51

Kartalın Yeniden Doğuşu… Yok Öyle Bir Şey!

Değişim, yenilenme, acı yoksa kazanç da yok, fedakarlık, yeniden doğuş, sıfırlamak, vazgeçmek, sil baştan, reset atmak… İşte bu konular gündeme geldiğinde, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada dolaşan bir efsane var. Kartalların hayat sürelerini uzatmak için girdikleri acı dolu dönemi anlatan, ilham veren bir hikaye.

Derler ki:

“Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır.

Kartalın yaşı 40?a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Tüyleri kartlaşır, kalınlaşır ve kanatlarına takılmaya başlar.

Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır.

Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir.

Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır.

Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler.? Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar.

5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.”

Çok etkileyici değil mi?

Ben de bunu ilk kez TEDxReset‘te, müthiş bir özgeçmişe sahip Dr. Serdar Savaş‘tan duyunca çok etkilendim. Hatta dayanamayıp arada; “Hocam bu kartallar neymiş böyle? Harika bir hikaye…” diye gidip tanıştım. Frekans da tutunca bolca sohbet ettik. Sonunda da şakayla karışık: “Bak hocam, bu hikayeyle ilgili nasıl olur da Discovery gibi kanallarda hiç görsel bir şeyler izlemedik. Araştıracağım ben bu kartal işini!” dedim ve gülerek ayrıldık…

İşin içine biraz dalınca gördüm ki, bu kartal hikayesi meğerse pek bir meşhurmuş. Bazı ünlü konuşmacıların sunumlarında yer verdiği, hatta bırakın onu, bazı din adamlarının insanları etkileme adına bile kullandığı bir malzemeymiş. Mail ve forum ortamlarında da bol bol dönermiş, bize denk gelmemiş sadece. (“kartalın yeniden doğuşu” diye google’da aratınca bile 31.100 sonuç çıkıyor!)

Tabii ki üç beş saatlik araştırma beni kartal uzmanı yapmaz, ancak yine de bir şeyler de öğreniyor insan:

– Hikayenin, en uzun yaşayan kartal türü olan kel kartal (‘bald eagle‘) etrafında döndüğünü varsaysak dahi, bugüne kadar kartallarda bilim adamları tarafından kayda geçirilebilen, ‘doğada’ en uzun yaşam süresi 31 yıl, 4 ay olmuş. Esaret altında olanlarda ise bu 50 yaşa kadar çıkabiliyormuş.

– Kartal pençeleri ve gagası insan tırnaklarına benzer şekilde keratinden oluşuyor. Dolayısıyla esnek bir pençe veya gagaya bugüne kadar rastlanmamış. Gerek pençe, gerekse gaga çıktıkları andan itibaren hep sert, hep kıvrık. Zaten kartal bir (‘raptor‘) yırtıcı ve etçil kuş türü. Bu türdeki kuşların da değişmez iki özelliği; kıvrık pençe ve kavisli gaga yapıları.

– Tüylerin göğüse yapışması (ve kanatları zorlaması) sadece petrol sızıntısına daldıklarında oluyor. Onun dışında kartallar zaten düzenli ve doğal şekilde her yıl eski tüylerini döküp, yeniliyorlar.

– Daha uzun yaşamak isteyen kartalların “karar verip” tek başına bir dağda yeniden doğuş sürecine girdiği görülmemiş, şahit olunmamış. Kartalların verdikleri kararlar hep kuracağı güvenli yuvası ve avlanma üzerine olmuş.

– Önce gagasını taşa vurarak parçalayan, sonra da çıkacak yeni gagayla pençelerini söken bir kartal kan kaybından ölür. Mümkün değil ancak diyelim ölmedi, (vahşi hayat uzmanları tarafından beslenmemeleri halinde) açlıktan ölür. Çünkü gagası ve pençesi olmadan kendi avını yakalaması da, çiğnemesi de mümkün değil.

University of Minnesota bünyesindeki The Raptor Center de bunun hayal ürünü bir efsane olduğunu açıklamış.

Sen birçok ülkenin, şirketin, kulübün amblemine kadar gir, sonra da onlarca söylenceye (‘myth‘) kurban git! Yazık bu kartallara!

Oysa, hayatları boyunca tek eşli yaşayan kartalların; kocaman gözleriyle insanlardan çok daha fazla uzağı görme yetisi, üç yerine beş rengi görebilmeleri, kusursuz vücut uçuş yapısı ve yeteneğiyle, binlerce metre yüksekten saatte 75 mil hızla avına dalabilmesi gibi müthiş özellikler var.

Yırtıcı ve güzel bir kuş o, ancak dilerse kendini yenilemesi, ömrüne bir 20-30 yıl daha katması gerçek değil!

Şimdi yazıyı yayınlamadan önce ‘ahlaklı gazeteci’ edasıyla Serdar hocamı aradım. “Bak doktorum” dedim, “sen beş kişilik bir kariyeri tek bir cv’de toplayacak işler yapmışsın ancak seni dinleyenlere bu anlatıklarının bir efsane olduğunu söylemiyorsun, yakışık alıyor mu bu?” :)

“Tunç, metaforlar konuların iyi anlaşılması içindir. İnsanlar kendilerini bu metaforlardaki kahramanların yerine koyarak farklı düşünceler geliştirir. Bu da onlardan biri. Tabii örnek, Beşiktaş’lı olduğum için kartallardan geldi. Fenerli olsaydım nasıl bir metafor anlatırdım, onu düşünmem lazım!” dedi.

Sahi… Kartal efsanesi gerçek olsa bir an için. Biz de, Serdar Savaş’ın dediği gibi, kendimizi kartalın yerine koysak. Daha uzun yaşamak adına böyle bir acı çekmeye razı olur muyduk? Veya daha uzun olmasa da, daha mutlu olma adına ‘zihni sıfırlamak?’

Takılmadan geçmişe, her ne çıkarsa yola, selam verip yürümek gerek. Tıpkı Şebnem Ferah’ın ‘Sil Baştan’ dizelerinde dediği gibi:

Hayat bize oyun oynuyor olabilir mi?
Yorgun gibi bir halin var,
Duyguların karışık olabilir mi?
Sil baştan başlamak gerek bazen,
Hayatı sıfırlamak…
Sil baştan sevmek gerek bazen,
Her şeyi unutmak.
Sanki bugün son günmüş gibi…
Dolu dolu yaşamak istiyorum ben,
Her ne çıkarsa yoluma,
Selam verip yürümek istiyorum ben…

Yorumlar 51

  1. Ofkemsin

    Yillardir kartal belgellerini izlerim.
    Hic birinde bu sacma hikaye yok..

  2. Hülya Demircan

    Bizde buna inanmıştık iyi oldu açıklama.
    Zihni susturmak var, HUZUR için.
    Varoluş HAKKikatine ulaşmak için
    Dinde tasavvufda insanlıkda var.
    Ölmeden evvel ölmek.
    Sil baştan

  3. David S.

    merhaba,
    dostlar bu hikayeyi ilk duyduğumda çok etkilenmişlerdenim ben de. Ancak bu hikayenin uydurma olduğunu bir kaç zoolog tarafından yine internette yazılmıştı. Merak eden araştırmalı elbette.

    1. David S.

      tekrar selam,

      yazının sonunu okumadan yazmışım kusura bakmayın. admin bu mesajları silebilirse ne ala.

    2. David S.

      Bu hikayeden tiksindiğim için, yazının ilk bölümünde hikayenin olduğu gibi anlatılıyor olduğunu görününce, gerisini okumamıştım. Yazının başlığındaki “yok öyle bişey” kısmını da yazarın hikayeden baya etkilenmesinden dolayı yazıldığını sandım. Şans eseri şu dr. bozuntusundan bahsedildiğini görünce ferahladım.

      gerçeği olduğu gibi aktaranlara, duyduklarına peşinen inanmayıp zaman ve emek harcayarak gerçeği arayanlara selam olsun!

  4. Pingback: begenilesiseyler gunlukleri…bana gore 6 sana gore 9 – begenilesi seyler…

  5. Gökhan Kurnaz

    Ahkâf, 15. Ayet: Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip KIRK YAŞINA varınca der ki: Rabb’im! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben Sana müslüman/teslim olanlardanım.

    Bu hikaye dahi olsa Rabbin lütfu ile birine öğrettiği teşabeli anlatıma sahip yani benzetmeli bir anlatıma sahip enfes bir hikaye. Peki ne anlatıyor bakalım benzetmenin altında.

    Kur’an’da 40 yaş eşedde demektir yani tam olgunluk ve seçim vakti ya Allah’a teslim olur buna uygun yaşarsın ya da milyarlarca uykudaki yaşayan ölüden biri olursun. Ya KIRMIZI, ya MAVİ hap?

    Bu seçimi kartal da kırkına gelince yapıyor hikayede ve kimi kartal ölümü, kimi ise teslimiyeti seçiyor tabi teslimiyet öyle kolay değildir geçmiş hayatını silip atabilmeyi göze almak, acizliğini kabul etmek, yıllarca avları parçalayıp yediğin gaganı kırman gerek yani “yalana, harama, gıybete, küfre, iftiraya” tövbe edeceksin. Bir süre böyle yaşayacaksın.

    Sonra sıra geldi (Yıllarca ellerin ile yaptıklarından vaz geçmene, elinin kirini temizlemene yani nefsinden arınmana.) “Şûrâ, 30.. Ayet: Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.” Yeni gaganla pençelerini sökme vakti, yıllarca nefsine göre yaşadın “zinayı, içkiyi, kumarı, dünyevi nefsi duygularından” tövbe ederek vaz geçeceksin. Senin için o dava bitti demek.

    Sıra üçüncü kısımda, tüylerini yolma. “Müddessir, 4.. Ayet: Elbiseni temizle.” elbiseni temizleme vakti ve bunun yerine takva elbisesi giymene. Çalışıp kazanıp biriktirdiğin veya müsriflik ederek har vurup harman savurduğun gelirinin kontrolünü Allah’ın rızasına uygun hale getirmene. Kur’an tabiriyle ilim ve hikmetin dengesine. Çalışıp kazandığını akrabanla, komşunla, yetimle, fakirle kim ihtiyaç sahibi ise “paylaşarak, merhametle, adaletle” Allah’ın rızası için iyilikler yaparak yaşamaya. Artık yeryüzünde değil gökyüzünde biriktireceksin. Böylece eski tüylerini yolmuş yani dengesiz yaşantından sıyrılıp, artık dengeli Rabbe bağlı bir kul olarak yaşama, uçma vakti.

    A’râf, 26. Ayet: Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi. İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar.

    Zümer,
    53.De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

    54. Ayet: Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O’na teslim olun, sonra size yardım edilmez.

    55. Ayet: Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’an’a) tâbi olun.

    Kırın artık işe yaramaz gaganızı, sökün pençelerinizi ve yolun tüylerinizi. Güvenin sizi yokken var eden, sayısız nimetler, eş, çocuklar, evler, arabalar kısaca yeryüzünün yöneticisi seçerek tertemiz nimetlerle yaşatan âlemlerin Rabbine. O’nun Ona teslim olmuş tertemiz kulları olarak yaşayın. O da yardımıyla sizi uçurarak arşında kullarının arasına katsın.

    Fecr:
    27: “Ey tatmin olmuş olan nefs!
    28: Rızasını kazanarak, razı olarak Rabb’ine dön.
    29: Gir kullarımın arasına.
    30: Gir Cennetime.”

    Bilmediklerimizi lütfedip ilmi ile öğreten âlemlerin Rabbinedir övgüler. Selam ile.

    1. Ayşe Gül

      Çok beğendim yorumunuzu böyle açıklayan daha önce görmedim

  6. furkan

    ben fırmada çalışıyorum önümde kartal geçiyor gak gak diye bağırıyor çalışamıyordum halen çalışıyom bune rağmen bende kartala dönüşmek istiyorum kartal telefonumdan ekli aama seni kartalam dönüşcem yaşlana yaşlana pençelerim olcak sevineceğim inşallah buna değmezmış ölünce ne son olucak bende döveceğim iyi şanslar görürüşürüz BB. eywallah

    1. Yunus Emre Öztürk

      Kartalların bulut halinde güzel ülkemin güzel yerlerine gelerek tüylerini ve vücudunu yenilediği güzel yer var.. . Binlerce kartalın bulut kümesi halinde geldiğini düşünün ve heryerde kartal tüyü var… yıllın belli günlerinde geldiği yer… Bu muhteşem doğa olayını keşke sizlerde görebilseniz. Yerini şimdilik paylaşıyorum doğa hep bakir kalsın… Araştırmacı ve uzmanlık yapan kardeşlerirme yardımcı olmak isterim… Bilgi paylaştıkça çoğalır.

  7. forklift ehliyeti

    Kartallar çok ilginç kuşlardır. Kuluçkadan çıkan yavrulardan büyük olanı, genellikle diğer yavruları öldürür. Anne ve baba ölümü durdurmak için herhangi bir müdahalede bulunmaz. Daha o yaşta hayatının ne kadar zor geçeceğini bilir. Bu bir efsane değil bir çok belgeselde de gösteriyor.

  8. cüneyt sönmez

    Bu yazınız için teşekkürler. Son 15 dakikadır bu konu hakkında; ‘olurmu hiç lan öyle şey, ne yer ne içer onca zaman’ şeklinde mal bir merak içinde internette gezindim. Sayenizde daha fazla vakit kaybetmeyeceğim. Bir katkı olsun diye yazıdan bir küçük alıntı ile naçizane fikirlerimi, çok lazım olabilir gibi hissedip aşağıya kustum.

    ?Tunç, metaforlar konuların iyi anlaşılması içindir. İnsanlar kendilerini bu metaforlardaki kahramanların yerine koyarak farklı düşünceler geliştirir.”
    Eksik olma doktor bey.
    Metafor bir konuyu paralel başka örnekler üzerinden anlatmak demektir. İşkembeden sallayıp hikayeler uydurmak değil. En az bunun kadar aptalca bir diğer örnek için, Tarık TUFAN’ın ‘Afrikada yaşayan bir kaplan sürüsü …’ diye başlayan zırvalığını internetten bulabilirsiniz. Amacı ‘hakikat’i anlatmak! İşte burada acı bir biçimde ortaya çıkıyor; Gerçek: Afrika’da kaplan yaşamaz. Gerçek 2: Kaplanlar sürü halinde yaşamaz. Ancak hikayesinin geri kalanı o kadar aptalca ki, bu iki nokta önemsiz kalıyor. Biz doğuluların tek sığınağıdır ‘hakikat’ denen palavra. Çünkü ‘Gerçek’ (yani bilim) trenini kaçırdık. Bu dünyada hiç olduğunu bilmenin kompleksidir ‘hakikat’in peşinde koşmak. Yani bir Türk, bir Yemenli, bir Pakistanlı olmasa da icat edilebilirdi içten yanmalı motorlar, dijital teknoloji yada böbrek yetmezliği tedavisi. Tüm derdimiz öte dünya. Nasıl olsa gidip görüp dönen yok, uydur uydur ipe diz. Avun, avut. Biraz kafası çalışan bir ilahiyatçı itiraf etmişti;’ Son 200 yılda Doğu’da yazılanların tamamına yakını reddiyedir’ diye. (Mehmet Çelik – Kafadengi programına konuk olduğunda) Neden? Çünkü yeni bir şeyler söyleyebilme şansımız yok. Birde Batı medeniyetini onun bulduğu internet, uydu yayınları vb. teknolojileri kullanarak topa koymuyorlar mı uyduruk kanallarında; tam seyirlik.

  9. Sosyal Hayat

    Kartallarla ilgili bu hikayeyi Facebook’ta bir sayfanın paylaşımında okudum ve nasıl yani dedim kendi kendime. Bu konuyu araştırmadan doğru olduğunu düşünmek istemedim zira kartallarla ilgili çok şey okuyup, izlemiştim. Araştırmam kısa sürdü ve sizin yazınızı buldum. Tahmin ettiğim gibi sadece bir efsaneymiş. Ancak sadece bu yazı bir efsane deyip geçmeden, kartallar hakkında o kadar bilgi vererek efsane olduğunu kanıtlamanız bir harika olmuş. Elinize sağlık…

  10. Ferdi

    Bu düzende insanoğlu hayata farklı tutunacaktır. Her insanın hayata farklı bakışı ve bu kısa yolculukta farklı hedefleri olacaktır. Kimisi dünyaya temelli gelmiş gibi kendisini adar. Kimisi de iki dünyaya adar. Arada farklı düşünenler de hayata farklı bakış açısı ve inancına göre yaşantısına bir şekil verir. Aslında temelde farkındalık yatar. Fark atmasını seven hayata tutunma yolları arar. Her çöküntüden sonra bir çıkış dönemi başlar.

  11. Martin Eden

    Hikayenin gerçek olmayışını hafif bir buruklukla karşıladım, yorumları sonuna kadar okudum ( bi o kadar güzel iki hikaye daha okudum.hepsinden bir parça ilham alıp bir parça da kendimi sorguladım) ve okudukça hikayenin gerçek olup olmasından ziyade hayal gücüme dokunuşuyla ilgilendim. Hayat ile kıyasladığımda gerçek olmayan hikayenin aslında hayatta gerçeklik payı olduğunu farkettim.

    Herşeye rağmen, mantığım inkar etsede hayal gücüm hikayeyi gerçek kabul ediyor.

    Burayı da hikayeyle ilgili belgesel ararken keşfettim. Var bu hikayede bir keramet, bu kadar güzel paylaşımları görmeme vesile oldu, dahası internet ortamında yazdığım ilk yorumuma da vesile oldu.

    Hayırlı bayramlar

  12. AYSİMA

    neden böyle söylüyorsunuz he cünkü sizin bunları yapıp yapamayacağımızdan korkuyorsunuz dimi doğru insan kendini değirtirmek için uğraşır ama yapamaz çünkü gücü yetmez ama kartallar hayata tutunmak için uğraşıyor………
    SİZE İNANIYORUM VE GÜVENİYORUM BUNU ASLA UNUTMAYIN…….

  13. Pingback: ICLAL | www.mutluatacan.com

  14. danny clarke

    hikayeyi anlatmanın yada uydurmanın :) bir amacı var, sonuçta amacına ulaşması muhtemel bir hikaye. Böyle bir hikayeyi uydurdukları için kınıyorum ama insanlara özgüvenlerini kazandırmaları takdire şayan bir hareket…

  15. Yasemin Çömez

    Ehhh! Uyanığın biri baktı ki, Zümrüt-Ü Anka Hikayesiyle ikna edemiyor karşısındakini :) “gerçeğe en yakın ne var etrafımda?, Nasıl bir hikaye yaratsam da, etkilesem insanları” demiş.

    Kartallara hayran olmayan da yoktur hani… “Kim merak edip de araştıracak hikayenin aslını” deyip bir güzel döşeyivermiş hikayeyi… Ama hakkını vermek lazım. Hikaye iyi!…

    Aramızda herşeyi kafaya takıp araştıran bazı deliler olmasa :)) bilimden mahrum kalırdık. İyi ki varlar. Onlar olmasa ben şimdi “cadı avı”nda avlanıp yakılmış olacaktım… :)))

  16. Pingback: Özer Dölekoğlu | Kaynağım İnsan

  17. mlkkr

    vay be dogrulugu okadar onemli dill mevzu ii ya yine sebnem ferah i yazip mestettin beni>)

  18. tülay

    Sevgili Tunç,

    Bu günlerde Fikir Atölyesi’nin yakın takipçisi oldum. Tamamen bir tesadüfle bu sayfada buldum kendimi. Ben sıkı bir Robin Sharma hayranıyım. Tüm kitaplarını okurum ve kıymet veririm. Robin ile alakalı yazıları ararken Fikir Atolyesi ile tanıştım. Bu sayede sizleri de gıyabınızda tanımış oldum. Tüm satırları, videoları, hikayeleri okudum.

    Aslında aylardır F.A biliyor ve takip ediyorum. Siteniz de dolanırken kendimi kaybediyorum. Bazen saatlerce yorumları okuyorum. Hayat hikayeniz, yazılarınız, paylaşımlarınız muhteşem.

    Son olarak kartalın hikayesini okudum. Elinize yüreğinize sağlık.Ayrıca tüm katılımcılar da paylaşımları da çok güzel. Her birine tşk ediyorum. Filmleri izliyorum ve yorumları da sık sık okuyorum.

    Sevgiyle kalın..

  19. ErdoGanALPAY

    Kuşların hükümdarı Simurg (Zümrüd-ü Anka ya da Batıdaki adıyla Phoenix. Halk dilinde Hüdhüd Kuşu), Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar, herşeyi bilirmiş. İnanışa göre bu kuşun gözyaşları şifalıdır. Yanarak ölüp kül olmakta, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmektedir…

    Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. İşler ters gittikçe de küllerinden doğan Simurg’u bekler olmuşlar. Ne var ki, Simurg ortada görünmeyince umudu kesmişler.

    Derken bir gün uzak bir ülkede Simurg’un kanadından bir tüy bulunduğu söylentisi çıkınca Kuşlar Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar verir ve hep birlikte yola çıkarlar…

    Ancak Simurg’un yuvası, Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise hepsi birbirinden çetin yedi dipsiz… İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadilerini aşmak gerekirmiş…

    Önce Bülbül güle olan aşkını hatırlayıp geri dönmüş. Papağan güzel tüylerini bahane etmiş. (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış) Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş yıkıntılarını özlemiş. Balıkçıl kuşu bataklığını… İsteği ve sebatı az olanlar, yolda teker teker dökülmüşler. Yedi vadi üzerinden uçtukça giderek sayıları azalmış. Ve beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “Şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “Yokoluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş… Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

    Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça “si”, “otuz” murg” ise “kuş”… demek olduğunu? “Simurg un- otuz kuş” Sultanın kendileri olduğunu anlamışlar… Gerçekte ise yolculuk; kendilerine yapılan yolculuktur. Her biri Simurg’tur. Hikayeye göre Anka’yı beklemenin alemi yoktur. Şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerinden yeniden doğabilmek için kendini yakmak gerekmektedir. Simurg olmayı göze almayanlar bataklıklarda, tüneklerde ve kafeslerde yaşamaktan kurtulamaz.

  20. Pingback: Hayat bize oyunmu oynuyor ? « ~ Özkan UZUN ll Kişiselizm ll

  21. Pingback: Hayat Bize Oyun Oynuyor Olabilir mi? | Türk Kaynak

  22. Pingback: Fikir Atolyesi Hayat Bize Oyun Oynuyor Olabilir mi?

  23. Hakan Senbir

    Usta cuma yemekte öğrendik Serdar Abi Beşiktaşlıymış. Gelecek yemekte Kartal’ı bırakıp biz ona bir iki ASLAN hikayesi anlatalım.

  24. Recep Metin

    zaten acılar çekmiyor muyuz, daha güzel daha genç görünebilmek için hepimiz? Türümüzün devamını mı düşünüyoruz yoksa bunları yaparken?

  25. hacer

    Ben de bu hikayeyi geçmişte bolca paylaşmıştım. Doğru olmama ihtimalini sanırım hiç düşünmemiştim. Olsun. Çok kişiye ilham vermiştir eminim bu hikaye. (Doğruluğunu araştırmış ve bunu paylaşmış olmanız çok güzel :) Buradan alınacak dersi de alıyorum hemen teşekkürlerle)

    Şu hikaye geldi aklıma birden; (Önce onu paylaşayım. Sonra da sevgili Şebnem Ferah’ın, sevgili Tunç’un yazısından az önce başka bir sitede okuduğum başka bir şarkısının sözlerini…

    Sevgiler….)

    İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu.Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.

    Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. ‘Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle paylaşmak ister misin?’ diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, ‘Sana yardım edebilirim’ dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: ‘Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al’ dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

    İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller’e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına. ‘Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim’ diye düşündü. John Rockefeller’e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı.

    Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti. Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmayabaşlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi.

    Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire ‘Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir’ dedi. ‘Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor’ diye ekledi. Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.

    İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı. Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti. Hayatını değiştirenin yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı. Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.

    …………………………..

    ?Sizi bilmem, ama ben karar verdim.
    Su gibi duru olup hep akmaya,
    Başka sular tanıyıp, çoğalmaya,
    Dalgalanmaya, taşmaya…
    Son günlerde çok düşünür oldum,
    Zor zamanları çabuk atlatır oldum.
    Yalnız mıyım insanlar içinde?
    Arkadaşlarım, aşklarım içimde.
    Yara aldım bundan iki yıl önce,
    Hiç susmadım, şarkı söyledim günlerce
    Artık kısa cümleler kuruyorum,
    Sevdiklerim, sevmediklerim yanımda.
    Kabullendim her şeyi olduğu gibi.
    Yola çıktım, yarınlara…
    Son günlerde çok düşünür oldum,
    Zor zamanları çabuk atlatır oldum.
    Bakıyorum aynaya her gece,
    İçim rahat, biraz yorgunum sadece.
    Hayatıma giren herkese,
    Yaşanmış her şeye
    Teşekkürler büyüyorum sizinle
    Teşekkürler, büyüyorum sizinle…
    (Şebnem Ferah)

  26. Burak BUDAK

    Hikayeyi bende ilk defa duydum ve bir çok yerde kullanacağım. :) Gerçekten çok teşekkür ediyorum. Hele sonra ki araştırma ve açıklamalarınız enfes.

    Şebnem Ferah’ın Sil Baştan şarkısını ise boşluğa düşmüş herkesin defalarca dinlemesi gerekiyor. Gerçekten müthiş.

    Tekrar teşekkürler…

  27. Mert Altaş

    Tedx Reset konuşmanızı (diğer konuşmacıların konuşmalarını da) büyük bir keyifle dinledim. Ülkemizde çok güzel ve faydalı bir konferans hazırlamışsınız. Keşke önceden bu tarz etkinliklerinden haberdar olup canlı canlı izleyebilseydim.

    Bahsettiğiniz “kartalın yeniden doğuşu” nefes kesici bir süreç. Yazınızı bir çırpıda okudum. Hayatta başarılar!

  28. Koray BEK

    Benim için de hikayenin bir efsane olduğunu öğrenmek enteresan olsa da bence de bu çok önemli değil. Zira, insan inanmak istediği herhangi bir şeye bunun gibi anlamlar yükleyip onu nasıl algıladığını böylece belirlemiyor mu?

    Öte yandan her söylenene inanmama noktasındaki şüpheciliğinize hayran oldum doğrusu. Eşim benim bu şüphecilik konusunda bazen çok abarttığımı söyler ama bakın ben bu hikayeye inanmıştım, benden daha “işin iç yüzü ne aslında” araştırıcıları varmış demek ki.

    Harika yazı, teşekkürler.

  29. Muge Cerman

    “Takılmadan geçmişe, her ne çıkarsa yola, selam verip yürümek gerek.”

    İşte tam da böyle yapıp, ayakta kalmaya çalışanlardan biriyim Üstadım. Arkana bakarak yürürsen tökezlenmen kaçınılmaz. Görebildiğin yere bakıp, düşmeden yürümeye çalışmak en güzeli.

    Teşekkürler bilgilendirme yazın ve yine can alıcı bir cümleyle yol gösterdiğin için.
    Sevgi ve ışıkla kal…

  30. Erinç Aşıcıoğlu

    Tunç abi, eline emeğine sağlık.

    Hikaye bir çoğumuzun cesaret etmediği şeye iyi bir örnek ama senin buna katkın da hayatta bizi engelleyen gerçeklikler. Sadece hayallerin peşinden kendimizi sürükleyebileceğimiz özgür bir dünyada olsak keşke. Eminin ilk ben çıkardım o yola. Ama her değişim sancılı bir süreci gerektirir aynı doğum gibi, ödül için acı çekmiyorsanız, kaybetmeniz de bir o kadar kolay olur.

  31. Yunus Yıldız

    “Daha uzun yaşamak isteyen kartalların ?karar verip? tek başına bir dağda yeniden doğuş sürecine girdiği görülmemiş, şahit olunmamış. Kartalların verdikleri kararlar hep kuracağı güvenli yuvası ve avlanma üzerine olmuş.”

    İnsan’ın hayatta ikinci bir şansı yakalayabilmesi gerçekten muhteşem bir şey. Deneyimle, tecrübeyle ve emin adımlarla ilerlemesi gerçekten mükemmel ama bu yenilenmede unutmamalıyız ki “acı yoksa kazanç da yok.”

    Sevgiler…

    Dün yaptığınız şey size hala çok iyi görünüyorsa, bugün yeterli değilsiniz demektir.Earle Wilson

  32. aycan aşkım saroğlu

    Efsanenin gerçek olmaması doğru olmadığı anlamına gelmez… Hele de efsane gücünden hiçbir şey yitirmez… Bu efsaneye bayılıyorum, çok şey anlatıyor çünkü değişim, dönüşüm üzerine kartal metaforu… Yaklaşık 2 yıl önce bu konuda bir yazı yazmıştım… “Erkeklerin ve kartalların cazibesi birbirine benzer” adını taşıyordu… Buraya kısa bir bölümünü alıyorum:

    Son günlerde, ana kahramanı kartal olan yarı mitolojik yarı rivayet ilginç bir mail dolaşıyor. Kadim metinlerde, yeryüzüyle gökyüzü arasındaki mesajcı olaraka anılan kartal, okültizmde aşkınlığı ve hayal gücünü simgeler; simyada ise civa yani Merkür?le özdeşleştirilir. Astrolojide ise kartal Akrep burcunun son aşamasının sembolüdür. İlkel ?kertenkele?, daha rafine ?yılan? aşamasından geçmeyi başaran Akrep?in; varoluşsal ereği, deneyimli, bilge ve mükemmel haline eriştiği bir kartal olmaktır!

    Gelelim mailde yazanlara: Yaklaşık ömrü 70 yıl olan kartal 40 yaşına geldiğinde bir karar vermek zorundadır… Pençeleri eski gücünü yitirmiş, tüyleri solmuş, gagası keskinliğini, kanatlarıysa esnekliğini yitirmiştir. Kartal ya böyle yaşamaya devam edecek ya da 150 günlük zorlu bir sürece girecektir. Değişimi seçen kartal bir mağraya çekilir. Önce gagasını mağara duvarlarına vura vura koparır. Bir süre sonra yeni gaga çıkar, yeni gagasıyla pençelerini söker. Yeni pençeleriyle tüylerini yolar. Kartal dönüşmüştür. Artık tekrar yüksekten uçabilir!

    Hayatta çok kere kartalın yaptığı seçimle karşı karşıya kalır insan. Büyüdükçe, seçimleriyle ya yeniden doğar ya da…

    Her konuda, cazibe konusunda da değişimi, nitelik farklılığını kabullenmesi gerekir. Yoksa pençeleri sertleşen kartallara benzer.

    Yıllar ilerledikçe bir erkeği seksi yapan şeyler değişir! İnsanı seksi kılan nedir? Sadece bedeni mi? Hangi sınıftan olduğunu söyleyen giysileri mi? Parası mı, gücü mü? Yoksa içinde çalkalanıp duran, kartal olmak için bazen karanlıkta yarasalar arasında, kimi sürüngenlerle nemli iklimlerde, bazen de semanın ötesinde devinen ruhu mu?

    Erkeğin ?kafasız bedenleri? istediği doğru ama sevdiği yalan. Gerçekten seksi bir erkek, güçlü bir erkek zekası ve ruhu olan kadını ister, çünkü seçimlerinin de kendisinden bağımsız olmadığını bilir. Seçtiklerimiz bize aittir. Seçtiklerimizin aynasında parlarız.

    ?Beden ruhun mabedidir? buna inanıyorum. O yüzden insan 60?ında da bedenini önemsemeli ama zaman geçtikçe bedenin seksiliği kendini bilgelikle devşirmiyorsa, o bilgelik o ruha eklemlenmiyorsa, o cazibe bedenle birlikte çürür! Kartal dönüşümden korkmuştur! Bir erkeğe 20?sinde yakışan şey arayışsa, 60?ında yakışan yaşama bağlılığını yitirmeden, hırslarını törpülemektir. Bir, erkeği 20 yaşında seksi yapan şeyle 40 yaşında seksi yapan şey aynı değildir…

    20?sinde dünyayı dünyada arayan, 60?nda ise dünyayı içinde bulmayı başaran erkek seksidir.

  33. Serdar Savaş

    Sevgili Tunç, öğrenme azmin ve gazetecilik etiği anlayışınla ilgili hayran oldum sana; abi valla üşenmemişsin. Ne diyeyim, helal olsun!

    Canım kardeşim, zaten mitoloji denen şey de bu değil mi: İnsana ders veren efsaneler…

    Ama, araştırmaların sırasında sanırım ‘Isak Aşrad Res Kartalı’na rastlamamışsın. Bunu Cuma akşamı sana teferruatıyle ve örnekleriyle anlatacağım.

    Bana bak, aman bir de TEDxReset’te anlattığım ‘Azrail gelince yanaktan makas alma hikayesi’ne takılıp “…araştırdım, Azrail lacivert elbise giymez, bordo kravat takmazmış!” deme sakın :-)

    Sevgiyle kal, eline, diline sağlık.

  34. OneTwoLater

    İnsan davranışlarının eğitimlerle, vecizelerle ya da bir kitapla değişeceğine hiçbir zaman inanmadım, inanacağımı da sanmıyorum.. Eğitimler, vecizeler ve kitaplar bir birikimin harekete geçmesine vesile olabilir lakin.. davranışın ya da davranışların değişmesi bence kolay bir olay değil.

    Davranışın değişmesi, devam zorunluluğu olan bir derstir. Açık konuşmak gerekirse, her yiğidin de harcı değildir. İteklemek ister, zorlamak ister.. Hatta kötek bile isteyebilir..

    Arsızdır. Büyük bir ödülü olsa bile hatta cezası.. Davranış değişmeyebilir..

    Bence özgürlük insanın canının istediğini yapması demek değil, özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır. İnsanları neye şartlandırdığımıza çok dikkat etmeliyiz..

    Kartal hikayesine gelince.. Bence amaca giden her yol mübahtır..

    Alignment olarak chaotic good’um dur. Benim kitabımda böyle yazar.

  35. Mustafa Efe

    Tunç Abi yine harika bir yazıya imzanı atmışsın. Kartallar hakkında sayende bilgi edinmiş oldum. Genel kültür nihayetinde. Ve abi ya ben seni çok özledim :(

  36. Emrah Doğan

    ahahaa, süper araştırma :) yalnız ne gerek var kartaldı, kurttu, kuzuydu uydurmaya. hali hazırda, ölmekle lav banyosu yapıp büyük acılar çekerek eskisinden daha da güçlü olmak arasında seçim yapmak zorunda kalan tarkan’ın hikayesi var :)

    hayır, kartal hikayesini duyup 3 saniye gaza gelip söndükten sonra, yıllar boyunca bu hikayeyi her yerde gerçekmiş gibi anlatan ve duyduğu şeyleri sorgusuz sualsiz kabul eden, yarı cahil bireyler ortaya çıkıyor (abarttım mı ne :)

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir