Uzun bir süredir haberleşmediğim bir arkadaşım aradı bugün ve tüm samimiyeti ile;
“Tunç, yazılarını sürekli takip ediyorum ancak bu yetmedi bana, sesini de duymak istedim” dedi.
Nasıl hoşuma gitti, anlatamam. Düzenli yazdığıma bakarak “iyi” olduğumu varsaymadığı için…
Düşündüm sonra. Fikir Atölyesi’nde yazmaya başladığımdan beri Msn listem de büyüdüğünden “sadece sesimi duymak” için arayan insan sayısı azalmaya mı başlamıştı?
Bir de bunlara sosyal ağ siteleri, mail, sms vs. eklenince yazılı iletişim sesli iletişimin önüne mi geçiyordu?
Veya başka şeylerin…?
– Selam Tunç, nasılsın?
– Sağol, çok iyiyim… Sen?
– Ben de iyi. Neler yapıyorsun?
– Yok bir yaramazlık.. Sende?
– Bende de…
İşte bu yazışmalar “yetmeye” başlıyor bir zaman sonra. Her iki tarafa da… Sonra hal hatır sormanın bile sıklığı azalıyor. Yerini “iyidir nasıl olsa”ya bırakıyor hızla.
Tanıdığımız kişi sayısını arttırsa da, bağlarımızı zayıflatıyor internet. O büyülü sanal dünyada dolaşırken gerçek dünyadan, gerçek arkadaşlıklardan fedakarlık yapmaya başladığımızın farkında bile olmuyoruz sanki.
Ancak ilginç olan, zayıf bağların işe yaradığını söyleyen bilim adamları da var.
Stanford Üniversitesi profesörlerinden Sosyolog Mark Granovetter kendisini ünlü yapan “Zayıf Bağların Gücü” makalesinde birbirine zayıf bağlarla bağlı toplulukların diğerlerine oranla daha avantajlı olduğunu yazmış. (Yıl: 1973. İnternet henüz yok!)
“İnsanlar arası bağlantılarınız zayıfsa şansınız daha fazla” diyor Granovetter. Çünkü o zaman daha çok sayıda ve farklı ilgi alanlarından kişi tanıma şansınız artar. Sürekli aynı kişilerle iletişim halinde olmak ise sabit ve sınırlı bir çevreye sahip olmak demektir ki bu da kişisel gelişiminizi engeller. Çoğunlukla kendi aralarında iletişim halinde olan bir grubun tüm bireyleri bir süre sonra birbirlerine benzeyecektir.
Daha fazla sayıda kişiyle düşük sıklıkta görüşmek kişilerin hareket ve iletişim becerilerini yükselttiği gibi, farklı sorunlarda çözüm üretmeye katkı sağlayabilecek kişileri bulma şansını da artıyor. Örneğin iş ararken. Akıl danışabileceğiniz veya size referans olabilecek kişi sayısı bu durumda daha fazla.
Bağlarınız “zayıf” olsun diyor kısaca Granovetter. Hem de 35 sene önce, bizim bugün sıkca suçladığımız internetin bile olmadığı zamanlardan… [Bknz: Bilgisayar Bağımlısı Olmak İçin Kaç Megabayt Gerekiyor?]
“Nicenin niteliğin önünde gitmesi” iş hayatında başarı formüllerinden biri olsa gerek!
Şaka bir yana, çok insan tanımanın sayısız faydaları olduğu ortada. Tanışılan her yeni kişi zenginlik katıyor hayatlarımıza.
Peki; “bir gün işime yarayabilir” düşüncesi ile genişletilen ağlar [sanırım samimiyet burada pek de aranmaması gereken bir şey] zaten karşılıklı beslenilen, samimi dostlukların zamanından çalmıyor mu?
“Her ikisini de çok iyi yapıyorum ben” diyenlerdenseniz, Granovetter’ın tezini de bir yerde çürütüyor olabilirsiniz!
Yorumlar 16
Pingback: Fikir Atolyesi İnternet: Zaman Değerlendirmeden Çok, Zaman Geçirme mi?
İnternet çıktı mertlik bozuldu gibi bir düşünce bir anlamda doğru. Çünkü net ortamında yazıştığımız, bilgi birikimlerimizi ve tecrübelerimizi paylaştığımız kişilerin bizimle ne ölçüde samimiyet kurduğunu bilemeyiz. Kim gerçek anlamda samimi davranıyor, kim davranmıyor anlayamayız.
Ama yüzyüze görüştüğümüz arkadaşlarımızın, akraba ve dostlarımızın yüzünden, ses tonundan, mimiklerinden ve davranışlarından bize karşı olan tutumunu algılayıp ona göre davranış sergileyebiliriz. Ama net ortamında bu mümkün değil.
Hayata bakan penceremizi genişletmek ve daha fazla şey öğrenmek, farklı çevrelerden arkadaş edinmek iş hayatımız ve günlük yaşamımız bir miktar renklendirmek için gerekli.
Ama sosyal hayatımızı sanal ortama göre değil gerçek hayata göre düzenlemek en doğrusu. İnsanların başına bu dünyada herşey gelebilir. Akraba ve dostlar da bugünler içindir. İnsanın yardımına en çabuk en yakınındakiler koşar.
İçinde gerçek dostluğun, arkadaşlığın, akraba sevgisinin olmadığı para insana mutluluk vermez.
Bence insanların birbirlerine ulaşabilme gücünün artık çok baside inmesiyle iletişim bu kadar yozlaşmaya uğradı. Eskiden bir ayda bir gördüğümüz birini şimdilerde yılda bir kez görsek pek yadırgamayız.
Değindiğiniz konu okuduğum bölümde önemli bir dersin konusu olduğu için biraz değinmek istedim.
Zayıf bağlarınmı kazandırdığı yoksa kuvvetli bağlarınmı kazandırdığı bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Bu konuda “Burt” ve “Colenman” adlı sosyologların iki farklı düşüncesi var.
Colenman toplumda sıkı ilişkilere sahip insanların etrafındaki bilgilere daha çabuk ulaşabilmesi, sorunlarla karşılaştığında kendisini teselli edecek daha fazla insan bulabilmesi açısından sıkı bağların insanları daha başarılı yaptığını savunuyor.
Burt ise sıkı bağlarda bir kişiden öğrenilecek bilginin ikinci bir kişiden öğrenilecek bilgiden farklı olmadığını savunarak Colenman’ın teorisini eleştiriyor. Ona göre belli gruplar arasında köprü görevinde olan, bilgi alışverişini kontrol eden insanların daha başarılı olacağını savunuyor.
Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi isterseniz noztas@gazi.edu.tr adresinden kendisine ulaşarak bu konu hakkında yazdığı makaleyi kendisinden talep edebilirsiniz…
Öncelikle -yorum yaz-daki çizgiler çok hoşuma gitti, belirtmeden geçemeyeceğim.
Neyse, hamileyim ve iki haftadır ablamla konuşmadık. Benim sitem var, onun sitesi var, birbirimizi okuyup duruyoruz. Ama ben hamileyim, insan haftada bir kere de olsa arar sorar “nasılsın, iyi misin?” diye. Yarın soracağım neden aramadığını. İnsan hamile kardeşini aramaz mı yahu!
Sonuç olarak bu yazı bana iki haftadır aranmadığımı fark ettirdi.
Neyse-2, ben kaçtım…
Doğru, artık toplumdaki ilişkiler ne çok sıkı ve birbirine bağlı, ne de küs konuşulmayan şekilde. Herkes ileride bu insan bir yerde karşıma çıkar, işime yarar diye düşünüyor ve hiç sevmediği halde bile katlanıyor. Bu düşünce yerleşti çoğumuza.
Ne kadar doğru ve yanlış tartışılır; tanıştıgımız insanları bir köşede saklı dursun gerekince çıkarır kullanırız gibi mi düşünüyoruz, öyle galiba; internet de bunun en kolay aracı olsa gerek…
Granovetter’ın tezini farklı da yorumlayabiliriz. “Sadece zayıf bağlantılar olsun” yerine “zayıf bağlantıları da olsun” şeklinde düşünülebilir.
Böylece her ikisini de yapıyorum diyenler Granovetter’in tezini çürütmemiş olurlar.
Gerçekte de tüm bağlantılarımız farklılık içermiyor mu? Sadece bir ve sıfır mı var yoksa tüm bağlantılarımız merkezinde bizim olduğumuz dairenin içinde merkezden farklı uzaklıktalar mı?
Herkeze iyi akşamlar. Tunç abi nerelerdesin, msn yoksun, İnşallah iyisindir. Saglıgına DİKKAT et abim. Bu arada Alexa degerin harika Traffic Rank for fikiratolyesi.com: 169,723 çok iyi bir rakam. Görüşürüz :)
Tabiri caizse “cool” takılan insanlar daha çok ilgi görüyor. Neden, çünkü bir gizemlilik içinde oldukları düşünülüyor. Onun da sıradan bir insan olduğu unutuluyor ve üstüne bir gizem yükleniyor.
Hal böyle olunca ilgi çekiyor ve zayıf bağ kazanıyor. Ben bu şekil düşünüyorum.
Tunç’cum yine sağlam bir yere değinmişsin, başarılar…
Her ikisini de yapmak çok zor birşey olsa gerek. Ben kendi adıma hiç beceremiyorum neredeyse.
Çözüm olarak da gözümü dinlendiriyorum, kafamı dinliyorum gibi bahanelerle belirli sürelerde bilgisayarımı ve sadece bilgisayarımla görüşebileceğim kişileri hayatımdan çıkarıyorum. Yani ya biri ya biri şeklinde gidiyor. Bunun da zararları var tabii ki, farklı zayıflamalar olabiliyor bu seferde. Öncelikleri 2-3 günde bir hatırlamak gerek sanırım.
Yazı için teşekkürler :)
Telefon çıktı asla ulaşılamaz olmadık, internet çıktı mektup yerine e-mail, ansiklopedi yerini google aldı… Daha bunun gibi bir çok örnek. Aslında onemli olan belki de bu müthiş sanal(!) alemde kendimizi kaybetmeden gerekli faydayı saylayabilmekte. Hepimiz yeri geldiğinde Fikir Atölyesi tarzında sitelerde kendimizi bulmaya çalışıyoruz ama doğru olan zaten var olan kendimizi bu sanal aleme kanalize edebilmekte.
Tunç böyle içten ve böyle doğal olup gerçekten doğru zamanlarda doğru yerlere ulaşabilmen senin gerçek yeteneğin bence. Yarattığın herşey için teşekkürler. O kadar kısa zamanda insanların hayatında o kadar güzel bir his yaratıyorsun ki buna bir bedel ölçülemez.
Ah… Ah… Teknoloji çıktı mertlik bozuldu mu desek ne desek çelişkideyim… :( Yerine göre çok yararlı aslında teknoloji kullanabilene veya dozunu bilebilene.
Neyse Tunç abi yazın için teşekkür ederim, partide görüşeceğiz seninle ;)
Sosyolog Mark başarı için yol olabileceğini söylemiş. Kimseyle paylaşamadığım bir başarı gelmişin geçmişin bu günümün dedikodusunu futursuzca kah ağlayıp kah gülerek dost ve arkadaşlarımla yad edemediğim bir hayat.
İstemem başarı onun olsun bana dost lazım. Anlattıklarımın ve anlattıklarının ortağı olan dost ya da arkadaşlarım hep olmalı. Kariyer basamaklarını dört nala çıkacağım diye yapayalnız kalamam, hem kim kalmak ister ki?
Evet, farkında olmadan yok ediyor internet ilişkilerimizi. Özelikle ilk 2 paragrafta bahsettiğiniz olaylar tam beni tanımlıyor kendimden korkmaya başlıyorum bazen, insanlığımı kayıp mı ediyorum diye?
Bence her ne kadar çok insan tanımak iyi olsa da, çok yakın çevremiz olarak nitelendirebileceğimiz ve “sesli” iletişimde bulunacağımız bir arkadaş çevremizin mutlaka olması lazım.. Çünkü bir arkadaşınızla yüz yüze yaptığınız dertleşmeyi, paylaşımı msn üzerinden yada sms ile yaparsanız insanı aynı derecede motive edici, moralini düzeltici olacağını sanmıyorum.
Düşünen beyin sevgili Tunç ve Fikir Atölyesi iştirakçileri, merhabalar.
Farklı karekterde kişilerin -kısmen benzerlikler gösterdiğinde- birbirine olabildiğince sağlam bağlarla bağlanması ardından zaman içerisinde iki beden tek ruh haline bürünmeleri kaçınılmaz oluyor. Bunun sonucunda da çekememezliklerin ardından anlaşmazlıklar doğuyor.
Taktir edersiniz ki ak ile karanın birbirine bağlılığı tartışılamaz. Yani ak ile kara arasındaki yıkılmaz köprüden bahsediyorum. Ak denince ak(ı)la, kara da gelir. Bu demek değildir ki zaman içerisinde ak karaya kara da aka benzeyecek… Demem o ki en az ak ve kara kadar kararlı yapıda olursak aramızdaki bağın sağlamlığının bize zayıf olmasından daha çok fayda sağlayacağını görebiliriz. Düşünün iman etmez de bizi yaratanla olan bağlarımızı zayıf tutarsak bu bize yarar mı sağlar yoksa zarar mı?..
Velhasıl daha çok kişi tanımanın fayda sağlayacağı konusunda hemfikirim fakat zayıf bağların bir avantaj olduğuna katılmıyorum; aksine konuşa konuşa anlaşabilen insanların(!) anlaşabilmelerini aradaki bağın sağlamlığına bağlıyorum…
Sonra görüşürüz efendim, kendinize sizi sevenler için iyi bakın… Saygılarımla…