“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Deriz.
Ama bilmez misin ki değişir bizdeki O’lar sürekli.
Elimiz dursa gözümüz durmaz.]
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle O daha az sever seni,
Senin O’nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Can acımadan aşk yaşanır mı?
Bırak hoşuma giden bedenin içine hayal ruhumu yerleştireyim.
Gerçi yaştan mıdır nedir bilemiyorum ama,
Kalçalarını iyi çalıştıran bedenler arasında pek bir görünmez,
Pek bir bulunmaz oldu o hayal ruh’lar.]
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini…
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Polat Alemdar yoktu değil mi senin zamanda?
Hem senin gökyüzünde aradığın kuzey yıldızını,
Biz yeryüzünde Recep İvedik’lerde bulduk bile.
Turuncu, pembe değil belki ama,
Sarı kırmızı, sarı lacivert, siyah beyaz’ımız var bizim.
‘Seni sevmeyen ölsün’ diye bağırıyoruz hep bir ağızdan.
Stadlar yetmedi, facebook’larda arıyoruz artık benliğimizi!
Metroseksüel, plazaseksüel, reynaseksüel…
Sahip olduklarımız çoktan bizi ele geçirmiş farkında değiliz.
O yüzden belki de mutluluğumuz.
Çomak sokmasana ağbim.]
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak…
Memleket olarak ucundan tutarak yaşıyoruz zaten,
Bilmesek de tuttuğumuzun hangi ‘uç’ olduğunu.]
Yorumlar 78
Bende sizinle aynı fikirdeyim..
Mantıklı..
Teşekkürler. Güzel yazı olmuş.
iyiymiş..
Güzel paylaşım olmuş ellerinize sağlık.. Teşekkürler.
harika bir şiir saolun
Çok güzel gerçekten.Emeğinize sağlık
Teşekkürler güzel bir şiir
hımm. evet bende facede okumuştum bu şiiri çoğu yerde paylaşılıyo güzel paylaşım tşkrler..
Olarak cuant olarak kas wildly sözleşme başladı burada kesinlikle birkaç perçem faydalar hemen akla sprang bunlar Melanie aklına o Dee Waller özel sekreter olarak bir iş elde wouldnt mind çarpı işareti IIm Cumming Melanie onu kedi boğulmuş dudakları ve sıcak pıtış lapper ve yanaklarda olarak size bir sıcak sert lanet boşalmak benim Klit bu lanet zor bir yaz emme olduğunuzda oh evet var stammered bu benim için ohhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh Bu bitti bu gibi ve şimdi onu pislik olarak bu ezme orgazm sonra relax çalıştığınız deli gibi tamamen shreds için yırtık vardı twitching oldu Yani Dee yumuşak bir kız sen berbat istediğin söyledi bunu gerçekten ha güzel düşünün Evet Melanie yumuşak bu cennet bir sonraki en iyi şey olduğunu söyledi Yani düşünüyorum Bunu halledebiliriz
çok güzel bi paylaşım yapmışsın hocam eline sağlık
Harika bir yazı saolun
harika ya bayıldım
teşekkürler süper şiirler var sitenizde.
güzel paylaşım
süper ya
hayata olan isyanlarımızı çok güzel esprili bir dille anlatmış yazar.. çoğu zaman kurmuşuzdur böyle cümleleri.. “bidaha asla” larla başlayan cümlelerimiz olmuştur.. ama hayatı sahiplenmezsen ne kadar sen olur hayatın?
ait olduğun her şeyi sahiplenceksin.. sarılacaksın sımsıkı.. hayatı hayat yapan şeylerden uzak yaşayamaz ki insan.. bazen acır can akar gözlerden yaş ama acıdır da bazen hayatın tadı..
teşekkurler ustad, en guzel kısmıda burası
Can acımadan aşk yaşanır mı?
ahh ahhh
Gerçekten çok iyi bir yazarsın eline sağlık..
can yücel bağlanmayacaksın da çok güzel demi arkadaşlar.
Cok GzeL ßi $iir Gercekten ßegendim ßen ßunu.
çok hoş bir yazı çok keyif aldım,
Yanacaksın bağlanacaksın…
göbek bağından tutunup geldik bu dünyaya.
kim sordu ki bize, kimsin, nesin diye.
o göbek bağına tutunurken geleceği biliyor muyduk?
şimdi de bilemiyoruz.
o zaman göbek bağı vardı tutunacak.
şimdi ne var?
Pingback: Bağlanmayacaksın öyle herşeye | Birkan Urlu
bağlanacaksın..
çok sevceksin..
gerekirse çok da canın yanacak..
çokta sevmek lazım aslında abiciğim,
çok canının acıması lazım arada, sonrası zaten çorap söküğü gibi geliyor…
ellerine yüreğine sağlık, burada olmak çok güzel…
anlatılacak o kadar çok şey var ki üstad için ne solesek kafi değil, onu anlatacak bi kelimenin var olduğunu sanmıyorum..
Pingback: BiRkan - Bağlanmayacaksın öyle herşeye
Pingback: Bağlanmayacaksın - Can Yücel : Alisko.Org
Hayatta en çok başkalarının sözlerine, söyleyip de yapmadıklarına ya da söylememesine rağmen bizim ondan beklentilerimizi karşılayamadıgına üzülüyoruz. Burda niye böyle davranmaz, burda nasıl böyle söyler vs gibi. Bu saçma geliyor bana. Hayatta bir tek kendimizi değiştirebiliyoruz, başkalarının davranıslarını, sözlerini manipüle etme gücümüz yok, dolayısıyla kimseye %100 güvenmek %100 sahiplenmek yanlış diye düşünüyorum.
Hayatta herkesin herseyi yapabileceği ihtimalini hiçbir zaman unutmamak gerekir sanırım. Ama burda bir kaos olusuyor tabi ki. Bu güvensizlik ortamında belki gerçek bir aşkı ıskalayabiliyorsunuz aşk acısı yaşamaktan korktugunuz için. Süper bir dostunuz olmuyor, her an bir kazık yemek ihtimalini ortadan kaldırmak için.
Aman ne bileyim hayatı çözmeye çalıstıkça daha çok batıyorum galiba. Ama bu site sayesinde hayatı, olanları en az benim kadar sorgulayan böyle dostlar oldugunu öğrenmek bu konuda beni biraz motive etti. Saolun varolun:P
bir kaç saat önce internette ne olduğunu hatırlamadığım bir şeyler ararken fikir atölyesinde buldum kendimi… itiraf ediyorum okumam çok uzun gördüğüm yazıları…. ama ilk açılan yazı facebook hakkındakiydi… merak ettim bir facebook üyesi olarak… daha sonra diğer yazılarla devam ettim… ve Tunç Kılınç’ı bu kadar geç bulduğum için çok üzüldüm… geçte olsa tanıştığıma memnun oldum… :) geçte olsa ben de ucundan tuttum :)
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
bildik siradan basit bi laf ama hep etkiler insani, kafiyeleri degisir ozu hep ayni kalir ne de olsa dogrular degistirilemez…
yanliz bi sorun var, okudugumuzu hatta yazdigimizi anlamiyoruz… anlamak istemiyoruz, anlamaktan korkuyoruz… ne zaman toplum ne der montalitesinden kurtarirsak zihnimizi o zaman anlayacagiz galiba butun degismeyen dogrulari…
dun tamamen rastlanti, hatta ben buna sans desem daha yerinde olur buldum sizi… cok farkli… en azindan kisa da olsa hayatta kalma istegi hissettiriyor bende.
merci beaucaoup pour cela…
Gerçekten çok iyi bir yazarsın eline sağlık..
Üç koca gündür elimdeki ‘K’dergisinin arka kapağındaki yazıyı okuyup duruyorum. Bu nasıl bir yazıdır ne oyun var ne de yalan sadece gerçeklik. Güzel olan ucundan da, kenarından da, ortasından da tutsan kendi hayatının gerçekliği. Yazıyı olduğu gibi paylaşmak istiyorum:
“Nasıl inanmışız aşkın yaralayacağına, nasıl kanıksamışız bunu. Acısını mutlak bilip de mutluluğunu unutmuşuz adeta. Her aşkın gözyaşıyla biteceğini peşinen kabul etmişiz sanki. Oysa hep arayıp özlememiz onu, yaşatacağı saadete duyduğumuz arzudan aslında. Bunun için vazgeçmiyoruz hüsranla biten her seferinden sonra yeniden bulmayı denemekten.
Gerçek aşk varsa, ihanet, acı, yalan yoktur orada. Bir aşkı ‘büyük aşk’ yapan tam da budur belki. O yüzden zor ve nadir bulunur. Seven kimse sevdiğine kıyamaz çünkü, gönlü razı olmaz azıcık üzülmesine bile. Hem de sevdiğini mutlu etmekten, sevdiğiyle olmaktan mutlu olur sadece. Gerçek aşkın oyunlara ihtiyacı yoktur, varsa onun adı aşk değil ‘aşk oyunu’dur.”
Bu yazıyı tekrar tekrar okurken galiba oyunlar çocukların büyüyüp olgunlaşması için. Büyüyüp olgunlaşanlar zaten oyunları geride bırakıp canı yana yana güle güle diyebiliyor.
Can Yücel’in bakışını yazılarını çok severim; Can Yücel yanlış biliyor başlığını okuduğumda bu nedemek diye düşündüm önce hemen forma girip ne olduğunu okumaya başladım. İnce bir eleştiri dışardan bakıldığında kendimize, topluma ama şunu da unutmamak gerekir belli bir kesit için dir bu eleştiri, halbuki Can abim bunu yazarken herşeyi düşünmüş belki varoşluga yakın bir insanın duygularıyla yazmıştır. O zaten çok şeyin sahibi degildir, sabah işi düşünür aşı düşünür, uzaktan bakar güzel şeylere, bir sevdası vardır herşeyin üstündedir….
Emeğine saygı duyuyorum bakış acısı ama gene de hoşuma gitmedi böyle bir eleştiri.
İyi çalışmalar dilerim. Sevgiyle kalın:)
“Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.”
Ait olabilmek için sahiplenmek, sahiplenebilmek için ise emek harcamak gerek. Herşeye ulaşmanın ve elde etmenin bu kadar kolay olduğu bir dönemde “emek harcamayı” birçoğumuzun unuttuk. Unutmayanların yaşadıklarını Can Yücel bu mısralar ile çok güzel dile getirmiş.
Sizin yorumunuzda farklı ve vurucu bir yan katmış bu güzel şiire. Elinize sağlık….
Çok güzel demek tanımlayıcı olurdu sanırım:)
Ağbi; Can Baba da dahil olmak üzere hiç kimse bu şiiri layıkıyla uygulayamadı hayatında..
Can Baba mesela dedi ki bir şiirinde “Hayatta en çok babamı sevdim..” Öyle bir sahiplendi ki babasını ateşi kırkı geçecek kadar hasta olduğunda mutlu oluyordu; çünkü babası geliyordu.. Sadece babasını mı, kadınları da sahiplendi Can Baba..
“Kadınlar doğurdular beni bağıra bağıra. Gine onlar öldürecekler beni aşktan bağırta bağırta” dedi kadınlar için.. :) Ve belki en büyük tutkusu.. Rakı’yı sahiplendi Can Baba.. Kalmadı hiç alkolsüz.. Hapishane yıllarında yemeklerde verilen üzümlerden yaptığı şaraplarla bütün koğuşu alkolik yaptığı söylenir.. :)
Sahiplenmek gerek aslında.. Sonrasını düşünerek ama.. .)
Kesinlikle doğru… Ama çok sevmemek ne mümkün…
Sevgili Tunç,
Can Yücel ustanın yorumunu değerlendirirken, sanıyorum ki, hatta eminim ki, O’nun yanlış bilmediğini ve yanlış söylemediğini sen de içinde hissediyorsun.
Senin yaptığını, bir çok yazar da yapmakta. Kendi içinde onayladığı ve hak verdiği , duygu, düşünce ve fikirleri ters açıdan yorumlayarak onaylamak ve okura farklı bir bakış açısından düşünme imkanı sunmak.
Eline ve yüreğine sağlık,
Sevgiyle kal…
Çok güzel açıklamalar yapmışsın Abim…
Tam yerini bulmuş sözlerin
Harika :)
Tam 12’den bir yazı… müthiş… Kıskandım bu duyguları… Hala bu kadar sevebilmeyi isterdim… İster miydim?
Yazıya ve Can abi’ye, üstadım Osho’dan bir katkı…
“Aşk tamamen açık olmak, tamamen incinebilir olmaktır. Tehlikelidir, güvensiz olursun. Nasıl aşık olunacağını soramazsın, nasıl teslim olunacağını soramazsın? Yaşarsın, aşkı da teslimiyeti de…”
teşekkür ederim :)
çok hoş yazmışsın
Sohbet etmeye heveslendiği anlar olur insanın böyle çenesi açılır zekası pırıldar pratikleşir ama aslında kendisiyle konuşur, kendi sorar kendi cevaplar ayna karşısına geçmekten korkar; korkar yalnızlığı karşısında kusmaya hazır bir canavardır çünkü ve fakat bu klavye dil olur şu monütör dinleyen gözler olur, ya amacını aşan (yoksa amacının ta kendisine mi hizmet eden?) zırtbookta bulur kimisi çareyi kimisi maç yayını yaptığı için engellenen blog sayfasında.. Nasıl sahiplenmeyim şimdi ben bu kara klavyeyi? Bir bu dinliyor beni gecenin bu saatinde..
Hani sahiplendiğimiz gökkuşağı, ufuk çizgisi işte onlar da yok artık ne yani yağmuru mu bekleyeceğim ben şimdi sahiplendiğim aşkımı görmek için? Olmaz öyle şey! Evet düz düşüneceksin, ben güzele güzel demem güzel benim olmadıkça diyeceksin. Ben ne yapayım dokunamadığım gökkuşağını? Televizyon kumandana, arabanın anahtarına, annenin yanağına, babanın yumuşacık sakalına, sevgilinin dudağına sonra da en kadiiim dostun aynalara birer küçük öpücük konduracaksın dudağının ucuyla..
Çok güzel. Gerçi sahiplensek ne oluyor ki, günün birinde ellerimizden kayıp gidyor en büyük aşklar bile bittiyor. Hayatta öyle bir anda bitticek ve biz hiçbir şey yapamıcaz insanlar çok acımasız. Sözler etkileyici hayattın içinden. Ellerinize sağlık paylaştığınız için bizimle.
Tunc,
Yukarida yazdiginin formatini bir degistirsen… Once seninkileri ardindan da Can’inkileri koy bakalim ve herkes bir daha okusun… Can, o zaman, “bilmeyene” anlatiyor gibi olacak…
Adam tam da senin soylediklerinin “recetesini” vermis…
Anlayana…
MK
Tekrar tekrar okuyor, Fight Club’ ı 6. 7. hatta 8. kez izliyorum.
iyi anlatmışsın, doğru sözler.
Eleştiriler çok güzel, bu siteyi beğeniyorum. Sonu umarım Youtube ya da blogger gibi olmaz. OLMASIN!
güzel olmuş abi.
Ah be abim !
Bu kadar güzel cümleyi bir araya getiriyorsunuz mest olmamak elde değil.
“Bırak hoşuma giden bedenin içine hayal ruhumu yerleştireyim.”
Hoşumuza giden bedenlere yerleştirdiğimiz hayal ruhlar ne kadar gerçekçi olabilir ki?
O hayal bedende sırıtan bir ruh yerine, kendine münhasır bedenimde gerçek ruhumla var olurum, gerçeğin kendisi ile…
Biz yeni neslin yaşadığı paradoksları ne güzel anlatmış Can Yücel Tunç Kılınç düeti?
Yazık ki bilemedik ne gerçekten sevişmeyi, ne de sevişiyomuş gibi yapıp çekip gitmeyi. Ikisinin de tadı damağımızda kaldı.
Biz de devrim çocuklarıyız. Değerlere, aşka, sevgiye ve tüm saflığa gelen ambargolara alışmaya çalışıyoruz.
çok abiyane bir deyim oalcak ama tunç abi gene sağlam damardan bir yazı, insanı uyandıran şöyle bir öz eleştiri yaptıran. saol ;)
Güzel dizeler. ben-i adem herşeyi sahiplenince var olduğunu sanıyor ama ademinde(yok) vücudu, vücudunda da ademi var aslında..
——————
İ’lem eyyühe’l-aziz! (Bil ey aziz kardeşim) Dört şey için dünyayı kesben değil, kalben terketmek lâzımdır:
1. Dünyanın ömrü kısa olup, sür’atle zeval (bitmek) ve guruba (batmak) gider. Zevalin elemiyle, visalin (kavuşmanın) lezzeti zeval buluyor.
2. Dünyanın lezâizi zehirli bala benzer. Lezzeti nisbetinde elemi de vardır.
3. Seni intizar etmekte ve senin de sür’atle ona doğru gitmekte olduğun kabir, dünyanın ziynetli, lezzetli şeylerini hediye olarak kabul etmez. Çünkü dünya ehlince güzel addedilen şey, orada çirkindir.
4. Düşmanlar ve haşerat-ı muzırra arasında bir saat durmakla dost ve büyükler meclisinde senelerce durmak arasındaki muvazene, kabirle dünya arasındaki aynı muvazenedir. Maahaza, Cenab-ı Hak da bir saatlik lezzeti terk etmeye davet ediyor ki, senelerce dostlarınla beraber rahat edesin. Öyleyse, kayıtlı ve kelepçeli olarak sevk edilmezden evvel, Allah’ın davetine icabet et.
Bir düşünelim. “Hayat pamuk ipliğine bağlı”, “yarının garantisi yok”, “anı yaşa” vs ne kadar çok şey var bize kalıcı olmadığımızı ve aslında ucundan tutarak yaşadığımızı gösteren. Sesli düşünerek diyorum ki madem hep ilişiğiz hayata ve biz bırakmasak da bir gün o bizi bırakacak, neden bilerek ve isteyerek hatta ısrarla biz ona sarılmıyoruz?
Gökyüzünü sahiplenebilmek için bile önce kendine sahip olmak gerekmez mi? Belki de acıyı seviyorumdur ki eminim seviyorum. Şu an bunları yazarken Oscar Wilde‘nin bir şiiri geldi aklıma, meraklıları bilecektir ama yine de bir kısmını buraya da koymak istedim.
Her insan öldürür gene de sevdiğini
Bu böyle bilinsin herkes tarafından,
Kiminin ters bakışından gelir ölüm,
Kiminin iltifatından,
Korkağın öpücüğünden,
Cesurun kılıcından!
Abicim Beyninle evlenmek istedigimi sana söylemiş miydim ben :)
Harika 1 yorum :) süpersinn bana da ver şu beyinden az az :)
eline düşüncelerine ve yüreğine sağlık tunç kılınç
en çok sahiplendiklerimiz diil mi canımızı en çok acıtanlar…
hem kalemine hem yüreğine sağlık..
herkes bildiği işi yapmalı uğur!
anlamadığım halde kodlara girince site kısa süreliğine darmadağan oldu.
sağolsun turhost ‘ucundan tuttu’ da düzeldi hemen.
Nazar deydi sitene … Kurşun döktürelim… kem gözlere şiş çekelim…
Can abi doğru söylemiş, demeyeceksin ama dememek ne mümkün?
Gerçekten sevince değişmiyor asla o…
Gerçekten sevmek ne demek? İnsan yalandan sevebilir mi? Sadece kendini kandırabilir, hoşuna giden bedenlerin içine hayal ettiği ruhları yerleştirebilir. Ve sonra o bedendeki gerçek ruhu görmeye başladıkça aşkı suçlar, oysa yaşadığı sadece bir illüzyondur.
Herkes tuttuğu ucun gayet farkında ama sonuçlarını hesap etmiyor, edemiyor…
Biraz melankoli herkes için lazım herhalde.
Biraz da gerçekçi olursak her devri kendi şartlarında değerlendirmek gerek.
Eskiden polat alemdar yoktu tuzsuz deli bekir vardı.
Recep ivedik yoktu ibiş vardı kralın soytarısı vardı.
Bugün için tek fark sayılarının artması.
Bu gidiş de tehlikeli.
bayıldım zaten gelen her meile inşallah fikir atölyesi diye açıyorum.
sitemize inş nazar değmez :d
Kalan ömrün dörtte biri :) bence biri ya herşeyin olmalı ya da hiç bir şeyin ama tabi ben demek istediğin lafı baz alarak söyledim?
?O olmazsa yaşayamam”, kendi anlamında kullanılagelen bir söz öbeği değil bence. Sevginin şiddetini ya da “O” na verilen abartılı değeri aktarabilmek için başvurulan bir ifade biçimi… Can Abi’nin belli ki canı fena yanmış. Oysa ben, bir kere olsun biri hakkında böyle bir laf edebilmek için kalan ömrümün dörtte birini vermeye hazırım:))
aynadaki biz bize birşeyler anlatmaya çalışmış sanki doğru şeyler bunlar paylaştığınız için teşekkürler.
Hayat bu,
Düşmeden olmaz. Her düştüğünde “şu sebeplerden düştüm, bir daha yapmayayım” der ve daha bir temkinli olursak ne anlamı var? Ayağa kalkabildiğim sürece düşeceğim millet. Hayat bana temkinli olmayı öğretemeyecek asla, dileğim kimselere de öğretmemesi aslında.
Daha çok yanlışlar yapacağız, yanlış adamlara aşık olup, yanlış kadınlara şiirler yazacağız, yanlış insanara güveneceğiz, paralar kazanıp hepsini batıracağız. Daha çoook hata yapacağız.
Ugur hoca, senin yorumun da en az Tunç abinin yazısı kadar etkileyiciydi. Her ikinizi de daha uzun yıllar okumak dileğiyle.
Her sözünüzü her yorumunuzu hayranlıkla okuyorum inanın…
Can Yücel’in de öyle ama…
Bu yazınızda bir sıkıntı hissettim nedense… havalardan olabilir sanırım, kriz havası ne de olsa belirsiz ve bungun…
Bu konuda Can ağbime güvenirim, bu sözlerini de çokca dikkate alarak yaşarım.. ve beni yanıltmadı hiç bugüne kadar… ucundan tutmaya alışkın değildim zira… işe yarıyor ;)
Ama haksız da değilsiniz, aman onu atlamayayım, çünkü ben de bu dediklerinize direnerek yaşıyorum…
Kaleminize sağlık…
yaz sonrası, kış öncesi, baharla beraber mayk’da wind of change ;)
yeni yazını görünce bi hoş oldu içim :)))) aaa işte bir diyar daha dedim. kimbilir ne çok o olmazsalar geldi geçti hayattan şimdi kaçı kaldı ki onlar olmadan da öle bir yaşanıyor ki sadece yaşanmıyor, yaşlanılıyor da.
Benim cok hosuma gitti. Ozellikle en bastaki `O olmazsa yasayamam` cok dogru geliyor bana. Kaldirilmasi zor olaylar yasiyoruz, cok buyuk darbeler yiyoruz ama sonunda yine de toparlaniyoruz, unutuyoruz, uzerine sunger cekiyoruz. O yuzden `O olmazsa yasayamam` dememeliyiz diye dusunuyorum ben de.
Ugur Hocam siz de haklisiniz ama ben Tunc agbide teslim olma gormuyorum :) Sadece biraz daha dikkatli olma cabasi diyebiliriz sanirim. Yoksa daha coook serefe diyecegiz elbette, teslim olmadan.
Yapma be Tunç,
Sanki artık direnmeye mecalimiz yok gibi, teslim olmuşuz gibi yazmışsın.
Daha çoook yaşayacağız. Çok da direneceğiz. Çok seveceğiz, çokları seveceğiz, o ayrı. Bir yandan da zaman geçip giderken genç dostlarımızın büyümesine şahit olacağız. Aidiyetlerinin yıkılıp yeniden yapılmasına…Başarılarını bizimle paylaşmalarına… Erhan’ın, Nurettin’in, Meriç’in, Özgür’ün, Burcu’nun, Osman’ın, ne bileyim ve daha bir çoğunun çoşkusunu göreceğiz…
Onlara hediye edeceğiz gök kuşağını, güneşin doğuşunu, iki kadehin çınlamasını…
Daha çoook güzel günler göreeğiz… Diğer günleri de göreceğiz, ama bize az dokunacak… Şerefe diyeceğiz…
Yapma böyle, teslim olmuş gibi…
Oysa ki; Neler yitirdik, ne canlar ne de Can’lar. Polat’ları da gördük elbet, büküverilen polatları. Asıl Kılınç kalemdir. (Anlayana)
Muammer ağbinin dediği gibi, kalemine sağlık Koç.
Friendfeed’de yazdım ama burda da yazacağım.
Biliyor musun iyi yazmak budur. Bakışına, görüşüne, kaleme alışına sağlık.