‘Sonu yok’ diyenlere güler geçer,
Sen daha fazla basarsın gaza.
Zarar görürsün,
Canın yanar…
Virajlı, engebeli ve tehlikelidir yol,
Senin aşık olduğunsa ‘yol’un kendisidir.
Anlamazlar.
Sen de anlatamazsın zaten.
Kendine bile…
Oysa yol bile artık alay eder olmuştur senle.
Sen duymazdan gelirsin.
İnandığın,
Gönül koyduğun,
Mücadele ettiğin,
Acı çektiğin…
Ve,
Bir gün ‘sen bile’ anlarsın…
Gerçekten ‘çıkmazdır’ o yol.
Ve,
Yoktur geri gitmekten başka çaren.
Fenadır…
Koyar adama.
Duvara toslamak yetmez gibi,
Bitmek de bilmez şimdi o dönüş yolu.
Dönüşün yeni bir başlangıç olacağını ‘bilsen’ bile,
Giderken ki alınan acı,
Dayanması zor bir sancıdır artık.
Çünkü ‘bilmek’ yetmez.
Ağır gelir her şey.
Herkes.
Her söz.
‘Durmayı bilmeyi’ ve ‘geri gitmeyi’
Böyle sokarlar senin lugatına.
Sokarlar sokmasına da,
Onlar hiç yola çıkmayanlardır ya…
İşte en çok da bu koyar adama.
‘Ölümle kalım’ arasından geçilir, biliyorum.
Hem geçilmese ne olur ki?
Yol dediğin hayatın kendisi…
Yorumlar 24
Çok güzel ifade edilmiş
Pingback: Ne Umursamazlar Gördüm | eblogcu.net
hikayelerınde kendi kahramanını öldüren amatör yazar bir ruhum var… çünkü oyunlarım suflörsüz ezbere, çünkü oyuncular hep aynı; gerçek sandıkları yürekleri maskeli balolarda dans edebilen palyoçalar sadece… o kadar yalan, o kadar ruhsuz ve hepsinden öte o kadar da fütursuz…
kalemım hangisini affeder ki?
D.KALKAN.
Belki Tunc, bahara girmistir, yuk bindiriyordur, biraz telas biraz cicektir. Belki yeni ogrendiklerini anlatir, belki de anlatmaz, belki de simdi anlamadiklarini ilerde kendi de anlayinca paylasacaktir.
Belki belki, Halil Cibranin su cumlesine denk gelmistir. “Insanin kürsüsü suskun yuregidir, geveze akli degil” kim bilir?
Hep almaya alistiksa, beklemeyi de bilecez onu, degil mi?
Bir önceki yazınızın üstünden çok zaman geçmiş.. Siz mutlaka yazardınız.. Anlaşılan bir sıkıntınız var, üzüldüm.. Ama umudunuzu kaybetmeyin, dönüş yolu göz açıp kapayıncaya kadar geçecektir.. Ben eminim…
Bir ayı geçti son yazının üzerinden. Dönüş yolu çok uzun değildir umarım.
beklentilerin sonu yok… kıyıdan uzaklaşmak yorulacağını tıkanacağını düşünmeden okyanusa doğru kulaç açmak gibi.. ya dibe doğru batmak ya da kuru bir yük gemisine ya da bir transatlantiğe denk gelmek… son ikisi mucize…
yetinmeyi bilmeyi hatırlatacak yol arkadaşı olsa, heyy sen tanrı diilsin az yavaş, hata ve saçmalama hakkını da kullanarak insana yatırım yap ki, yolun sonunda yalnız hissetme diyen ya da yolun sonunda yanında olan yol arkadaşı. ve bazen seyirci rolumüzü oynamaya başlarız yaşamın, durup dinlenmek silinip gitmemek birileri için anlamı olmak adına ve ve hayat güzel ve ben de saçmaladım:)
Bu yaziyi okumamin zamanlamasi bu kadar mi olur… tesadüf degil bu… insan galiba o anki hissettigi duyguyu en iyi yansitan seyi arar… ve anca onu buldugu zaman yatmayi düsünür… ben aradim buldum ve okudum galiba yatma zamani geldi
yolun kendisi olmussan yoktur geriye donusun. Yol-suzlar cikmasin karsina yeter. Aci da ask da hayatta bizim. Depresif umutlarimiz, salas hayallerimizden kime ne. Yasa yolu cunku sen artik o yolsun. Yolun-m-muz acik olsun.
“Ve,
Bir gün ?sen bile? anlarsın?
Gerçekten ?çıkmazdır? o yol.”
Yolların dili olsa da konuşsa.. Işık olsa karanlığa, insan olsa ıssızlığa, uyandırsa kalbimizi..
Hepimiz katranın şeker olma ihtimalini düşleyen yolcularız, bence..
Sevgiler..
Sokarlar sokmasına da,
Onlar hiç yola çıkmayanlardır ya?
İşte en çok da bu koyar adama.
ne yazık ki öyle:(
bir düşünürsek: insanlar başlarına gelen iyi olaylardan mı öğrenirler, derinleşir ve gelişirler yoksa kötü tecrübelerden mi?
Yolun Ogullari ve Yolun kizlari; Kim ne derse desin, aslolan “yol”da olmaktir, yol almaktir.
Yol bir metafor aslinda, yol icinde yollar yuruyoruz. Yazgimizla kendimiz olmak icin. Sonu olmayan bir yolda sonu bulmak icin yuruyoruz. Yolcu yolunu ancak kaybettiginde bulurmus, Yurumekle varilmaz, lakin varanlar yuruyenlermis.
Sevgili Tunc, bir anlamda biz yol arkadaslari degil miyiz birbirimizin? Cikmaz sanilan yollarda yururken de, kendimize toslarken de, kulagimizda en guzel ask sarkilari, ve yol arkadaslarimiz var yolu anlamli ve cekilebilir, yuruyebilir yapan.
Maya dilinde “In lak each” “Ben bir baska sen “anlamina gelir. Ve Maya’larin selamlasma seklidir. Seni ve diger yorum birakan arkadaslari selamliyorum. “In lak each”….
Halil Cibran düştü aklıma birden. Acaba o ne yazmıştır “yol” için? derken, “haritanı yüreğinde sakla” ismiyle yazdıklarını buldum. :) sevgiyle;
…………
Güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma..
kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de..
unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.
yolcuya bakıp, yolunu tanıma.
yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.
vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;
asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;
yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal
?en doğru yol: en dikensiz yoldur? diyenler seni aldatıyorlar.
onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
aldırma?.
Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
Dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır.
Gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.
fakat, şu gerçeği de hiç unutma:
yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.
yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri,
yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları,
yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları,
tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları,
maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları,
yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zor atanları,
yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları,
ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,
beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları,
yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.
Aldırma, yürü.
göğsüne yüreğinden başka muska takma.
vahiy haritan,
nebi kılavuzun,
akıl pusulan,
iman sermayen,
amel azığın,
sevgi yakıtın,
ahlâk karakterin,
edep aksesuarın,
merhamet sıfatın,
şeref ve izzet adın olsun.
Doğru yol:
insanların çoğunun gittiği yol değildir, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.
yolda vereceğin her molayı öz eleştiri durağında vermelisin.
unutma, tevbe özeleştiridir.
her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen, pişman olmaman için elzemdir.
yön tayini sık sık gerekli olabilir.
“haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir.”
HALİL CİBRAN
çıktığın zaman yola,
hayal ettiğin sona ulaşma umuduyla yanar tutuşur her yerin,
kulakların duymaz kimseyi,
ama onlar,
alay ederler, durdurmaya çalışırlar, engel olurlar
kısacası,
azmi
bilmez diğerleri…
Legson Kayira’nn hikayesini okuyun…
5 bin km yolu 15 ay yaya olarak katedip Sudan’ın başşehrinde bir kütüphaneye ulaşmayı oradan da Amerika ve Avrupa üniversitelerinde kariyer yaparak profesör olmayı başarabilmiş Azim Delisi Afrikalı…
Bence bu yol Supernatural dizisindeki antika Chevrolet’le mükemmel gider. O Chevrolet’in içinde ve o yolda etraftan gelen caydırıcı sesleri kim tınlar. Ama dönüş yolu hakikaten çekilmez. Chevrolet yolun sonunda zaten külüstür olur , o yüzden THY ile dönüş yapılabilirse en ideali
Sen akılı kenara koyup, inandığın yolda devam edersin, diğerleri ise aslında hiç düşmemişlerdir bile o yola, aşk?a hiç düşmemişlerdir… Anlamazlar seni, anlayamazlar…
Sevgili Elif?in, “Aşk” adlı kitabında şöyle bir satır geçer:
“Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: Bırak kendini, ko gitsin; Alık kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var.”
…
Boşver be Tunç, sen içinde bütün o yaşanmışlıklarla şimdi daha özelsin… Gün gelir yol da anlar, yolda ki diğer yolcular da… Dediğin gibi, esas olan yol’un kendisi değil midir?
Sevgiyle,
yaşadığın kimisine göre o ufacık 6-7 ayı iliklerine kadar hissedersin her geri dönüş çabanda,
çaren yoktur artık bir yanın sancıdır senin,
her sabah değişimin umuduyla aynı güne başlarsın
sonuç ne mi olur?
gün aynı gün, sancı aynı sancıdır.
zihninde “vazgeç” “düşünme” “bırak” sözcükleri yankılansa da sen çokta o olmuştun…
yapamazsın, beceremezsin…
neden dersin neden ?
cevap?
bir sigaran daha söner sessiz çığlıkta…
bir
–
*
Ağırlık düşüncelerdedir. Aslında gaza daha fazla asılmak diye bir şey de yoktur, asılındığı sanılsa bile bu bir şey değiştirmez, çünkü hız da tamamen düşünseldir.
Yola atfedilen acılar sanaldır, çünkü genelde çile kültürüne yamamaya çalışırlar yol hikayelerini, çile sadece kendini reddedene vardır. Çile, çileyi çağırana gelir. Kendini suçlu hissedene…
İnsanın tosladığı şey de sadece kendisidir.
Dışarıya ördüğünüz duvarlar sadece dışarda olduğunu sandıklarınızın içeri girmesini engellemez, sizi de içeriye hapseder, kendi zindanınızda esir kalırsınız. Daha da önemlisi, dışarıda olan hiçbir şey yoktur. Dışarıda olduğunu sandığınız her şey içinizdedir ve “sana” aittir, sendendir.
Yapacağın tek şey, kendini sadece “sevmek”tir. Tümünle birlikte…
Allah senı napmasın abıcım ya, ne kadar quzel soyluyorsun :)
Oysa yol bile artık alay eder olmuştur senle.
Sen duymazdan gelirsin.
bu satır var ya bitirdi beni…
yol bile alay ederse insan bileklerini kesebilir…
ama bu an geçer, bu sınav geçer, bu geçer
ve bitti dediğin zaman
an gelir
o hiç yola çıkamayanların önünden
bütün azametinle geçersin….
bir an…
biliyorum….
ölümle kalım arasından geçilir biliyorum….
hem geçilmese ne olur ki….
hayat bir yolculuk ….
belki hiç zaman yok anlıyor musun?
belki her şey geçip gidecek, şu bir varmış yokmuş denen dünyada…
önlem alınamayan bir şey….
yani çok da uzun boylu değil hayat…
zaman sonsuz boyutlu ama bir an
yani kalbine koyduğun her ne ise o sana ait…
en sahici olan o…
geri filan gitmiyorsun bence yani…
uyumsuzluğun bedelini ödüyorsun
ama ödülünü de göreceksin…
ve çok sahici yazmışsın…
çok acıtıcı
ve güzel…
çok güzel anlatmışsın ilknur..
Herkes söyler, anlatmaya, kanıtlamaya çalışır sana. Duyar duymamış gibi yaparsın, görür ama görmezden gelirsin. Geceleri yastığa koyduğunda başını, bir düşünce gelir gider hafiften. Bunca yolu çekmeye değecek mi dersin kendine.
O iki dk. da hemen karar verir ve dersin ki kendine bunca emeğe yazık, buraya kadar gelmişken dönmek olmaz. Savaşçısın sen dersin bu kadar kolay mı emek verdiğin şeyden vazgeçmek. Zamanla bu düşünceler çoğalmaya başlar ve sende savaşmaktan yorulursun.
Gerçekten çıkmaz yol olduğunu, geri dönülemez noktaya gelmeden anlamak çok şey katar bence insana. Büyürsün, olgunlaşırsın bu tekrar yola çıkmayacağın anlamına gelmez, daha emin adımlarla daha doğru bir yola çıkarsın sen de elbet bir gün…