Hep bir şeyler anlatıyor bana.
Her defasında farklı.
Hep bir öncekinden daha derin.
Her defasında yeniden.
İfade tek, dediği çok.
Gözümü alamıyorum!
Size de şu an dedikleri var.
Duyuyorsunuz, değil mi?
1985 Haziran’ında National Geographic Dergisi’ne kapak olan, Afgan Kızı Şarbat Gula.
Steve McCurry‘nin deklanşöründen.17 sene sonra tekrar bulunmasının hikayesi ise:
Afghan Girl Revealed.
Yorumlar 36
kimsin? nesin? nerden çıktın birden? her kimsen gülümsersen yüzüme bende gülümserim içten.
İlk fotoğrafta korku, ikinci fotoğrafta ise tiksinme görüyorum.
her anlam çıkabilir o gözlerden ama hiçbiri doğru olmayabilir. ne ben, ne yorum yapanlar anlayamaz o gözlerin ne anlattığını..
son hali ise vazgeçmiş bir kadın, sadece tükenmişlik.
afrikalı çocuğun fotoğrafını ilk gördüğümde 10 yaşında ya var ya yoktum, o akbabanın neden orada olduğunu açıkladıklarında ağladım. hala görünce tüylerim diken diken olur. kurtarılsaydı kalan milyonlarcasına ne olacaktı demek yanlış, kurtarılsaydı diğerlerinin hayatında bir şey değişmese de, kısa bir süre için bile olsa o biraz daha yaşayabilecekti, hatta belki afgan kız gibi o da büyüyecekti.
hiçbirimz bilemeyiz.
Çektiği acıları ona sormak lazım… Böyle durumlarda empati kurulamaz, o ruha inilemez…
Ben ne görüyorum: yıllar fiziki olarak insanı değiştiriyor. yara kapanıyor, hastalıklar geçiyor ya da kalıyor, yaşlanılıp hatlar bozuluyor ya da güzelleşiyor vs… ama gözler aynı kalıyor.
Yaşanmışlık, yenilmişlik, yıkılmışlık, görülenler, gidenler, gülünen, ölünen her şey gözlerden geçiyor. Ama bir tek o degişmiyor.
Belki de bu kızın hayatında ya da bir halkın değişmemiş kaderinde kalan tek uzuv. Yüzüne baktığımda hayatta kendi istediği hiç bir şeyinin olmadığı bir kadın gördüm.
Her iki resimde de korkuyor ama;
İlk resimde korktuğu şeyin ne olduğunu bilmeden, onu anlamaya çalışır gibi bakıyor.
İkinci resimde ise, artık korktuğu şeyin acısını her hücresine kadar yaşamışlığın verdiği ızdırap ile birlikte bakıyor.
sanat ne hakımdır ne de doktor ögretmen de degıldır. sanat yurek agrısıdır, o da herkeste olmaz. daha dogrusu gerceklıkten cok uzak bır dunyada yasıyoruz. bır kare uyandırır bızı de, bız yıne uyumaya devam ederız.
pekı dehsetlı olan bu degıl mıdır.
yanı unutmak…
hangi sair o gözlerı anlatabılır.
hangı ressam o dehsetı cızebılır.
hangı muzısyen o sessızlıgı besteleyebılır.
ya da hangı aktor oynayabılır aynı rolü.
uzanıp gıder bır gercek karsısında caresızlıgımız..
gören bır gözün yakaladıgı dehsetlı bır ıtıraftır..
bu tekrarı olmayan…
Hiçbir gözbebeğine baktığımda bu kadar ürpermemiştim bu kadar sonsuz bir derinlik görmemiştim….
her ifadede saklanan tılsımı hissasiyette dökmek… o kadar da güçsüzleştiriyor.
O kız bize bakıp:
– ”Ben ve arkadaşlarım burada, açlık, hastalık, iskence ve cinsel sömürü içinde çırpınırken,
Sizler, hala İnsanız diye dolaşıyor musunuz?.” diyor..
Sonra hızın almayıp:
-”Tuuuh!..” diyor ”insanlığınıza..”
Başımızı eğerek, çekip gidiyoruz.
ilk resimde yüzündeki acı ifadesi o kadar derin ki bunu çözmeye ve anlamaya çalısmak herkesin becerebilceqi birsey deqil… Hayata artık kırık bir pencereden bakmak qibi birsey, herseyi yarım yamalak qörüyorsun, kimin ne olduqunu veya ne zaman ne olacaqını bilmiyorsun.
ikinci resimde ise insanın tek düşmanının zaman olduqunu anlıyorsun.. o kadar zaman qeçmesine rağmen o bakıslardaki korku ve acı her zamanki qibi biraz da olsa yıllanmıs olarak orada duruyor..
Gerçekten her seferinde şunu soruyorum kendime: Kimin için yaşamımı tüketiyorum?
Para kazanıp bana alma zorunluluğu getirilen eşyalar için mi? Boğazda pahalı bir masa örtüsü olan restoran için mi?
Garanti belgesi sahibi olmak için mi, bir mal gibi?
Kendi sınırlarımız içinde siper arkasına saklanmak için mi?
Yoksa her şeyden çok sevdiğimiz kadından bir çocuk sahibi olup, onu büyütmek için mi?
Ne için?
OrAdaki çocuk ne için yaşıyordu? Neden öldü?
Adam yardım etseydi ne değişecekti diĞer milyonlarcası için?
O çocuk kurtulsaydı diğer milyonlar için ne yapabilecekti?
Bir insan değişir dünya değişir sözünde kast edilen biz miyiz, yoksa şu an dünyayı yöneten 5 kişiden birisi mi?
AMERİKALI AKILLI VE AVRUPALI İNSAN OLMADIKÇA VE BİZ BU İKİ MİLLETİN ÖNÜNDE BAŞI DİK BİR DURUŞ SERGİLEMEDİĞİMİZ SÜRECE HİÇBİR ŞEYİN ANLAMI YOK BU DÜNYADA dersek yazdıklarımı özetlemiş olur muyum bilmiyorum, hala düşünüyorum.
Burada yorum yapan bütün arkadaşlara teşekkür ederim.
Aslında bu duyguları paylaşan, bu bilinçte olan herkesin; Tunç’un yazısındaki 55 yaşlarındaki holding sahibinin yerinde olmasını isterdim. Tunç un senden ne isteği olabilir ki. Şu bakışlardan bir şey anlayamıyorsan üzerine bir vazife çıkaramıyorsan. Senden isteği olabilecekleri, bu bakışları, akbabaları göremiyorsan..
Bu noktada Tunç un dediği şeyin aksine bu duygu ve hisleri paylaşan herkes kendini bir şey zannetmeli ve hiçbir şeyini kaybetmemeli.
Duyuyorsunuz değil mi?
sadece biraz duygu yeterli. bu fotoğraftakiler çok uzağımızda değil.
Bu bakisinin mevzu olucagini, bu kadar yorumlanacagini dusunmemistir.
Ben de dusunmesem umursamasam hicbiseyi…
Gozlerimi alamadigim bu bakislar ozenilecek bise mi ?
Yerinde olmak istedim…
Afgan Kızı Şarbat Gulanın resmine “moruncu” tarafından yapılan yoruma istinaden söylemeliyim ki, o fotograftaki kız hiçte boş bakmıyor .tam aksine haddinden fazlasıyla dolu bakıyor, biz o doluluğu kelimelere sığdıramadığımız, belki de ona tam karşık gelen kelimeyle hiç tanışmadığımız için boş bakıyor demekle yetiniyoruz.
ilk fotografta benim dikkatimi çeken umut kelimesinin en güzel halini sert bakışlarda görüyor olmam. bu oldukça büyülü. Meydan okumanın en cesur, en havalı resmi bence.
oysa ki 2. fotoğraftaki kadın, evet o oldukça boş bakıyor, bakmak istiyor. umut denilen şeyin kırıntıları bile yok bence. zamanın kahpeliği gözlerine dokunmamış ama hayat, ona bakışlarını zorla değiştirtmiş. başka ne denilebilir ki!
Bu görüntüler gerçeğin gözlerimizi, yüreğimizi dağlayan en kansız vahşetsiz resimleridir.
Bence dışarıda yaşanan vahşetin birebir aynısı farklı senaryolar üzerinden bizim ülkemizde de yaşanıyor.
Gerçeği görmek için o vahşeti birebir yaşamamız gerekmiyor. Son aylarda yaşadıklarımıza bir bakın, gözlem diyoruz halkaları birleştirin dün ile bugünün ve yarını..
zaman yormuş gözler değişmez derler değişmiş
resimlere bakip sadece seyirci kalmak cok cok kotu bir his!! “ne yapabilirim” sorusu eminim cogunuzun aklindan geciyordur!!
hareketler/eylemler kelimelerden daha kuvvetliymis derler-
ya bir cesit aktivist olup dunyanin iyiligi icin savasacaksin- veya cogu kisinin yaptigi gibi bagis soz konusu- bilginize:
ng sharbat gula adina afgan kizlarinin egitimi icin bir fund kurmus.
İki fotoğraf arasındaki 5 farkı bul deseniz, bulamam. Aynı çığlık, aynı korku, kaygı ve öfke.. Yıllar sonrasında belki daha dingin.. Gözbebekleri daha çocuk, daha farkında bir kabullenişle yılgın..
Akbabalı fotoğraf için söyleyecek söz bulamıyorum.. :((
Sn Mert cok uzulerek soyluyorum o Akbaba, benim, sensin, biziz. Hepimiz.
İşte bu ikinci fotograf çok kötü..
Bunun telafisi, çaresi yok. Insanlığın utancı! Tek umut bir dünyanın daha var olduğu ve orada herkesin ama herkesin adaleti bulacağına inanmak ve beklemek.
Bu fotograf çok kötü gerçekten, o akbabanın esasen kimler olduğunu burada yazan herkes biliyor zaten…
Duymaz olur muyum?
Çok iyi duyuyorum.
Bu resimdeki hanımefendinin yetişkin haline ulaşılma öyküsünü de tv’de seyrettim. :)
Sevgili Tunc insanin icine kiydin simdi, alacagin olsun…
Nigar’ın bahsettiği, Kevin Carter‘ın 1993 yılında Sudan’da çekip, ilk kez The New York Times‘da yayınlanan ve 1994 yılında da The Pulitzer ödülü kazanan fotoğrafı:
Kevin Carter – Sudan
Küçük kıza yardım etmediği için eleştirilen Kevin Carter, Pulitzer ödülünü aldıktan sonra Afrika’ya dönmüş ve intihar etmiş.
moruncu düşüncesini güzel ifade etmiş gerçekten.
bense gozlerınde ılk korku gordum, ıkıncı ıse acımasızlık.
muhteşem bir fotoğraf…
Ben de bugün bu kadından bahsetmiştim bir sebeple. Şimdi ikinci defa karşıma çıkması ne ilginç.
“Kabil büyükşehir belediyesi de Şerbet Güle’nin gözlerini logo yapacakmış” demiştim.
Bu bakislar dunya guclerinin Afgan halkini aldatmalarini, kandirmalarini anlatiyor. Yardim adi altinda aci, aclik, getirmelerini. Yardim adi altinda Stinger roketleri, anti-tank muhimmatlari, bubi tuzaklamalarini. Tum bu muhimmat ve ogretilerle nedeniniyle bilinmeyen bir dusmana karsi savasmalarini ve birbirlerini oldurmelerini.
17 yilda degisen hic birsey yok. Zenginliklerine dahasini da katan Dunya gucleri disinda. Her an olumle burun buruna, hem de birilerinin egolarini tatmin etmek icin.
Bu bakisin anlattiklari iste bu.
Steve McCurry bu fotografi 1983 de cekti, 1985 de yayinladi Gula’nin 12 yasinda bir yabanciya siginma kampinda bakan gozlerinde ofke var, korku yok, O cunki ailesi ile korkuyu da asan delirme sinirlarinda bir kayitsizlikta. Afganistan gercegini toplumsal hafizaya kaziyan bir fotograf olarak gectiginden habersiz; 17 sene sonra fotografi bir isme sahip oldunda ikinci pozunuda gene ayni adama veriyor.
Islamda evli bir kadnin yabanci birine bakmasi yasak, gulumsemesi bile dusunulemiyor, kayitsiz hali var, ve kameraya direk bakmiyor, gozlerinde ayni ofkeyle birlikte aciyi da goruyorum ben, 30 larinda olmasi gereken yuzu 100 lerce yasinda, mesin gibi derisi… gozleri donuk.
Adini yazabilen ama okuyaman 3 kizinin da okumasini istemis ama basarili olamamis br anne O. 4. cocugunu kaybetmis. Taliban rejiminde mutlu ve huzurlu oldugunu soyleyen, mutluluk ve huzurla evlendigi gunden beri kaderi hic kesismemiz bir kadin..
Gozlerinin arkasinda savasla baslayan olumle biten binlerce ifadesi var… Sevgili Tunc, o gozlerde insanoglu binlerce ifade gorecek, kendine gore yorumlayacak…Ama savasin gercegi hic degismeyecek…
Beni her aklima geldiginde, yoklugun acligin ve caresizligin suratima tokat gibi carptigi, aklimi tokezlettigi fotograf Kevin Carter’in Southern Sudan da cektigi bir karedir. Acliktan bir deri bir kemik kalmis Sudanli kucucuk bir cocugun arkasinda onun olumunu bekleyen bir akbaba karesi.
Kevin Carter, bu fotograftan sonra hic ruhsal olarak toparlanamadi, ve Bu fotografla aldigi Pulitzer odulunden sonra da intihar etti. Ben o kareyi ne zaman hatirlasam, Insan olmaktan daima utanirim, Hic bir kelimenin anlami kalmaz, soz biter… simdi oldugu gibi…
insanların dış görünüşlere olan ilgisi ve yüzeysel yargılamalar bana hiç ilginç gelmez! fakat bu resimdeki göz renginin tesirinden bahsetmemek imkansız.
acaba kızın göz rengi bu esrarengiz yeşil yerine kahverengi olsaydı, hislerini okurken farklı sonuçlara varmamıza sebep olur muydu?
bu derece cesurca direk kameraya bakması da çok ilginç; evet bize ulaşmaya ve iletişim kurmaya çalışıyor! eminim anlatacak çok derin bir hikayesi var…
Renkler çok güzelmiş..
Bir an bu fotoğrafın 25 yıl önce Afganistan da çekilmemiş olduğunu, kızın da Afgan olmadığını düşünün. Afganistan’ı ve o zamanlar orada neler olduğunu bilmediğinizi düşünün. Ben sadece öfke ve endişe görüyorum…
“Gerek yok her sözü laf ile beyana… Bir bakış bin söz eder… Bakıştan anlayana..”
MoRunCu çok güzel ifade etmiş bence ne göründüğünü.
“adalet” dedi mesela bugün.
isyanı vardı,
ağır tarafından hem de.