4

Sorunlardan Fırsat Yaratmak

Her ne kadar fiyatları düşmeye devam etse de, güncel teknolojilere sahip donanımlı bir bilgisayar hala el yakıyor. Geçtim uzay çağından olanları; orta seviye bir bilgisayar bile hala birçoğumuz için yatırım sayılabilecek rakamlara satılıyor. (Yoksa Türkiye’de kişisel bilgisayar sahiplik oranı neden hala % 10’lu seviyelerde kalsın?).

Şimdi, aldınız evinize bilgisayarınızı, kurulumu tamamlattınız ve bağlandınız internetinize. Bu bilgisayarlar buzdolabı gibi değil ki 20 yıl sorunsuz çalışsın.

Bu teknoloji oldukça karmaşık. Bilişim dünyasının aniden ortaya çıkıp hızla yayılan salgın hastalıkları dijital virüsler; FBI ajanı gibi çalışan, vermeye gönüllü olmadığımız bilgileri tereyağından kıl çeker gibi alan casus yazılımlar; birbiri ile iletişimde sorun yaşayıp, sistemi tehlikeye sokan programlar; her üç beş ayda bir “başa çıkamamanın” dijital adı olan format atma zorunluluğu; sonra her programının baştan kurulumu…

Bu kişisel bilgisayar denen karmaşık cihazı tek başımıza yönetmemiz bekleniyor bizden. Ya içinden çıkamadığımızda ve o cihaz teklediğinde, işte o an neler hissediyoruz?:

  • Bilgisayar için verdiğimiz para aklımıza geliyor [Akıllı alışveriş?]
  • Alamadığımız mail’lere mi yanalım, yoksa yarım kalan işlerimize mi? Ya dosyalarım da zarar görüyorsa, ya kaybedersem bilgilerimi? [Kızgınım]
  • Kim götürecek şimdi bu bilgisayarı tamirciye? [Rahatım bozuldu]
  • Kim tamir edecek? [Bilmiyorum ki]
  • Hem beni kazıklamayacak, hem içinden orijinal parçaları değiştirmeyecek, hem de bana ait bilgileri okuma merakı olmayacak [Güven]
  • Bu bilgisayar bana hemen lazım [Hız]
  • Bu hiç hesapta yoktu [Para]
  • Ya tam tamir edemezlerse, tekrar bozulursa [Kalite]

Servis veren firmanın beni bu konularda rahatlaması doğal sonuç olmalı. Oysa, yaşayanlar bilir, henüz çok uzağız buralardan. Ben daha da ileri gidip, hayal etmek istiyorum. Öyle bir servis hizmeti olsun ki;

  • 24 saat telefonla ulaşabileyim, belki uzaktan destek bile hayatımı kurtarabilir. [Sıkıntımı hissetsin, sahiplensin]
  • Gelip evde gözümün önünde tamir etsin, olmayacaksa da teslim alsın, yapıp hemen geri getirsin. [Her şey eskisi gibi]
  • Bakım süresince geçici bir bilgisayar versin [Beni anlıyor]
  • Kullanma Kılavuzuna gerek kalmasın. Hatta cihazla ilgi bilinmeyen gizli bir yönü öğretsin. [Bilgisayarımı daha çok sevmeye başlayayım]
  • Teslim ettikten kısa bir müddet sonra beni arayıp memnuniyetimi sorsun [İlgisinde samimi olsun]
  • Yeniliklerden haberdar etsin [Yeni bir şey alacaksam tavsiye versin]
  • Bilgisayarım sayesinde evdeki cihazlardan daha çok keyif almamı sağlasın [Bilgisayar monitörünü TV?ye bağlasın, TV?yi ve bilgisayarı müzik setine, uyduyu bilgisayara…]
  • Donanım ve yazılımların garanti sürelerini takip etsin, dolmadan haber versin [Beni önemsiyor; ilgi]
  • Çalınmaya ve hasara karşı sigorta acentalığı olsun [Bütçem onun için de önemli; güven]
  • Benle sadece sorun olduğunda, yani ben sinirliyken görüşmesin [Müşteri değil, arkadaş gibi; özel günler var, doğum günleri var…]
  • Sade ama işlevsel bir web sitesi olsun [2.el cihazları için açık artırma, tamirat aşama bilgileri, yenilikler, makaleler…]
  • Satmayı istemezsem, 2.el parçalar veya bilgisayarımı okullara benim adına bağışlamama yardımcı olsun.

Bu liste daha da uzar gider ancak çıkan mesajın, Michelangelo’nun da dediği gibi, oldukça net olduğunu düşünüyorum:

“Çoğumuz için en büyük tehlike hedefi yukarı çekip ulaşamamakta değil, çok aşağılarda tutup ulaşmakta.”

Türkiye’de bilgisayar sektörü, biz tüketicilerin sadece ürün veya servisi değil, “davranış ve yaşatılan tecrübeleri” satın aldığımızı anlayacaklar mı? Bu yukarıda yazdıklarımın hepsini değil, iki üç tanesini bile hakkıyla yapabilse birileri, önemli farklar yaratacaklar. Zaten ondan sonra bizler de onların reklamını kendi isteğimizle yapacağız. Hem de en etkilisini, en inandırıcısını; konuşarak, yazarak, tavsiye ederek…

———————————————

Not: “Bilgisayar sorunlarını çözmek, kullanıcıları eğiterek teknolojiyi korkusuzca benimsemelerini sağlamak ve kişiler arası etkileşim sanatını uygulamak.” İşte bu misyonu sahiplenen, fark yaratan uygulamaları, yaşattığı dikkat çekici kurumsal kültürü ve elde ettiği başarıları ile Amerika’daki “Geek Squad”, doğal olarak bir sonraki yazımızın konusu olacak.

Yorumlar 4

  1. Pingback: Hikayenin Adı ?Geek Squad? | Yaratıcı İş Fikirleri ile İşinizi Kurun

  2. K.Can

    Teknoloji karmaşıklığı içerisinde bana yardımcı olsun. Aslında insanlara teknolojiyi sunarken işleri iyice komplike hale getiriyor ve kullanıcı dostu olmaktan çıkarıyoruz. Anlıyorum ki şimdi IPOD’un kullanım kolaylığının insanlara sağladığı teknoloji güvenini.

    Bugünlerde BEKO kullanıcı desteği üzerine büyük reklamlar yapıyor, umarım sizin yazınızdaki maddelerin bir kısmını da uyguluyorlardır…

  3. Pingback: Dijital Doktorlar Çetesi: Geek Squad | Fikir Atölyesi

  4. tintintin hoca

    woaw nerede böyle düşünecek bir pc marka ya da servisi!

    Yapan olursa elbette ki bir adım öne geçer.

    Ama birilerinin bunu yapabileceklerine inanmıyorum.

    Sonuç itibarı ile hepimiz toplumun birer parçasıyız. Ülke olarak, nerede olduğumuzun cevabını bulduğumuz an ne demek istediğim net olarak anlaşılır…

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir