49

Yaprak Sharması, Dolma Sharması, Robin Sharma…

Geçen ay konferansını canlı izlediğim Robin Sharma hakkında “Robin Sharma: En Büyük Risk, Risk Almamaktır” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. O yazıda Sharma’nın bende bıraktığı izlenim ve düşüncelerimi başka bir yazıda tekrar ele alacağımı söylemiştim.

Yani, kendisini planlı bir strateji ile nasıl zekice konumlandırdığından, pazarladığından ve nasıl bu kadar ünlü (ve zengin) olduğundan; kısaca, yarattığı kişisel başarı hikayesinden bahsedeceğim.

Şimdi sizden ricam, önce o yazıyı bir hatırlamanız. Bakın bakalım, bu söylemlerde katılmadığınız tek bir şey var mı? Hatta daha önemlisi; “önceden bilmiyordum” dediğiniz tek şey?

Peki evrensel sayılabilecek doğruları yazarak ve (bunları) konferanslarda anlatarak nasıl ünlü olunur, para kazanılır?

Önce biraz tanıyalım Sharma‘yı.

O Hintli bir ailenin çocuğu. 41 yaşında. Kanada’da yaşıyor. Boşandığı eşinden 2 çocuğu var.

Avukatlıkla başlamış kariyerine, sonradan her gün işe giderken mutsuz olduğunu anlayıp okuduğu felsefe kitaplarının da (en çok Gandhi’nin “My Experiments With Truth” kitabı) etkisiyle; Ben kimim? Benim gerçek değerlerim ne? Nasıl hatırlanılmak istiyorum? gibi sorulara cevaplar aradığı bu dönemde hayata bakış şeklini değiştirmiş ve kitap yazmaya başlamış.

İlk kitabı “Megaliving” bir yayınevinden değil, bir fotokopi dükkanından çıkmış. Daha sonra ikinci kitabı “The Monk Who Sold His Ferrari” (Ferrari’sini Satan Bilge) yine bir fotokopicide çoğaltılmış. Ancak bir gün bir kitapçıda şansı dönmüş. Kitabını mağaza içinde imza günü yaparak satabilmek için izin istediği kişi, çok büyük bir yayınevi olan HarperCollins’nin sahibi çıkınca Robin Sharma için de popüler olmanın kapısı aralanmış. Bugün kırkı aşkın ülkede, toplam 8 kitabı (altısı en çok satanlar listesinde bir numara olmuş) 33 dilde yayımlanmış ve halen milyonlarca satıyor.

Mütevazi bir kişi Sharma! Sitesinde yer alan kendi başarı hikayesini anlattığı dokümanında (kaynak göstermeksizin) kendi kendisini; “kişisel ve organizasyonel liderlikte dünyanın en iyi uzmanlarından biri” ilan etse de, verdiği söyleşilerinin neredeyse tamamında şöyle diyor: “Ben guru değilim. Sıradan bir insanım. Kitap yazan, iki çocuk yetiştiren, konferanslarda konuşmalar yapan, workshop’lar düzenleyen biriyim sadece. Kendisi ile barışık ve gerçekçi, risk alan ve ses getiren işlere imza atan birisi olmak istiyorum.”

Robin bence kendini şöyle konumlandırıyor: “Ben sizlerden biriyim.” Kısaca söylediği bu. Bağırmadığı şey ise; “okuduklarımı, sonradan öğrendiklerimi iyi anlatarak güzel para kazanıyorum.”

Söylemlerinde her ne kadar “para kazanmayı birinci öncelik yapmamak gerek” dese de, biraz araştırınca bu dediklerinin aslında onun için ne kadar “birinci” öncelik olduğunu anlıyorsunuz. Bunu anlamak için kendi web sitesinin satış odaklı tasarımına bakmanız bile yeterli.

Konferanslarda konuşma yapmak çok tatlı para kazandırır. Zor olan o seviyeye gelebilmek, konuşmacılık için davetleri alabilmek. Ondan sonra eğer ağzınız iyi laf yapıyorsa, biraz da deneyim kazandıysanız başarısız olmanız artık çok zordur. Olay tekrara döner.

Zor kısmı dediğimiz şey, yani “o seviyeye gelmek” hakkında konuşalım şimdi.

Özellikle kişisel gelişim, liderlik, girişimcilik, pazarlama ve satış gibi konularda çok para kazanan bir konuşmacı olmak için görebildiğim alternatifler yollar şunlar;

1.) Uzman olduğunuz konu hakkında kuvvetli bir geçmişiniz olacak. O konuyu profesyonel olarak icra ettiğiniz yıllar boyunca isminiz, bu kanıtlanmış başarılarla anılacak. Bu durumda, sadece neyi nasıl değiştirdiğinizi (satışları nasıl arttırdığınızı, girişimciliğe nasıl başladığınızı, organizasyonu nasıl adam ettiğinizi…) bile dünyanın her köşesinde defalarca dinleyecek insanlar var.

2.) Bir yeniliğe veya yönteme imza atmış olacaksınız. Akademik veya bilimsel; evrensel veya yerel… Kimsenin daha önce yapmadığı, sizinle hayat bulan ve diğer kişiler için anlam ifade eden bir şey.

3.) Kitap yazıp bunu pazarlamak. Biyografinizde kendinizden ?yazar? diye bahsedebilmek (ve rakamlar da iyiyse şu kadar sattı diye belirtebilmek) bu iş için nerdeyse olmazsa olmazların başında geliyor.

Robin Sharma için bahsettiğim maddelerden ilk ikisi uymasa da, sonuncu madde ona uyuyor.

Parlak konuşmacılar;

– Neleri nasıl başardıklarının yanında nerelerde başarısız olduklarını da (göstermelik bir cesaretle) anlatıp takipçilerinin sempatisini kazanırlar. [Evet bak, o da uzaydan gelme değil; bizden biri!]

– Seminerlerde “hadi şimdi ayağa kalkın, yanınızdakine sarılın, havaya sıçrayın, kendinizi alkışlayın, önünüzdeki kişinin omuzlarına masaj yapın, müzikle dans edin” gibi taktiklerle eğlendirme şemsiyesi altında havayı yumuşatıp bir kez daha sevgimizi kazanırlar. [Hmm, ne eğlenceli insan, ben de sıkılacağımı zannetmiştim!]

– Bol örnekler, hoş görseller… Gösteri yeridir konuşma yapılan platform. İşin kendisi de “show” işidir kısaca. [Valla ne dediği değil ama nasıl dediğini unutmam uzun süre!]

Parlak konuşmacı Robin Sharma?da benim en çok sorguladığım özelliklerinden biri ?samimiyeti.? Sahneye gelişi, sahnedeki duruşu, tarzı ve tepkileri? Bana her şeyi ezberlenmiş ve olması gereken davranışlarmış gibi geldi. Yüzündeki gülümsemesi yine kalpten gelen bir gülümseme değildi sanki, olması gereken gülümsemeydi?

Söylemleri ise kusursuz. Anlattıklarının arasında “tartışmaya açık” neredeyse hiçbir şey yok. O kadar doğru ve o kadar “evet, evet” denilecek şeyler ki, sorgulama ihtimaliniz pek kalmıyor. Yani maksimum popülist bir yaklaşım, sıfır kabullenilmeme riski.

Şimdi biz para ve zaman harcayıp böyle bir konferansa gidip bilinen şeyleri tekrar (ancak bir yabancıdan, hele de Ferrari?sini satan bir bilgeden!) duyduğumuzda mutlu oluyorsak, bunu sorgulamak bize bir şeyler kazandırabilir.

Tamamen satış odaklı sitesinde blog bölümü de var. Fikir alışverişine giremediğiniz veya yorum bırakamadığınız yazılar var ancak adı blog! Son yazısına bir göz attım. “Hani herkes geçmişi veya geleceği değil, anı yaşa der ya, geçmişte hatırlanacak güzel şeyler varsa onları yaşamak bence ok’dir” diyor kısaca. Çok etkileyici değil mi? Sanırım siteyi güncel tutma uğruna blog adı altında yazdığı yazılarda konu sıkıntısı çekiyor!

Blog demişken, Myspace’de de bir profiline rastladım. Kendi ağzından yazmış:

“Benim misyonum kişi ve organizasyonların dünya sınıfına (world-class) gelmelerine yardımcı olmak. Konuşmacılık, yazarlık ve liderlere koçluk yapan biri olarak binlerce kişiyle ve düzinelerce Fortune 500 firmasıyla çalıştım. Ben, kendim de bir liderim…” diyip sonrasında kitap satışlarından bahsetmiş. Sonra da İsrail Başbakanı Shimon Peres’den tutun da, şarkıcı Ricky Martin ve Amerika Futbol Ligi’ndeki (NFL) futbolculara kadar kimin onun kitaplarını okuduğuna kadar. Bu arada Jon Bon Jovi’nin de Ferrasi’ni Satan Bilge kitabına hayranlık duyduğuna dair dedikodular alıyormuş! [Unutmadan; Myspace bir blog topluluğu ancak burada onun blog yazıları yok, sadece kendi ağzından yaptığı reklama rastlıyorsunuz.]

Gittiğim konferansın aralarında imza dağıtıp bayan ağırlıklı izleyicilerle bol bol resim çektirdi. Robin’e ulaşamayanlar da, genç yaşlardaki bir asistanından Robin’in ne kadar harika bir kişi olduğunu, tüm dünyada ne kadar çok sevilip talep gördüğünü ve onu isterlerse kendi şirketlerine ne kadar kolayca konuşmacı veya koç olarak çağırabileceklerini anlatıyordu.

Bu arada Robin Sharma sudan ucuz. Gerçekten. Benzer ündeki, kitapları best-seller olmuş diğer popüler konuşmacılar günlük en az 50-60 bin dolardan kapıyı açarken, Robin’in bir konuşmacılar bürosunun sitesi aracılığı ile 5-10 bin dolar arasında bir ücret istediğini gördüm. Başka bürolardaki fiyatı da ortalama 10-15 bin dolar civarında. Yani kendi piyasasındaki fiyatların yaklaşık beşte birine bu dünyaca meşhur bilgeyi toplantı odanıza alıp tüm gün dinlemek mümkün.

Daha az uyuyup gün içerisinde kendine kazandığı ilave vakitle Robin “ucuza konuş, ulaşılır ol, sürekli gündemde ol” stratejisini seçmiş. Gerçekten de, Google’da arama yaptığınızda Sharma’nın yeryüzünde neredeyse söyleşi yapmadığı dergi, gazete kalmadığını görüyorsunuz. Her ne kadar her yerde aynı şeyleri söyleyip kendini tekrar etse de, sanki medya “ben de onunla bire-bir görüştüm” diyebilme yarışı içinde.

Örneğin Türkiye’ye geldiğinde Alem dergisine de bir röportaj verdi. Evet, bizim daha çok sosyete dergisi diye bildiğimiz, kimin nerede kimle görüldüğü, ne kıyafet giydiği haberleri ile dolu Alem’in 11 Ekim sayısının en son sayfalarında yer alan bu söyleşinin de esasında diğer gazete ve dergilere verdiklerinden bir farkı yok.

Alem Dergisindeki yazıda ilgimi çeken iki yer var.

Birincisi; röportajın yapıldığı mekan olan Hilton Oteli’nde Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile karşılaşmışlar. Söyleşiyi yapan (benim de önceden tanıdığım ve sevdiğim bir arkadaşım olan) Şeyla Ovadiya, Robin’i Sarıgül’le tanıştırmış ve birlikte sohbet etmişler.

Fotoğraf: Ertan Açıkalınlı, Alem Dergisi

Sharma bakın Mustafa Sarıgül için ne diyor:

“Kendisinden çok etkilendim. Siz de duydunuz, insanlara, halka yakın olmanın, onlarla bütünleşmenin ne kadar önemli olduğunu belirten sözlerini. Oldukça içten, çok yüksek bir enerji ve potansiyele sahip ve hedeflerini doğru tanımlamış bir insan izlenimi bıraktı bende. Kendisinin liderlik vasıflarının oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum.”

Sonrasını tahmin edin!

Robin Sharma, Mustafa Sarıgül’den Lütfi Kırdar’da kendisi için düzenlenecek bir seminer sözü almış!

İlgimi çeken ikinci nokta ise,

“Danışmanlık verdiğiniz Türk firmalar da var mı?” sorusuna; “Yeni başlıyoruz. Türkiye’de henüz iki konuşma yaptım ve birçok şirketten görüşme teklifi aldım.” Ardından başka bir yerde de Türk insanını ne kadar sıcak kanlı bulduğundan, İstanbul’u ne kadar muhteşem bir şehir olarak gördüğünden bahsedip “İstanbul’a kesinlikle tekrar tekrar düzenli olarak gelmeyi planlıyorum; hatta bir ev bile almayı düşünebilirim burada!” demiş.

Türkiye’deki ilk danışmanlığına Mustafa Sarıgül’le başlayacağını düşündüğüm Robin Sharma’nın yakın gelecekte gazetelerde boy boy fotoğraflarını görmeye hazırlanalım. Hele son konferansta bayanların karizmatik konuşmacıya olan ilgisini gördükten sonra; burada hayırlısı ile bir Türk hanımla dünya evine girmesi de süpriz karşılanmamalı. Belki de Alem muhteşem bir öngörü ile bunu hepimizden önce görüp söyleşisini yaptı. Bundan sonra da “Robin Reina çıkışında gazetecilerden kaçamadı” haberlerini okur, ondan danışmanlık alan güzide liderlerimiz ve şirketlerimizle gurur duyarız.

Özetlemek gerekirse; ortada yaratılmış kişisel bir başarı hikayesi var mı? Cevap kesinlikle “evet.” Eğer insanların zaten kabullendiği doğruları tekrar tekrar duyma ihtiyacı varsa, işte bu ihtiyacı görüp, attığı her adımı (kitaplarından, konferanslarına; kıyafetinden, kendine biçtiği fiyata kadar) buna göre planlayıp hayata geçirmek ciddi bir “başarıdır.”

Lezzetli bir yaprak sarması yapmak da…

Bayramınız kutlu olsun!

Yorumlar 49

  1. Pingback: Hayatta En Büyük Risk, Risk Almamaktır | Eğitim Kütüphanesi ? Kariyer Planlama

  2. mehmet

    gerçekleri görmek için bakmak gerektigini ; her ne kedar gördük desekte aslında çogu şeyi görmedigimizi anladım

  3. şeyma

    sharma mükemmel ama ben hala erm iş sörfçü ve patronu bulamadım yardımcı olur musunuz?
    sevgi saygılarımla.

  4. yakup

    sen ölünce kim ağlar kitabını bugün okudum oldukça güzeldi birçok şey hakkında güzel şeyler söylemişti. hayatın olumlu yanlarını görmemiz gerktiğinden bahsetmişti. ve asla kendi çıkarına yönelik bir şey yazdığını düşünmüyorum

  5. Mehmet Akyüz

    Ben ilk kitabın adını daha ilk duyduğumda, muhtemelen önyargıyla beraber, bu blogda yazanları hissetmiştim Sharma hakkında. İşin aslı biraz ucuz geliyor “Ferrari’sini satan bilge” tanımı. Ferrari’mi sattım iç huzurumu buldum, demek ki mutluluğa huzura paha biçilmez vs vs… Hatta yazarın bu kitaptan sonra zengin olup “Özel uçağını satan bilge, Maldivler’deki minik adasını satan bilge” diye seri yapmasını da beklemiştim…

    Zaten “kendini geliştir” kitaplarına her zaman mesafeli yaklaşırım. Bana Lise’deki herşeyin ideal, yüzeylerin sürtünmesiz, rüzgarın esmediği Fizik problemlerini anımsatırlar çünkü.

    Yalnız…

    Ben de günün birinde bu tarz bir kitabı başucu kitabım haline de getirdim. Eşe dosta, çok sevdiklerime bazı satırları çizilmiş olarak (alnıma “ben salağım” yazmakla eşdeğer hareket) dağıtmıştım da… İsmi lazım değil ama “Şimdinin Gücü” idi o kitap. Tabiki sonrasında yazarın diğer kitaplarıyla hayal kırıklığına uğramam fazla sürmedi. Yine de içindeki birçok şeyle şu an bile güzel şeyler ifade eden bir kitap benim için…

    Demek istediğim…

    Herkes ab-shaper ile karın kası yapabilir ya da hiçkimse yapamaz diye birşey yok… Önemli olan belki de ab-shaper’ı yapıp Ferrari’yi satmak…

    NOT: Bu tarz konuşmaları sizin firmanız için yapmamı isterseniz konuşma başına $200, yol+yemek 150YTL ye anlaşabiliriz…

  6. burak

    Robin… Ben o kitabı elime aldıgımda içinde mücevheratın dolu ooldugunu düşündüm ?ama okudugumda ferrari satmak degil bana ikinci bir ferrarim olması istegını verdi. Bu kitap bence tamamen fiyasko.

  7. Kenan

    Kisisel bir hunerin, ornegin entelektuel bir yanin yoksa, onu bir baskasinda takdir edemezsin. Bir baskasinin buyuklugunu takdir edebilmek, o buyuklugu kendi icinde gorebilmek demektir..:)) ayrica.. Gercegin karsisinda kucuk bir cocuk gibi otur, daha onceden edinilmis her kavramdan vazgecmeye hazir ol. Sonsuz doga seni nereye suruklerse alcakgonullulukle oraya yonel…. adam zaten sizlere cevabini vermis:)) neyi tartisma konusu yapiyorsunuz ki? Seyla, Demet ve Esra’ya katiliyorum.. Yazdiklari ve bunun sonucunda elde ettigi basari sizlerde yalniz kiskanclik yaratmis.. Ve bu sebeptendir ki arkadaslar sizler hayatinizin yuce bir hayat olmasini hicbir zaman saglayamayacaksiniz:)))

  8. yasemin

    Yerinde sayanlar yürüyenlerden daha çok ayak patırtısı çıkarırlarmış. Sadece takdir ediyorum Sharma’yı aynı zamanda. Felsefe okuyanlar Sharma’nın kitabının altın değerinde olduğunu bilirler, aslında felsefeye bile gerek yok. Okuduğunu anlamak en önemlisi. Sizin tek yapacağınız iş bu diyebilirim, ya da kitap okumaya daha fazla zaman harcamınızı söyleyebilirim tabi ki işe yarar mı bilemem!

    bir sonraki kitapta buluşmak üzere hoşçakalın.

  9. bilal

    ya cidden bu olumsuz yazanları anlamak zor benim ferrarisini satan bilgeyi okuyunca içim neşe huzur doldu çünkü adama tamamaen islami değerlereparalel şeyleri anlatmış ama ikna edici anlatmış ama sizin yorumlarınızı okuyunca inanın içim karardı aslın bu yazılar robin sharmanın düzeltmeye çalıştığu türden kafadan çıkan yazılar ya adamın başarısı çok dokunuyopr herhalde eleşt,irmeke için yazıyolar ama ben çok beğendim diğer tüm kitaplarını okuyacam . inşallah

  10. Deniz TAPKAN

    Çok fazla insandan kötü yorumlar almıştım ben Robin Sharma hakkında ve evet kişisel gelişim kitaplarını sevmeyen insanlar da fazla, ve bu yüzden Robin Sharma’ya ilgisiz kalmaları çok normal .

    Size yaşadığım küçük bir şeyden bahsedicem bu konu hakkında..

    Ben Robin Sharma’nın ilk kitabını aldım, okudum, çok sevdim, tuttum yani kitabı, not alma ihtiyacı duydum, herkese bahsetme ihtiyacı da aynı zamanda.. çünkü evet o aslında benim senin onun herkesin bildiği şeylerden bahsediyordu.. ama baside indirgenmiş sözlerle yapıyordu.. bu demek değil ki benim anlamak için *basit* cümlelere ihtiyacım var, hayır tabiki. Ama insanın amaçları, yapmak istedikleri, sevdikleri, sevmedikleri, hayatındaki önemlilik sırası.. zaten yeterince karışık. işte bu yüzden bunları bi düzene sokamamız için kullandığımız kılavuz belki de bi nevi hayatı kullanma kılavuzu basit olmalı..

    Konuya dönersem kitabı okudum ve etkilendim, daha sonra kitapçıda çalışan bir arkadaşımla yeni çıkanlardan ve Sharma’dan bahsederken kitabı hakkında şöyle dedim, keşke çok param olsaydı da bütün sevdiğim insanlara o kitabı alıp armağan etseydim, eminim Ferrarisini Satan Bilge yi herkes okusaydı dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişirdi..

    Ertesi gün çalıştığım yere bir kutu geldi, içinde 9 tane Ferrarisini Satan Bilge ve not “ben kendime ait olanı aldım gerisi sana kalmış” :)

    şimdi bu çok güzel bir yaklaşım.. bunu bir kenara bırakıyorum.. Ben çoook mutlu oldum :) bunu da bir kenara bırakıyorum.. Zevkle verdim kitapları, nasıl mutlu oldum verirken anlatamam..

    Evet çok güzel geri dönümlerde vardı ama bir arkadaşım üzmüştü beni, kitabı okuyup okumadığını sorduğumda ‘o tarz kitapları sevmediğini hatta o adama (!) sinir olduğunu söyledi.. Bense 0 9 kitabın birini bu arkadaşa verme ihtiyacı duymuştum ama aldığım cevap buydu..

    İşte bu da başka bir yaklaşım.. ve bu yaklaşımla başlayan insan maçı baştan kaybeder..

  11. idealist

    Bir önce ki yazınız gerçekten harikaydı. Ancak burada aynı şeyi söyleyemiyorum. Siz tamamen pazarlamacı gözüyle olaya bakmışsınız. Yazınınızı okurken yüreğinizde bi yerler bence kaleminize itiraz etmiştir bunları yazarken.

    Hayata herkes şanslı gelmiyor. Yaşam kavgası içerisinde hepimizin umutsuzluğa düştüğü anlar oluyor. Hümanist bi insan olarak sharmayı kutluyorum. En azından insanlık için bir şeyler yapıyor. Bence çoğu pazarlamacı da Robın Sharma yı pazarlayanlardan ders almalı. Çok başarılılar. Onalrın başarısını da burdan tebrik ediyorum.

    Dünya da o kadar gereksiz konular içeren birçok kitap varken R.s.nin kitaplarının satması kimseyi rahatsız etmemeli. Bu adam pek çok kişinin hayatını değiştiriyor onlara umut veriyor. Bunlardan biri de benim. Kendisine teşekkür ediyorum.

  12. Pingback: yeterki iste » BlogPerest

  13. işfırsatı (rnguler@ttmail.com)

    Bazı arkadaşların yorumlarını okurken hayrete düşmemek çok zor, Robin Sharma’nın kitabını okuyup eleştirenler aynaya bakıp ben ne yaptım diye düşünmeliler, hakketten yaptığınız başarılardan söz edermisiniz, biraz aydınlansak iyi olur.

  14. Pingback: Robin Sharma’nın Sarı Ferrarisi

  15. nesrin

    Bütün Robin Sharma hayranlarına selam.

    Robin Sharmanın bütün kitaplarını okudum. En hayran olduğum ve beni okurken en çok etkileyen yazar. Olağanüstü bir atmosfere götürüyor dünyaya bakış açımı değiştiriyor. Daha önce hiç bir yazarın kitabını bu kadar hayranlıkla okumamıştım.

    İlk çıkan kitabından en son çıkana kadar hepsini aldım ve okudum almayada okumaya da devam edicem. Can sıkıcı yaşantıma renk kattı. Kendimi bitmiş tükenmiş hisettiğim zamanlar beni tetikliyor ve sanki yaşama geri dön diyor. Durağanlaştığım zamanlar nedense onu okuma ihtiyacı duyuyorum bana pozitif enerji yüklüyor, kendimi daha iyi hissediyorum.

    Dünya mükemmel bir yazar kazandı. Herkese tüm kitaplarını okumayı öneriyorum.

  16. zehra

    Şeyla Ovadiya benim düşüncelerimi o kadar güzel dile getirmiş ki diyecek lafım yok tebrikler. Tabiki meyve veren ağaç taşlanır.

  17. Mustafa Ilkimen

    Oncelikle herkese selamlar burada yorumlarini yapmis olanlardan ve yapacak olanlardan.

    Burada yapilan yorumlarda goruluyor ki arkadaslarin olaya farkli bakis acilarini dile getirmeleri.. Robin Sharma’nin butun kitaplarinda goruluyor ki, insan olarak hayatimizda edinmemiz gereken butun bilgilerin yardimci cep kitabi gibi 2000’li yillarda sade ve basit bir dille anlatmis olmasi ve bunu insanligin faydali bilgi almasini amaclayarak insanliga sunmasidir.

    Tabi ki de bunun dogal sonucu olarak bir sekilde kendisine geri donusumu konusunda amac edinmis olmasidir. Bunu burada bulunan arkadaslar populerlik, iyi pazarlama, gereksiz bilgi veya gercekten yararlanabilecegimiz bilgiler olarak yorumlamis olmamizdir. Bu yorumlarda gayet tabidir su an dunyamisda yasayan 6 milyar kusur insan yasamakta ve bu sayi kadar da farkli dusunce var herkesin ayni sekilde dusunmesi ve hareket etmesi imkansiz, doganin kanunu bu.

    Fakat onemli olanin dogada var olan herhangi bir enejinin kullanilmasi degil midir? Hepimiz icin farkli olmasi da bu sekilde degil midir? Insanlarin bu enerjiyi hangi sekilde ve hangi amacla kullandigi ve bunun sonucunda kendimizde ne gibi sonuclar dogurarak hayat, yasam ve kalite tecrubesi olarak kendi sahsimiza eklendigi degil midir?

    Kisisel olarak fikrim kitabi okuduktan sonra (Sharma’nin ve ya bir baskasinin kitabi) insanin kendinde biraktigi izlerdir ve bu izler sonucunda kendimize kattigi degerlerdir, bu sebepten dolayi Sharma ulasmak istedigi sonuca zaten coktan varmis. Iyi veya kotu hepimizde bir iz birakmis, bunun sonucunda Sharma’nin kendisine yasam kalitesi olarak geri donmus oldugunu hepimiz goruyoruz. Iste bu da Sharmanin ulasmak istedigi amacinin ta kendisi….

    Iyi gunler, herkese en iyi dileklerimi sunuyorum, 2008 hepimize pure mutluluk getirmesi dilegiyle…

  18. Müjde Sandal

    Birilerinin daha benimle aynı düşünceyi paylaştığını görmek güzel.. Kesinlikle yerinde bir tespit, aklınıza sağlık…

  19. gülsevin

    Fikri fiile dönüştürmek insanoğlunun en çok zorlandığı nokta. Fiile dönüştürülmemiş fikirlerin bir süre sonra insanda yarattığı ağırlık büyük bir yük haline geliyor.

    Ben de zaman zaman harekete geçer zaman zaman durağanlaşırım. En durağan anlarımın birinde harekete geçmeme vesile olan Sharma’ya benden de teşekkürler!

  20. Pingback: The Secret at www.kitapblog.org

  21. Pingback: The Secret; İste Yeter ki! | Fikir Atölyesi

  22. fatma

    Selam. Ben bir Robin Sharma hastasıyım; çünkü Ferrarisini Satan Bilge adlı kitabı benim hayatımda çok büyük ve olumlu bir değişiklik yarattı. Ben ondan çok şey öğrendim. Bana nasıl bir hayat çizmek istediğimi o öğretti. En önemlisi bana bir idealist olmayı ve büyük hedeflere doğru koşmamı o öğretti…

  23. Hüseyin Üçbaylar

    Bu adam zaten insanın kendi bildiklerini, fakat bir türlü gerçek hayatta uygulayamadıklarını tekrar tekrar anlatıyor, bence çok kayda değer bir adam değil, çoğu arkadaş ile hemfikirim.

    Bence şöyle kendimizi dinlediğimizde bu yazar kadar, hatta daha fazla yaşam koçu olabiliriz, bazı arkadaşların dediği gibi kendisini iyi pazarlamış. Sadece bu yönünü takdir ettim.

  24. TUÇEE

    Öncelikle slm :) inanmaycaksınız ama robin sharma ile hayatım değişti, kendimi şimdi cok iyi ve mutlu hissediyorum sadece farkındalıkla okumak yetiyor, çünkü olmayı dilediğiniz insan oluyorsunuz yavas yavas. Saygılar..

  25. cagdas

    Kitabını okudum, Ferrari’sini Satan Bilge çok akıl verici bir kitap, biraz sıkıcı ama okumaya değer.

  26. Sevinç Tartıcı

    Pazarlama, bir tür tezgaha getirme o halde..

    Hımm anladığım kadarıyla usta bir pazarlamacı iseniz insanların hiç de yokluğunu çekmediği bir ürün için de Pazar yaratabilirsiniz.

    Bu açıdan değerlendirecek olursak, bize önce teknolojinin bizi yalnızlaştırdığı, stres diye bir şey olduğu, içimizdeki gücü kullanamadığımız(!), istersek daha çok para daha çok şöhret kazanabileceğimiz ve şu anki halimizle mutsuz olduğumuz dayatıldı ve öğretildi. Bu tespitlerin karşısında oluşan boşluk da ”kişisel gelişim” fenomeniyle dolduruldu. Üstelik zaten yüzyıllardır orda duran şeydi pazarlanan içerik :)

    Ben toplumbilimci ya da siyasetbilimci değilim. Ama kendi bireyselliğine ve kişisel gelişimine bu denli kafayı takmış bir kişiler topluluğunun, dünyanın bütünü üzerine kararlar alıp uygulayan, dünya nüfusunun 1/100 ine ve dünya nimetlerinin 90/100 ına sahip ”güç odağı” için tehdit oluşturamayacağını söyleyebilirim.

    Ben karşımda ”ferrarisini satan” bir ”bilge”(!)den çok, şu an edindiği servetle istediği kadar ferrari alabilecek, henüz dünyevi çeldiricilerden kurtulamamış bir fani görüyorum.

    Ve şunu da kabul etmek zorundayım ki; ”Kişisel Gelişim” le daha çok şöhret, daha çok servet, daha çok mutluluk sahibi olabilirsiniz.

    Eğer sahnedeki sizseniz!

  27. ESRA HATİPOĞLU

    Neden bize daha farklı şeyler sunan biriyle bu kadar uğraşma gereği duyuyoruz anlamış değilim. “Bildiğimiz şeyler” diyorsunuz, peki kaçınız sabah 5’te uyanıp 1 gün olsun gün ışığıyla uyanmanın farklılığını yaşadı çok merak ediyorum. Kaç kişi kitapta yazılanları uyguluyor?

    “Biliyoruz” diyorsunuz ama acaba neyi? Bir de satış odaklı olmayan birşey söyler misiniz bana? Neden bu söz konusu bilgi veya kitaplar olunca gözünüze batıyor. Bedava kitap dağıtan bir yer veya ücretsiz bir eğitim olanağı varsa lütfen beni de bilgilendirin. Onu bunu eleştirmeyi bırakıp, zamanı daha faydalı şeylerle değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Zira Sharma’nın kitaplarında da vurguladığı buydu.

    Bir de yazmadan edemeyeceğim: “Okumak ayrı, anlamak ayrıdır, uygulamaksa apayrı.”

  28. emel

    Ferrari’sini Satan Bilge kitabı çok fazla iç açmıyor bence. Ben ilk okuduğumda hoşuma gitti ama ortalara doğru sıkıldım ve kitabı bitirmekte zorlandım. Ama iyi ki okudum diyorum, okunması gereken bir kitap. sıkıcı olsa bile. Yeni bitirdim.

    Benim bu kitaptan anladığım şey hayatın güzelliklerini görmeli, kötü olanları hayatta geri bırakmalı ve onlarla geleceği mahvetmemeli insanlar..

  29. yasin

    Ben yazılanların bazılarına katılmıyorum.

    Çok sevdiğim bir söz vardır. Yolu bilmek ve yolda yürümek farklıdır diye. Hepimiz yolu biliyoruz ama çok azımız yolda yürüyoruz. Bana göre yolda yürüyenlerden birisi Sharma’dır. Kendi çizdiği ve planladığı sisteme göre yolunda yürüyor ve başarılı olmuş. Neden başarılı olmuş? Model ortada. İnsanlara kendi modelini gösteriyor ve alıntılar yapılmasına, uygulanmasına izin veriyor.

    Bana göre yazılanlardan herkes kendine pay çıkarabilir. Herkes modellemeyi kullanıp başarılı olabilir, formülü çok basit ancak uygulaması zor ;)

  30. ZİŞAN

    Resmen Robin Sharma hakkındaki bütün güzel duygularımı yıktınız!

    Bence kitaplarında gayet eleştirilecek noktalar var. Mesela sürekli ben merkezli yazıyor. Yani nasıl mutluysak öyle davranmalıymışız.. Oysa içinde bulunduğumuz bir toplum var ve herbirimiz kendi isteğimizi yapmak istediğimizde, isteğimizi bizim kadar isteyen biri tarafından yokedilebiliriz.. Dünyanın çivisi çıkıp tahmin edemediğim bir yere çakılırz…!

    Bu arada ben de kişisel koç olmak istiyorum ancaaak önce kendime koçluk yapmayı öğrenmem lazım!

  31. Demet

    Kendinizi geliştirmeye soyunduysanız, bunu kendi kendinize yapabilmeniz zor bir ihtimalir. Yani kendinizdeki cevheri keşfedebilirsiniz (örn: hitabet). Bunu kimsenin yaptıklarını izlemeden ya da kimseden koçluk almadan geliştirip, bu yeteneği maksimize etmeniz hemen hemen imkansızdır. Bunu da hem daha önce yapılmışları öğrenerek, hem de uygun tarzda verilmiş geribildirimlerin ışığında kendinizi değiştirerek yapabilirsiniz.

    Nefis bir site yaratarak insanların gelişimleri için yarattığınız platformdan daha sistematiği varmış diye bunu hayıflanarak karşılamaktansa, eğer bu konuda bir iddianız varsa, derhal ve hatta çaktırmadan bu boşlukları doldurmak uygun olanıdır diye düşünüyorum.

    Bu adam sizi kıskançlıklara gark etmiş olabilir ama bunca işe yarar öneriyi uygulayan ve bundan mutlu olan insan varken (sattığı kitapların altısının best seller olduğunu siz belirtmişsiniz) duyguları biraz gemlemekte fayda olabilir.

    Ayrıca hiçbirimiz mükemmel değiliz.

  32. nurcan

    Robin Sharma ülkemize geldiğinde bir türlü kısmet olmadı ne kitaplarını imzalatmak, ne de canlı canlı dinleyebilmek..

    Aslına bakarsanız mutluluğu yakalamak için Ferrari satmaya ya da Hindistan’a gitmeye gerek var mı? Robin Sharma bu yolda az çok ışık tutuyor insanlara..

    Öğrettiği tek şey kendinizi tanıyın.. Işığınızı yakın.. Sadece insan kendini değiştirebilir.. Robin Sharma bu yöne itekliyor kişiyi.. Ruhun derinliklerine inmeyi başaran herkes kendini keşfemekteki bu yolda, başarıyı da mutluluğu da tadar aslında.. Hırslar, egolar, nefs, irade.. Yenilmemek yine bu saydıklarımla alakalı.. Bunun peşinde olmak gerek sanırım..

    Aşırıya kaçmadan yaşam kalitesi ayarlanabilir.. Pişmanlıkların önüne geçilebilir.. Başarmak sadece kitaplarla, yaşam koçları ile bitmiyor.. İnanç çok önemli.. Hem kendimize olan inanç, hem dine olan, yaradan’a olan inanç.. Öbür türlü ne desek boşuna..

    Mutluluk özde olmalı.. Sonradan eklenenler sadece geçici çare gibi geliyor bana..

    Sevgiler…

  33. ismail amaç

    Aslında insanlara söylenmesi gereken doğruları söyleyip para kazanan biri, basit fakat oldukça mekaşatli bir iş Sharma’nın yaptığı.

  34. hazal

    Sizin bu yazınızı okurken aynı zamanda Robin Sharma’nın yeni kitabını okuyordum.

    Benim en çok dikkatimi çeken; yıllardır bilinen sözleri babam bana bunu demişti diyerek niye yazmış ki anlamadım :)

  35. matanoupa

    Sharma beyi tren garinda siradan bir gunde siradan karsilasip sohbet etsek ayni hayranligi duymayacagimiz kesin. Zira ShaSha’ya gerceklerden daha fazla deger verdigimiz kesin. Sharma bey aslinda kendisini ya da bilgisini degil, bati degerleri* icinde kaybolan “kendimizi” pazarliyor.

    Sanirim Tunc Bey’in vurgulamak istedigi su ki; icinin bos oldugunu anladiginizda ShaShali Sharma bey muhtemelen sizin de katkiniz olan bir servet ile hayalotesi tatil yapiyor olacaktir. Tatil yapiyor olmasi sorun degil pek tabiki, zira bunu haketmis durumda. Neden? Cunku yapilmasi gerekenleri yapmadigimiz icin kaybedilen seyler icin suclanacak biri iyi tatil yapmali. :)

    Duygularimizi bilgiye, disipline, gerceklere veya niteliklerimize gore degil, bize sunulan referanslara gore tanimladigimiz icin Sharma beyi 2 turlu algilamak mumkun; 1.cisi super, 2.cisi kaka.

    Ha bir de calisma hayatinda Sharma beye bile sira gelmeden ABC seminerlerine ihtiyac duyan o kadar cok profesyonel var ki, sorun duzelecek gibi degil.

    *bati degerleri: (bircok guzel deger de var tabi ama konuda işleyiş şekli ile) Siradan insanlari yonetmek icin onlarin umutlarini satin al. Yani kısa yoldan zengin olan insanlar yarat. Bunu yaparken de yaptiginin tam tersini savunduklarina dikkat et ki kimse uyanmasin.

  36. Mustafa

    Ortada elbette küçümsenemeyecek hatta küçümsenmeye yeltenilmeyecek derecede bir başarı var, bu inkar edilemez. Ama benim merak ettiğim bu konuyla ilgili bu kadar kitap varken neden bir yazarın bu kadar öne çıkarılması?

    Elbette medya biz toplum olarak şu anda bize verilenlerle yaşamaya alıştık korkarım. Bu uzun zaman da sürecek. Bir gün bir bakıyorsunuz bütün yayın organları (dergi, gazete, internet, tv) bir kişiden söz ediyor. Doğal olarakta toplum üzerinde etki yaratıyor, herkes merak içinde kitaplarını alıyor, yazılarını takip ediyor.

    İşte medyayı ne kadar iyi ve olumlu kullanırsak bize getirisi o kadar fazla oluyor. Tabiki bunları boş bir kafayla gerçekleştirmek mümkün değil ama aynı kalitede iki ürün elimizdeyken medyayı en iyi kim kullanıyorsa bir adım öne geçiyor. Ben yazarın başarısının büyük bir kısmını buna bağlıyorum.

  37. Mehmet

    Arkadaşlar,

    Günümüzde kapitalist sistem, daha çok mal satacak pazarları tükenmeye başlayınca artık biraz da fikir ve motivasyon satmaya odaklandı. Tabi teknolojik gelişmeler de burada müthiş işe yaradı.

    İnsanları ne kadar daha fazla bireyselleştirebilirsen, ne kadar daha fazla “sen mükemmel bir yaratıksın, yok evrende senden mükemmeli yok vs.” gibi ispatlanamaz lafları kafasına çakarsan daha güzel satış yapar hale gelindi. Bir sürü guru, self motivator, bilmem ne çıktı, amazon’a bir girin ve halimizi görün.

    “Evreni yaratan senin kendi gücündür, herşeyin hakimi sensin”, bilmemne saçmalıkları günümüzde görece refah seviyesine kavuşmuş insanların afyonudur. Çünkü özünde dünya bir kavgadır ve bu kavgadan kaçış diye birşey mümkün değildir. Görece refaha kavuşmuş kişiler böye ipe sapa gelmez işlerle uğraşmakta ve sözde guruları zengin etmektedirler.

    Bakın dünyanın nasıl işlediğini bir örnekle size anlatayım, örneğin şu anda bir self-help kitabı okudunuz ve kendinize müthiş bir hedef koydunuz, mesela 1 yılda 1 milyon USD kazanmak hedefiniz (veya daha sağlıklı olmak, güzel olmak vs. vs.) peki allahaşkına bu hedefinize ulaştığında bir halt olacağını mı zannediyorsunuz, kendinizi mutlu mu hissedeceksiniz? Eğer o anda herkesin 1 milyon doları varsa ve herkes güzel ve sağlıklı ise kendinizi yine aynı ve hatta başarısız hissedeceksiniz.

    Şunu asla unutmayın, hayat br kavgadır ve aynen üniversite sınavı gibidir, başarı dediğimiz herşey diğer insanlarla kıyaslandığındaki durumumuzun bir göstergesi olarak yansımaktadır, ama tabi aşırı bireyselleştirilen günümüz insanın bunları anlaması oldukça zor :)

  38. Duygu Yılmaz

    Ferrari, ‘Bilge’nin tüm ağırlığını alıp götürüyor. Okumayı reddettiğim kitaplardan biri…

    Sonra bu oğlan ikinci kitabı ile birlikte geri de döndü di’mi?.. Robin, Rambo serisine çevirdi olayı. Bir yandan ruhsal tekamülün başında bile olmayan insanlar (kadınlar???) diğer yandan onların üzerinden, onları üzmeden ve hatta onlara “başlangıç” sunarak para kazanan cin fikirli insanlar.

    İlgiyle takip ediyorum.

  39. ilker ARABACI

    1. Kitabi okumadan hem kitap hem de sarma :) hakkında doyurucu bilgi sahibi oldum. Tesekkur ederim.

    2. Kisisel gelisim + personal branding hususu, biraz guru iddiası sergilemek çokça da marketing-oriented olmaktan geçiyor. Oysa Selim Tuncer’in belirttiği gibi bu aslında babannelerimizin öğretilerinde by default var… Yani bu amcalarla gaza gelmektense biraz kendi değerlerimize odaklandığımız zaten olay otomatikman çözülüyor…

    3. Mevzu ile ilgili acizane fikirlerim için: ilker ARABACI’nın CatBlogu :)

  40. ŞEYLA OVADİYA

    Sevgili Tunç,

    2. yazında adı geçen biri olarak bu yazın için comment’te bulunmamam imkansızdı :)! Ama nerden başlasaaaammm nasıl anlatsam!… Çünkü biliyorum bu comment az sonra ‘Gılgamış Şeyla Destanı’“na dönüşecek! O yüzden al eline çayını kahveni, şöyle rahat bir koltuğa otur ve başla okumayaaaa:

    Evet senin de bahsettiğin gibi ALEM’deki röportajı ben yapmıştım ve bu sayede Robin Sharma ile birebir vakit geçirme şansına da sahip oldum! Şansı diyorum doğru okudun :)!… Ama o röportaj ve Sharma hakkındaki görüşlerimi belirtmeden önce, biraz daha geriye, yani bir gün öncesine, seninle karşılaştığımız seminere dönmek istiyorum. O gün oraya, Ferrarisini Satan Bilge’yi 100 sayfa kadar okuyup, ‘101 Beginner’ ders gibi geldiği için yarım bırakmışlığın verdiği nötr duygular ve ‘Neden bu adam bu kadar tutuldu ve dünyaca tartışılmaz kabul edilen bir üne kavuştu?’ merakıyla gelmiştim!

    Öncelikle şunu da belirteyim ki Robin Sharma ile ilgili ilk yazında, tek kelimeyle mükemmellll bir özetini çıkarmışsın o seminerin!!! Hızlandırılmış Kişisel Gelişim Semineri gibi bir yazı olmuş ve inan çok kişiyi o yazıyı okumaya yönlendirdim! :) yönlendirecem de!!! tebrik ederim :) Eminim ki Sharma da yazını okuyabilse ellerinden öperdi :)

    Şiimdi gelelim seminereeee, senin de dediğin gibi adam orada, aslında teoride çoğumuzun bildiği, ‘Aaa ne kadar da kolay şeyler bunlar’ dediği, karşı gelinmesi imkansız önerilerle çıktı karşımıza. Hergün %1lik gelişme 30 günde %30 eder, korkular var olmayan bir ilüzyondur onların üzerine gidin, ‘Ben hangi zamanlarda, ne yaparken en mutluyum?’, ‘Hedeflerime ulaşmamı engelleyen sebepler ne?’ ‘Başarısızlık ihtimalimin olmadığı garanti edilse neyi gerçekleştirirdim?’… gibi sorular sorun kendinize dedi… Evet haklısın bunları zaten çoğu kez biliyoruz; peki ama pratiğe geçirebiliyor muyuz? Belki sen yapabiliyorsundur ama bir çoğumuz ‘action’a geçmek kısmında takılıyor. İtiraf ediyorum ben de bazen korkularım yüzünden pause’a geçiyorum, ya da üşengeçlikten bildiklerimi uygulamıyorum vsvs…

    Şimdi biliyorum bana diyecen ki: ‘Tamam da Şeyla, madem nerede hata yaptığını biliyosun, eksiklerinin farkındasın, niye bildiğin şeyleri tekrar dinleme ihtiyacı duyuyosun?’ :) Tunç’çum şöyle cevap veriyim: Bazen aynı cümleler farklı sunumlarla kişiler üzerinde farklı etkiler yaratabiliyor; hatta bazen aynı sunum bile farklı zaman ve farklı ihtiyaçlarda kişiler üzerinde değişik etki bırakıyor… Robin Sharma’nın söylediklerinin ‘Hayır karşı çıkıyorum’a açık olmayacak kadar doğru olmasını eleştirmişsin ama bunda ne hata var? Sen ya da ben çıkıp bunları anlatsay mışız :) ? Üstelik herkes aynı farkındalık düzeyinde değil ve yüzlerce kişiye hitap eden bir seminerin ya da milyonlara ulaşacak bir kitabın basit bir dille, pratik öneriler sunması çok doğal! Robin Sharma orada daha komplike konulara girse belki de birçok kişi konu içinde kaybolacaktı…

    Bir de şuna takıldım, para odaklı olarak değerlendirmişsin Robin Sharma’yı… Ben röportajımda özellikle sordum ‘Daha çok para, daha büyük bir ev, daha konforlu bir araba, daha fazla şöhret… istemek gerçekten de yanlış mı? Elimizdekiyle yetinmeyi mi öğrenmeliyiz?’ diye; onun cevabı ise tam da beklediğim gibiydi!: ‘Hayır tabii ki! İnsan arzularıyla güdülenir ve daha iyiyi istemek son derece doğaldır. Yalnızca dağın tepesini hedeflerken, yani başınızı göğe çevirmişken, sağa sola yani o anda bulunduğunuz yere bakmayı, bundan da haz duymayı ihmal etmeyin’. Evet adam çok iyi para kazanıyo, birçok kişiye, ki bunların içinde senin de bildiğin gibi Clinton gibi liderler de var, eğitim veriyor ve de kendi bildiği yoldan gidiyo, ama bunları yaparken kendi özünü ve geldiği noktayı unutmuyor… Hani futbolcuların milyonlarca Euro almasını eleştirsen anlıyıcam ama Robin Sharma senin de yazında bahsettiğin gibi meslektaşlarından çok daha hesaplı :) ve bence çoook daha başarılı! Bence öyle…

    Bu güne kadar Kabala Center başkanı Yehuda Berg’den, Amerika’da çok ünlü yaşam koçu Debby Ford’a, Hindistan seyahatimde pek çok so called ‘guru’dan, 2 kez en iyi Kabalistik astrolog seçilen ve sonradan çok da arkadaş olduğum Gahl Sasson’a pek çok kişiyle tanıştım ama kesinlikle beni en çok Robin Sharma etkiledi! Ve bu onunla yaptığım röportaj sırasında oldu! Editörünün bu kitap hayatta satmaz dediği ‘Ferrarisini Satan Bilge’yi kendi emeğiyle çıkarıp evinin mutfağını kitap kolileriyle dolduran, ilk seminerine 18’i aile fertlerinden oluşan 21 kişi katılan Robin Sharma, inancıyla, çok çalışmakla, ve planlı ilerlemesiyle bugün bu noktada!

    Beni onunla röportajım sırasında çok etkileyen ve kendi hayatımda son 1 ay içerisinde gerçekten uygulayarak pozitif etkilerini deneyimlemeye başladığım birkaç cümlesi var:

    1) “Ömrünün sonuna yaklaştığında hiç kimse yaptığı şeyler için pişmanlık duymaz, yapmadıkları şeylerdir insana pişmalık duyduran”… İnan Tunç bir süredir eskiden düşünüp taşınıp muhtemelen erteleyeceğim yada geri de duracağım pek çok duruma balıklama atlıyorum ve oooooh iyiki de öyle yapıyorum sefam olsun :) En azından aklımda kalmıyor hiç biri…

    2) “Sen hiç emekleyip ayağa kalkmaya çalışırken sürekli düşen bir bebeğin ‘Anne ya ben vaz geçtim yürümekten çok zor işmiş bu yürümek dediğini duydun mu?” … O kadar doğru ki! Çoğu kez çoğumuz çok kolay pes ediyoruz yada vaz geçiyoruz… Çünkü çocukluktaki, cesaretimiz, enerjimiz, inancımız yok. Çevre denilen o hakem komitesi önünde başarısız olarak değerlendirileceğimize, isteklerimizden, hayallerimizden hatta bazen inançlarımızdan vaz geçiyoruz. Haaa bi de tembellik durumu varki ondan apayrı bir destan çıkarabilirim :)

    3) “Sabahları erken kalkıp düşünce ve isteklerimi yazacak, meditasyon yada spor yapacak vaktim yok demek, benzinim bitti durup alacak vaktim yok demek gibi bir şey” Haksız mı şimdi adam :) ? Biliyorum şimdi bana diyosun ki ‘Şeyla adam evet çok haklı, ama bunları sen bilmiyo musun?’. Cevap veriyorum :): ‘Evet Tunç biliyorum ama bu adam beni teoriden pratiğe geçirmeyi başardı. Evet harekete geçen benim ama uyandırma gücü Robin Sharma’dan geldi.’

    Demek istediğim Robin Sharma pekçok yazarın aksine kitaplarında önerdiklerini kendisi de uyguluyor! Uygulamalarının sonucunu ise bizlerle paylaşıyor…Yani ‘Öğretmenin dediğini yap, yaptığını değil’ tezi onun case’inde geçerli değil :)

    Kendimi epey avukat gibi hissettim bu yazıyla :) Sanki Robin Sharma’nın da benim savunmama ihtiyacı var gibi :)
    Ben o adamı çok sevdim ve evet ben yaprak Sharmayı da zaten çok severim:)

    Sürçü lisan ettiysem affola :)
    Sevgilerrrr…
    Uyuya kalmadın dimi okurken :) ?

  41. Onur ÖZYURT

    Bu bir furya, akım bence… Birileri kendilerini motive edemiyor veya şirketler çalışanlarını motive edemiyorlar ve bu akımın ortaya çıkardığı Sharma gibi insanlara kendilerini veya çalışanlarını teslim ediyorlar.

    Sharma gibiler de ellerindeki sihirli değnekle bir hokus-pokus ve pufffff kendisini motive etmekten aciz insanları bir günlüğüne motive ediyorlar alkış para alıyorlar ve yine bir pufff la ortadan kayboluyorlar. Herşey yine başlangıçtaki haline dönüyor. Ne kadar yazık değil mi :)

    Bunu fırsat bilen kişiler ve kurumlar bundan para kazanmanın yolunu bulmuşlar. Mesela Ekim Platin dergisinin eki MIKNATIS KONUŞMACILAR… Vay bee harika mıknatıs olacağım, herkesi çekecem, güç bende artık, hemen bu dergiyi alayım diyorlar ve yine bir pufffff…. :)

    “Aslında anlamaları gereken tek şey kendilerini tam anlamıyla tanımak ve güçlerinin farkına varmak.” Ben Nasılım? :)

  42. Emre Erşahin

    Sharma’nın ticari başarısına bir diyecek yok! Bu yüzden kendisini takdir edebilirim, yeni dünyanın para akış çizelgesini çok iyi çalışmış.

    Ancak burada bir nebze foyasının meydana çıkartılmasından, Tunç Kılınç’ın ince eleyip sık dokuyarak aslında “engineered monk” olayının içyüzünü tartışması hoşuma gitti.

    Sharma’yı baştan beri içten pazarlıklı bulmuşumdur ve asetik bir hayattan uzak olduğu için “monk” mertebesinde ne yazik ki göremem. Bu sebeple eğer bu seminere gitseydim kendisine “Asıl başarı, Ferrari’yi almadan ve satmadan bilge olabilmek değil mi?” diye sorardım.

  43. Alper Akcan

    Medyatik sharlatan desem hakaret mi sayılır? Best seller olduğunu değiştirmez ama best seller olduğuna göre ne kadar çok farklı insana hitap ettiği gerçeği, ne kadar yuvarlak ve herkese uyan şeyler anlattığının da ispatı değil midir? Filtrelemeden, sorgulamadan davet edip el üstünde tuttuğumuz (Türk medyası olarak) birisi; keşke içimizdeki değerlere bu medya gücünü kullansak. Sharma’nın bir konferansta aldığı parayı, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu bir yılda alamamıştır belki de.

  44. Murat Kaya

    “Başarı” sözcüğü ağıza ne kadar çok alınır oldu.

    (Bu arada ben bu satırları yazarken – İstanbul’da – yine deprem oldu.)

    Yazının başlığı yeterince açıklayıcı olmuş sanırım.

    Sanki “başarı adlı hikayeyi sadece batıdan gelen yazar” gibi bir algı var. Sharma da Hintli. Ama batıdan geliyor. Ee?
    “Başarılı” filmde oynamak için önce Western’de mi oynamak gerekiyor sayın yönetmenim?

  45. A. Selim Tuncer

    Daha önceki yazını da okumuştum, ama aşağıdaki yazımdan haberdar etmek için ikinci yazını bekledim. Tam da bayrama denk geldi, eğlencelik türünden…

    O yazımda şöyle bir cümle kullanmışım: ?Batılı?nın yitirdiği, bizimse yitirmemize ramak kalan değerleri hatırlatıyor Sharma… Belki siz de, başka bir dil ve üslupla babaannenizden dinlemişsinizdir bunların bir kısmını.?

    | Bir Ferrari?m olsaydı, kesinlikle ben de satardım!

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir