7

Eşinle Gel; Birbirinizi Oyalarsanız!

İliklerimize kadar işlemiş klişeler var günlük yaşantımızda. Farkında bile değiliz ki sorgulayalım.

Bir davetiye alıyorsunuz; düğün, açılış, party, her neyse. Üzerinde ‘sayın falanca falanca ve eşi.’ Davet eden sizin evli olmadığınızı biliyorsa (ve bu durumda sizi hala davet ediyorsa) bu durumda zarfta sadece sizin isminiz yazıyor.

Herneye davet ediliyorsanız ve beni yalnız değil, eşimle çağırıyorsanız; bunun tercümesi şunlar olabilir mi?:

  • Yaptığım etkinlikte canın sıkılabilir; eşinle gel; birbirinizi oyalarsanız.
  • Öylesine bir deneyim olacak ki bunu eşinle (ama sadece eşinle!) sıcağı sıcağına paylaşmak isteyeceksin; ben bunu önceden seziyorum!
  • Herkes eşli yapıyor bu işleri; bir bildikleri vardır.
  • ve diğerleri…

Şimdi benim diyeceklerim var:

Ya benim eşim, sadece yalnız kalmayayim diye, bana eşlik etmek için geliyorsa ve orada keyif almayacaksa… Hem sana, hem ona, hem bana eziyet.

Beni neden eşimle gelmek zorunda bırakıyorsun, ya benim o ortamda en çok keyif alacağım kişi eşim değil de başka bir kişiyse; bir arkadaşım; kız kardeşim veya hatta annemse. Neden karışıyorsun benim seçimime.

Neden herkesin davetiyesi ayrı değil? Eşler de ayrı ayrı çağrılsın. Ben oraya ben olduğum için çağrılıyorsam bu o zaman bana bir anlam ifade ediyor. Eşim ise sadece benim eşim olduğu için çağrılıyorsa nerde onun kendi kişiliği.

Nereye, neye davet ediyorsan ya beni yalnız davet et; yok illa yalnız gelme diyorsan da seçimi bana bırak. Yanımda getireceğim kişi sayına limit koyabilirsin. Hatta tarz da bile belirleyici olabilirsin; olay senin olayın.

Bakalım üzerinde şöyle yazan bir davetiye görmek mümkün olacak mı? (Bu bir party ise);

“Sevgili Tunç.. Seni ve yanında hayattan keyif almasını en az senin kadar becerebilen bir (en fazla iki) kişiyle birlikte bekliyorum.”

Evlilik töreni ise bu;

“Seni ve yanında sevdiğin bir kişiyi düğünüme bekliyorum. Yanındaki kişi müstakbel eşimi ve beni sevsin; olayımıza en az senin kadar renk katacak biri olsun. Seçimine güveniyorum!”

Başka bir örnek de restaurant’larda. Siparişimizi alan garsonla geçen dialoglarda:

  • S: Önereceğiniz bir şey var mı?
  • G: Efendim; mönü’deki herşey çok güzel.
  • S: Ne yesem bilemedim; bir şeyler tavsiye etseniz?
  • G: Efendim; herşey çok güzel.
  • S: Sen şu an aç olsan ne yerdin burda?
  • G: Valla ben aç değilim yeni yedim efendim !! (bu pek olmuyor da; senaryo yazmak istedi canım)

Benim sevgili garson kardeşimin yok mudur bir tercihi o mönü de? Robot değil ki; insan. Tabii ki var ve ben onları öğrenmek istediğim için soruyorum.

  • G: Ben burda fırında pişmiş pastırmalı kuru fasulye ve pilav’a aşığım. Sonrasında da ekmek kadayıfı.

Çok mu zor bu?

Daha ilginç olanı (bazı pahalı restaurant’larda rastladığımız) siparişinizi getirdikten 5 dakika sonra, bu sefer şef garson veya ahçı da olabilir;

  • G: Nasıl efendim memnun kaldınız mı, herşey yolunda mı?

“Yok değil” deme şansınızın çok olmadığı bir sorudur bu; memnuniyetsiz gözükmek, şikayetçi olmak için değil, eğlenmek için ordasınız. (üstelik hesap da ödemediniz daha!)

Oysa bana getirdiği siparişlerin içinde “en çok neyi sevdiniz” diye sorsa veya “zeytini nasıl buldunuz? bunu özel olarak Ayvalık’tan getirdik”.. Çok daha sıcak, samimi ve inandırıcı değil mi? Üstelik şimdi benden işine yarayacak bir cevap da alacak.

Starbucks‘ın kahve “içmek” yerine kahve “yudumlama”yı kullanması buna bir örnek. Bu ufak fark bile müşteri algısında önemli farklar yaratıyor. Eğer rakiplerinizle aynı kelimeleri kullanıyorsanız bir süre sonra aynı şekilde davranmaya da başlamanız kaçınılmaz olabilir.

Farkında olmadan kullandığımız; sorgulama ihtiyacı nerdeyse hiç hissetmediğimiz o günlük klişeler bizi kalıplarla düşünmeye de sevkediyor. Herşeye olduğu gibi onlara da “neden” sorusu sormak bize “farklı açılardan yaklaşmak” adına kazandıracak birşeyler.

Ufak şeylerden mutlu olmasını beceren kişiler için de esasında harika oyuncaklar değil mi bunlar?

Neyse; önümüzdeki maça bakacaz !

Yorumlar 7

  1. tasarımcı

    dostlar alışverişte görsün diye yapılyodur. 1 kişi yerine 2 kişi yani 2 kat daha fazla kalabalık düğün sonrasında da bizim düğün bu kadar kalabalıktı sizinki ne kadar kalabalıktı sohbet arasında hava atmak amaçlı yapılıyodur:)

    benim tavsiyem bir yere gittiğinizde mutlaka bildiğiniz birşey tercih edin ne olduğunu bildiğiniz birşey yiyin sonra pişman olurunuz:d

  2. Ahmet Alp Balkan

    Gerçekten güzel bir inceleme olmuş :) eğlenceli ve ince düşünülmüş.

    Düğün davetiyeleri konusunda zaten eşlerinin de adları yazılır ama “ikimizi de sevsin, senin kadar renk katsın, seçimine güveniyorum!” gibi bir davetiye görmedim hayatımda. Belki cahillik biraz bende, hep sıradan davetiyeler görmüşümdür..

  3. Sefer KILIÇ

    Bazı insanlar bu tip düğün klişelerini aşabiliyor.

    Mesala şuradaki davetiyeyi siz alsanız ne düşünürdünüz, düğüne nasıl giderdiniz?

    Buna benzer başka bir düğün töreninde kendim bulunamazsam da dinlemiştim, o da oldukça değişikti. Davetiye su altında kaydedilmiş bir video kaydıydı ve cd olarak gitti davetlilere. Cd ayrıca düğünün yapılacağı mekana giden yolun video kaydı ve düğünde masanızda oturacak herkes hakkında kısa bir bilgi yer alıyor ki oturunca yabancılık çekmeyesiniz. Yani bir düğünde sıkıntı doğurabilecek herşey önceden engellenmeye çalışılmış. Bence oldukça başarılı bir çalışma.

  4. Pingback: Dostlarım! Dünyada Hiç Dost Yoktur. | Fikir Atölyesi

  5. CELAL HASOĞLU

    Siteniz beni çok sardı. Nefis ve bana çok yakın olduğu hissine kapıldım. Sıradanlık konusu benim de takıntımdır. Hep farklı düşünüp farklı uygulamalar taraftarıyımdır. Hatta sıradanlıklar karşısındaki böö tavrım, bazen karşımdakini üzdüğümü düşündürür, sonradan bana.

    Sıradışı düşüncelerim bazı konularda gayri ahlaki bulunur, ama gerçek öyleyse ben ne yapayim. Mesela bu eşli davet edilme olayı; mesela ev gezmelerinde de dikkat çekicidir, olay restaurantlarda da. Evli çiftlerden biri davet tarihinde uygun olmazsa tek olarak çağrılmama durumu vardır. Lokantalardaki aile yeri olayı enteresan. Garsonun “abi aile miydi?” sorusuna içimden “yok, şöyle kapı ağzında yesem de olur” diyesim gelir hep. Bu konulara tümden şöyle diyorum. Sen tek gelip benim karıya bakacağına, sen de seninkini getir ben de göreyim.

    Neyse şimdilik fazla uzatmayayım sonra uzatırım, çünkü o kadar konu var ki! Yine gelirim…

  6. Cuzo

    1. Bir daha birine davetiye yollarsam "Sayın Tunc ve onun kadar bu davete renk getirecek arkadaşı" tanımını kullanacağım. Tesekkurler.

    2. Ne zaman bir garsona ne yiyim, ne tavsiye edersin diye sorsam genelde o mönüdeki en pahalı yemeği tavsiye ediyor. Adama da cok kizamiyorum cunku genelde en pahalısı en lezzetlsi oluyor.

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir