Ne güzel bir duygudur bazen..
Bırakmak kendini karşındakine.
Bir sonraki adımı merak etmeksizin, bırakmak..
Ne olursa olsun diyebilmek.
Bırakmak.
Sadece bırakmak…
Senin güçsüzlüğün müdür?
Yoksa “güç”le açıklanamayacak başka bir duygu mu bu?
Bilmem.
Bilmemek belki de teslim olmanın diğer adı.
Oluruna bırakmak işte.
Dediğim bu.
Hani deriz ya aramızda; “rahat ol”
Ondan işte.
Kasıyoruz da n’oluyor?
Veya daha güçlüyüz de…
Yenmek yerine baştan teslim olmak..
Hmm, fantezi gibi bir şey…
Bu akşam geldi başıma.
Hoşuma gitmedi desem yalan.
Sorgulamadım desem, o da.
Hoştu.
“O”ydu belki de hoş olan.
Hissettiklerimden çok…
“Kafayı yemek” mi bunun diğer adı?
Öyle olsun!
“Ne mutlu” dediğimi hatırlıyorum sadece.
Uyumadan önce…
Bu anı yaşadığımı fark edebildiğime.
Ne mutlu…
Yorumlar 61
hayat anlamsız değildir aslında,
ve asılsız değildir tüm bu yaşananlar,
aslını anlamak için gerçeğin,
aslına inmelisin sen ve senden berikinin,
huzur bulmak mümkündür aslında,
huzur orda yanı başında,
sen sadece hayal et,
güzel günler hayallerinle gelecek elbet
ömer uluhan
Teslimizdir zaten. Bir saniye sonramızın ne olacağını bilemiyorsak, kalp atışımız, nefes alışımız, gece gündüz, yaz kış, bizim hakimiyetimizde değilse zaten teslim değil miyizdir?
teslimiyet ancak Yaradana olur inancındayım çünkü bizim sandığımız her şeyin asıl ve gerçek sahibi O’dur. O’nun olanı O’na teslim ettiğimizi düşünmekte sadece bizim olduğunu sandığımız şeylerin bize ait olmadığını görerek, kaosu bırakmaktır.
Maalesef teslim olmak bazen çok büyük bir hata olabiliyor…
teslim olmak.. teslim oluncaya kadar canım çıkıyor sanıyorum..
aslında asıl iş teslim olduktan sonra başlayandır, teslim olduğuna itaat etmen gerekir ya.. ama teslim olmak öylesine öğretici alıştırıcı bir geçiş ki.. her konuda ve şekilde itaati kolay kılıyor, hep yapageldiğin bir şey edasıyla, sihir gibi kolay gelişiyor her şey..
kaba tabirle ‘o dik kafa eğilince geçiliyor her kapıdan.. kabullenince, razı gelince, gülümseyince.. ve teşekkür edince..
teşekkürler..:) :)
Bu yazıyı okumuş olmam gereken günden sadece 4 gün geç okumak çok sevdiğim birini kaybettirdi bana.. Ben oynamıyorum.
Pingback: Ok
Teslim olmak!!! Hımmmmmm diyor insan yeterince yaz geçirmişse diyelim bu dünyada…
Mesela Bernardo Bertolluci’nin bir filmi vardı, adı Teslimiyet ki şahane bir filmdi, aşk üzerine… Filmden çıkınca doğrudan bira içmek, ağlama ve gülme hisleri uyandırıyordu. Ki bundan biraz ağır ama benzer bir hissi de ‘Duvara Karşı’da duymuştum…
Neyse teslimiyet belki iyi bir şey ama sonuçlarına katlanabilirsen, o sevgili egonun parça pinçik olmasını göze alabilirsen… Ki genelde ağır bir çarpışma olur, sıkı bir yara alırsın… ne demiş Sartre ‘sevincinden ve kederinden kimseye söz etme varoluşun elinden gider’… Sonra yerlerde sürünürsün, egon yaralanır, ağır gelirsin kendine… Yani bu ihtimal de var ve kuvvetle muhtemel.
En iyisi ben benim teslim olabilme ihtimalini sevdim demek ve teslim olmamak… her ne kadar hiç teslim olmadan, eğilmeden bükülmeden öyle kazık gibi kalmak da yaşadım demek anlamına gelmiyorsa da ve bir nevi hayat botokslama gibi oluyorsa da…
Neyse, neden bu yazı gözümden kaçmış… Teslimiyet iyidir, başkaları için :))
belki çaresizlik, belki bir kaçış adı her ne olursa olsun bazen işe yarıyor.
ama…….
Teslim olmak sorgusuzca…
Ucundan tutmak cesaretin ve yürümek sonsuz teslimiyete…
Bir kır kahvesinde güneşin batışına doğru yudumlamak orta karar kahveni..
Sahil kenarında martılara karşı derin bir nefes çekmek tükenmek olan hayattan…
Teslim olmak hesapsızca…
Ardına bile bakmadan koşmak,nefes nefese kalmak gökyüzüne karşı…
Akıp giden zamana inat teslim olmak zamana karşı…
Ve teslim olmak sonsuz ebediyete…
Heyy hepimiz ama hepimiz TESLİMiz..
TESLİM ama farkında değilsin bu farkındalıksızlık kız erkek farketmiyor insan denilen canlı türünü dingillestiriyor ne mutlu bu dingillikten kurtulabilipte dinginleşebilene..
Susupta iki dakika sessizliğinin sesinini işitebilene ne mutlu.. kulaklarını tıka sadece iki elini kulağına gotur ve tıka büyüleneceksin….. bunu dene lütfen dene…
En derin saygı ve sevgilerimle..
Ozlem
Pingback: koray kocabas » Blog Archive » Okşayan Eli İtip, Tekmeleyen Ayağı Neden Öper İnsanoğlu?
Pingback: Okşayan Eli İtip, Tekmeleyen Ayağı Neden Öper İnsanoğlu? « Gece Yürüyüşü
Pingback: Fikir Atolyesi Okşayan Eli İtip, Tekmeleyen Ayağı Neden Öper İnsanoğlu?
tunc yazını bu sıcakta okurken pc nin ekranından bi serinlik gelir gibi oldu we o kadar bıraktım ki kendimi tarif edilemez, supersin super.
teslim olma kelimesine pek sıcak bakmıorum ve begenmiyorum ama eger bu karsılıklı bi askta kullanılcaksa tekrar soyluorum karsılıklı we ebediyense iste bu teslimiyet…
bak buralara cumle kuramadım. hasabını siz yapın iste…
belki korkularımız, belki önyargılarımız bizi teslim olmaya engelliyor. bazen de çekiniyoruz. çünkü sonuçlarından korkuyoruz belki de.. ama bir anlık bile olsa teslim olmalıyız yaşamak için, gülmek için..
döndüğümüz yer aynı olsa bile, aynı çemberin etrafında dolaşsak bile BİR AN TESLİM OLMAYI seçmek güzel midir acaba?
teslim olmak ya da olmamak… belki de yüreğindeki özbenliğe teslim olmak.. hep bırakmak hayata kendini.. teslim olup yaşarken şekil almak dünyada.. kendini kasmadan, tutmadan, içinden geldiğince, yüreğinin sesiyle yaşamak..
en güzeli teslim olmak hayata, sevgiye, evrene ve en güzel gülüşlere..
Hayattan tad alabilmek için arada arada yapılması gereken gsl bi sey gibi anlatılan birazcık da sakıncalı, belki de bu yüzden bu kadar güzel.
Bi soraki adımı düşünemeden bişiler yapmak ama asla tedbirsizlik değil. Biraz da anı yaşamak, kabaca umursamazlıgın dibine vurmak, rahat olmak ve iyimser olmk. İstediği zaman bu kadar geniş ve umursamaz olabilen bi insan güçsüz olabilir mi? Bence hayır.
Hem coğu zaman hatırladığında hafif bi tebessum yaratan iyi ki yapmısım denilebilecek müthiş anılar olarak kalıyor, en azından benim için. Kalmazsa diyebilirsiniz kötü sonuçlansa da teşebüsünüzden vazgeçmeyin, hiç yoktan büyütür olgunlaştırır.
Bazen teslim olmak istiyor insan da olamıyor. Cesaret edemiyor belki de. Ve sonra işte yine eski tas eski hamam.
BOŞUNA
Anlık hislere mi kapılıyoruz, hemen olsun derken,
Bir çemberin etrafındayız sanki, hep aynı yer.
Yıldızları seyredip, birlikte dans etmek varken,
Dönüp dolaşıyoruz, geliyoruz yine; hep aynı yer…
Gerçekten çok alımlı bir yazı olmuş, sitenize ilk kez girdim ama artık ben de bir aboneyim, teşekkürler. (: Farklı.
Bu cümleyi kullanarak bende mi aptal konumuna geldim :D
keşke herkes teslim olabilse… güsel duygu teslimiyet…
Hepimiz teslim olmak isteriz biri gelse de üzerimizde ki şu yükleri alsa, biri bütün dertlerimizi unuttursa biri gelse de küçük mutluluklarla aklımda ki herşeyi silip süpürge.. Belediye gibi çalışsa temizlese etrafı benim kırdığım bardakları temizleyip; “boşver takma yenisini alırız” dese…
Bizim insan olmamız mı acaba o derin sır?
Ben insanın tek başına uçmayı öğrenmeden başkasını da kanatlarının altına alamayacağına inanıyorum… Tabii Can Yücel’e inanmak güzel olurdu.. Adam “sevdiğin kadar sevileceksin” diyor, sanki garantisi gelecekte ki sevgilerimizin?
Herşey hissetmekten ibaret hayatımız küreklerini hislerimiz belirliyor, istersen fırtınaya teslim ol ya da sakin sularda ilerle, sadece vermem gereken cevap aynı;
Hangisi daha büyük cesaret gerektiriyor?
o kararsız kaldığım anlardan birindeyim bu yazıyı okurken.. bırakmalı mıyım kendimi ona yoksa korkularımla kalıp kimsenin beni kırmasına bir kez daha izin vermemeli miyim diye düşünürken okudum bu harika yazıyı.. öylesine içten ki tüm kaygılarımdan uzaklaşıp kendimi bırakmak istedim ona ve aşka.. harika huzur verici bu gerçekten.. korkularım olsa da sırf anlattığın anı yaşamak, o duyguyu paylaşabilmek için..
aman Tanrım, bu neydi şimdi? yaşadıklarını, hissettiklerini o kadar süper anlatmışsın ki, dediğin şeyleri ben yaşasam bu yazıyı okurken aldığım zevkin yarısını almam heralde… çooooook güzeldi, kıskandım:(
tam tarif ettiğin gibi yaşanmış bir günün sonunda böyle bir yazı okumam ve buna yorum yazıyor olmam müthiş bir duygu..
dı teslim olmak mı bilmem ama özgür olduğumu hissediyorum.. sanki yolda yürürken bulduğun lambanın içinden çıkan cin “dile benden ne dilersen” demiyor da “e hadi ne istiyorsan yap artık söz kendini kötü hissetmeyeceksin sana vaad edebileceğim tek şey budur” diyor ve hemen harekete geçiyorsun..
hayatım bir lambaysa, cin de benim.. hep böyle yaşadım.. detaylar önemlidir elbet ancak isteklerimi erteletecek her ayrıntıyı çöpe atarım.. asıl olan sabah pişman olmadan uyanacağını bilerek çektiğin uykudur ve bence mutluluk budur..
evet teslim oldum ve gayet huzurluyum:)
Bir an sanki kendim yazmışım gibi geldi bana. Bu kadar benden, bu kadar içimdekilerden…
Ne olduğunu ya da ne olabileceğini düşünmeden mutlu olmak ya da yaşamak ‘kafayı yemekse’; bize öğretilenler yalanmış, DELİ olmak güzel ve gerçek…
Hep mutlu olabilmek dileğiyle ***
Her insanın hayatında kendini duruma göre teslim edeceği birileri olmalı…
ƏN BÖYÜK CƏZA
Ruha verilmiş ən böyük cəza,
Bədəndir.
Düşüncəyə verilmiş ən böyük cəza,
Şairlikdir.
Şairə verilmiş ən böyük cəza,
Biganə oxuculardır.
Millətə verilmiş ən böyük cəza,
Onu alverçi etməkdir.
Ağıla verilmiş ən böyük cəza,
Sevgidir.
Sevgiyə verilmiş ən böyük cəza,
Ehtirasdır.
Təbiətə verilmiş ən böyük cəza,
Insandir.
Insana verilmiş ən böyük cəza,
Məhdud yaddaşdır.
Cəmiyyətə verilmiş ən böyük cəza,
Dövlətdir.
Dövlətə verilmiş ən böyük cəza,
Manqurtlaşan gənclikdir.
Günahkara verilmiş ən böyük cəza,
Vicdandır.
Xarakterə verilmiş ən böyük cəza,
Məsuliyyətdir.
Yoxsula verilmiş ən böyük cəza,
Ümiddir.
Varlıya verilmiş ən böyük cəza,
Qorxudur.
Uşağa verilmiş ən böyük qorxu,
Cəzadır.
Cəzaya verilmiş ən böyük cəza,
Onu cəzasız buraxmaqdır.
Raqif RAUFOĞLU- 02.12.2007
beklemediğim bir anda yakalanmak, tıpkı evden şemsiyesiz çıktığın günde yağmura tutulmak gibi. kaçamamak belki de kaçmak istememek, sonra teslim olmak yağmura, kendine, zamanın akışına ve ona….
teslim olmak, okuyunca bir kere daha anladım ki teslim olmuşum kendime ve ona, onunla yeni uyanışlara. ne kadar uzakta olursan ol (çeşme’de, ağrı’da, avrupa kupası’nda….) farketmez, seninle gelen yeni güne, senin getirdiğin yeni hayata teslim oldum ben. koşul yok, soru işareti yok, döngü yok, sadece sen ve ben…
ne güzel bu zamanda kendini karşısındakine bırakabilen birilerinin olduğunu görmek. aklına, mantığına, egosuna yenilmeden… sadece bırakmak istemek. öyle küçük bir şey gibi değil mi?? ama bazıları için nelerden vazgeçmek… boşverin onlar mutlu olmayı bilmeyenler, mutlu olma cesaretini gösteremeyenler.
tebrik ederim güzel yazınız adına, dediğim gibi ilk adımıma sizinle, sizin sayfanızla yazdıklarınızla başladım bunu şuan göremem tabi ama şuan hissettiklerim çok önemli.
okudukça okuyasım geliyor, mutlu ve huzurluyum ne kadar teşekkür etsem azdır size…
Hayat Yaşanandan Sonra
Hayat yaşanandan sonra,
Qızlar sevilməmişdən öncə,gözəl olur.
Xoşbəxtlik olmamışdan öncə,
Bədbəxtlik olandan sonra gözəl olur.
Yalançılar yalanları qədər,
Yalanlar üzə çıxana qədər gözəl olur.
Düşüncələr azad olduqları qədər,
Insanlar düşünə bildikləri qədər gözəl olur.
Yaradan yarada bildiyi qədər,
Yaradılan anlaya bildiyi qədər, gözəl olur.
Cahillər bir yerdə olanda,
Dahilər tənha olanda gözəl olur.
Ağil imkanla birləşəndə,
Səviyyə mühitlə birləşəndə, gözəl olur.
Qanunsuzluq heç kimə tətbiq olunmayanda,
Qanunlar hər kəsə tətbiq olunanda, gözəl olur.
Mədəniyyət hər şey olanda,
Nifrət heç nə olmayanda gözəl olur.
Məhəbbət ilk baxişda,
Ölüm son baxişda gözəl olur.
Eybəcərliklər adiləndən sonra,
Gözəlliklər eybəcər olana qədər, gözəl olur.
Raqif RAUFOĞLU – 24.10.2007.
ne büyük lüks aslında teslim olmak, sorgusuz sualsiz, güvenebilmek büyük lüks…
bazen yoruyor hayatın karmaşasını tek başına göğüslemek, güçlü görünmek en zayıf olduğun zamanlarda, istiyor ki insan dursun bir an, dayasın yüreğini gözü kapalı başka bir yüreğe, nefes alsın…
insan sevdi mi kendini o olarak görür. sevgi eşittir güven. insan sevince güvenir ama hiç iyi olmuyor.
bu zamana kadar yanlış insanlara güvenmişim…
bu kadar güzel yazı olur mu, birden kendimi ne kadar unutup yok olduğumu farkettirdin, teşekkürler.
tesadüfen buldum sizi ama bundan sonra teslim oluyorum, sizinleyim…
Sana Mütemadi Duygular Besliyorum,
Sevmediğime teslim olmaktansa,
Sevdiğime teslim olup yok olup gitmek de var,
Sonuna kadar mutlu olup özgür olmakta var.
Teslim oldum hem de inadına inadına.
YALNIZ YATAN ŞEYTANLAR
Bağlanmak çok güçlüdür. Gücü o kadar büyüktür ki korkutur kadını erkeği. Yutar içine tüm istekleri, arzuları, yavas yavas emer çeker kendine doğru. Kayıtsız kalırsın, tatlı bir sersemlik ve tembellik sarar seni. Bırkırsın kendini içindeki sene. Artık sen olmak, içindeki şeytanla antlaşma yapmak yormaz seni.
Taaa ki kalkanlarını kaybettiğini fark edip, bıçaklar, kurşunlar tek tek canını, etini acıtmaya başladığında uyanırsın çırılçıplak. Sağına soluna bakınırsın, seslenirsin ve tekrar tekrar düşünürsün? neredeler? nereye gittiler? Beni bunca zamandır koruyan kalkanlarım nerede? diye.
Acının tadı kötüdür, acıtır, zorlar. Her gün, her sabah, her akşam senledir, bırakmaz peşini. Kalkanların yerine gelip oturmuştur. Acı kanar, kanar zamanla savaşmayı değil de barış yapmayı öğrenir. Yaralarını koparmayıp kabuk olup düşmesini beklersin ve yeni bir sen olursun kendince ama bu sefer antlaşma başkadır!
Tanıdık hikayeler başlar yeniden, bakışmalar, konuşmalar, gülüşmeler, dokunmalar, sıcak nefesler.. İsimler değişir ama başlangıçlar ve bitişler aynıdır. Sürgünden dönmüştür kalkanlar. Her yeni hikayede dönüşlerini kutlamaktadırlar adeta.
Seçilen sözler, samimiyetsiz samimiyetler, gülüşler, dokunmalar şeytana biraz daha yer açar içerde. Zaman aksa da yaşanmışlıklar tekrarlar kendini. Aynı nakarat o kadar uzun süredir çalıyordur ki, ruhuna kelepçe olmuştur adeta, kurtulmak istesen de çıkarıp atamazsın, değiştiremezsin çalan nakaratı.
Antlaşmayı bozmak istesen de bozamassın, şeytanı artık kovamazsın!!
Tunç,
Bu huzuru yaşayabildiğine sevindim.
Ancak, savaşmadan teslim olmak teslim olmanın doğasına aykırı değil midir? Hani desek bazen insan yenilmeyi ister işte o başka. Ya da baştan savaşmadan uzlaşır o da kabul. Her ne kadar inanmasam da… ( Ayrıca savaşmadan barışın tadı çıkar mı? )
Senin adına umarım dilediğin tutkulu aşktır, kendi adıma vuslat başka bahara…
evet teslim oluyorsunuz ama sonrası önemli… o teslimiyet duygusunun, yaşadığınız “işte mutluluk bu” hissiyatının devamlılığı gelmiyor… büyüsü bozulduğu zaman elektrik kesiliyor… tartışmalar, sorunlar başlıyor… keşke büyü hiç bitmese…
Pingback: Pazarlama Karnavalı - Hoşgeldiniz! at AntiFit
Bahsettiğiniz şekilde teslim olmak için güven gerekir bence.. Güven olduktan sonra kasmaya da gerek kalmaz, teslim olmaktan kaçmaya da (:
Ne hoş yazı.. Ama bence bu anlatılan, kesinlikle teslim olmak değil, istediğini herşeyden özgürleşmiş şekilde yapmak belki..
bazen herşeyi oluruna bırakmak en güzeli galiba Tunç baba
Teslim olmak çoğu zaman peşinde pişmanlığı getirir. En azından benim için hep öyle olmuştu.
Güzel yazı tebrikler.
çok hoş olmuş yine bu yazın da.
aşık olunca, yani kendini bırakınca, güçsüzlük gibi olmuyor işte. “o”nunla “kafayı yemek” insanı güçlendiren bir durum sanırım, yani ben öyle hissederim:)
yüreğine sağlık.
cok güzel bir yazı olmus.
insan bazen yapabilmeli bence de bunu.. bazen teslim olabilmeli bir şeylere sonrasını düşünmeden, anın tadını cıkararak, o anı hissederek, baskasını ve onların yorumlarını cokta umursamadan teslim edebilmeli kendini hayatın getirdiklerine;
sorgulamadan, itiraz etmeden, umarsızca ama iliklerine kadar hapsederek o anın verdiği hazzı..
bazen teslim olabilmeli insan, olanakların içeri girmesine izin vermeli..
O anı yaşayabilmek bu ayrımı yakalayıp bu ayrımla mutlu olabilmek zor, ya da ne kadar yeterli ya da ne kadar doyurucu. Ruhumuz sadece bununla doyamaz. Birinden biri olmalı ya teslimiyetin verdiği çaresizliğin getirdiği ya da yenebilmenin gücün getirdiği kazanım. Arasında kalmış olmanın farkındalığı ne kadar mutlu edebilir ki…?
Beni etmiyor çoğu konuda bu farkındalık fark etmek çözüm getirmiyor gibi sanki….
Ruhun isyan ise teslimiyetten söz edemezsin,
Lugatında en derinde durur, senin teslimiyetin..
bakıp görebiliyorsan sahte teslimiyetleri..
deymesinler sana, yaklaşmasınlar hudutuna
Teslimiyetten söz edemezsin kendini aradığın yerde
Ya da isyanının sürdürdüğün meydanlarda
Bazen kendi kafasını da ezmeli insan
Diğerlerininkinden acı duyuyorsa..
Ve teslim olamayacak kadar acı biliyorsa..
Bence bu teslim olmak değil,
Olgunlaşmak, farkında olmak, farkındalığı yaşamak, huzuru içinde hissetmek, kendine güvenmek, herşeyin aslında senin istediğin gibi olacağını bilmek, inanmak, olmayan bir şeyle savaşmayı bırakmak. Yoksa teslim olmak çok pasif bir duygu yaşatıyor bana.
Büyük fırtınalarda büyük ağaçlar yıkılır, çünkü onlar bütün heybetleri ile rüzgara karşı dururlar, ama minicik bir yaprak koca fırtınadan sapa sağlam çıkar, çünkü o rüzgara karşı savaşmak yerine sadece yeni ufuklara doğru koşar.
Sevgili Tunç Bey, adına ne derseniz deyin, mutluluğunuz dalga dalga hepimize geçti, içinde aşk var, mutluluk var, huzur var, değişim var, farkındalık var. Hep böyle kalın, hep böyle güzel hissedin.
Burada yorum yazan diğer arkadaşlarıma da bir cümle söylemek istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, Tunç bey gibi hissetmek sizlerin de elinde. Önce sahip olduklarınızı bir gözden geçirin, ve hayatın size verdiklerinin farkına varın, ve huzuru içinize sindirin. Adım gibi eminim ki, Tunç bey bu duygusunu önce kendi istedi, ve sonra kendi yarattı.
teslimiyet… teslim olduğun zamanlar o kadar güzel bi duygudur ki… hele karşıdakinin de sana teslim olduğunu biliyorsan.
yazıyı okurken bi kaç ay önceki duygularım canlandı. kötü oldum. çok güzel günlermiş. ama korkuyor insan… şuan hala ona teslimim belki ama o yok yanımda. o bana teslim mi bilmiyorum..
İhmal etmişim bir önceki notumda. Ama Tunç… Senin de hakkın yahu!! Tanışmak böyle güzel insanlarla. Değil mi ama? Tencere yuvarlanır; kapağını bulur.
Tunç,
Umarım aşık olmuşsundur. Öyleyse bırak tabi kendini aşkın derinliklerine. Yok eğer kendini bırakabilecek kadar sağlam bir dost bulduysan o da fena sayılmaz.
Bırak tabi kendini. Bırak tabi korkularını. Bırak tabi önyargılarını. Çıkar tabi tadını. Ne mutlu böyle insanlarla arkadaş olan şanslılara.
yanlış bir şey mi yapıyorum der insan ama bu belirsizliğin ona verdiği mutlulukla teslim olur o an… gerçekten her şeyi anlatmışsın öyle anlara dair tunç.
sevgiler.
Teslimiz zaten, bizi yaşatan biz değiliz. Yemek olmasa ölüyorsak, her kalp atışıyla sağsak ve bu bedeni idare eden bile biz değilsek teslimiz aslında.
Tıpkı bir şehirde herkesin diğerini teslim oluşu gibi. Ben sana, sen ona, o ötekine teslim. Sen çalışıyorsun, ben çalışıyorum ve medeniyet oluşuyor. Ben, senin beni öldürmeyeceğine, sen benim seni dinleyeceğime güveniyorsun.
İşte insanlığı devam ettiren bu güven duygusu. Ama içselliğimde teslim olmak, anne kucağında olmak gibi. Teslim oluyorsun çünkü güvenin tam.
Ya evrene teslim olmak? Öyle tuhaf geliyor ki insanlara, oysa yeni açıklanan Türkiye nüfus sayımlarında binlerce yıldır olduğu gibi yaklaşık olarak % 50 kadın % 50 erkek çıktı. Hangi anne baba bunu arasında konuştu ki :) Senin ki kız olsun benim ki erkek :), üstelik tıbben cinsiyetler seçilmesine rağmen bu müthiş oran bozulmadı. Böylesine “büyük sayılar kanunu” dediğimiz kanunlarla dolu evrende teslim olmak, o istatistiksel veri içindeki yerini görmek ve hayatın kusurlu görüntüsündeki bütünsel çan eğrisini kavramak insana güven veriyor.
Tıpkı o çan eğrisindeki gibi kimilerimiz en üstte olacak, kimilerimiz solunda kalacak eğrinin kimilerimiz sağında. Ama tümümüz tek bir eğri olarak anılacağız.
Evrene güvenmek, ne “secretçilik” ne de “reikicilik”tir.
Bir şeyle adlandırılması, tarif edilmesi imkansız olan, zihnimizde kapısı hep açık olan o sonsuzluk bilincinde erimektir.
İşte teslim olmak odur.
normal yaşam şartlarında “yenilgi” olarak adlandırılabilecek bir yaşam deneyiminin, bazı özel şartlarda gerçek bir zafer anlamına gelebileceğini fark etmek, “kafayı yemek” değil, ince bir bilgelik gerektirir. belki biraz da şans..
bir adam, teslim olacak kadar saf bir nokta bulabildiyse hayatta, arkasına yaslanıp teslimiyetinin keyfini çıkarmalı.. dışarıda milyarlarca insanın uyumadan önce yüzünde bir gülümseme ile ”ne mutlu” diyebilmek uğruna, neleri feda etmeye hazır olduğunun bilinciyle.. ne mutlu!
‘Hayyam, şarap iç, sarhoş olmak ne hoş,
Sevgilin de varsa, sarılmak ne hoş,
Er geç sonu yokluk madem bu dünyanın,
Yok say kendini, bak, var olmak ne hoş!’
Evet teslim olmak erdemdir. Hem de büyük bir erdem. Yerini, konumunu iyi ya da kötü tespit etmeyi gerektirir. Çok zordur başarmak…
Yazıyı pasiflora içer edasıyla okudum. Teşekkürler…
bence bu TeslimiyeT değil… bazı şeylerin zihnimizde ne kadar gereksiz bir yer edindiğinin daha yeni Farkına varılması…
Tunç abimiz bir konuda daha yeni böyle karar verdi sanırım… o gereksizlerden kurTulunca bir rahaTlama bir sakinlik doğdu..
bazen teslim olmak lazim ruzgarin akisina.
ya ruzgari arkana alirsin ya da karsina…
Uzun zamandir gercekten bu kadar huzur verici bir yazi okumamistim, kesinliklee favori notlarim arasina koydum :)
umarim boyle daha fazla huzur verici yazi okurum senden sevgili tunc.
sevgiler,
Emir Cerman.
aklımda gezen ikilemeler!
hayat ikilemede mi?
yoksa üçlemeli mi?
uzun zamandır bu kadar içten okuyamamıştım…