27

Konforlu Uyuşukluk!

Çok uzun yıllardır ısrarla aynı iş yerinde çalışan bir arkadaşımla sohbetliyoruz. Kocaman gülen gözleriyle atlıyor lafa…

– Geçen gün yürüyüşe çıkıp, sokak köpeklerini sevip onlara yemek verdim. Ne kadar mutlu oldum anlatamam.
– Sokağa çıkmaktan mı, köpeklere mama vermekten mi?
– İkisi de.
– Sen kaç yıldır aynı şirkette çalışıyordun?
– Yirmi altı.
– İyiymiş! Peki söylesene bana, orada yaşadığın unutulmaz anların sayısı kaçtır? Hani şu dün gibi hatırladığın, aklına gelince sana vay be dedirten…
– Hmm… Emin değilim. Sanırım dört veya beşi geçmez.
– Peki o zaman neden yirmi altı yıl?
– Bilmem. Sanırım alışkanlık. Bu kadar eski olunca, karışan da pek olmuyor, rahatım.
– Severek mi yapıyorsun işini?
– Sevmek olarak bakmadım hiç. Otomatik pilota bağlamış gibiyim.
– Her gün bir diğerinin aynısı yani?
– Aynen. Yıllardır alarm sabahları aynı saatte çalıyor, aynı yollardan gidiyor, aynı insanlarla aynı işleri yapıyor ve aynı yollardan eve dönüyorum. Evde bile yaptıklarım hep aynı.

– Sen olmasan bir şeyler aksar mı? İşler mesela?
– Genel Müdürün bana verdiği hava, sanki aksayacağı yönde. İtiraf etmem gerekirse, bence bir iki ay içinde yokluğum hissedilmez bile.
– Çünkü sistem o kadar iyi oturmuş ki, senin şirkete ve kurallara sadık kalman, güvenilir biri olman ve işi de beklenildiği seviyede yapman yetiyor da artıyor. İşte o yüzden de ayrılacak olsan, şirketin gözünde yokluğun fark edilmeyecek. Facebook duvarlarında paylaşılan şirket piknik fotoğraflarıyla anılırsın ama! Sonra da oralara gelecek üç beş ‘like’ veya yazılacak birkaç hoş sözle mutlu olmaya başlarsın!
– Biraz sert oldu! Ancak doğru da oldu. Ne yazık değil mi?
– Sense hep kaçtın bu düşünceden değil mi?
– Ben zaten yıllar nasıl bu kadar hızlı geçti anlamadım ki.
– Gündelik alışkanlıklar öyle kanıksanıyor ki, insan bir ömür harcadığını bile anlayamaz oluyor. Bahaneleri hep dışarıda aramak ve suçu hep başkalarında bulmak kolayımıza gelirken, kendi hayatlarımızı sorgulamak bizi daraltıyor. Daraltmadığı ender anlarda da, “böyle gelmiş böyle gider, ben neyi değiştirebilirim ki” gibi laflarla kendimizi avutup, gündelik hayat monotonluğuna geri koşuyoruz. Çünkü orada sürprizler az, limanlarsa güvenli.
– Kaybedecek bir şeylerin olduğundan korktum sanırım. Peki, ayrılmak mı çözüm?
– İş, eş, mekan her ne ise… Alışkanlıkların tümünü sürekli sorgulamaktan bahsediyorum. Sana birey olduğunu hissettiren, varlığınla değer ve fark kattığına inandığın, sürekli bir şeyler öğrenirken çok eğlendiğin her neyse, işte onlara da sımsıkı sarıl diyorum. Çünkü diğer her şey, sende tembelliğe yol açan şeyler. Oysa hayat, konforlu bir uyuşuklukla sallanmayacak kadar heyecan verici.
– Düşünüyorum da, ben aslında kimseye değil, kendime kızgınım.
– Sokakta köpekleri doyurmak kadar basit ve doğal bir şey bile seni bu denli heyecanlandırdığına göre, haklısın. Kendine kız ama çok da haksızlık yapma. Uyuşukluk yapar çünkü bunları.
– Ben kaçar! Yapacak yeni işlerim, düşünecek yeni konularım var!
– Bir akşam da beni doyur!
– Olmaz! Köpeklere mama verince mutlu oluyorlar; sense benim kendime kızmama yol açıyorsun!
– Hahha…

Yorumlar 27

  1. Duygu Kdkl

    Çok güzel bir şeyin üzerine dokunmuş konuşan beyefendi maalesef ki kimse vazgeçilmez ve unutulmaz değil. Herkesin yeri öyle bi dolduruluyor ki en fazla ama en fazla bi hafta sonra hatırlamıyorsun bile yokluğunu farketmiyorsun çünkü öyle çok kendi dünyanda ve kendi halindesin ki.. Bugün metroda gelirken insanların ne kadar mutsuz göründüklerini farkettim.Herkesin suratı asıktı ve herkes resmen uyuyordu.Kimsenin kimseyi gördüğü yok görmeye hali de yok ..

  2. ysndndr

    İşte bu yüzden öğrenciliği seviyorum. 1 sene uzattım okulumu ama hiç pişmanlık yaşamıyorum. Belki ailemi maddi açıdan zorluyorum biraz ama onlar için önemli olan benim mutluluğumdur diye düşünerek, abartıya kaçmadan elimden geleni yapıyorum. Doğmak için elimden gelenin en iyisini yapmışım zaten. Neden etrafımdaki insanlar hala bu beklenti içindeler anlamış değilim.
    Mutlu olmakla iyi hissetmek arasında fark vardır. Sıkıntılı zamanlar yaşayacağım belki de. Ama onu da o zaman ki Yasin düşünsün..

  3. azi

    ”İnsan bilmediği cenneti değil,bildiği cehennemi yaşamaya meyillidir.”

  4. mert

    yazdıklarınızı okumaya başladıkça kendimi iyi hissediyorum. Teşekkürler

  5. Günalp

    Bu monotonluklar, alışılmışlıklar insanların korkularından geliyor bence. İnsan kurulu alışılmış düzenini bozmaktan korkuyor. Öylesine korkuyor ki biraz olsun heyecan tıkır tıkır işleyen gidişatı darma dağın edecek zannediyor. İnsan korkmamalı, içinden geldiği gibi yaşamalı. Aç bile kalsa.

  6. başak

    Bi teyze var bizim burda.her sabah köpekleri sever karınlarını doyurur..Mutlu mu? bilmiyorum alışkanlık diyor..Bak ne güzel senin işin var diyor..Sonra 40’larında bir avukat işi gücü bırakmış balık tutuyor,mutlu mu ?eskisi kadar heyecanlı değil diyor..Bence rutinler arasında yapabildiğimiz küçük kaçamaklar daha bir anlamlı..

  7. Özenç

    Müthiş bir yazı olmuş her zamanki gibi. Bu cümle çok önemli.

    ”Oysa hayat, konforlu bir uyuşuklukla sallanmayacak kadar heyecan verici.”

    İnsanın elindekileri kaybetmek istememesi en büyük beladır. İşin olur, birşeyler alırsın, kredi çekersin. Sonra bunları kaybetmemek için o işe devam edersin. Bazen sıkılırsın, ama kaybedeşin riskini bir türlü alamazsın. Sonra yaşlanırsın, beyazlaşır sakalların. Zaman geçer, sen geçersin…

    İnsan istediğini yapmalı hayatta çok geçmeden. Keşke yapmak, söylemek kadar kolay olsa.

  8. tuğba

    18 YILDIR AYNI İŞİ YAPIYIRUM…ÇOKK SIKILDIM…AMA NE YAPAYIM…CANIM ŞU ANDA KİMSENİN OLMADIĞI BİR SAHİLE GİDİP BALIK TUTMAK İSTİYOR..BİRKAÇ GÜN BÖYLE SAKİN YAŞADIKTAN SONRA ÇILGIN GİBİ EĞLENEBİLİRİM..DAHA ÖNCE HİÇ GİTMEDİĞİM BİR YERDE, YENİ TANIŞTIĞIM İNSANLARLA..AMA EĞLENMEYİ BİLE UNUTTUM..:( İŞTEN ÇIK KOŞA KOŞA EVE GEL OKULDAN GELEN ÇOCUĞUNUN KARNINI DOYURMAK , ÖDEVLERİNİ YAPTIRMAK ZORUNDASIN..SORUMLULUKLAR…SORUMLULUKLARRR…YİNE DE 1 HAFTADAN FAZLA YALNIZ KALAMAM…BANA DÜŞEN BU RUTİN HAYATIMDA SAKSIDA AÇAN ÇİÇEĞİMLE , GÜNEŞLİ HAVALARLA MUTLU OLMAK…

  9. Erdem Yılmaz

    7 senedir dershanede öğretmenlik yapıyorum ve 8 ayrı kurumda çalıştım. Bu konuda şanslı mıyım? Yoksa kurumlar beni sevmiyor mu bilmiyorum.

  10. ruya

    “Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazırmıyım?” diye sormak için hiç bir zaman geç değil.
    Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
    Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık.
    Her an her nefeste yenilenmeli.
    Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
    Şems Tebrizi

  11. selin

    yazıların arası ne kadar da açıldı.. sık sık yazsanız keşke ! en azından haftada bir :(

    özletmeyin bu kadar kendinizi bu kadar bizlere …

  12. Ersin

    Bir gün siyah renge sor hep karanlık içimi yakar bembeyazdım kirlendim … bu sözler sizi nereden nereye geldiğinizi anlatıyor. İşte tutunduğunuz sabit bir objenin doğrultusunda sürüklenmek gibi ..

  13. Süleyman Sönmez

    İnsan kaçıp gitmek istiyor değil mi?

    İşi gücü bırakıp hep boş boş gezmek… Özellikle senelerdir sabahtan akşama aynı iş yerinin duvarlarına baktıkça. Sonra çıkmak korkutuyor değil mi? Yok kıdemdi yok tazminattı…

    En baştan acemi olmak, en baştan kazanmak o yeri. Hele ki kendi işini kurmak hepten ürkütücü. Batmak var çıkmak var.

    Bu mezarlığın duvarları içinde, gece kendi gölgemizden korkmamak için çalıyoruz ıslıkla şarkıları.

    Oysa bilmiyoruz cenazemizin çoktan toprağa verildiğini ve bizim aslında üstünde bitmiş otlar olduğumuzu.

    26 sene nedir ki? Mezarlıkların eskilerinde binlerce senedir duyuluyor ıslık sesleri.

    Özgürlük. Bir işten bir yerden kurtulmak değildir. İnsanın aklının ve zamanın sınırlarından kurtulmasıdır. Yolculuk hep senden sanadır.

  14. Air Jordan 16

    ortadan kaldıracak çözümü bulmayan biri olarak garip bir hal içerisindeyim… istikrar adamı bozuyor mu ne?

  15. ali say

    bende 10 yıldır aynı yerde çalışan biri olarak garip bir hali içerisindeyim istikrar adamı bozuyor mu ne?

  16. sz

    bir acidan ‘ c’est la vie’ oteki acidan hersey gorundugunden cok daha derin ve karmasik:)

  17. mustafa

    Yaşantımız ile ilgili bir çok konu için karar almamız gerekiyor. Bazı konuların kararlarına göre hayatımızı şekillendirmek bize zor geldiği için artısını eksisini, doğrusunu yanlışını önümüze koymuyoruz. Önüne beynimizde bir perde çekiyoruz ve düşünmüyoruz.

    Ki bu perdelerden onlarcası, yüzlercesi var beyinlerde.

    Bir dostun bu perdeyi aralaması, üstelik beklenmedik bir anda aralaması karanlığa alışmış benliğe büyük acı. İnsan kendisini hazırlamalı yavaş yavaş aralamalı. Kendine doğru soruları sorup kendi doğrularını bulmalı.

    26 sene bir yerde monoton bir işte çalışmak yanlış değil. Yanlış olan 26 sene sonra kendine kızgın olmak ve bu kızgınlığı ortadan kaldıracak çözümü bulmamak.

  18. Filiz Yılmaz

    Selam :)
    Alışkanlıklarımı şöyle bir gözden geçirdim de hepsi beni ben yapan şeyler. Uzaklaşmak bir yana onlara sıkı sıkı sarılmak hoşuma gidiyor. Örneğin güne Jason Mraz dinlemeden başlarsam o gün kötü geçiyor.. Beni benden uzaklaştıranlardan ise çoktan kurtulmuşumda haberim yokmuş.
    E dersen hiç mi yok ? Evet sigara…
    Hem çocuklara kötü örnek oluyorum hem de sevdiklerimi benden erken alıyor.
    Belki de beni onlardan…..
    Konforlu ya da konforsuz bilemem bu benim hoşuma gidiyor…..
    Sevgilerimle….

  19. Samet

    Hayatımız o kadar monoton ki, her gün aynı şeyleri yapmaktan bıkıyor insan. Özellikle de ben bu aralar. Ama az kaldı alıp çantamı rüzgar nereye savurursa oraya gitmeme. Ellerine sağlık. Yine tüm hayatlardaki monotonlukları bir kere daha sorgulattığın için, tekrar ‘ne yapıyorum lan ben’ dedirttiğin için.

  20. duygu

    Shakespeare der ki, İyi ol fakat çok iyi olma. Birazcık huysuz ol fakat çok değil. İçinden geliyorsa dua et. Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et. Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol. Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan; bağır, çağır, kır, dök ve unut! Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala, en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme. Yaşa herşeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için, laf olsun diye günlerini geçirme. Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev! Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki; gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine “ben elimden geleni yaptım” diyebilesin. Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir…

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir