Hemen her söktörde rekabetin hızlandığı bu dönemin adı artık inovasyon dönemi…
Yani yenilikçi düşüncenin ürettiği; hayatımızı kolaylaştırmanın ötesinde zenginleştiren, yüzümüzde bir gülümseme bırakan, bizi eğlendirirken düşündüren, çevremize anlatmaya değer bulacağımız, keyifli deneyimler yaşatan markaların öne çıktığı/daha da fazla çıkacağı bir dönem.
Bunu sözde söyledikleri [bakın çok şirketin vizyon/misyon iddialarında benzer laflar bulacaksınız!] halde içselleştirebilen, daha doğrusu çalışanlarının yüreğinde hissetmesini sağlayabilen firma sayısı ise çok az… Sadece Türkiye’de değil, gelişmiş ülkelerde bile…
Özellikle büyük kurumların hepsinde Yeni Ürün ve Servis Geliştirme departmanı, çoğunda Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge), bazılarında da İnovasyon’dan sorumlu bölüm veya kişiler var. Maalesef çoğunun [kendilerine empoze edilen] bir tavırları var: “Bize bu kadar maaş verdiklerine göre yeni fikirleri biz bulacağız.”
İlginç olan yöneticilerinin onlardan isteği de bu yönde!
Onlarla konuşursanız [savunmaya geçeçekler]; “Dışarıdan gelen fikirlere çok açık, yenilikçi bir firmayız biz. Bununla ilgili birimlerimiz var. Bizim arkadaşlarımız dışarıdan gelen yeni proje ve fikirleri dinlerler, fikir üretenlere değer vermekle kalmaz; gösterirler de. Ayrıca uygun olan fikirleri hayata geçirecek mekanizmalarımız var. Hem de karşılıklı kazan-kazan yöntemiyle!” dediklerini duyacaksınız.
Ne kadar inandırıcı değil mi?
Ben size söyleyeyim, değil! Samimi değil böyle konuşanlar. Çünkü gerçekler başka.
Onların size söyleyemedikleri şu:
“Keşke bize dışarıdan hiç kimse yeni bir proje, ürün veya servis fikri getirmese. Kendi projelerimize zaten yetişemiyoruz. Üstelik bu dışarıdan gelenlerin sonu yok, oysa bizim maaş hep aynı. Bir de bunun ilişki ve hukuki yönetim kısmı var ki, sorma gitsin. Çünkü her yeni fikirle gelen ‘kolay yoldan köşeyi döneceğini’ ümit ediyor. Noterden fikrini onaylatan mı, patent için başvurduğunu iddia eden mi, ne ararsan…
Sonra sen kendin bir yenilik yapıyorsun, 2 hafta sonra ‘benim fikrimi çaldın, şirketinizi mahkemeye vereceğim’ tehditleri… Kısacası dinlesen dert, dinlemesen ayrı bir dert.”
Oysa senin markanı kullanan seni senden daha iyi tanıyor. Dışarıdan bir göz o, tarafsız. Çünkü kendi tercihi ile markanı/hizmetini satın alıyor. Ve sana diyecekleri var; daha iyisi olma adına. Tabi ki karşılıklı kazanma talebiyle. Senin adına düşünen, fikir geliştiren birilerinin olması ne büyük bir gurur kaynağı esasında.
Ancak dedik ya; değil. İşleri başından aşmış onların. [Yemek yemeğe bile vakti olmaz plaza çalışanlarının!]
Fikri olup da derdini anlatacak birilerini bulmakta zorlanan o kadar çok sayıda e-posta alıyorum ki. Sonuncusu Sevgili Dursun Ferikel‘den oldu. Bu yazıyı hazırladığım zamana denk geldiği için de aynen [Dursun’dan aldığım izinle] paylaşıyorum sizlerle:
“Tunç, merhaba.
Uzun ama çok uzun bir zamandan beri geliştirdiğim fikirlerim oldu geçen yıllar içinde hep bunların yapıldığını gördüm. Ancak artık, çevreme sohbetler de anlattığım fikirlerimin proje olmasını ve değerlendirilmesini istiyorum.
Yaklaşık 15 gündür Ülker grubuna mailler gönderiyorum, onların sahip olduğu bir ürün ile ilgili bir projem var. Bu proje daha önce dünyada hiç yapılmadı.
Ancak Ülker’in maillerine bakan personeli bir türlü geçemiyorum. Bana hala projenizi bize prosesleriyle yazıp mail ile gönderin, biz inceleyip size döneriz diyorlar :) Komik değil mi? Niye mailleri bakan kim olduğu belli olmayan bir kişiye, dünyada daha önce hiç yapılmamış bir projeyi yazayım ki!!!
Onlara en son olarak dedim ki;
“Diyelim ki bundan 10-15 yıl öncesindeyiz ve sıvı sabun henüz icat edilmedi ve siz de katı sabun imalatçısısınız. Elinizde ekipmanlar, pazar, marka, personel v.s. herşey var ancak daha önce hiç yapılmamış sıvı sabun projesi elinizde yok.
Hatta tüm dünyada hiç yapılmamış….
Ben gelip size sıvı sabun yapacağımızı anlatıyorum ve siz de benim bu projemi alıp uyguluyorsunuz… Sonrası şu anda rahatlıkla görülüyordur herhalde.
Tabi ki size katı kola yapalım demiyeceğim :) ”
Ülker’in maillere bakan elamanı bana şunu yazdı;
“Göndermiş olduğunuz mail ile bize göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz. Projenizin ana hatlarını bizlerle paylaşabilirseniz, ilgili olabilecek bölümlerden görüş alarak size dönebiliriz. Taktir edersiniz ki vakit hepimiz için son derece önem taşımaktadır. Hatalı yönlendirmeler yapmamamız gerekmekte.
İlginiz ve paylaşımınız için teşekkür ederiz.”
Yani o elemanlar ile daha da ileriye gidebilmem pek mümkün değil gibi. Sizden yardım rica ediyorum. Ülker’den yetkili birisine nasıl ulaşırım?
NOT: CocaCola ile telefonda konuştum. Arayıp çok teşekkür ettiler (onlara da telefonda ürünü anlatmadım tabi ki). Ancak CocaCola kendi Ar-Ge bölümünün dışında, dışarıdan kesinlikle proje teklifi almıyormuş.. O Ar-Ge bölümü daha önce bu ürünü bulamadığına göre neden beni dinlemediler bile o da ayrı bir konu!”
Dursun’a Ülker’den bir isim değil ama biraz cesaretti belki verdiğim. Yoksa bunun yöntemlerini zaten Fikir Atölyesi’nde (özellikle “Yaratıcı Bir Gencin Zihin Haritası“, “Google Beni Dinleyecek Misin?” ve “Bir Milyon Dolarlık Fikir!” gibi yazıların olduğu “Yaratıcılık/Fikirler” kategorisi altındaki) farklı yazılarımızda paylaşıyoruz fırsat buldukça.
Nitekim sonrasında bana aynen şöyle yazmış Dursun:
“Sevgili Tunç,
Dün seninle yazıştıktan sonra Ülker’in sitesinden yönetim kurulunu inceledim ve çeşitli kombinasyonlar kullanarak, yönetim kurulundaki kişilere mailler göndermeyi denedim. Kimler almadı bilmiyorum ama Ülker (Bisküvi, Çikolata, Şekerleme) Grup Başkanı Ali Ülker mailimi aldı (iletim raporu geldi). Ancak henüz bir yanıt yok. Olsun onlara ulaşmayı başardım ya bu da çok önemli bir gelişme benim için…”
Dışarıdan gelen fikirleri şirket içine [hızla] almaya yarayacak sistemi kurmak zor iş, kabul ediyorum. Daha doğrusu emek ve kaynak istiyor. Basit verimlilik hesaplarıyla üzeri çizilmeyecek kadar da büyük düşünme gerektiriyor. Milyon dolarlık bir fikir ise o zamana kadar yaptığınız tüm yatırımı fazlasıyla geri öder. Yeter ki milyon dolarlık fikri bulmak için samimi niyet ve çabanız olsun.
Bunun için şirket içinde (her adımı önceden belli) disiplinli çalışan bir mekanizmada yüreğini ortaya koyan kişiler olmalı. Başlarında da yöneticiden çok bir lider…
Yorumlar 58
Sayın tunç bey diyorsunuzki inovasyonun fazlası bizde var ,sen olur getirme ne demek istediniz anliyamadim yani bize hitaben yazıldı derseniz,yaptıklarınızı yazın.
Değerli inovasiyon yenilik ve patent calışmalarınızı kalben kutlarım. Zevkle poyorum ben sanayici ve patentleri olan bir emekliyim .inovasiyon yenilik patent çalısmaları olanlar saygın insanlardır eger İngiliz ilim adamı patenti tuvaletteki suyu çekerek akitani bulmasaydı ne olurdu? İtalyan boyacı yapışkan bandı patent bulmasaydı ??? Quantum fizikçilerin icin Allah’ın odullendirecegi insanlardır diyor değerli arkadaslarım cevremiz guzelliklerle doludur dışardan gazel okuyanları ciddiye almayın gelin hepbetaber bir idee düşünce derneği kuralım insanlar çözüm icin bize gelsin bir düşünce derneği mesela bizim isviçrede var bir göz atın http://www.idee.ch bizde sizinle beraber. Mesela http://www.idee.com.tr kursak ne olur bizde bir buluscu 7derecede açan çiçeklerden bal yapabilen arı genlestirdi su an deneneniyor aksi halde bu erken açan çiçeklerin bali alınmıyor bu yeni arılar la mevsim daha uzun ve yeni kalite bal piyasaya çıkacak çalışkan arıların satyesinde.teşekkürler buluscuya
Sayın galip oğuz,
Gaz ve pedal inanıyorum bir yenilikten inavasiondan bahsediyorsunuz eger patent veya model başvurunuz varsa Mart’ta 2016 açılacak icatcilar fuarında http://www.erfindermessegenf.ch fuarında tanıtabilirsiniz veya bizim derneğimizde duyurabilirsiniz http://www.idee.ch Zürih’de basarılar dilerim A.Erkan
Gaz ve fren pedaliyla ilgili bir fikrim var. Nasıl iletebilir
Başarılı bir Makale Olmuş Teşekkürler :=)
Bakış açımızı değiştirdiğiniz için teşekkürler, keyifle okudum :)
Bakış açımızı değiştirdiğiniz için teşekkürler, keyifle okudum :)
Sayın tunç bey İnovasyon ve yeni buluşlar yazınızı zevkle okuyorum ben 52 senadir isviçrede yasıyorum bir göz atindernegimize bu denekle paralel bir inovasyon klübü istedim turkiyede http://www.idee.ch (www.idee.com.tr) diye ve uğraşmalarım bosa gitti.
Benim hobim araştırma ve uygulamak 40 yıllık işletme sahibi http://www.air-gomm erkan.ch Türkiye’de birçok fuarlara katıldım. 5 patentim var.atmosferin basıncı ile panel duvar Montajı,yangın asansörü inen cismin ağırlığı ile çalışan enerjisini kendi üreten cankurtaran akarsum,konveyorbandi temizleyicisi,Bio,cim halı yetiştirme,yerçekimi prensibi ile çalışan Generator,deniz ve gollerde dalga kran. Su an 4kose ve oval piton ve bu pistonla çöl yeni uygulamalar oluşacak inanıyorum firmaların araştırmaya harcadıkları paralar yeni meslekler oluşturuyor ülkemizde takriben 300 meslek yok
İsviçrede. 2013 yılında. Patent sayısı ABB braunboweri 455 patent Nesle 435 patent Astrom 367 patent .Hofman la Roche 367 patent, Nowartis 281 patent,sygenta 156 patent ETH Zürih 68 patent,UNI Zürih 44 patent, EPFL lausanne 38 paten sahibi .
Ülkemizde yaptıgım araştırma ve uygulamalarım pamuk ovadan ,Sivas Kangal ve Gurum,Bolu’dan uzun arastirmalarimizla dünyada olmayan maddelerle karşılaştık ve ihracaati yasak dediler.m3 45 kg olan bir madde Bolu ve Karadeniz bölgesinde cok bol ısıların maddesi 1600 derec ateşe dayanıklı yanmiyan.zenginlik zenginlik paylaşımda cok güzeldir.Çekoslovakya’dan Avrupa’dan araştırmacılar Türkiye’de 6 ay araştırmalar yaptılar Samsun’dan dünyada olmayan 3adet yılanı incelemek icin isviçreye getiremediler hava alanında problem oluştu bu ilim adamları tekrar yılanları yakaladıkları Samsun’a giderek aynı yerde serbest braktilar yoksa oldurulecekti bunlar.
Ciba Gygi ilaç fabrikasının Dünyada 90 bin yılanı var serum icin.en büyük yılan çifligi bankok Taylan da Taylan. Ta bir Bayram icin gitmiştik hayran kaldık yetim hayvanlar bayramı anneleri ölen hayvanlar icin yılda 3 gun. Bu pralarla havanlarin rehabilitasyon icin harcanıyor.quantum fizikçileri Allah bize hayvanları emanet etti emaneti seveni onların yasam haklarına saygılı olanları seviyorum bu emanetlrle ben konuşuyorum dua ve betdualarini kabul ediyorum der,ne olur Türkiyede deprem bölgelerimizde ünlü İsviçre köpekleri St.bernard. Şehirlerimizde heykelleri olsa Japonya’da Hasimo köpeği gibi.ilk anne olan köpek yavrusunu seveni ömründe unutmaz bizzat yasadım.sevgi ve sorumluluk köpekte cocuklarımı okşadı sevdi diye ömründe unutmuyor.yine Türkiye’de Sakarya -dogancay bölgesinde delegasyonla gelerek yalnız araştırma icin yabanı at çifligi yeri telif ettik bu ciflige müsaade edilmedi.Arazi uzmanların söyleyişi dünyada bu kadar uygun bir arazi yok dendi.ben bu ülkeyi cok seviyorum bir olaya şahit oldum.Adapazarı’nda AKM kahve dunyasında yan masada 6 genc talabe konuşmalarını dinledim hayran kaldım bunu kaleme aldım söyle düşündüm Atatürk Mustafa Kemal ne güzel demiş genclere en kıymetli ülkeyi emanet etmiş bunu bizzat yasadım. Hict guzl olmayan ne yazikki akrabası politikaci olmayanın ülkede şansı yok.Ttesekkur ederim yazımı okuduğunuz icin.
Pingback: Buluş yapanlar ve inovatif şirketler arasındaki köprüler « Inovasyon: yenilik, yenilikçilik
inan bana sana katılmamak elde değil oradaki insanla o kadar dar görüşlüki dünyanın en iyi beynine sahip olduklarını bunun içinde bizim gibi fikir üreten insalar onların gözünde yok pahasında aynı dertten bende muzdaripim yapmış olduğum projeleri gösteremedim bile sen yine iyisin ben ayaklarına kadar gittim suratıma bakmadılar ama olsun sonunda kazanan sizin gibi düşünen insanlar olacak bundan eminim Allah’a emanet olun sağlıcakla
bana şöle güzel bi urun uzerine bi fikr gereq ama bn bulamadım bi oneriniz varmı?
===???===
Merhaba,
Bu sitedeki tüm yazıları/yorumları okudum. Fikri olanların buluşacağı, fikirlerinin değerlendirileceği yönünde platform ya da şirket oluşturmak gerektiğine dair görüşler dikkatimi çekti. Çözüm gözümüzün önünde hanımlar ve beyler…
Bu site zaten bu anlamda bir platform. Site sahibi Tunç Beyin zamanı ya da konumu müsait mi bilmiyorum; işte çözüm!
Fikir Atölyesi ismiyle öneriler doğrultusunda faaliyet gösterecek bir ajans ya da farklı bir sıfatla şirket kurulmalı.
Evet Tunç Bey, söz sizde..!
ben de sizler gibi fikri olan birisiyim. dursun ferikel’i gösterdiği cesaretten dolayı tebrik ederim, inşallah bir gün istedikleri olur Allah onun ve fikri olan insanların yardımcısı olsun.
bu arada tunç beyi tebrik ederim böyle bizleri düşünen bir site yaptığı için, sitenin takipcisi olacağım..
herkese başarılar diliyorum hoşcakalın!
adamgbadam@hotmail.com
selam arkadaşlar,
ben de sizler gibi her zaman fikir ve düşüncelerimi her zaman paylaşmak istedim ama şu ana kadar bunu başaramadım. Ama artık kendimi zorlamaya başladım ve özel firmalarla görüşmeye başladım. ama şu ana kadar hiç birisi daha geri dönmedi sorun bende mi yoksa onlarda mı anlamadım, ne yapmam gerekiyo bilemiyom.
sizlerden istegim bana yardımcı olmanız nasıl yaparım diye…
bence yaratıcılık öğrenilmez. eğer kişide doğuştan gelen yetenek yoksa ne yazsanız ne söyleseniz boş.yaratıcılık hakkında yazılar yeteneği olanları ilerletir, olmayanların aklını karıştırır ama yaratıcı üzerine ilk aşamada verilen ipuçları onun üzerinede uygulamalı teknikler ve zeka geliştirici aktiviteler eklenirse bunda verim alınmıycak diyemem.
aslında ilk başında uçmadan önce ayağa kalkmayı öğrenmeliyiz. düşünün ki öyle bir milletiz ki sadece okuyoruz uygulamada da 1 inci adımı atmadan 10 adıma sıçramak peşindeyiz böyle olunca ortada kalan doşlukta boğuluyoruz.
benim düşüncem şudur; gelişmiş ülkerin yaptığıı şeylere en baştan başlamaktansa veya yeni şeyler icat etmeye çalışmaktansa yapılmış şeyleri taklit etmek en mantıklısı, biraz karmamı gittim acaba?
konunun dışına çıktıysam özür dilerim herneyse saçmalıyorum yahuuuu. ne oldu bana bu siteye girer girmez hayatım mı değişti ne…
çok güzel bir site, yapanların eline sağlık…..
Herkese merhaba. yukarıda yazılanların çoğunu okudum ve tüm arkadaşlarıma şu müjdeyi vermek istiyorum. 4 ay sonra hepinizin projesine uygun firma yöneticileriyle görüşebilmenizi sağlayacak veya projelerinizi imza karşılığı güvenceye alıp sunabileceğiniz bir firmayla karşınızda olacağım.
Yaklaşık 3 yıldır bu projeyle uğraşıyorum ve dediğim gibi bir aksilik çıkmazsa 4 ay sonra hep beraber başka bir dünyada bir arada olacağız. şimdiden başarıları için herkesi kutluyorum.
Güvenlik açısından şimdilik aşağıdaki e-mail adresini veriyorum, proje tamamlandığında şirket sitesinden ulaşabileceksiniz: fikirsizden@windowslive.com
Biri Projemi dedi ?
İlk proje anlamında birşeyler üretmeye orta okulda başladım. Fen bilgisi ve matematik en iy derslerimdi.
Bir gün oturdum ve evdeki tuvalet kağıtlığını aldım elime. Duvara iki taraflı band ile yapıştırılan bir şeydi ve zamanla kendini salıyordu. Ben monte kısmıyla ilgilenmedim cunku bir vida bunu halledebilirdi. Ben bu kağıtlığı ihtiyaç olduğu kadar veren bir mekanizma ile uğraştım.
Bunu çizdim ve fen bilgisi öğretmenime gösterdim. Ona çok inanır ve güvenirdim. Kendisine projemi anlattığımda gülmeye başladı ve tüm sınıfa da bunu anlattı. O zamanki Türkiye koşulllarında tuvalet kağıtı kullanımı yok denecek kadar az olduğu için diğerlerinin gülmesi doşadı ama öğretmenimin gülmesi benim çok ağırıma gitmişti.
Şimdi görüdüğünüz otomatik havlu kağıt makinelerinin temelini ben yaklaşık 12 yaşımdayken atmıştım.
Sonra tekerleksiz ve titreşimle giden bir sünger araba yapmıştım. Bunu kimseye göstermemiştim bu sefer. Komik görünse de titreşimli bir cihazdı. Bir koltuk süngerinin içine ucuna yarım metaldişli takılmış motor ve pilden ibaretti.
Sonra yılmadım ve birçok konuda fikir üretmeye devam ettim. Halen de üretirim.
Benim şuan yapmaya çalıştığım ise zamanın 15 sene sonrasını yapmamaya gayret etmek. Çünkü zamanından önce üretilmiş icadlarında bir değeri olmuyor.. Bu yüzden daha basit ve daha kullanılabilir daha kolay kabul edilebilir fikirler üretmek için çalışmaya başladım.
Bunlardan bir kaçı şuan uygulama halinde yakında duyarsınız. Birkaçı da zamanının gelmesini bekliyor. Hem de çalışır durumda.
Bir fikriniz varsa bunu yapmadan önce nasıl pazarlarım diye düşünün diyenler çok haklı. Ürünü satan kendisi olduğu kadar nasıl satıldığıdır.
Üretmekten vazgeçmeyin.
arkadaslar ben de sızle aynı dertle muzdarıptım, daha cok reklam ve marka yerlestırme konusunda projelerım vardı oraya buraya gonderdım, olmadı en son honda’nın duzenledıgı yarısmaya gırdım. turkıye bırıncısı oldum bransımda sımdı odul torenını beklıyorum, umarım yenı kapılar acılır. enyaraticikim.com
saygılar..
Çok acı ama gercek olan artık üniversiteyi bitirmek, çok çalışmak ya da sadakat bağımlılık, ve güvenli şirket kavramlarını aramak sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde hayal kırıklığından başka bir işe yaramıyor.
Dünya değişiyor, globalleşiyor ve teknolojik gelişmeler büyük bir hızla hayatımızı daha farklı bir biçimde yaşamımıza yol açıyorlar, bu zamanda çok uyanık olmamız gerekiyor. Dostlar yeni fikirler o kadar hızlı geçiyor ki antenleri çok açık tutmak gerektiğine inanıyorum.
Hanımlar ve beyler, gelecek şimdidir. Bunu göremiyorsanız ve neyin geliyor olduğunu bilmiyorsanız, inanın geride kalacaksınız. Hem de sadece bir iki adım geride değil, kilometrelerce geride kalacaksınız. Her şey okadar hızla ilerliyor ki. Lütfen çevrenizi şöyle bir inceleyin. Değişim gözünüzün önünde gerçekleşmektedir.
Myspace.com, facebook.com ve youtube gibi şirketlerin sınırları zorlayan inanılmaz girişimcileri, internet üzerinden para kazanarak geleceği şimdiden yaşamaktadırlar. Örneğin, YouTube’u kuran üç kafadar, şirketlerini bir yıl sonra Google’a satarak 1.65 milyar dolar kazanmışlardır. Sizce de bu düşüncelerimizi uçuran bir yenilik değil midir, bilgisayar dahisi olmak herhalde böyle bir şey işte.
Yogi Berra’nın dediği gibi, “Gelecek, artık onu eskiden gördüğümüz gibi değildir.”
Yukarılarda ki ilmeklerde bahsettiğimiz fikir ve proje pazarlayan şirketi de kurmuşlar :) hayırlısı olsun. http://www.aklimfikrimmerkezi.com
İlgi alanları fazlaca geniş değil gibi ama gittikleri yol bizim gibi sesini duyurabilmek için çırpınan insanlara yardımcı olacak gibi. En azından fikrinizi olgunlaştırma olanağınıda bulabiliyorsunuz. İncelemenizi tavsiye ederim.
Bu arada benim Ülker’e vermiş olduğum fikir/proje/öneri dosyamda henüz ve hala sırada bekleme sürecinde. Yaklaşık 2 hafta önce 24-25 Aralık’da Sn.Erhan Çakar Bey’i aradım ve telefon ile konuştuk. Henüz olumlu veya olumsuz bir gelişme yok. Gelişmeler olduğunda bu başlık altına mutlaka yazacağım.
fikirlerimizi, projelerimizi sunacağımız kişiler, kuruluşların seçiminde, belirlenmesinde son derece önemli olduğum başka bir konu da vatansever insanları seçebilmek benim için. projem hayata geçsin de nasıl geçerse geçsin, kimle olsa ortak olurum diyemem hiçbir zaman. bu yüzden de doğru ortağı, yatırımcıyı bulmak da bu konu en hassas olduğum konudur benim için.
ama bu kişilerin böyle insanlar olduğunu nereden anlayacağız. acaba Sinan Aygün’den falan öneri alabilir miyiz? mesela teknolojiye dönük ve ülkemizin yurtdışına teknoloji satmasına, istihdama oldukça katkısı olacak ve uzun vadede başka getiri kaynakları olabilecek projeleri paylaşabileceğimiz kişiler yabancılara değil, ülkemize hizmet etmeyi kafalarına koymuş olmalılar.
bir çok sitede görüyoruz, projelerinizi bize iletin hayata geçirelim diyorlar, her türlü “gaza getirme” ifadelerini de sloganlarını da koymuşlar. ama bir okuyorsun ki “projeniz şu aşamaya gelince gizlilik sözleşmesi yapılır”,”şu” korunması bizim sorumluğumuzda değildir -tabi bunu doğrudan söylemiyorlar, en olmadık yerde ve anlaşılmayacak şekilde-, “şu aşamadan sonra vazgeçerseniz projenin tüm hakları bize aittir (bu da başvuru aşaması falan oluyor ve hukuki anlamda hangi aşamada olduğunu kanıtlayacaksın da bu kapsama girmediğini gösterebileceksin)” vs.
fikri, projesi olana Allah kolaylık versin. ama bizler bu tip aldatmacalı yolları atlatabilmek için en azından vatansever birileriyle buluşturacak güvenilir kişilere ulaşmalıyız. biz böyle vatansever girişimciler arayışı içinde dolaşırken, bu yazıyı okuyacak yabancı kaynaklı fikir avcıları “demek ki vatansevermiş gibi davranırsak daha çok av yakalayabiliriz” diye de yola koyulmuş olacaklardır muhtemelen. maalesef daima bizden hızlı hareket ediyorlar. tabi birçok kişi bu yazıma son yılların meşhur ifadesiyle “paranoya” diyerek gülüp geçebilir. ama işin aslı bu işlerin “paranoya” gibi görülmesi sağlanarak sinsice amaçlarına ulaşmaktır zaten.
ben siteyi yeni buldum ve ilk yazım. öncelikle herkese merhaba demek isterim.
bu siteye “gizlilik sözleşmesi ” örneği bulmak isterken ulaştım. elbetteki bir fikir sahibi olarak. elinizde böyle bir örnek varsa burada yayınlayabilir misiniz? ya da Tunç, bu sitenin sahibi olarak bizlere böyle bir döküman yayınlamanız mümkün mü?
çünkü bu döküman olmadıktan sonra yapılan tüm çabalar ve hatta bu sitenin varlığı bile maalesef bizlerin hayallerini, ümitlerini suya götürecek bir yol olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Sevgili Dostlar,
Bende bir fikir üreticisiyim.. Yıllardır fikirlerimi biriktirir, günceller ve saklarım günü geldiğinde kullanacağımı bilirim.
Fikirlerinizi sakın ha sakın patentini almadan, noterden onaylatmadan, bir şekilde size ait olduğunu tescillemeden söylemeyin anlatmayın, çünkü ben yaptım. Bir futbol Projesi hazırladım, onaylatmadan başta Galatasaray olmak üzere ,Fenerbahçe ve Beşiktaşa da götürdüm.
O kravatlı kurt adamlar sizi paket yapıp gönderirler, fikirlerinizi kullanırlar, elinize geçen imzalı forma veya maç bileti gibi cüzi şeyler olur. Halbuki bu proje danışmanlık firmasına yazdırılsa yüzbinlerce dolar ödenirdi. Ben bedava vermiş oldum. Ama artık akıllandım.
Dursun arkadaşımın fikrinin hakkını verip ödeyeceklerine şahsen inanmıyorum ama inşallah verirler.. Çünkü ülkemizdeki en değersiz şey fikir.. Biz çalmayı seviyoruz. Benim Türk şirketlerinden anladığım bu..
Günün birinde bir şirket kuracağım, bu şirket fikir satacak hem de büyük paralara.. Kendinizi geliştirmek için ise okumayı asla bırakmayın..
Saygılar..
Sayın Dursun Ferikel gibiyim. Sayın fikir savaşçıları, ben de aynı mı aynı Dursun Ferikel gibiyim.
2 patentli çalışmam var Türkiye’deki anti-inovasyoncularla 6 aydır çarpışıyorum. Prof. demek köşedeki büyük olmuş demek bence anti-inovasyoncu demektir.
Otomobillerde kullanılabilecek kaza anında sürücüyü ön cam ve tavan ezilmelerinden koruyan ‘BAŞ KORUMA VE EMNİYET SİSTEMİ’ni 8 yılda inceleme ve düşünce birikimiyle yaptım, t.p.e. faydalı model belgesini aldım. Her kapıdan azarlı nasihat aldım. Son ümit Jan Nahum’la paylaşıp bu işe çizik koymayı düşünüyorum.
20 tasarım: reklam senaryosu siyasi parodi ve TOURKEY. Sizce beyin göçü biter mi Türkiye’de? Bizim köşe tutanlar (çoğu) bencil ve milenyum taş devri zihniyetli..
Herkese selam ve saygılarımla,
HASAN CANMUTLU/KAYSERİ
0 (535) 874 5455
sonra çok güzel yorumlar yapacağım (:araştırma
Herkese Merhaba,
Ülker’e sunduğum projem hakkında uzunca bir süredir yazı yazmadığım ve gelişmeleri aktarmadığım için ilk önce herkesden özür dilemek isterim…
Ülker’den, Ali Ulvi Akyürek Bey ile 5 Haziran’da Pendik Yağ Fabrikasında ki görüşmemizden sonra Temmuz’un ilk haftasına kadar projem ile ilgili hiçbir haber alamadım. Görüşmemizden 10gün ve 15gün sonra toplam 2 kere Ali Bey’i telefon ile arayıp dosyamın durumunu sordum ama tahmin ettiğim gibi bu işler çok ağır ilerlediğinden 15gün boyunca dosyam Ali Bey’in üstlerine ulaşmamıştı. Daha sonraki süreçlerde de Ülker’den telefon veya herhangi bir mail gelmedi.
Görüşmemizin üzerinden 1ay geçtikten sonra dosyam hakkında bilgi alamadığım için Ülker Ailesine bir mail gönderdim. Biraz sitem içeren bir maildi bu… Sadece bilgi rica ediyordum. Dosyam ne aşamadaydı? Tabiki bana gün be gün bilgi verecek değiller ama en azından benim onlara verdiğimin karşılığında onlardan sadece bir yanıt belki de bir cevap beklemek haksızlık sayılmazdı. 12 Temmuz günü mailimi tüm Ülker yönetimine gönderdim.
Aynı gün, Ülker Tüketici Danışma Merkezi Müdürü Bayram Kont Bey beni telefon ile aradı. Göndermiş olduğum mailimin sebebini, neden sitem ettiğimi ve bahsettiğim konuları biraz açıklamamı istedi….
Ben de kendisine Ülker ile projem hakkında yaşadığım süreci kısaca anlattım ve onlardan sadece dosyamın gelişimini öğrenmek istediğimi söyledim. Bayram Bey konuyu araştırıp bana döneceğini söyledi ve 19 Temmuz günü bana bir mail ile dosyamın durumu bildirdi…
(Projeyi yazamayacağım için üstü kapalı olarak bana gelen maili sizlere çevirmeye çalışacağım…)
“Sunmuş olduğunuz projeniz diğer kuruluşlar gibi bizim de üzerinde çalıştığımız bir konu ve sunduğunuz satış sistemini ise yapacağımız bu ürün için uygun bulmuyoruz…..”
Yukarıdaki içerikli maili aldıktan sonra bile projem hakkında hiçbir çelişkiye düşmedim. Biliyorum ki yanılıyorlar. Biliyorum ki bu ürün ancak benim tasarladığım satış stratejisiyle satılır ve bu ürünü normal bir ürün gibi piyasaya sürerlerse kesinlikle hayal kırıklığına uğrayacaklar.
Derken; 10 Ağustos günü bir mail geldi Ülker’den… Özel Projeler Koordinatörü Erhan Çakar’dan, gelen mailde şunlar yazılıydı.
“Dursun Bey, Sizin mailiniz, bilgisayar sisteminde oluşan bir durum nedeniyle ancak dün önüme geldi. Geçen süre içerisinde grubumuzdan başka bir kişiyle bir temasınız olmadıysa, bir görüşme yapabiliriz. 24 Ağustos 2007 saat 14:00 , Ülker Topkapı, Yatırımlar Bölümünde bir toplantı yapmak üzere bekliyorum.”
Erhan Bey, benim 24 Mayıs’da Ülker Yönetim Kuruluna gönderdiğim maillerden birini almıştı kendisine de mailimi Ali Ülker Bey iletmiş. Ancak dosyanın gelişimi hakkında bilgisi yoktu….
Hemen kendisini telefon ile aradım. Ülker Ailesinden kimler ile neler konusunda görüştüğümü, dosya hakkındaki son gelişmeleri özetledim ve Bayram Bey’in gönderdiği maili anlattım çünkü kendisi mailinde “Geçen süre içerisinde grubumuzdan başka bir kişiyle bir temasınız olmadıysa, bir görüşme yapabiliriz.” demişti. Ancak Erhan Bey’e, yine de eğer müsaitseniz 24 Ağustos günü dosyamı size de sunmak, sizinde fikrinizi almak isterim dedim. Kendisi de tamam gel görüşelim dedi ve 24 Ağustos Cuma gününe tekrar Ülker’den randevu aldım.
24 Ağustos 2007 saat 14:00 , Ülker Topkapı, Yatırımlar Bölümündeyim. Erhan bey ile 5 no’lu toplantı odasındayız.
Erhan Bey Özel Projeler Koordinatörü’ymüş yani varolan ürünlerin gelişimi ile değil, ilk defa yapılacak ürünler ile veya ilk defa girilecek sektörlerin tüm gelişimi ile ilgileniyormuş. Yaklaşık 30 yılını vermiş bu sektöre. Benim 5 Haziran’da gittiğim Yağ fabrikasının inşaatından tüm oluşumuna kadar kendisi bizzat ilgilenmiş. Holding İcra Kurulu Üyesi Gıda Grubu Başkanı Sn. Mehmet Tütüncü Bey benim Mayıs ayında gönderdiğim bir maili Projeler Koordinatörü Ali Ulvi Akyürek Bey’e iletmiş ve ben bu şekilde 5Haziran için aranmışım.
Aynı günlerde de Holding İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu Üyesi Ülker (Bisküvi Çikolata, Şekerleme) Grubu Başkanı Sn. Ali Ülker Bey Özel Projeler Koordinatörü Erhan Çakar Bey’e mailimi iletmiş ancak Erhan Bey’in bilgisayar sisteminde oluşan bir problem nedeniyle Erhan Bey konudan ancak Ağustos’un 10’u gibi haberi olmuş ve bana bu randevu mailini göndermiş…
Erhan Bey ile yaklaşık 30 dakika süren toplantımız sonucunda kendisi bana bu konuyu araştıracağını ancak bunun şimdilik sadece bir fikir olduğunu, asıl zor aşamaların bundan sonra başlayacağını belirtti. Satış sisteminin neden önemli olduğunu, neden mutlaka bu ürünün bu şekilde satışa çıkması gerektiğini anlatmaya çalıştım ve dosyamı kendisine sundum. Yaptığımız bu sıcak görüşmeden ötürü Erhan Çakar Bey’e teşekkür ederim.
İşte arkadaşlar projem hakkındaki son gelişmeler bu şekilde. Artık aklıma yeni bir fikir, yeni bir proje geldiğinde kesinlikle ertelememeyi ve dost sohbetlerinde bırakmaktansa uygulamaya koymayı düşünüyorum.
Son zamanlarda 1-2 küçük (belki de büyük!) fikrim daha var ilk olarak firmada uygulamaya başlayacağım, eğer olursa tüm binada uygulatmaya çalışacağım, sonra da yan binalara… Aslında çok bilinen bir şey ama kimse üstüne düşüp ilgilenmediği için küçük! bir şeymiş gibi bir kenarda kalıyor. Büyütmek mümkün mü yakında göreceğiz…
Herkese sevgiler, saygılar.
Ekrem Soylu’nun gerçekçi değerlendirmelerini de dikkate alırsak, toplumda gözlemlediğim salt fikir üretmeye veya “iyi bir fikir” sahibi olmaya gereğinden çok daha fazla önem atfedilmesini sağlıklı bulmuyorum.
Herşey bir fikir ile başlıyor olsa da, fikri hayata geçirecek planlama, organizasyon ve liderlik gibi beceriler ve bunları besleyecek cesaret, motivasyon, azim ve girişimci ruh gibi nitelikler fikirlerin kendisinden çok daha önemlidir. Bunlara sahip olmayan veya fikirlerini gerçekleştirebilmek için bu yönlerini geliştirmeye yanaşmayan kişilerin fikirlerini çalınacak korkusu ile saklaması da ayrı bir ilginçliktir.
Şimdi adını anımsayamadığım Amerikalı ünlü bir VC’e sormuşlar; siz müthiş ürünlere dönüşecek fikirleri nasıl buluyorsunuz ve yatırım yapılacak olanları nasıl tespit ediyorsunuz diye. VC’in cevabı ise; “ben hiç bir zaman fikirlere yatırım yapmam, insanlara yatırım yaparım!”
Bol fikirli ama bir o kadar da girişimci bir hayatınız olmasını dilerim…
Yatırımcılarla fikir paylaşımı konusunda 01.07.2007 tarihli Tennessean.com’da bir iş adamının düşüncesi ilgimi çekti. Kısaca kendine güven ve yatırıma ikna etmek için fikrini açıkça paylaş diyor. Aslında yazı oldukça mantıklı, yalnız bizim ülkede o kadar kendini kurnaz sanan tipler var ki fikri çalıp ellerine yüzlerine bulaştıracaklarını düşünüyorum. Tam ikna olamadım ama okumakta fayda olabilir.
Siteme şu ana kadar dünyada yaşanmış başarı hikayelerini koyuyorum, ileride kendimin gerçekleştirmek istediklerimi ise ya çalınırsa korkusuyla koymuyorum. Amerika’da olsam farklı düşünebilirdim belki de…
Morfikirlerle birlikte fikirlerimizin çalınmasını engellemek için birlikte neler yapabileceğimizi konuşmak istiyoruz. Ancak bunun için en azından 5-6 kişi oluşması gerekli. Deneyimlerimizi paylaşacağımız ve fikirlerimizi korumak adına neler yapabileceğimizi konuşmak için bir sohbet düzenleyeceğiz.
Sizlerin de bu konuda sıkıntıları varsa bizimle birlikte hareket etmenizi diler ve bu konuda yapacağımız sohbetimize beklerim. Amacımız fikir hırsızlarına karşı kendimizi daha etkili şekilde nasıl koruyacağımıza karar vermek.
Tunç tekrar merhaba. Dursun bey ve bizlere aktardığın pozitif yönlendirmelerinden ve aşıladığın cesaret duygusundan dolayı teşekkür ediyorum.
Mor Fikirler’in ortaya attığı sorunun (fikir satma ile ciddi anlamda bir şirket kurulabilirmi?) cevabı konusunu sen de mercek altına alırsan sevinirim. Arkadaşlar yaşadıkları sorunları özetlediler zaten. Benim bu sorunlara bir çözüm önerim olabilir. Evet bir yapı oluşturulabilir. Fakat bu fikir sahiplerinin ortak olduğu bir şirket değil sadece havuz oluşturan ve birlikte hareket eden bir organizma olabilir.
Önce fikir sahipleri bir araya gelir ve tanışır. Ortak eylem kararı alan kısmı senin gibi sektöre aşina bir arkadaştan profesyonel proje sunum şablonu alır. Grup üyeleri bu şablona göre fikirlerini kendi başına proje dosyası haline getirir. Sonrasında ortak bir kararla ciddi bir avukatlık bürosu ile bu aşamada ve sonraki aşamalarda gizliliğin ve hakların nasıl savunulacağı tartışılır. Uyum sağlanırsa bu fikirlerin korunması ve gizlilik anlaşmalarının yapılması konusunda o büro yetkili kılınır. Sözleşme uyarınca o havuzdan hangi proje sahibi proje satıyorsa, büro o proje üstünden komisyonunu yine onun üreticisinden tahsil eder. Bu birinci aşamaydı.
İkinci önemli aşama; projelerini noter v.s gibi güvenlik önlemlerini yeterli bulan arkadaşlar pazarlama dünyasının tanınmış bloglarından ön inceleme desteği ister. Bu destek projelerin sizin anlatımına izin verdiğiniz kadarıyla olsa da incelenmesine olanak sağlar. Önceden test edilip belli kriterler açısından puanlamaya tabii tutulursa şansının daha fazla olacağına inanıyorum. Daha sonra hedefteki büyük firmaya organizasyon adına o proje havuzundaki onları ilgilendirebilecek projeler avukatlık bürosu aracılığı ile sunulur. Bu aşamada büro gizlilik sözleşmesini havuz üyeleri adına gerçekleştirir.
Böyle bir grup hareketi ve danışman oylamasından süzülüp avukat aracılığı ile başvuruda bulunuluyorsa ortada ciddi bir hareket vardır. Olumlu yanıt alan proje sahibi bağımsız olarak gidip kendi adına projesini savunur. Bu grubun ara aşamalarda çeşitli inovasyon firmalarından ve akademik çevreden de projeyi geliştirme desteği göreceğini umuyorum.
Eğer hayal kurduğumu düşünüyorsanız, evet sürekli yaptığım şey hayal kurmak… Bizler her konuda pazarlama fikirleri oluşturabileceğimizi düşünüpte bunu nasıl sunucağımızı projelendiremiyorsak ve bloglara dertlerimizi yazmaktan öteye gidemiyorsak o zaman size sorum şudur: KATİL KİM ???…
Soruna ve çözümüne ilgi duyan, eyleme geçmekte sakınca görmeyen arkadaşların designlabistanbul@gmail.com adresine postalarını bekliyorum.
Pingback: Yaratıcılık üzerine zevkli bir yazı at AntiFit
İnovasyon, İngilizce kelimeler… Türkçeye çevirmek kolay ama yabancılardan alıp hayatımıza sokmak bu kadar kolay mı?
Bizler (Türkler) el öpme adetleriyle büyüdük. Yalnış demiyorum, fakat büyüklerin ellerinin öpülmesi dünyada kaç ülkede var? Biri bana anlatsın lütfen… “Sus bakiiim büyüklerin yanında küçükler konuşmaz” repliğini kaçımız duymadık diyebiliriz? Sen bu şartlar altında çocuklarını gençliğe hazırla, sonra hadi bana icat yap! Oldu söylerim.
Zaten bu icat (inovasyon) hadi ben bugün icat yapayım denilerek yapılacak bir şey değil ki. Edison ben gideyim de bugün ampulü bulayım, yarına Allah kerim dememiştir.
Bu tip adamlar (inovatif) hepsi olmak zorunda değil ama uçuk kaçık adamlardır. Takım elbise giyip kravat takmazlar. Saç baş dağınık kot pantolonlu kirli sakallıdır. Mebus gibi dolaşmazlar. Kulaklarında radyo veya mp3 çalarla gezerler. Eeee böyle oluncada bu adamları Türkiye’nin önde gelen şirketlerinde bulmak zor. Küçük şirketlerde bu adamların projelerine de ekmek yok.
Mevzu hakkında kısaca görüşlerim bundan ibaret… Sabancı Holding çalışanıyım. Maalesef sırça köşkten durum bu şekilde görünüyor.
Sevgiler.
İnsanı tam anlamıyla harekete geçiren, bilgilendiren ve heyecan veren bir yazı olmuş, tebrikler…
Dursun Bey, cesaret ve kendinize güvenden dolayı sizi de tebrik etmek isterim. Ülker’den bir sonuç çıkmayabilir dediğiniz gibi. Ancak bu enerjiniz size mutlaka yeni kapılar açacak.
Başarılar…
Herkese Merhaba,
Aşağıda sizlere yazacaklarımdan birçoğunu aslında dün hiç düşünmüyordum. Ancak dün gece sabaha kadar uyuyamadım. Karmakarışık oldu kafamın içi. Şimdi tutarlı tutarsız birçok düşüncem var. Ancak yapmam gerekenlerin bitmediği kanaatine de vardım…
İlk önce herkesten çok ama çok özür dileyerek bir yanlış anlamayı düzeltmek istiyorum. Geçen Cuma günü sekreterimiz telefonu bana bağlarken aramızdaki isim anlaşmazlığından bahsetmiştim size, ben tamamen yanlış anlamışım onun dediğini, sekreterimiz bana Ülker’den Ali bey arıyor demiş ben Ali Ülker arıyor zannetmiştim.
Aslında beni telefon ile arayan kişi Ülker’den Ar-Ge Genel Koordinatörü ve Projeler Koordinatörü Ali Ulvi Akyürek’miş. Bunu da fabrikaya gittiğimde öğrendim. Fabrikaya gittiğimde Ali Ülker bey ile görüşeceğimi kapıdaki görevliye ilettikten sonra sabah 10:00’daki randevumun Ali Ulvi Akyürek Bey ile olduğu bana söylendi. Evet, gerçekten de beni telefon ile arayan ve daha sonra cep telefonlarımızdan da yaptığımız konuşmalardaki kişi Sn.Akyürek’di. Bu konuda oluşmuş olan yanlış anlamaları düzeltmek isterim… Tekrardan yanlış bilgi için özür dilerim..
05.06.2007 Salı Sabahı Saat 10:00 Pendik Ülker Yağ FabrikasıToplantımız saat tam 10:00’da başladı. 15-20 dakika kadar süreceğini tahmin ettiğim toplantı 1,5 saat sürdü. Toplantıdaki her noktayı şu an buraya yazamayacağım. Ancak sizlere aktarabileceğim birkaç husus var. Hep birlikte yararlanmamız için…
Ali Bey bana, daha önce bu şekilde bir tüketici ile yeni bir ürün hakkında hiç görüşmediğini belirtti. Bu ilk olacaktı onun için de, benim için de. Ürünü, Pazarlama Stratejisini, Afişlerimi, Önerilerimi, oluşum hikayesini kendisine anlattım. Hafta sonu ailemin, yeğenlerimin fotoğraflarını çekip bir kompozisyon hazırladım. 8-10 tane resim ile ürünün hikayesini resimlendirdim. Daha sonra ürünün oluşum ve ihtiyaç hikayesini yazdım. En önemlisi de ürünün bir satış stratejisinin olduğunu ve ürün bu strateji olmadan sıradan bir ürünün ötesine geçemeyeceğini kendisine anlattım. (Bu strateji gerçekten çok önemli).
Ali Bey, bana bu ürünün şu anda Ülker’in Ar-Ge bölümünde geliştirilmekte olduğunu söyledi. Ancak sizin anlattığınız bu pazarlama stratejisini bizim düşünmediğimizi de belirteyim dedi. Şimdi burası o kadar hassas bir nokta ki, buraya yazamayacağım şeyleri sizlerin kendi içinizde yorumlamasını rica ediyorum. Konunun gelişmeleri hala devam etmekte olduğundan fazla ayrıntılı başka şeyler yazamıyorum.
Ancak artık şunu biliyorum ki, Dursun Ferikel Coca-Cola’nın ve Pepsi’nin düşünemediği ancak Ülker’in Ar-Ge bölümünün projeleri içinde yer alan fakat henüz pazara sürmediği ve benim satış stratejim olmadan olmayacak olan bir ürünü düşünebilmiştir… Bu yazdıklarım arasında çok hassas noktalar var, fazlaca yorum yapmak istemiyorum şu an…
Evet, belki amatör bir kimliğim var, bu konuda eğitimde almadım, bu sektörde de çalışmadım ama dünya devlerinin düşünemediği bir ürünü ben sunabiliyorum. Üstelik Ali Ulvi Akyürek Bey de bu ürünün gerçekten çok satacağını ve iyi bir pazarının olacağını belirtti…
Ali bey ile çok sıcak bir sohbetimiz oldu, kendisinin benimle diyalogları, bana bilmediğim konularda teknik bilgiler vermesi gerçekten çok hoştu. Randevumuz sohbet tadında 1,5saat devam etti. Bana Marketing işinde neden çalışmadığımı eğer çalışırsam başarılı olacağımı söyledi…
Ben de, ülkemizde ki mesleklerin ne yazık ki ÖSS sınavıyla belirlendiğini ve insanların yeteneklerine göre eğitim almadığından bahsettim. Olsun ama geç bir yaşta değilsin neden olmasın dedi. Ben de evet, neden olmasın dedim. Ancak bakmam gereken bir ailem olduğunu, ödemem gereken sabit harcamalarım, ev taksitim v.s. olduğunu bundan dolayı da elimde projelerle, tekliflerle maceralara kalkışabilecek bir durumda olmadığımı belirttim.
Öyle ya herkesin gözünün önünde olan, 50-100 yıllık kuruluşların bile düşünmediği bir pazarı görebiliyorum ve bunu basit bir satış stratejisiyle planlayabiliyorsam, kendi hayatımı da planlayabilmem gerekli. Ancak hayatımda ve işim de çok büyük değişikliklere açık olmam gerçekten buna değecek olan tekliflerle olabilir. Evet bundan 5-6 yıl önce olsaydı yapacaklarımı düşünemiyorum bile ama şu anda gayet kontrollü ve planlı hareket etmeliyim çünkü sorumluluklarım var dedim.
Kendisine çok teşekkür ediyorum. Buradan Ülker ailesine de beni dinledikleri için ve ben ve bizim gibilere bir şans tanıdıkları için teşekkür etmek istiyorum. Dün projemin sayfalarının resimlerini de ekleyerek tüm Ülker ailesine bir teşekkür e-maili gönderdim. Umarım onların aklında, tüketiciden faydalanma, onlara bir şans verme fikrini geliştirebilmişimdir.
Şimdi, dosya Ülker’de Ali Ulvi Bey sorumlu bölümlere dosyamı iletecek ve inceleyecekler, özellikle satış stratejisi çok ilgisini çekti. Bana kartını verdi, ayrılırken başka bir ürün için sizlerle görüşmek istersem yine aynı yolları mı deneyeyim yoksa sizi direkt rahatsız edebilir miyim dedim ve o da tabi ki sizinle görüşebiliriz dedi…
Bu konuda detaylı yorumlarımı, derinde kalanları bir süre sonra daha net ifadelerle yazmayı düşünüyorum. Ancak şu an takdir edersiniz ki çok sıcak gelişmeler içindeyim. Yanlış bir ifade veya anlatımla ne kuruma, ne ürüne, ne de kişilere verilmiş olan bu şansa leke sürmek istemiyorum. Öyle ya kurumları da, insanları da yaptıklarına pişman etmemek gerekli…
Ancak dün bütün gece hiç uyuyamadım. Yaptığım yanlışlar oldu, yapmadığım şeyler de oldu. Bu konuda kafam biraz karışık… Değişik şeyler düşünmeye başlıyorum.. Vazgeçiyorum ama hayır yaaa diyorum, diyorum, diyorum…..
Şunu diyebilirim ki;
Hayallerinizin peşinden koşun, ama kaçar gibi koşmayın, maratoncu gibi koşun, nerede atak yapacağınızı, nerede tempolu koşacağınızı bilin, kaçar gibi koşunca evet hızlı koşuyorsunuz ama nefesiniz kesilip yarıda kalabilirsiniz, takılıp düşebilirsiniz de!!!
Ben şimdi biraz karışık koşuyorum…. Dedim ya fazla da bir yorum yazamıyorum..
Bakalım koşunun sonucu ne olacak?
Ülker beni arayacak mı?
Arayıp ne diyecekler?
Beni aramayacaklar da, ben onları arayacak mıyım?
Bu konuda başka girişimlerim olacak mı?
Takdirim kazandıracağım meblağların neresinde olacak?
Takdir edilip ödüllendirilecek miyim?
Koşu nasıl bitecek?
Koşu bitti de benim haberim mi yok?
Yoksa ürünümün gerçekten büyük bir pazarı olduğunu mu tescillettim kendime!?
Herkese Selamlar,
Merhaba,
Sanırım bazı firmaların yenilikçi fikirleri nasıl değerlendirdiğine dair bir bakış açısını paylaşsam, nasıl hareket edilmesi gerektiğine dair ipuçları bulabilirsiniz.
Firmalardaki yetkilinin ilk yapacağı değerlendirme; yenilikçi fikrin, sadece ulaşılması arzulanan sonuçları mı tanımladığı. Değerli olan beyan, sonuca ulaşan yol bilgisini, yani fikri nasıl hayata geçireceğini de barındırmalı. Yani ürününüzde neden şu özellik yok demek, belki bir çözüme ulaşabilmeniz için güzel bir başlangıç noktası ama fikir sahibi olarak hak iddia edebileceğiniz değeri taşımıyor. Bu tür beyanlar posta kutusuna ulaştığında, firma için sadece pazarı tanımlamada istatistik bilgi olarak anlamlandırılabilir ve emin olun bu fikirleri firmanın satış kanallarından çok daha kolay, topluca elde edebilirsiniz. Kimsenin, bir iki talep yüzünden, milyon dolarlık kalıp, istihdam ve benzeri maliyet risklerini üzerine alması beklenemez.
Şayet ortada sadece bir talep veya sorun tanımlamanın ötesinde bir çözüm bilgisi de varsa, bu bilgiyi taşıyan yenilikçi ürün/özellik veya hizmet fikirlerini değerlendirme noktasında ise iki temel kriter var. Birincisi fikrin tamamen veya en azından kısmen “yeni” unsurlar içermesi. Yani firmanın, dışarıdan gelen bu fikri nasıl hayata geçirebileceği bilgisini veya teknik problem çözen özelliklerini patentleyerek, pazara sadece ilk süren değil aynı zamanda rakipleri engelleme gücüne sahip olarak süren olabilmesi. Patent, bir mülkiyet hakkı doğurur. Zaten ortada bir fikri mülkiyet olmadan neyi paylaşmayı bekleyebilirsiniz ki?
İkincisi ise birinciyle ilişkili olarak fikrin ekonomik değeri. Ekonomik değer; fikir yeni bir pazar açıyorsa, yatırımın geri dönüşüyle ilgili beklentilerden, mevcut maliyetinin azaltılması gibi verimlilik ile doğrudan kazanımlar sağlamaya kadar farklı alanlarda düşünülebilir. Yenilikçi fikrin, fikri mülkiyet değeri ile ekonomik değeri belirli bir eşiğin üzerindeyse firmanın (en azından uluslararası olanların) dikkatini çekmek çok zor olmaz.
Dikkat çekmek istediğim en kritik adım ise Gizlilik Anlaşması (Confidentiality veya Non-Disclosure Agreement) yapılması. Fikrinizi notere tasdik ettirmek veya tecrübesiz bir patent vekiline patentini yazdırıp haklarınızı ziyan etmektense, herkesten gizli tutup, paylaşmayı düşündüğünüz firmalara öncesinde mutlaka basit bile olsa bir gizlilik anlaşması imzalatmanız. Zaten yenilikçi görüşlere açık firmalar, siz önermeseniz bile sizi gizlilik sözleşmesi yapmaya zorlar. Zira gizlilik sözleşmesi yapmadan paylaşmanız, fikri mülkiyet değerini anında imha etmeniz anlamını taşır.
Bu eksiklik ile çok karşılaştığım için, sitemde yakında bir gizlilik anlaşması örneğini paylaşmayı düşünüyorum. İngilizce örneklere arama motorlarından kolayca ulaşabilirsiniz.
Kontak noktası olarak ise firmanın en tepedeki isimlerini ilk muhatap olarak düşünmek sonuca ulaşmanızı şansa bırakabilir. Zira mailleri genellikle asistanları tarafından filtreleniyor. Türkiye’deki firmalarda da sayısı hızla artan patent departmanı, lisans veya fikri mülkiyet departmanları, fikri mülkiyet haklarının nasıl paylaşılacağını da tanımladıklarından (lisans anlaşmaları) daha doğru adresler.
Son olarak, yetkilileri ile geçen hafta tanıştığım, yenilikçi iş fikirlerine destek veren bir firmanın adresini vermek istiyorum. İnovent, Sabancı Üniversitesi desteğiyle kurulmuş ve bir firma. Yeni fikirleri olanların incelemesinde fayda var.
Tebrikler Dursun kardeş, inşallah başarırsın ve başaracaksın.
Güzel haberlerini bekliyoruz.
Tebrikler Dursun Bey inş herşey gönlünce olur, herşeyin hayırlısı.
Şunu da belirtmek istiyorum; Fikir Atölyesi gelen her ziyaretcisine günden güne uğur getirdiğine inaniyorum… Teşekkürler Tunç Kılınç.
Dursun Bey’in başarısı da, fikir dinletme çabaları arasında Türkçe bir örnek olarak listenin zirvesinde yerini almalı.
Yaratıcılık ve teşvik gerçekten de insanın kendi çabaları ile sınırlı. Sürekli bir konuda sızlanmaktansa bir konuda sürekli inançla çabalamak, fakat o çabaya tamamiyle bel bağlamadan alternatif fikir projeleri ile uğraşmak hem kendini teşvik hem de özgüven oluşturmak için ilk şart. Zira arkadaşlarımızın da yukarıda belirttiği üzere en iyi fikir en çok fikirden çıkar. Haliyle sürekli fikir üretmek ve o fikirleri bir yerlere ulaştırmada ayrı ayrı çaba göstermek, bir nevi denize birden fazla ağ salmaya benziyor :) balık tutma ihtimali artıyor yani.
Ülkemizde bu tip somut kanıtlara tüm fikir üreticilerinin ihtiyacı var. Haliyle şu 1 hafta içerisinde gerçekleşen kanıtı çevremizdekilere bir şekilde iletmeliyiz. Umutsuzluktan ziyade, çaba gösterildiğinde nelerin yapılabileceğini, bu çaba birlikte gösterildiğinde ise nelerin başarılabileceğini insanlarımızın artık farketmesi gerekiyor.
Tebrikler Dursun, umarim hersey istedigin yonde gelisir. Gorusmenin sonucunda da bizi haberdar et.
Haberi alınca ne kadar mutlu oldum, anlatamam. Heyecanını ve sevincini paylaşıyorum seninle…
Evet, dediğin gibi henüz yolun başı belki, ancak artık “yol belli.” Gerçekten istendiğinde ve harekete geçince zorluklar keyif bile vermeye başlıyor. Bunun adı ancak “tutku” olabilir.
Kocaman tebrikler Dursun, ve Ali Ülker’le görüşmende başarılar.
Sevgiyle…
Heyecandan 3 Haziran Salı yazmışım!
Dedim ya hatalı bir şeyler yazarsam kusura bakmayın.
5 Haziran Salı gününe randevum…
Yuppppppiiiiiiiiiiiiiiiiii
Hatta YUPPPPPPPPPPPİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ
Nasıl yani ya ya ya YUPPPPPPPPPHİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ
Ülker’den randevu aldım. Hem de kim aradı tahmin edin….
Şu an çok heyecanlıyım… Eksik kelimelerimin, devrik cümlelerimin lütfen bugün kusuruna bakmayın.
Bugün yapmam gereken 2 yüklemem, almam gereken de 3 inspection’um vardı. İki gündür koşuşturmaktan dizlerim ağrıyordu, bu yaşta (31) dizler ağrımaz demeyin..Vallahi öyle bir ağrıyor ki. Beynimle birlikte… Bir sürü sorun gümrükçü, nakliyeci, inspection, adetler, okeyler, düşünemeyen insanlar, karar veremeyen kuruluşlar, 3 koli ile 300 koliyi ayırt edemeyenler derken bunaldım ve kaçtım masamdan.
Bir çay içmek için mutfağa gitmeye karar verdim. Hem orada 10 dakika soluklanır hemde 1 çay içerim diye… Tam kesimhaneden geçip mutfağa adımımı attım. Kesimhanenin telefonunun çaldığını duydum ama devam edip mutfağa girmeye çalıştım. Girmeye çalıştım diyorum çünkü çalan telefon ile beni aramıyorlardır diye telefonu kandırmaya çalıştım:) Bak ikna gücüme bak :))
Hayır, hayır beni aramıyorlar, sorun yok yok yok derken Kesimhaneden bir ses geldi mutfaktan netçe işitilen ve bana seslenen.
“Dursun Bey telefonunuz var…”
Offffff dedim (yalan yok) söylene söylene gidiyorum telefona. Çay, sandalye!’!’ Ya 5 dakika ne olur, 5 dakika durayım sonra yine koşarım derken. Telefonu aldım elime sekreter hanım şunu söyledi…
“Dursun Bey, Ali Ülker görüşmek ister…”
Ne!!!! Kim, kim arıyor ne anlamadım dedim… “Ali Bey, Ali Ülker Bey arıyor” dedi. Ülker Grubu Başkanı Ali Ülker mi? Sekreter Hanım, “Dursun Bey bilmiyorum Ali Bey’in görevini ama evet Ali Ülker Bey arıyor” dedi. Tamam o zaman bağla dedimmmmm. Bağla nasıl, nasıl yani..
O anda düşünemedim bile…. ne diyeceğim, ne anlatmalıyım, ne – nasıl !!!
Ali bey babacan ve ilgili bir sesle, “buyrun Dursun Bey dedi. Bize ulaşmak istiyormuşsunuz. Bir projeniz varmış” dedi.
Evet, dondum kaldım bir an.. Ne diyecektim ben. Proje neydi :)
Sonra evet işte bu beklediğim an dedim kendi kendime. O benim projemi duymak istiyor, ben de anlatmak istiyorum.. O telefonu kapanmadan istediğim şeyi anlatmalıyım… 15 dakika yüzyüze görüşmek istiyorum dedim ve bir süre telefonda görüştük ve 03 Haziran Salı gününe bana randevu verdi. Hem de çok güzel bir anı bırakarak. “Salı günü Çamlıca veya Pendik Merkez’de olacağım beni Salı sabahı ara ve görüşelim” dedi.
Yeriniz tam olarak nerede dedim. Ne soru ama di mi :) Yeriniz tam olarak nerede? :) Ama aldığım yanıt gerçekten içtendi.
Büyük Çamlıca Hastahanesinin orada meşhur Kurufasulyeci var ilk önce orayı bul. Oradan sonra yol 2’ye ayrılıyor… Ali Ülker Bey bana Çamlıca’daki Ülker’in merkezini tarif etti! Ancak Pendik’te de olabilirim dedi ve Otoyol, Pendik istikameti, Garanti Bankası, Vestel Fabrikası, Benzinci derken bana sokak sokak Pendik’teki Ülker’in yerini tarif etti!
Peki dedim, size ulaşmak istersem o gün nasıl ulaşacağım dedim. Bana hemen cep telefonunun numarasını söyledi. Evet, bana cep telefonunu verdi ve “beni buradan ara Salı sabahı nerede kaçta olacağımı sana söylerim oraya gelirsin Salı günü istanbul’da olup seninle görüşmek istiyorum” dedi…
Bu inanılmaz bir duygu.. Anlatacak kelime bulamıyorum…
Ali bey hiç tereddüt etmeden telefon numarasını verdi bana… Evet Ali Bey gerçekten gönderdiğim mailler ile ilgilendi. Bana randevu verdi ve Ben (biz) başardık… Sesimi duydular ve ben (biz) ona ulaştım(k).
Salı günü ne konuşacağız, neler anlatacağım, neler olacak şu anda bilmek mümkün değil. Ancak o gün görüştüklerimiz hakkında yazmamda sorun olmayacak olan herşeyi sizlerle paylaşacağım.
Buradan kendime aldığım birçok örnek yazı ve insan oldu, bunun da bir örnek olmasını isterim. Yaptığım hatalar olursa yapmamanızı da…
Etkisi olan, duygusu olan, duası olan, yardımı olan, fikri olan… içimde, arkamda, önümde, yanımda olan herkese çok teşekkür ediyorum. Evet, biliyorum bu yolun başı ama ben yola çıktım, ben yoldayım… Dursun Ferikel Salı günü Allah kısmet ederse orada olacak ve bakalım neler olacak.
Sevgili Tunç,
Sen bana bu konuda oldukça güç verdin, kimbilir belki de, sitendeki arkadaşlardan birisi bana yardımcı oldu bunu bilmiyorum… Bunu da oraya gidince öğrenmek isterim.
Herşeyden önemlisi ulaştım ya, projemi onlarla konuşacağım ya, sesimi duyurabileceğim ya işte en önemlisi bu. Artık içimdeki tüm projelerim daha da kuvvetli, artık yapabileceklerim kafamın içinde sınırlı değil, artık neler yapabileceğimi biliyorum.
Herkese tekrar teşekkür ediyorum. Beni yola çıkardığınız için.
Size tamamen katılıyorum. Bu fikirin Ülker’in dikkatini çekmesi için bir şey yapacağım. Sonuç alırsam size haber veririm..
Fikirlerin yeterince önemsenmemesi önemseyen az sayıda yatırımcı açısından büyük bir avantaj, venture capital yoluyla fikirleri sonuca dönüştürmek dünyada kullanılan bir yöntem, ülkemizde de örnekleri bulunmakta…
Merhaba,
Erkan Uygur arkadaşım çaban için teşekkür ederim. Ben de onlara ulaşabilmek için her yolu deniyorum. İlker Girgin arkadaşım, maillerimi artık Ülker grubunun maillerine bakan kişilere (sitelerindeki sisteme) göndermiyorum. Ülker’deki üst düzey yöneticilerin hepsinin isimlerinden kombinasyonlar oluşturup, bilgi ve kime kısımlarına herkesin adını yazıp öyle gönderiyorum.
Gelen iletim raporlarına bakılırsa üst düzeyde 4 kişi daha mailimi aldı (veya onların asistanı aldı?), bilmiyorum. Ancak günde 1 kere farklı saatlerde, rahatsızlık boyutuna getirmeyecek şekilde maillerimi onlara göndermeye devam ediyorum. Onlar bir gün Dursun Ferikel’e cevap verecekler, ama olumlu-ama olumsuz ve ben bu ürünü bir gün mutlaka yaptıracağım.
Bir de dünya küçüktür sözünden yola çıkarak çevremde gördüğüm herkese fikirlerimle alakalı firmalarda bir tanıdığının olup olmadığını soruyorum. Komik ama burası Türkiye, bu ülkede yenilikçi olacaksan, bir fikrin varsa, projen varsa, tanıdıklarında olmalı. Yani yakınımdır kartı :) şart…
Bizler aslında bir havuz içinde hangi firmalarda tanıdıklarımız var, hangi firmalarla birbirimizi nasıl görüştürebiliriz onun çabasına girerekde bir şeyler başlatabiliriz. Öyle ya minik bir “Yakınımdır” havuzu bir gün deniz olabilir.
Ben sizlere Tekstil sektörünün bazı kuruluşlarında yardımcı olabilirim. Tekstil sektörüyle ilgili bir projesi olan var mı? Kimbilir belki sizi dinleyecek birisini tanıyorumdur veya firmamda büyük kuruluşlarda üst düzey tanıdıkları olanlar olabilir. Ne dersiniz, minik bir “yakınımdır” havuzu kurup birbirimize randevular ayarlayalım mı?
Herkese iyi çalışmalar,
Morfikirler, fikirleri satmakla ilgili bir şirket, güzel bir şeye değinmişsin ama bizim ülkemizde fikirleri satmak değil de çalmakla ilgili şirketler kurulmuş…
Nette geziyorum ya da tv’de görüyorum. Fikir yarışmaları katılım sayısı 100 binlerde kabul olan fikirler, projeler 100-200 diyeyim. Bunların arasından da ayıklamalar, her zaman dinlerler iletişime geçerler fikirleriniz güzel olabilecek bir proje, uzar da uzar. Sonra bir bakmışsın yarışmaya katıldığın fikir uygulamaya konmuş haberimiz yok…
Fikirler satılır mı? Yoksa çalınır mı?
Merhaba Tunç abi, güzel bir yazı gerçekten herşeyi doğruca yazmışsın. Email atanların arasında ben de vardım. Bir fikrim var, hatırlarsan.
Neyse Dursun arkadaşımıza şunu söylemek istiyorum.
Ülker firmasına email yazdıgında Cc (Carbon Copy): bölümünü doldurmanı isterim bu (Carbon Copy) nedir? Türkçe email servisi veren emaillerde mail yazmaya kalktığınızda “bilgi” adıyla gözünüze görünür. E-postanın kopyasını başka bir kişiye ya da kişilere göndereceksek onları bilgilendirmek amacıyla e-mail adresleri yazılır. Cc kısmına adresini yazdıkların kişiler, senin maili kime gönderdiğini (to kısmında senin maili kime gönderdigini) ve Cc kısmındaki kendileriyle beraber emailin gittigi diğer kişileri de görür. Maili gönderdiğin kişi de Cc kısmındaki mailin gittigi diğer kişileri, yani kendisine gönderdiginiz emailden kimlerin haberi olduğunu görür. (Genellikle, e-posta içeriği ile 2. dereceden ilgili kişileri bilgilendirmek, bu maili onların da görmesi içindir).
Böylelikle Ülker firmasında herkes bu email alacaktır. Tabi Ülker firmasının tüm personellerin email yazmalısın. Daha önce yazmış oldugun emailler belki de üst düzeye iletilmedi, cc yaparsan belirtmek zorunda kalacaklar….
Fikir bulmak güzel, fikri hayata geçirememek acı, fikrinle ortada kalmak kötü…
Yenilikçilik son yıllarda sürekli gündemde ve bununla ilgili konferansların, seminerlerin, yarışmaların ardı arkası kesilmiyor. Derslerimizde Japon İş Modeli anlatıladursun, Türk çalışanı fikirleriyle para kazanmaya başladı bile! Daha çok Ar-Ge’sine önem veren şirketlerin başı çektiği yenilikçilik sürecinde fikrin kimden geldiğine bakılmaksızın fikrin sağladığı faydaya ve kattığı değer göz önünde tutularak ödüllendirmeler yapılıyor. Ancak yetersiz.
Zamanında blogumda bahsettiğim konuya değinmek istiyorum: ”Geçenlerde aklıma şu fikir geldi: Fikirleri bir gün değerlendirmek üzere bir yerde biriktirmek… Hatta herkesin bir KonFikir Makinası olsa da orada fikirlerini biriktirse… Eminim bir gün işe yarayacaktır, KonFikir Makinası’nı dolduranlar bir gün meyvelerini alacaklardır.”
Makinamız elimizin altında her daim duran bir araç/gereç olabilir. Haluk Mesci’nin tabiriyle John Ahmet defteri… Eminim bunu uygulayanlar vardır. Denemekte fayda var. Şu an ‘KonFikir Makina’mda irili ufaklı epey fikrim birikti. KOBİ nitelikli birkaç şirkete benim de zamanında girişimlerim oldu, sonuç olumsuz. Şimdilik çeşitli yarışmalarda gayet ucuz bir meliyetle yarıştırıyoruz fikirlerimizi. Ne zamana kadar? Bilmiyorum, fakat makinamın bir gün işe yarayacağını adım gibi biliyorum.
Sevgiler…
Bir sene önce kadar sanırım RV’nin çıkardığı kitaplardan birisini okumuştum. Amerikalı bir reklamcının neler yaptığını kendi kaleminden anlatan bir kitaptı. Şu an ne yazıkki ismini hatırlayamıyorum ama anımsatmak bakımından şunu söyleyebilirim: Kitabın arka kapağında “bir kuaförün tek bir kırmızı kurdaleyle yaptığı saça 1000 dolar istemesi ve müşterinin buna itiraz edince, kurdaleyi çıkarıp saçı bozması” gibi bir öykü anlatılıyordu.
Her neyse. Kitabın yazarı reklamcılığın gidrek kan kaybettiğini düşünüp, milyon dolarlık cirosu olan ajansını kapatmış ve bir “fikir üretme yeri” (tam adını hatırlayamıyorum) açmış. Şirketlerin fikirlere ihtiyacı olduğu zaman bu yere gittiğini, işlerinin daha rahat, stressiz ve kazançlı gittiğini söylüyor. Fikir üretme hakkında da genel bilgiler veriyor.
Aslında dünyada fikir üretme adına yerler bulunduğunu söylemeye çalıştım. Türkiye’de neden olmasın?, biz de yapabiliriz diye düşünenlere karşıt görüş olarak şunu söylemek istiyorum: Türkiye’de reklam hangi seviyede? Reklamlardaki fikirin önemi hangi seviyede? Hayatta fikirin önemi hangi seviyede?
Doğuştan yarısının pazarlamacı olduğunu düşündüğüm Amerika için fikir üretme yeri çok normal geliyor bana :) Bizim daha çok yol kat etmemiz lazım ama çok da geride değiliz.
Umarım fikre gerçek anlamda önem verenler önemli yerlere gelirler…
Merhabalar herkese,
Aslina bakarsaniz, burada yazilanlarin hepsi harika. Keske hepimiz fikirlerimizi bir telefonla ya da email ile anlatabilsek, hemen fikrimizi onaylatip, harekete gecirebilsek sirketleri… Ama sanirim hayatin bir gercegi ile karsi karsiyayiz: ikna etmek.
Herkesin bir fikri var. Onca fikri “dinletmek” isteyen insan arasinda bir secim yapmakta kolay olmasa gerek. O yuzden yorumlarda tavsiye edilen “fikir satma sirketi” yorumu hosuma gitti. Aslinda tum is dunyasindaki kisiler bireysel olarak bir “fikir satma sirketi” degil mi? Bazilarimiz bu konuda digerlerinden daha iyi, bazilarimiz ise daha ogrenme surecinde.
Faydali olmasi umidiyle size PHD, Robert Cialdini’nin “Psychology of Influence” isimli kitabini baslangic olarak onermek isterim. Ikna etmek bana kalirsa dunyanin en zor islerinden bir tanesi, ozellikle gunumuzde bilginin bu kadar kolay elde edilebilir oldugu zamanlarda…
Merhaba Tunç; uzun süredir ders yoğunluğuyla yorumlarımı yazamadığım ve siteyi takip edemediğim için senden özür dilerim. :)
İnovasyon konusu artık şirketlerin işi gücü bırakıp hadi bişeyler yapalım, daha önce olmamış olsun ya da bizim şu çaycı vardı çağırın bi bakayım vardır onda bir şeyler deyip oturup düşündükleri, yıllarını verdikleri bir konu. Senin Ülker firmasına olan teklifini iletmek için şu andan itibaren elimden geleni yapacağım belki de çoktan göndermişssindir ama olsun.
Görüşmek dileğiyle…
Son Söz: “En iyi fikir en çok fikirden çıkar.” A.Einstein
Herkese Merhaba,
Morfikirler’in sorduğu şu soruyu “Aklıma gelmişken ben de size sormak istiyorum fikir satma ile ilgili ciddi anlamda bir şirket kurulabilir mi? ” ben de sevgili Tunç’a sormuştum. Ancak o da bu tür bir şirketin var olup olmadığını bilmediğini belirtmişti….
Evet, belki de ülkemizdeki en önemli ama olmayan kuruluşlardan biri de bu (ben de olmadığını düşünerek yazıyorum). Eğer bizler bu büyük kuruluşların içine bireysel olarak giremiyorsak, kurumsal olarak girebilmeliyiz. Onlar kendi Ar-Ge bölümlerinin dışından gelen projelere kapalıysa, biz de dışarıdan profesyonel bir şirket oluşturarak kurum yetkilileriyle kontak kurabilmeliyiz.
Eğer yeterince isim yapmış bir şirket kurmayı bir gün birisi başarırsa, o şirketin önünde hiçkimsenin duramayacağı kanaatindeyim. (Belki 10 yıl sonra kimbilir! Ama hep ilk yapan kazanır…)
Düşünsenize, sizi dinleyen değerlendiren ve ciddiye alan bir kuruma fikrinizi anlatıyorsunuz ve onların onayından/ incelemesinden geçtikten sonra birlikte büyük kurumlara proje teklifi yapabilmek için randevu alabiliyorsunuz.
Mutlaka bunu da kötüye kullanmaya çalışan fikir avcıları olacaktır ancak bir tek cümlemizi bile doğru insana duyurabilmek için harcadığımız çabaları (ooooo yaptıklarımızı düşünürsek) ve projenin çalınmasına yönelik girdiğimiz riskleri düşünürseniz bu riske de girilebilir. Üstelik bir kere bile “Fikir Avcılığı ve Projelendirme Şirketinin” adının kötüye çıkması onun kaybolması için yeterli olacaktır.
Evet, ya böyle bir şirket kurulmalı ya da büyük kuruluşlar kendi Ar-Ge’lerinin dışında, dışarıdan gelecek olan fikirleri ve projeleri değerlendirecek, onlar arasında yarışmalar yapabilecek, onları ciddiye alıp karşılıklı görüşmeler yapabilecek, kendi Ar-Ge bölümüne, kendi kurumunun içerisinde rakip olabilecek bir departman kurmalıdırlar. Rekabet başarıyı getirecektir.
Bundan Ar-Ge bölümleri hoşnut olmasa da, kuruluş sahipleri memnun olacaktır. Zaten bizlerin de geçemediği en önemli bölümler kuruluşlarda ki Ar-Ge’lerdir… Onlar ürünü en iyi bilenler ya, biz kimiz ki! Bu kişileri biz aradığımızda veya mail gönderdiğimiz de yine delinin biri aradı, milyon dolarlık fikri varmış diye eminim ki birbirlerine gülerek maillerimizi forward ediyorlardır.
Ya öyle değilse!! Evet, ya biz 1000 deliden, 3’ümüz deli değilsek!! Kendi içlerindeki rekabet departmanı bizlerin de, onların da önünü açacaktır…
Evet, bence de Tunç haklı “Dışarıdan gelen fikirleri şirket içine [hızla] almaya yarayacak sistemi kurmak zor iş, kabul ediyorum. Daha doğrusu emek ve kaynak istiyor. Basit verimlilik hesaplarıyla üzeri çizilmeyecek kadar da büyük düşünme gerektiriyor. Milyon dolarlık bir fikir ise o zamana kadar yaptığınız tüm yatırımı fazlasıyla geri öder. Yeter ki milyon dolarlık fikri bulmak için samimi niyet ve çabanız olsun.”
Bir şeyler yapılabilir… Kampanyalar, yarışmalar v.s. Mesela kampanyanın adı da “Tüketici ile Elele” ilgili departmanın adı da, “Fi-Pro” bölümü olabilir (Fikirleri Projelendirme). Olabilir, olabilir, olabilir… Belki de bizler bir araya gelmeliyiz…
Sevgili Tunç,
Verdiğin cesaret ile (ve bu siteden okuduğum makalelerin de etkisiyle) 2. projemin de proseslerini oluşturmaya başladım. Hatta var olan bir ürünün şeklini satış artırma amaçlı olarak değiştirmeye yönelik 3. bir projem de oldu. Projelerim hakkında bir gelişme olursa mutlaka buraya yazacağım.
Herkese iyi çalışmalar dilerim.
Çok zor bir iş aslında bu fikirleri bulabilmek. Ama bir o kadar da zor iş bu fikirleri dinleyebilmek.
Her ne kadar baktığımızda biz haklı görünsekte sırf laf olsun diye fikir ürettim edasıyla gidenler de olabiliyor, bunları da düşünmek lazım. Savunmuyorum şirketleri, onlar da çok haksız konumda sonuçta, biz öncelikle müşteriyiz, ürünlerini beğendiğimiz firmaya bir fikir sunup onlara pazarlıyorsak dinlemeliler. Uğraş gerektiren bir iş tabi ama ne bileyim herşey daha farklı olmalı Türkiye’de bunu düşünüyorum..
Çok fazla düşünen, zeka dolu, pratik insanımız var fakat, görülmüyor. Kendi içimizde değişmemiz lazım.. Morfikirler’in yazısını okudum ve çabalamasına rağmen yarı yolda kaldığını gördüm. Hele de 5. maddedeki yazı.
Ben de para olsa niye size fikir satayım ki :) Mantıksız konuşuyorlar daima.. Para bende, herşeyi ben bilirim edasıyla. Bu değiştiği zaman çok şey değişecektir.
Eleştiriye, yeniliklere açık olmayan insanlar şirket politikaları ne olursa olsun hiçbir zaman dışardan gelen önerilere, fikirlere eleştirilere açık olmazlar. Bu biraz da karakter meselesi.
Takım olabilen, egolarından sıyrılmayı başaran insanlar yeni fikirleri de içinde barındırabilir. Ama kişisel gelişmini tam anlamıyla tamamlayamayan insanlardan oluşan takımlarda istedikleri kadar yeni fikirleri içlerinde değerlendirmeye çalışssınlar…
Ne zormuş bu fikir işleri, anladığım yeni fikrin mi var, derdin var :)
Aklıma gelmişken ben de size sormak istiyorum fikir satma ile ilgili ciddi anlamda bir şirket kurulabilir mi?
Ah o şirketler yok mu neler çektirdi bana.
1- İlk projemdi bir hafta uğraştım bir alışveriş sitesine yolladım cevap gelmedi.
2- İkinci projemdi Turkcell’e telefonda söyleme gibi bir enayilik yaptık iki arkadaş. Öneriyi söyledikten 2 ay sonra boomm Turkcell yaptı. (Adamlar bir teşekkür bile etmedi.) Çok aradık uğraştık ama sonunda pes ettik.
3- Bir mobilya mağazasına 3.proje’yi gönderdik. Onlar zaten hiç mi hiç dinlemediler.
4- Dedik ki iki arkadaş böyle proje göndermeyle olmuyor. Hazırlayalım bir sunum gidip en yetkili ağıza biz anlatalım. Gittik en başa randevu aldık. Görüşmeye başladık. Gene fos adam demesin mi biz zaten bu projeler üzerine çalışıyoruz.
5- Durmadım pes etmedim. Uluslararası bir telefon firmasına da proje gönderdim. Bu sefer tüm detaylarıyla anlattım. Bana demesinler mi alt yapı bizden, gerideki masraflar sizden. Buyur buradan yak. Bizde para olsa zaten bizde yaparız. Kısaca bu da çuvalladı. Ama bu fikri bu sefer onlar da yapamadı.
6- Bir japon fabrikasında çalışmaya başladık. İşin güzel yanı öneri sistemi vardı. İlk aylarda herkes bir tane iş önerisi vermek zorundaydı. 10. ayımdı öneri verme işi serbest bırakılmıştı. Bir ayda tam 42 öneri verdim ve tüm öneriler işin akışıyla ilgiliydi. Sen misin o kadar öneri veren. Bu adam işi artık çok iyi biliyor diye şut kapıdışarı. Sonra önerileri üstlerim almış ve aralarında paylaşmışlar. Ve birçoğunun uygulandığını arkadaşlarım bana anlattı da durdu.
Bu uzayıp gider. Ama şunu öğrendim diyebilirim.
İyi bir fikrin varsa ve içine gizli formülleri koymayı beceremiyorsan ve patentini de alamıyorsan o fikirin bu piyasada bir değeri yok. Boşuna anlatacağım diye uğraşmana da gerek yok ve iyi bir fikiri düşündükten sonra asıl çalışılması gereken tek konu ben bu fikri nasıl pazarlarım olmalıdır.
Eğer fikir ve fikri pazarlama haritası oluşturamıyorsak sadece eşe dosta anlatmakla yetiniriz.
İnovasyon. Sihirli bir sözcük. Değişmeden önce gelişen şirketlerde daha rahat mı uygulanır, daha zor mu uygulanır hala öğrenemedim. Karşısında en çok duran ise şirket içi bürokrasi ve ISO 9001 yönetim sistemidir şimdilik. Yöneticilerimizin değişemeyen yapılarını ise hiç saymıyorum, çünkü en büyük engel bu. Vizyon misyon demişken, bu balonu patlatmakla ilgili bir yazı yazmıştım.