumusum.. bir anda kendimi buldum.. fikirler yasam tarzi.. ancak tek farkimiz var, sanirim ben onun kadar sabirli degilim.. :)

  16. omeraygun

    arkadaşlar merhaba. uganda’da beyaz insanlardan var mı yani hepten siyah olmayan anlamında.

  17. büşra

    Hımmm… Bu arada Ercan beyin yazdıgı yorum gözüme takıldı birden, okudum….Bence bu düşünceleri yanlış.belki bazıları onun söyledigi yönde kullanıyor olabilir ama bence bu meltem abla degil.Ya ben de taaa dogu afrika gibi dünyanın bir ucunda olan uganda’ya gitsem yardımlar etsem resimler çeksemm kii bu resimler okadar güzel hatıralar olacaktır kii ve çok güzel kareler de yakalamış…0nları heyecanla kendi steme biran önce yayınlamak isterdim.Peki neden? manşet olmak için mi? Ohhh ben bunu yaptım ben şunu yaptım diyerekten küçük çocuklar gibi övünmek iiçin mi ?… Komik sadece(((=
    Ben sadece arkadaşlarımın neler yaptıgımı görmesini isterdim heyecanımı onlarla paylaşmak isterdim.(mutluluklar paylaştıkca çogalır misali…) Ve burda da oldugu gibi başkalarının da bu fotograf ve yazılardan yararlanmasını belki uganda diye bir yer duymamış birisinin ilk defa burda duyupta aa nekadar ilginç bir yaşam ne kadar tatlı sıcak kanlı insanlar nekadar degişik bir ortam ahh keşke bende oraya gitsem yahut yardımım dokunsa demesinii isterdim..Umarım beni anlamışsındır…tekrar saygılar
    Büşra durur

  18. büşra

    merhaba…
    Seda abla!.Buraya adresimi bırakıyorum sebo_busra_2516@hotmail.com Bu adrese mail atarsan çok sevinirim…Sana 1 , 2 soru sormak istiyorum ve cok kısaca anlatmak istediğim birşeyler var uganda ile ilgili gelecekteki düşüncelerim ile…Malum oraya gitmiş bir kişi ile bunu konuşmak en dogrusu olur. Ayrıca çook tatlı =) , gayet kültürlü,iyi bir kişilik ile konuşmak çok hoş =) [ bu iltifat degildi gerçekten böyle birine benziyorsun burdan göründügü ve hissedildigi kadarıyla ] saygılar…
    ßüşra

  19. feriha-dürdane

    evine gelip gelmedigini merak ediyoruz
    sizinkiler bu kadar diyorlar
    şu an rahmi abinin evindeyiz bir şey olursa e mail e yaz akşamları 18 00 den sonra cevap yazabiliriz
    feriha -dürdane yaşar

  20. feriha-dürdane

    meltem selam
    ben abin Rahmi.annen babam bizim evde int açınça annen seni istedi bende buldum
    annen baban bizimkiler selam söylüyorlar sana mutlu günler diliyorlar

  21. GÜLHAN ÖZTÜRK

    İş yoğunluğunun arasında boyle bir yazıyı okumak çok keyifliydi.
    Herkes böyle şeyleri hayal eder ama gerçekleştirmek zordur.
    Meltem hanımı cesaretinden dolayı kutluyorum.
    Teşekkurler.

  22. berk

    Meltem hn, merhaba sizi uzun zamandir izliyorum. Daha önce de yazmistim ama ulasti mi bilemiyorum. Sizin orada ihtiyac olanlara yardım ettiğinizi okumuştum. Ben tekstil ile uğraşıyorum ve oradaki çocular için yapabileceğim bir yardım olur mu diye düşünüyorum. Belki çok büyük çaplı olmaz ama yine de faydası olabilir diye düşündüm. Kimbilir, t.shirt, pantolon, vb. Bu konuyu paylaşmak isterim. Eğer bana mail imden ulaşırsanız sevinirim.

    Teşekkür ederim. iyoglu@yahoo.com

  23. tubişş

    ne kadar çok yazan var. bu bloğun bir parçası olmak beni şimdiden çok heyecanlandırıyor.çünkü biliyorum ki yepyeni insanlarla tanışacam.yeni insanlarla tanışmak ve gezmek benimde en büyük tutkum her ne kadar meltem abla ve bariş abi kadar cesur olamasada . bunun için endişelenmekte yersiz aslında çünkü henüz 19um.hayallerim var herkez gibi.ve iyi ki önümde cesaret alabileceğim ablalarım ve abilerm var ve yine ne şanslıyım ki tunç abi sayesinde onları tanıyabiliyorum o yüzden tunç abiye sonsuz teşekkürlerimi sunarım artık sıkı takipçileriyim barış abinin ve meltem ablanın onlarla iletişim kurmanın ne kadar zevkli olacağını tahmin edebiliyorum:))

  24. enver keçelioğlu

    Malum, Ergenekon isminin popülaritesi yüksek, bu konuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

    Türkler kitap yazmaktan çok, kitapların öznesi olmuşlardır. Yine aynı biçimde Saraydan kız kaçırma vb.batı eserlerine, Çin seddi gibi uzaydan görülen tek insan eserinin yapılmasına neden olmuşlardır. Vay efendim, Japonlar yılda şu kadar kitap okuyormuş da biz az okuyormuşuz. Japonlar sanırım Amerikan kültürünü anlamak için okuyorlardır. Bizler onlar gibi düşmanlarımıza teslim olmadık. Vay efendim eller aya gidiyor muş da, biz adam olmaz mışız da, A.B.bizi içerisine almazmış da, vb.vb…

    AB.ye bizi alacakmış gibi yaparak, ülkemizi parçalama planlarını uygulamak, Nato ya bağlı olmamız nedeniyle ordumuzu başını siperden çıkaramayacak duruma sokmak, yurtsevr insanlarımızı deliğe sokmak… İşte ERGENEKON davası budur. Tıpkı kahraman ecdadımızın dün yaptığı gibi biz de bugün Ergenekondan çıkacağız ve yarında tüm dünyaya yayılacağız.

    Atam sen kabrinde huzur içinde uyu.

  25. enver keçelioğlu

    Hani derler ya, bir insan makam sahibi olduğu, ya da maddi durumunda olumlu anlamda bol paraya kavuştuğu zaman asıl yüzünü gösterir diye. Sarhoşluk ve aşırı öfke anlarında da kişi asıl düşüncelerini belli edebilir. Bu durum karşısındaki insana eşsiz karşı duruş olanakları sağlar.

  26. enver keçelioğlu

    Uganda ya da Patagonya… Aslında ilgimizi çeken yüzyıllar öncesinin koşullarında yaşayan bir ortamda, bugünün olanaklarının ayırdında olarak konuk olmak. Konuk olmak diyorum, çünkü her an uygar yaşamımıza dönebileceğimizi de biliyoruz. Sanki garantili bir zamana yolculuk.

    Tersi de oluyor, bunun bazen.Yıllardır dişinden tırnağından arttırıp birikimlerini, kendi boyunu aşan ortamlarda birkaç günde sıfırı tüketecek kadar eritenlerimiz yok mu sanki. Bir günlük beylik misali. Zamanda yolculuk dedik ya.

    Aslında insan evrimi boyunca bir arpa boyu yolu ancak almış. Tarihte bilinen bütün kişilikleri zaman zaman defalarca değişik adlar altında görmedik mi? Tarih tekerrürden ibarettir özlü sözü, aslında bu düşünceyi desteklemiyor mu?

    Can Yücel, birkaç gün sonra yıldönümüne gelinecek Sivas vahşeti için yazdığı şiirde mealen ne diyordu? “İnsan alet yapan hayvan, insan konuşan hayvan, insan düşünen hayvan. Ama ne yaparsan yap, yine hayvan, yine hayvan…”

  27. tuba helvacı

    farkındalık yaratan yaşamlar..

    bizler kendimizi nasıl bir dünyaya kıstırmışız görüyoruz. ne gereksiz şeylerle uğraşmışız, kafayı takmışız. hayata daha anlamlı bakmayı öğretmeliyiz belki de okullarda. yaz tatillerinde farklı ülkelerin şartlarında yaşamalıyız mesela. yaşayarak öğrenmeliyiz mesela afrika’daki susuzluğu, o muhteşem doğanın içindeki yokluğu..

    fark etmiş olmak yetiyor mu bilmiyorum ama kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor bunu gördüm biraz. nazım’ın yaşamaya dair şiirindeki o sincap olmalıyız belki de, bütün işimiz gücümüz yaşamak olmalı. son anlarımızda yaşadım diyebilmeliyiz..

    tunç seni seviyorum böye bir siteyi tasarladığın için.. aslında sen de bize “faili belli kıyak” geçiyorsun bu sitede yaptıklarınla. ve gerçekten gülümsememize, hayatımıza katkı sağlıyorsun. site gerçekten hayatı fark ettiriyor..

    meltem seni seviyorum cesaretinden ve bana yaşamdaki seçiminle nasıl bir duruş istediğimi fark ettirdiğinden dolayı… önemsememiz gereken bir yaşam var. bunu teorikte hepimiz biliyoruz. pratikte ise sınıf tekrarı yapıyoruz malesef monotonlaştırdığımız sınav günlerimizde.. umarım bir gün içimizdeki o cesaret bizi terk etmeden hayatımıza ve çevremizdekilere renk katarız..

    sevgiler..

  28. Rahmi

    Merhaba Meltem Abla…

    Hala Uganda’da mısınız? Neler olup bitiyor, hiç anlatmıyorsunuz…

  29. Sukru Ozbagci

    Herkese Merhabalar,

    Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Bunia sehrinde Birlesmis Milletler Barisi Koruma Operasyonları Misyonunda (MONUC) CIVPOL olarak gorev yaparken, Türkiye’ye izine gidis ve donuslerde Uganda Entebbe Havaalani uzerinden gittigimden bu ulkenin Entebbe ve Kampala sehirlerini gorme firsatim oldu.

    Victoria Golu kiyisindaki Entebbe’yi cok begendim. Baskent Kampala’yi cok kirli ve gurultulu buldum. Hintli, Pakistanli ve Bangladeslilerden cok var. Beyaz Nil’in dogdugu yere yakin olan Jinja guzel. Sayfiye sehri gibi. Ben cesaret edemedim ama burada Nil Nehrinde rafting cok meshur. Nil Nehri gercekten buyuleyici, Victoria Golunun hemen basladigi yerde kucucuk bir adanin yakininda Nil’in kaynagi buyuleyici! Timsah Ciftligi ile Ekvator Cizgisini de unutmamak gerekir. Kongo’dan cok farkli bir ulke oldugu izlenimini edindim. Kongo’da (Demokratik olan Kongo :)) ic savas oldugundan bu ulke turizme henuz acik degil.

    Uganda’da Meltem hanimin bahsettigi gibi cok az sayida Turk vatandasi yasiyor, cogu mobilya ve kereste isi yapiyor, elmas altin isi yapan Mersinli Mehmet Bey vardi, beyin felci gecirdiginden memlekete donmek zorunda kaldi. Jinja’da Ibrahim Bey vardi, esi Ugandali. Entebbe-Kampala arsinda da bir Turk Koleji var adi da Turkish Light Academy, Victoria Golune cok yakin. Baskent Kampala’da Istanbul’lu Baris kardesimizin islettigi bir Sushi Restaurat’i vardi, hala duruyor mu bilmiyorum. Sheraton Otelinin ic dekorasyon isini de Turkler yapiyordu o donem.

    Bir zamanlar halkin buyuk bir kisminin musluman oldugu ulkede nufusun en az %60’i hristiyan simdi. Ingiliz Misyoner arkadaslar iyi calismis! Ingiliz somurge duzeninin ulkeyi ne haline getirdigini gorebiliyorsunuz.

    Saygilarimla.

  30. İBOCAN

    ‘yapmadığın atışların tamamını kaçırırsınn’
    doğru poligonu bulunca kendimi vurmadan ilk yapacağım şey
    teşekkürler blogcu
    teşekkürler

  31. enver keçelioğlu

    Ankaraya 180 km.uzaklıkta olan bir Anadolu ilçesinde, Sungurlu’da doğdum. Güneş Manastır Tepesinden doğar, mezarlığın bulunduğu Sarı Tepeden batar. Yaşamım boyunca o kadar yer gezdim, Manastır’dan güzel bir tepeye rastlayamadım.

    Yamaçlarında laleler açar, üzerinde alıcı kuşlar uçardı. Uzun yaz gecelerinde kardeşlerim ve komşu çocuklarıyla oyunlar oynar, zaman zaman yanıbaşımızdaki bağlardan aşırdığımız üzümleri yerdik. İlkokula orada başladım. Okumayı söktükten sonra ablalarımın okuduğu cep fotoromanları, yaşıtlarımın okuduğu çizgi romanları okumaya başladım. Beyaz adamlara inat, kızılderilleri özellikle de Tommiks’deki Tawega karakterini tutardım. Radyoda haftada bir yayınlanan Mikrofonda Tiyatroyu hiç kaçırmadan dinlerdik.

    Dedemin kağnısı vardı, tekerlerinin gacır gucur sesleri belleğimin bir köşesine nakşetmiştir. Döğenle harmanyerinde sap sürerken bazen döğene beni de bindirirlerdi. Dayımlarla harman bekler, yel estiği zaman, gecenin bir vakti harman savurduklarını izlerdim. Bazen teyzemlerin köyünde eşeğe binip, bostana giderdik. Kelik tabir edilen kulübede yıldızları seyrederek uyur, akan yıldızları gördüğümüzde dilek tutardık. Ortaokulu okumak üzere Ablamların yanına geldiğim 1972 senesinde ilk kez televizyonla tanışmış, çizgi film izlemiştim.

    Demek istiyorum ki, çocukluğumun geçtiği o yıllarda traktörler, biçerdöğerler olan yerler de vardı. Günümüzde de hala çok geri kalmış yerlerimiz de var. Kendi ülkemizin gerçeklerini bilmeden yapılan Uganda gezisi, bilmem ne derece yararlı olur.

  32. sadise

    merhaba meltem hn ben sadıse, yakın zamanda ben de ugandaya gelıcem dilerim görüşürüz cünkı benım abım uganda kampala da sanırım onunla tanışıyorsunuz, adı yılmaz yiyenım yücel, gelince sizinle görüşmek isterim. sevgiler.

  33. Serkan Tekin

    Gectigimiz hafta Kredi kartım kopyalanmış. İçinden 750.000 Uganda Şilini (UGX) (Nakit çekim 580 YTL olarak geçmiş) harcama yapmışlar. İtirazda bulundum. Bankanın bile garibine gitmiş. Kartımı kopyalayıp Uganda da harcamışlar.

    Orada ki değeri hakkında en ufak bir fikrim yok. Umarım iyi bir şekilde harcanmıştır bu para. Gerçi dolandırıcılığın iyi bir yanı olamaz ama Ugandanın yaşam şartlarını düşünerek böyle söylüyorum.

    Buyuk ihtimalle paramı geri alamayacağım.

    Bende böylece dolaylı yoldan Uganda ile Türkiye arasında köprü oluşturmuş oldum :)

  34. Erdinç

    Meltem Selam,

    Çalıştığım şirketin Uganda operasyonu ile ilgili bir işteklifi aldım. Uganda’yı araştırırken de senin yazdıklarını okudum. Kısa süre içerisinde karar vermem gerekiyor. Bu konuda seninle yazışmam mümkün mü?

    Bu arada ben de ODTÜ Kamu Yön. 93 mezunuyum. Biraz da bu benzerlikten cesaret alarak yazıyorum. Aşağıdaki adrese iletişim bilgilerini gönderir misin?

    ozlem.guzel@camli.com.tr

    Erdinç

  35. Hakan Tatlı

    Meltem Hanım selamlar,

    Uganda ile ilgili yukarıdaki yazınızı okudum size Ugandayla ilgili bir kac sorum olacaktı bana mail adresinizi yazabilirmisiniz. Benim mail adresim ; hakantatli2008@mynet.com

    İyi günler.
    Hakan

  36. Ertan Yaşar

    Merhaba Canım,

    Yiğeninin düğününde tanışmıştık, hatırladın mı? Meltem ne zaman gelecek diye sormuştum. Biraz sonra gelecek demiştin. Hala bekliyorum. Gelecek mi? Meltem’e selam söyle. Onu çok sevdiğimi de söyle. Seni çok özlemiş de. Ertan Yaşar.

  37. Arzu Çiler DEMİR

    Meltem mi demeliyim yoksa hanım mı, böyle komplekslerin yoktur herhalde.

    Bugün okudum bu şöyleyişiyi ama 2 yıl önce okusaydım ya da iki ay önce ya da iki gün önce bu kadar etkilemezdi beni, gün bugünmüş.

    Ben size ulaşabileceğim bir e mail adresi isteyecektim, benimki arzuciler@hotmail.com. Şimdiden teşekkürler.

  38. havayı koklayan adam

    mrhaba,

    gerçekten çooook güzel bi duygu…. nerden biliyorum, 2007 senesınde ben de gittim. gitttim diyorum bence buraya gitmek büyük ayrıcalık.

    kampala’da bulundum, innamicaksınız ama türk lokantası dahı var. en lux yerı gardıncıty ve bır de golf sahası var. tekrar gitmek istiyorum. ilginizi çekerse dubai aktarmalı gidiliyor. ya da paris.

    TAVSİYE EDERİM BAMBAŞKA BİR DÜNYA…

    Ahmet.. Sevgiler.

  39. meltem yasar

    Iremcik,
    Emailini aldim, sana yazdim.
    Ama sen de Fikir Atolyesine degil, benim email adresime yaz.
    Burayi messenger gibi kullanirsak Tunc bize kizabilir :)
    Meltem

  40. irem seher öztürk

    meltem abla burcunu merak ettim. aynı doğum günün gibi. senin tarzını seviyorum. bunu unutma seni çok öptüm. by. ve bana yazdıklarını babama değil bana gönder.

  41. irem seher öztürk

    meltem abla seni çok seviyorum yalnız doğum tarihini ve burcunu yazar mısın?by

  42. meltem yasar

    Iremcim,
    Sana ulasabilecegim bir email vs birakmamissin ki!
    Ayrica ben MSN kullanmiyorum.
    Adresini birak, sana yazacagim soz!
    Meltem

  43. Rahmi TÜFENK

    Merhaba Meltem Hanım,

    Bir zamanlar ben de Ercan Bey gibi düşünürdüm… Yani bir kaç haftalığına insanlar gelir gezer, para harcayıp her türlü aktiviteyi yapar ve gidip bunları yazar derdim. Uganda’ya asıl emek veren kimdi kimse bilemez…

    Sizden cesaret alıyorum… yakında ben de yazacağım… şu askerlik bir bitsin de… şafak:270

  44. meltem yasar

    Merhaba Ercan,

    Neden bu kadar supheci yaklastigini anlamak olasi degil.

    Ben manset olsam bana ne faydasi var ki? Benim burada cok iyi bir isim var. Esyalarimi toplayip geldigimde ne bu isi bulacagimi, ne de yetimhane icin bi seyler yapacagimi, ne de aile ve arkadaslarim icin yazmaya basladigim blogun bu kadar tutacagini bilmiyordum.

    Yani Afrika`da yasamak istedigimden baska hic bi seyden emin degildim.

    Ailem ve arkadaslar icin yazamaya basladigim blogum sayesinde bi suru kisi bana ulasti, bazilari gazetelere dergilere yazmami istediler, ben de tabii ki yazdim. Hem Afrika hakkinda yazmak benim icin bir zevk, hem de elimde bu kadar fotograf ve yazi varken neden Afrika`yi Turkiye`ye anlatmamayim ki? Benden baska kim yazar ki hem Uganda hakkinda?

    Bir kez Hollanda`da yasayip buyumus bir Turk kizi gordum, Kizilhacta calisiyordu, geri gitti. Bir tane de Fransa`da okuyan, 2 ayligina Uganda`ya gelip giden tatli mi tatli doktor Tugce vardi. Diger Turkler`in hepsi esnaf. Mobilyaci, keresteci, restorant/kafe isleten, demir ustasi, casinocu, bir de BT ve Sony Ericcson’da calisan 30-40 adet Turk var. Yazmiyorlarsa bu benim sucum degil.

    Dedigim gibi Turkiye`de manset olmanin bana bi faydasi yok, cunku ben burada yasiyorum. Simdiye kadar yazdigim yazi ve cektigim fotograflardan bir kurus almis degilim. Hem paragoz olsaydim, hala Turkcell`deki isimde calisiyor olurdum.

    Ozetlemek gerekirse Uganda hakkinda yaziyorum diye bu kadar supheci olmaya gerek yok. Bambaska bir ulkede, kitada yasadiklarimi ailemle, arkadaslarimla ve ilgilenenlerle paylasmak ve bir yetimhaneye yardim etmekten baska hic bir amacim yok.

    Gezilerini, diger ulkelerdeki yasamlarini paylasan bi suru blog var hem. Ben de onlardan bi tanesiyim sadece.

  45. ercan usta

    mesele orda yanlız onlar mı var.. acaba onun gibi isimsizlerden kendisi de haberdar mı…

    bizim bildiğimiz niyeti ordaki insanlığa yardım için giden 10’larca isimsiz kahraman var. onların niyeti manşet olmak, birilerine reklam olmak değil. öyle olsaydı onlarcasından bir kaçını daha uganda dediğimiz zaman arama motorlarının başında görebilirdik… zira onların içinde bilgisayar mühendisi olanlar bile var…

    belki de yanlış düşünüyoruzdur.. umarım da öyledir kendileri reklam istemiyorlar. o fotoğrafları da kendileri değil başkaları çekiyordur… niyetleri pazar değildir…

  46. işfırsatı (rnguler@ttmail.com)

    Meltem hanım sizi tebrik ediyorum hayallerinizin peşinden gittiğiniz için, orada sanırım hayatı bütün doğallığıyla yaşama fırsatınız oluyor. Orada ne tür bir iş yapıyorsunuz malum geçim meselesi, merak ettim ne tür işler olduğuyla ilgili.

    Başarılar diliyorum.

  47. irem seher öztürk

    Meltem abla notumu alınca beni emesenine kaydet olur mu? lüüüütffen…

    benim notumun üstündeki babamın yorumu.

    by by…

  48. irem seher öztürk

    Meltem abla babam senin 2 abini tanıyor, sen çook iyisin cesaretlisin ki Uganda?ya kadar gitmişsin.

    Sana neden abla dedime gelince ben 10 yaşındayım. Seniiii çoooook ama çooook seviyorum.

    İrem Seher Öztürk

  49. ufuk öztürk

    meltem merhaba,

    türk balığı-gavur balığı-kökgüç-galle-cırlavuk ve daha unuttuğumuz nice çocukluk terimleri levent abinle derede avalandığımız zamanlara götürdü çok teşekkür ederim.

    hep mutlu ol hep mutlu kal sevgilerle.

  50. Husnu Gedik

    Merhaba Meltem, yazilarini, roportajini okumak gercekten ilginc ve guzeldi. Beni cocukluguma tekrar goturdu bazi bolumler.

    Evet arkadaslar, ben de kurbaga baliklarinin, turk baliklarinin ve tahta kizaklarin canli tanigiyim.

    Liseden sonrasinda koptuk, ama en azindan ilk 13 senesi is hayatinin tam olarak gozumde canlandirdigim gibi. Ama sonrasi… Evet sonrasi inanilmaz bir macera ve sevgi hikayesi. Evet sevgi, sevmeden yasanabilecek bir hayat oldugunu dusunmuyorum.

    Su an afrikanin obur ucunda da ben calisiyorum-Libya. Sana kitanin bu ucundan sevgilerimi gonderiyorum.

  51. ural ergec

    merhaba meltem hanım, benim adım ural ankara’da yaşıyorum emailim: uralergech@yahoo.com veya ural_ergech@hotmail.com adresime mesajınızı bekliyorum çünkü ben nisan ayının başlarında uganda’ya gelmeyi düşünüyorum. orada bana yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.. hem gezmek hem de iş aramak için oralara gelecem. lütfen en kısa zamanda cevabınızı bekliyorum.

  52. Gizem

    Açıkçası yerleşik hayattan yana olmadım çoğu zaman.. En azından insan “evini” bulana kadar bir yere çok bağlanmamalı diye düşündüm. Yola çıkmalı ve maceraya atılabilmeli.

    Ama biliyorum bu hayatta ben de dahil hepimiz, aklımızda o kadar çok yapmamız gereken şey olduğunu ve her zaman her şey için az zamanımız kaldığını düşünüyoruz ki.. Sonra da sürekli bir şeyleri, bir yerleri kaçırmışız hissiyle suçluluk duyuyoruz.

    En çok beyazların saat takıntısıyla ilgili Ugandalı’nın söylediği etkiledi sanırım beni. Yani o kadar doğru ki bu. Sadece koşturuyoruz ve yapıyoruz durup bakmıyoruz bile. Sorgulamıyoruz ya da arada nefes almıyoruz.

    İçinde bulunduğumuz toplumda da eminim bu hikayeyi okuduğunda Meltem Hanım’ı deli bulabilecek o kadar çok insan vardır ki. Ama sormak isterim o insanlara; ne istediğimizi bile bilmeden sadece yaşamış olmak için bedenlerimizi ve ruhlarımızı yoran bizler, deli olmayalım aslında?

    Hayata geliş amacımızı bile unutuyoruz ve umarım -ki bu en büyük korkum- bu amacı hiç bulamadan doğa bizi geri çağırmaz..

    Her insan hayatının amacı, mutlu ve huzurlu bi hayatı yakalayabilmek değil midir? Birbirinden çok farklı insanlar bile olsa herkes bunu istemez mi? Ama ne yapıyoruz ki acaba bunun için?? Sonra işte hepimiz, bize “keşke ‘biz de’ bunu yapabilsek” dedirten, bizim aslında içine kendi kendimizi gömdüğümüz toplumu suçluyor ve onun içinde kaybolup gidiyoruz.

    Yaşadığım toplumu aşağılamak değil amacım kesinlikle ama baksanıza hanginiz böyle dikkat çekebilirsiniz ki? Paranın, statünün, sınıfın, dinin, dilin, ırkın, cinsiyetin, her şeyin ötesinde bi ihtiyaç olan, var olan ve var olduğunu hissetmek isteyen, canının kıymetini bilerek kendine saygı duyan bir insanın sadece kendine has aslında kimilerine göre dışardan bakıldığında ne kadar da sıradan gelebilecek bu hayat hikayesi, ruhunu “henüz” öldürmeyi başaramamış bizlere, bu kadar büyüleyici gelebiliyorsa hepimiz kendi evimizi bulmak için yola çıkabiliriz..

    Çok konuştum biliyorum ama bu son söyleyeceğim şeyi ne kadar içten söylediğimi anlatmak istedim..

    Teşekkür ederim.

  53. Adnan Yaşar

    Beş kardeşin canlı oyuncağı minik kardeşim merhaba, nasılsın?

    Seni okuyanlar kutluyor, biz hem kutluyor hem de çoook özlüyoruz. Sen mutluysan biz de mutluyuz. Büyüdüğünü okul nedeniyle pek izleyemedik. Ancak olgunlaştığını yazılarından izliyor ve mutluluklarımız çoğalıııııııyor.

    Şu anda ut çalıyorum: sevdiğin şarkıyı söyle onu da çalayım. Seviyoruz özlüyoruz, yollarını gözlüyoruzzzzz…

  54. özcan

    Bu hikayeyi arkadaşım anlatmıştı bana bir başarı öyküsü olarak, ben de ekonomi okudum çok güzeldi ama bu kadar kapsamlı değildi tabi, bir insanın varabileceği en uç nokta olmalı.

    Ben de bir gün mutlaka gidecegim. Tebrikler Meltem.

  55. Ebru Ozgen Oglesbay

    Merhaba Meltem,

    Internette daldan dala atlarken bu roportaji gordum. Ne guzel bir insan, ne ilginc bir hikaye derken sima ve isim tanidik gelmeye basladi. Sonra ODTU fotograflarimi karistirdim ve su fotografi buldum: Sen-Murat Tabak fakultenin kantininde. Murat ve Tugrul tanistirmisti bizi. Dersler, yurtlar, derken birden parcalar yerine oturdu:-))) 93 Kamu mezunuyum, sonra Pamukbank’ta calistim bir sure. Ve saire.

    Oykun cok guzel. Helal sana diyorum!!

  56. yahya

    Ben de Uganda’dayım şu anda, inanılmaz bir doğası var ama halkı çok fakir ve hayat çok pahalı.

  57. mustan

    Meltem abla tebrik ediyorum sizi, ben de çok gitmek istiyorum Uganda’ya, çok merak ediyorum hatta Uganda’da yaşayan bir arkadaşım var o da çok ısrar ediyor gel diye inş. Önümüzdeki yaz gelmeyi düşünüyorum oralarda bir sorun çıkmaz inş herşey istediğimiz gibi gider…

  58. doğancan

    Ben de kendisinin blogu ile yeni karşılaştım. Gerçekten oradaki deneyimlerini aktarmakla güzel bir iş yapıyor.

    Blog tutmanın böyle de bir yanı var işte.

  59. Gülten

    Bugün Meltem Yaşar’ı tanıdım.. Hayran oldum.. Ona giden yolları bana açan Selin’e ve Nilüfer’e ve ondan evvelkine çok teşekkür ediyorum. Blogun takipçisi olacağım :)

    Söyleşi o kadar güzel olmuş ki.. Ellerinize, yüreklerinize sağlık.

  60. mahmut

    Meltem abla ben de Uganda’ya geleceğim. Okumak için. Belki orada karşılaşırız. Oradaki insanlara kendilerinin değerli olduğunu ögretmemiz lazım. İnşallah orada sığınacak yer bulurum.

  61. m.kemal

    Öncelikle siz de takdir edersiniz ki ben malum kişi değilim :) Mimar olan arkadaşınız da değilim. Evet anne ve babanı tanıyorum, hem de yakından ve hatta şu aralar annen ile cep ile değil de normal telefondan konuşur iseniz size ben hakkında bir şey demesini umuyor ve sizin de bunu dikkate almanızı temenni ediyorum.

  62. Pingback: potkal.org » » Meltem Yaşar

  63. meltem yaşar

    M.Kemal annemi babami taniyormus gibi anladim ama dogru mu anladim??? Iki tane M.Kemal biliyorum hayatta. 1.si malum, her Turkun bildigi. Digeri de mimar M.Kemal. Kafam karisti…

    Bir de Sinem`e mesaj: Kiswahili dilini ogreniyorum 3 aydir. Kenya, Tanzanya, Kongo, Mozambik, Uganda vs vsde konusulan hem de dunyanin en cok konusulan 7. dili olan bir dil. O kadar keyifli ki bu dili konusmak tekerleme soyler gibi hissediyorum kendime devamli.

    Az kaldi, tam Afrikali olcam!

    Sevgiler…

  64. m.kemal

    Böylesine bir cesur yüreği doğuran anne ve babayı tanıdığım için kendimi şanslı hissedenlerdenim.

    İnsanın idealleri vardır bir de bunları gerçekleştirebilme cesareti. Sadece kariyer yaparak Meltem yaşar mıydı bilmem ama cesaretinden dolayı Meltem yaşar. Hem de istediği gibi ve mutlu bir şekilde yaşar.

  65. fatih

    Bu yazıyı şu an çalışma masamdan yazıyorum. Biraz ara verip bir göz atayım internete demiştim ama bu yazıyı okudum ve kalkıp gitmek geldi içimden.

    Tebrikler Meltem, keşke ben de senin gibi gidebilsem…

  66. OZLEM

    Dunya insanı olabilmek, sonradan çizilmiş sınırları ortadan kaldırabilmek?. Her kula nasip olmaz diye düşünüyorum.

    Yolunuz açık olsun Meltem Hanım…

  67. ezgi elif

    mrb meltem hanım sizi kutluyorum. ben de hep uganda gibi bir yerde yaşamak istedim fakat bunun için erken, annem bırakmıyor :)

  68. eğitmen

    Sevgili Tunç,

    Öncelikle seni kutluyorum, sayende güzel bir gezi yaptım, hoşça vakit geçirdim diye düşünüyorum. Balık avına gitsem mi diye düşünürken, tembellik ettim hafta sonumun bu ilk gününde internette sörfe ayırdım. Forumtc’de tıkladığım link beni siteye yönlendirdi.
    Kısacası güzel duyguları özlemiştim, Meltem’in öyküsü büyüleyici..

    Teşekkürler Tunç.

  69. Ayşegül

    Cesaret diye buna denir bence ve insan keşke dememek için bu kadar cesaretli olabilse…

  70. özkan

    Ben de Uganda’ya 2007’nin 2.ci ayında geldim 20 gün kaldım çok beğendim, tekrar 5.ci ay içerisinde geleceğim. Unutmadan Kampala’da kalacağım.

  71. hüsamm

    Meltem hanım tebrik ediyorum sizi, gerçekten büyük bir cesaret.

    Benim de sizin gibi bir arkadasım var, kafasına koymus Uganda’ya yerleşecegim diye, belki arkadaş olursunuz orada. Onu yanlız bırakmayın..

  72. cengiz

    Meltem hanımı tebrik ediyorum. İstanbul’daki keşmekeşi bırakıp cesur kararın buralardaki tüm mutsuz insanlara ders olmasını dilerim.

  73. Meltem Yaşar

    Merhaba,

    Uganda’da 33 adet yerli dil konusuluyor. Yani yerli dilinde konusup da birbirlerini anlamadiklari durumlar cok normal. Fakat resmi dil Ingilizce. En cok konusulan dil baskent etrafinda yasayan Buganda kabilesinin konustugu Luganda dili. Merhaba “ki kati”, nasilsin “oli otya”, iyiyim ise “gyendi” demek.

    Selamlar…

  74. sinem

    Arkadaşlar bu sırada Ugandalılar hakkında merak ettiğim tek şey dilleri değil. Kültürleri, yaşayış biçimleri vb.

    Gerçi bunları yazmasanız da olur; ama lütfen şu dil mevzusunda biraz da olsa bilgilendirirseniz sevinirim…

  75. sinem

    Arkadaşlar, ben Ugandalıların dilini merak ediyorum. Mesela merhaba, nasılsın, iyi geceler, hoşgeldin gibi basit sözcükler eğer biliniyorsa arkadaşlar bir yazarsanız, bilgilendirirseniz çok sevinirim.

    Saygılarımla…

  76. fatoşş

    Ben de Meltem Hanım gibi çok güzel bir çocukluk geçirdim. Karadeniz’de geçen o yaz tatillerinin tadı hala damağımda. Çocukluğa ait o kadar güzel anılarınızın olması malesef o kadar da güzel bir şey değil. Çünkü bugününüzde de o tadı arıyosunuz. Tıpkı dağlarda toplayıp yediğim çileğin tadını, burada marketten aldığım çileğin tadında aramam gibi.

    Sanırım ömrümün en eğlenceli yılları, çocukluğuma ait o 5-10 yıldı. Geri kalanı ise şehir hayatına ayak uydurmaktan başka birşey olmadı, olmayacak da galiba. Ezilme, kendini koru, kendini geliştir, ünv. oku, iyi bir eş bul, iyi bir eş ol, haberleri oku: cinayet, çocuk istismarı, yolsuzluk v.s…

    Galiba ben de Meltem Hanımı çok pis kıskandım. O önüne çıkan fırsatı değerlendirmiş. İnşallah bizim de önümüze böyle bir fırsat çıkar da bizde değerlendirebiliriz. Yoksa bir gün fena toslayıp, soluğu Bakırköy’ün nadide heykelinin önünde alacağım. Yada tası tarağı toplayıp çekip gideceğim.

  77. yılmaz

    Meltem hanım İstanbul’un çekilmez hayatından kendisini soyutlamayı çok iyi bir şekilde başarmış.

    Meltem hanım’dan Uganda ile ilgili başka haberler de bekliyoruz…

  78. pınar

    Kışkırtıcı bir hayat öyküsü. Özellikle de hayatı özgür yaşama ve yola çıkma arzusu ile yanıp tutuşan dimağlar için acayip kışkırtıcı. Hoş bir paylaşım.

    Meltem hanıma “yaşaaa” diyor, cesaretinden dolayı kendisini kutluyorum.

  79. Zeynep Mercan

    Benim çoçukluğum çok sıradan geçti, eskiye dair doğru dürüst hiç birşey hatırlamıyorum çünkü hatırlanmaya değecek bir olay olmadı, anımsadıklarım sadece üzüntülü ve ağladığım zamanlar. Bazen diyorum iyi ki ağlamışım, üzülmüşüm ki hatırlıyorum şimdi onları.

    Çocukluğunu dolu dolu yaşayan insanları hep kıskanmışımdır, bazen sanki ben çocukluk yaşamamışım da olduğum gibi dünyaya gelmişim gibi hissederim. Meltem Yaşar’ın çocukluğu da, hayatı da, şimdiki yaşadıkları da çok renkli, onu kıskanmadım desem yalan olur. İnsanların çocuklukta yaşadıklarının yaşam boyu onlar için bir çizgi oluşturduğu kanısımdayım, bazen en ufak noktalar bile insanı çok mutlu eder, farklı yönlere taşır.

    Kendini farklı, değişik şeylere adamış insanların öncelikle hayatlarındaki bazı alanlarda tatmin sağlamış insanlar olduğunu düşünüyorum. Aile hayatındaki yerinde, eğitiminde, kariyerinde, evliliğinde vs. Bu yapı taşlarında tatmin sağladıklarından sonra kendi içlerindeki güçleri keşfediyorlar bence. İnsan da zaten doğadan gelen bir varlık ve yine toprakla bütünleşeceğiz öldüğümüzde.

    Doğada insan kendini arıyor bence. Yaşamadıklarını, kendinde göremediklerini arıyor. Kaygısız, stressis, cinayetlerin, hırsızlıkların kısacası insanın ruhunu sıkan olayların olmadığı yerler istiyor. Bu durum Avpuda’da da popüler, belli bir tarikat mensubu insanların aynı tip kıyafetleri giymesi, teknolojiden uzak olmaları, sigara, alkol vs. kullanmaması ve hiçbir olumsuz olayın olmaması, insanların içlerinin huzurla dolması.

    İçimde kalmış, yapmak isteyip yapamadığım, yeteneğim olduğu halde kendimi geliştiremediğim o kadar alan var ki. Eğer bir gün bütün bunları gerçekleştirebilirsem sonra ben de kendimi doğaya adayacağım, kendimi bulabileceğim yerde arayacağım…

    Sevgiyle kalın.

  80. Barış Akkiriş

    Bana cevap hakkı doğmuş :) Yok; şaka bir yana, her ne kadar pazarlama alnında çalışsam ve bu işten büyük keyif alsam da buradaki “pazarlama”nın sonunda “satış” yok; nasıl klasik pazarlama mesajlarını otomatik bir süzgeçten geçirip, sonunda kendi yargılarımızı oluşturuyorsak, bloglarda veya söyleşilerde söylenenleri de farklı algılamak normal.

    Herkesin “istediği” hayatları yaşadığına, hayatın seçimlerin sonucu olduğuna inanıyorum. E başkaları benim denemediğim bir şeyi deneyip, bir de üşenmeyip bunu paylaşıyorsa NE GÜZEL, blog okudum diye içimde güzel bir his uyandıysa NE MUTLU. Doğrusu kendi blogumdaki tanıtıma da “Tr’nin en büyük şirketlerinden biri..” vb laflarını çok düşünmeden koymuştum (bu da şirketin başarısı :P) sonuçta esas konu o değil, yine de bir geridönüş oldu benim için de, teşekkürler.

  81. Omer Kerem Ozcakil

    Tuketimin bir cesit ibadet oldugu sehir NY’dan; Meltem’in hayat dolu bakislarini gormek ve bir o kadar da aradigini bulup, ikiye bolup bizlerle paylasan bir tanidik sesi duymak o kadar anlamli ki…

    Tuketilemeyen, ancak ihtiyac dahilinde harcanan zaman, esasinda en degerli olan. O zamanlardan bircoklarini ne kadar efektif gecirdigimiz sorgulama seanslarinin bu narin atolyede islendigini duymak ve katki sagliyanlarin, yalniz olmadiklarini bilmelerini isterim. Kimi zaman kacmak diye adlandirilan sey; paylasilana donusuyorsa, kalabaliktaki yalniz, kendi basina kaldiginda bireyselligin verdigi isigi, etrafini aydinlatmaya donusturuyorsa, farkindalik ve farklilik kavramlari birbirinden ayriliyor.

    Farkindalik yaratan yasaminin, bizlere verdigi beles ve guclu elektrigi icin tesekkurler.

  82. Tunç Kılınç

    Sevgili Ali;

    Herşeyde aynı fikirde olmayalım zaten :) Farklı bakış açıları daha keyifli.

    Ali; Barış ve Meltem çoğu kişinin sadece zihninden geçen hayalleri gerçekleştirebildikleri için Fikir Atölyesi’nde söyleşi konukları oldular. Sıradan olmadıkları için, bunu yaşantılarına yansıtabildikleri için…

    İyi bir şirkette aldıkları düzenli maaşlarıyla kendilerini güvende hissettikleri iş yaşamlarında yaptıkları bu büyük değişikliği her ikisinin de “özeli” olarak görmemiştim.

    Söyleşilerin giriş kısımlarında; Barış’ın “özgürlük” düşkünlüğüne, Meltem’in de “cesaret” becerilerine dikkat çekmeye çalışıyorum. Bunlar kendimce “pazarlanacak özel” olma niteliğinden çok ilham veren değerler…

    Katkı için teşekkürler.

  83. Ali ERDOĞAN

    Sevgili Tunç,

    Hem Meltem Yaşar’ın hem de Barış Akkiriş’in 20 soruluk söyleşileri muhteşemdi. İki arkadaşı da tanımak ve tanıdığın insanların cesur hayat maceralarını dinlemek son derece keyifli bir olay.

    Yalnız anlatım tarzınızda iki yazıda da “Türkiye’nin en büyük şirketlerinde çalışırken, herşeylerini ardında bırakarak gittiler, herkesin çalışmak isteyeceği şirketlerden ayrılarak gittiler vb vb…” konsepti üzerine yoğunlaşmanızın ya da yazının “destekleyici anafikri” kıvamındaki “intro” tarzı girişlerin çok doğru olduğunu söyleyemeyeceğim. En azından ben öyle düşünmüyorum. Herşeyini insan giderken bırakmaz, gerçekten giden ise bu şekilde pazarlamaz!

    Farkındayım, Amerikan sinemasında da son dönemlerde vahşi kapitalizm’den kaçış ve doğayı kucaklamak ve basit hayata sığınmak çok moda, çok popüler. Önemli olan gitmeleridir, amaçları, hayalleri ve vizyonlarıdır. Gerisi bireylerin özelidir. Bu özeller “başlık” olarak vurgulanıyorsa işin içinde “pazarlama” vardır. Pazarlama’nın da temel amacının “Satış” olduğunu vurgulamak isterim.

  84. cihan

    Gecenin ikisinde okunmayacak bir yazı. Çünkü bu yazıyı okuyup da yerinden kalkıp ben de yapmalıyım, ben de hayallerimin peşinden gitmeliyim diyip, bir yere gidemeyeceğinin farkına varmak pek hoş bir duygu değil. En azından sabahı beklemen gerektiğini düşünmek…

    Oysa Uganda’ya varmak için geceden yola çıkmak gerekiyor. Bunu göze almak…

    Bu yazının hemen yanında duran “başarı hikayeleri” bölümünü görünce Meltem Yaşar’ın bu listenin başında olması gerektiğini düşündüm. Belki Uganda’daki işi milyon dolarlar getirmeyecek ama… Amasını yazmaya gerek yok sanırım. Bu yazıyı imrenerek okuyan herkes amaya bir devam yazmaya yetkindir.

  85. Üsame Tuncer

    Her gün rutin yaşantımdan sıkılırken böyle bir yazıyı okumak ilaç gibi geldi.

    Sürekli bişeylere koştur, birini bitir diğerine başla, kendini geliştirmek için kırk takla at; düştün, ezilmemek için bi daha kalk, kendini topla, güç bul, inan, sonra yine koştur. Oflamıyorum ama sıkılıyor insan bundan kimi zaman ve açıkçası Meltem ablaya çok pis özendim. Doğum gününde sen kalk Turkcell’den istifa et ve Uganda’ya git, aşık oldum.

    Tunç abi beni Uganda’ya gönder :)

  86. Ege Ermeç

    Sitedeki pazarlama ile ilgili teknik bilgileri güzel bir kızarmış ekmeğe benzetirsek, bu yazıda, o ekmeğin üzerinde çok güzel erimiş kaşar peyniri gibi olmuş. Günün bu saatinde hiç böyle bir söyleşi okuyup günlük hayat dışında birşeyler düşünüp sorgulayacak halim yokken bir anda yazı beni içine çekti. Yine, yeniden düşünmemi sağladı. Çok teşekkürler…

  87. Burcuk

    Boyle ilginc insanlarin oykulerini paylastigin icin cok tesekkurler Tunc! Ben de takip edicem blogunu bundan sonra:)

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir