Aşağıda okuyacağınız yazı, tıbben şizofren olduğu bilinen bir kişi tarafından yazılmıştır.
[‘Yazı okumak bana göre değil, video’su olsa da izlesem’ derseniz, yazının altına bakıyorsunuz.]
“Ben deli değilim, benden başka herkes deli olduğu için beni deli zannediyorlar.
İnsanın kendi olabileceği tek yer akıl hastanesidir sanırdım, yanılmışım. Delirmeye bile hakkınız yok burada. Tımarhane delirme hakkının kutsandığı mabed değil midir? Değilmiş!
İnsan tımarhanede bile delirme hakkını elde edemiyorsa ölsün daha iyi. Ben size ve kendime rahatça dil çıkarabilmek için burada değil miyim, bunun için kapatmadınız mı beni buraya. Elektroşoklar tersini söylüyor bunun. Hastabakıcının suratını görmem elektroşoka girmeme yetiyor da artıyor bile. Şehir cereyanını boşa harcamayınız efendim.
Hayatım boyunca kendim olabileceğim bir yer aradım.
Bu yer bazen bir insanın yüzü oldu, bazen sevdiğim bir kitapta altını çizdiğim cümle, bazen ölüler gibi haftalarca susmanın saltanatını yaşamak, bazen de denizin köpürdüyen mavi kaosunda eritmekle gözlerimi. Ama yetmedi bunlar. Sonuna kadar kendim olmak istedim, evreni kanatlamak pahasına. Sanatı denedim; otoriteye karşı çıkanların birbirlerine karşı imgelerle iktidar olma çabası. Polis olun efendim, daha saygın.
İnsanın kendi olabileceği tek yer gece kalbidir dedim sonra, insan yalnızken kendisidir diye de uzattım. Ama insanların ruhuma bu izinsiz girişleri yok mu, beni delirtiyor: ‘sevgilim beni ne kadar çok seviyorsun’lar, ‘felsefe yapma, aşka gel kendine gelirsin’ler, ‘insanları olduğu gibi kabul et, mutlu olursun’lar vb…
İnsanları olduğu gibi kabul edersem bu savaşları, bu gizli sömürüyü, bu öldürücü şiirsizliği de kabul etmiş olmaz mıyım; bu İsa?ya hem Edip Cansever?e, hem kendime, yeni doğan çocuklara ve gökyüzüne ihanet etmek olmaz mı?
Hepimiz deliyiz, akıllı taklidi yapmayı bıraktığımız anda tımarhaneye kapatılırız. İnsanlar akıllı taklidi yapmakta ne kadar da usta tanrım. Bense beceriksizliğim bu konuda, daha doğrusu akıllı taklidi yapmaktan bıktım. Normal olmaya çalışmak deli olmaktan daha zor. Belki de bunu anladım. Bir ofiste çalışıyordum, deli gömleğimin (seçkin bir markaydı) üzerine kravat takmayı bıraktım.
Beni kimin delirttiğini gerçekten merak ediyorum.
Babam olabilir diyorum, çocukluğumda az dövmedi beni sözcüklerle. Lise 2?de beni derste kuşumla oynarken yakalayan son Osmanlı Aysel de olabilir beni delirten. (Kaltak dediğime bakmayın, kızgınlığımdan söylüyorum, yağmurda ıslanmış bir köpek kadar aşıktım ona.) Tek tek beni kimin delirttiğini hesabını yapmak zor, kısaca beni insanlar delirtti diyebilirim. Beni insanların çıldırtmasındansa gökyüzünün çıldırtmasını isterdim, karanlık yağmurun, müziğin? Beni çıldırtma hakkını insanların elinden almalıyım.
Önemsiz deliliklerimi saymayacağım, beni buraya kapattıran son çılgınlığımı anlatacağım.
İntihar fikri yine tanrım olmuştu, aynadaki yüzüme tükürüp silahımı aldım ve mahallemizdeki büyük çukurca camisine gittim. Girdim içeri. Caminin tavanına iki el ateş edip namazı böldüm. Haklı olarak üzerime saldıran bir dindarı bacağından vurup ‘suküneti’ sağladım. Gerginlik caminin duvarını çatlatacak kadar büyüktü. Fazla vaktinizi almayacağım dedim.
Ve Perulu şair Cesar Mendoza?nın “Acı Çekene Saygı” şiirini okumaya başladım.
Tanrı’yla aynı fikirde değilim
İntihar edenlerin cehenneme gideceği konusunda
Kainatın yaratılışına katılmaktan bıktığımda ruhum
İntihar edeceğim ben de
Denenmemiş bir yolla
Nerdeyse bütün akıllı kalpler
İntihar edipsiktir çekmiş yeryüzüne
Ben ateist değilim, babasıymış gibi
Tanrı’ya küsen bir çocuğum
Eğer Tanrı intihar edenleri ve Nietche’yi
Cehenneme gönderirse
Cehennemde yanmayı tercih ederim ben de
Tanrı dürüstlüğü sever
Tanrı’nın hayal gücünü beğenmiyorum
Ben Tanrı olsam
Peygamberler göndermez
Direk konuşurdum insanlarla
Ben Tanrı olsam
Hitler’i iyi kalpli bir Yahudi olmakla cezalandırırdım
Yahut yetenekli bir yazar yapardım onu
İçindeki kötülüğü insanlara değil
Tuvallere boşaltırdı
Ben Tanrı olsam
Devletler yok olur
Gül kokulu bireyler var olurdu sadece
Atlar çılgın zamanlar koşardı
Ben Tanrı olsam
Düşünce gücüyle herkesin
İstediği karakter olmasını sağlardım
Dünya bir şiirin
Yaratılım sürecine dönüşürdü böylece
Ben Tanrı olsam intihar ederdim
İnsanlarla birlikte
Acı çekmeyi öğrenemediğim için
Sessizlik ağır bir kaya gibi hepimizin üzerine çökmüştü. Cemaat beni linç etmek için fırsat kolluyordu, seziyordum bunu. Tabancam tek dostumdu o anda. O sırada cemaatten yaşlıca bir adam bana doğru yürümeye başladı. Dur diye bağırdım, dur, yoksa? Dinlemedi yavaş yavaş ağır çekimde yanıma kadar geldi, gözlerinde diğerlerindeki gibi öfke değil, merhamet gibi bir şey vardı. Tanımıştım, babamın arkadaşı Ahmet abiydi.
‘Dinle beni, Allah?ın kendin olduğunu anlayıncaya kadar hep acı çekeceksin’ dedi usulca. Ellerim titremeye başlamıştı, bu sözler dikenli bir çalı gibi saplanmıştı içime ama acıtmıyordu. Silahımı aldı, beni linç etmek isteyen kalabalığı ve zamanı bir el hareketiyle durdurdu.
Sonrası? Sonrası buradayım işte. O yaşlı adam Ahmet abinin sözünü hatırladığımda sakinleşir gibi, içimdeki bir sırra erer gibi oluyorum ama izin vermiyor insanlar ve anılar kendim olmamama, içimin sularına bir balık gibi dalaraktan.
Dışarıdayken bir söz vermiştim kendime: onlar ne yaparsa ben tersini yapacağım diye. Onlar yalan mı söylüyor, ben doğruyu söyleyeceğim. Onlar boyun mu eğiyor, ben isyan edeceğim. Hem de her şeye. Onlar sanattan nefret mi ediyor, ben inadına Mozart dinleyeceğim, ölü yazarlarla dostluk kuracam, 7. Mühür?ü, Sonbahar?ı ve Seven?ı izleyeceğim. Onlar paraya mı tapıyor, ben yağmurda ıslanmaya tapacam. Onlar statünün getirdiği saygınlığa mı inanıyor, ben serseriliğe ve kaybetmişliğe sokak olacağım.
Sonuç: insanın tanrı?ya inancının kaybetmesinden daha kötü olan bir şey varsa, o da insanlığa inancını kaybetmesidir. Siz insansanız, ben insan olmayı reddediyorum. Deli olmam güllerle birlikte açmama, zamanın dışına taşmama engel değil; tam tersine bunlara açılan kapı.
Bu arada delilerin söz söyleme özgürlüğünden bol bol yararlanıyorum. Geçen gün bağırmaya başladım: sizin sığınacak bir Allah?ınız var, benim yok. Benim sığınacak yalnızca kelimelerim var.
Deliliğini topluma kabul ettirebilene dahi derler; ben ettiremedim, tımarhanedeyim. Güldüler. Aklın fazlası cehennem dedim, güldüler. Her çocuk tanrı?nın gönderdiği bir peygamberdir. Ve unuturuz büyüyünce peygamber olduğumuzu. Gider bir öğretmen oluruz, işçi, pezevenk, mühendis, memur dedim, güldüler. Şehir cereyanına bağladılar beni. Güldüler siktir çektiler, kalbimin içinde çarpan kalplere. Çirkinleştireni her yerde, ey dünyayı kutsallaştıran çılgınlık neredesin dedim, güldüler. Öyle bir şekilde yan yana getirelim ki sözcükleri, herkesi orospu olmaktan kurtaralım dedim, güldüler.
Zaman geçti. Artık çıplakken bir şey söyleyemiyorum insanlara, kişiliklerim birbirleriyle yaşamayı öğrendi, gidecek başka bir bedenleri olmadığını anladı en sonunda.
İlaçlarımı düzenli kullanıyorum, sigarayı azalttım. Buradan çıkmama az kaldı, doktorum Alper bey söyledi. Geçende kendi kendime Cemal dedim Cemal -ismim cemal bu arada- hayatı güzelleştiren şey tehlikeyi sevmektir. Hayatı güzelleştirmek istiyorsan dünyanın en tehlikeli şeyini sevmeyi öğrenmelisin: insanı! Buna kendini sevmekle başlayabilirsin. Hak verdim Cemal?e. Güzel konuşuyordu, inandım ona.
Cemal?e borcumu ödeyeceğim. Yeryüzünde insanlar tarafından kanatılmamış hiçbir aşık olmayı yeniden deneyeceğim. Cemal?e borcumu ödeyeceğim. Az kaldı, bekleyin beni.”
Bu öykü, Şizofreni Dernekleri Federasyonu liderliği ve Bilim İlaç desteği ile şizofreni hastalığına dikkat çekmek ve şizofreni hastalarını topluma kazandırmak amacıyla başlatılan ?Gerçekler Maskelenmesin? isimli projenin 2010 yılı öykü yarışması birincisi olan ve Çanakkale’de zabıta memurluğu yapan Süveyda Ölüdeniz tarafından kaleme alınmıştır.
Bu arada ola ki bilmek isterseniz; yazarının mahlas isim olarak kendine seçtiği ‘Süveyda’ ismi, ‘yürekteki kara leke’ demekmiş. ‘Ölüdeniz’in ise Fethiye’deki tatil yöresi olmadığının farkındasınız zaten!
Bense; “yüreğinizi, değerini bilenlere açın korkusuzca” der ve sonlandırırım bu yazıyı. Her nerede ve kimleyseniz şu an bu yazıyı okurken… Çekinmeksizin diyebiliyorsanız ona ‘seni seviyorum’; zaten seviliyorsunuz da demek değil midir ki bu?
Varsın herkes size deli desin!
Varsın olmasın sabahlar :)
Yorumlar 35
Pingback: Reset Maceram Nasıldı? | Can Uzun | anymaa
süper bir yazıydı
çok güzel, bu kadar akıllı olunca ister istemez deliriyor insan…
Çok duygusal bir şiir.
bu kadar deli biri bu kadar akıllı olabilirmi
Bir sizofrenin yazdigi yaziyi okumak istermiyim bilmiyorum ama yinede okudum okumayi sevdigim icin , sonuc sizofrence iste Hakan icindeki zipir cocugu sevgiyle büyütüp yasatmak baska, sizofren olmakla ne alakasi var cogumuzun yada hepimizin diyeyim icinde bir cocuksu tarafimiz kalir bu harikadirda
Güzel yazı :)
Deli olmayi sevmek böyle birşey olsa gerek. Yaşamak için, içindeki o deli zıpır çocuğu sevgiyle büyütüp yaşamak:)) çıldırmak serbest:)))
Vay Vay Vay Vay Çok Çok Çok Güzellll. :))
Yazıyı şizofren hastası olan Süveyda Ölüdeniz kaleme almış. Zabıta memurluğu görevine halen devam edip etmediğini ise bilmiyorum Sadık.
——————-
————————————————-
hangisi doğru anlamadım. Şizofren olan mı yazmış bu şiiri yoksa Süveyda mahlaslı zabıta memuru mu? Yoksa zabıta memuru şizofren mi? Zabıta memuru şizofrense nasıl meslekten men edilmemiş? Kafama bunlar takıldı sabah sabah. Mal mıyım neyim.
“Deliliğini topluma kabul ettirebilene dahi derler; ben ettiremedim, tımarhanedeyim.” tıbben akıllı olmama rağmen -şizofreni olduğumu düşünen birisi var- yukarıdaki cümlenin geçtiği paragraf fazla akıllıcaydı. sabah sabah iyi geldi.
Gerçekten çok güzelmiş öykü..
yorumlara bakıyorum ve sizler harikasınız süper güçleriniz var. müthiş….
şimdi gerçek bene geleyim heyhat :) heyhat :-); sizlerin hepsi boşlukta gezinen insanlarsınız boş bardağı dolu gören ve o dolu zannettiğiniz boş şeylerin kuklaları gibisiniz sizler bizler onlar ve gene sizler insan olmasa sen hayvandın insan olmasa sen olmazdın (insan) ah insan en büyük düşmanı gene insan ama (kendisi)= insan^^^:)
sevgi tek olana duyulur sevgi eşi olmayana duyulur sevgi sonsuzdur sevgi yarın bır başkasına duyulan asla değildir tek sevgi senin benim sizlerin bizlerin kısaca (geriden gelen zekanın işi değildir) bugun ben buyum yarın ben yokum ya sen?
ben ben var mı öyle bir kelime benlik yok ah sizler var sizde de bizler :-) anlıyacağınızı sanmıyorum ama belli olmaz ben deli buldu sizi siz akıllı bulur elbet bir deli şizofren benim ya siz neci ben sevmek isterim ama kimi? özümdekini…
bu satırlarda bin satır var anlayana ya… ben anlamadım ben yazıyordum bak gene unuttum gördünmü pardon göremezsiniz tabi çünkü ben yazıyordum buldum ben deliyim, peki ya sen deli misin okuyorsun bu saçma yazıyı ben bile okumam yazdığımı :) ben düşünürüm bugunu yarını gerek yok deli olmaya hepimiz akıllıyız ama süper bir deli…
bu satırların yazarı kim acaba? ben miyim yok canım benim elim… sıkıldım ben bu oyundan sen sıkılmadın mı bu yaşadığın berbat hayattan saçlarıma ak düşmüş… şairi takdir ediyor görürseniz slm söyleyin (((((tımarhanedeki kankasından))))))
Bana bir şeyler anlat, canım çok sıkılıyor.
Bana bir şeyler anlat anlat, içim içimden geçiyor.
Yanımdasın susuyorsun, susuyor konuşmuyorsun.
Bakıyor görmüyorsun.
Dokunsan donacağım, içimde intihar korkusu var.
Bir gülsen ağlayacağım bir gülsen kendimi bulacağım.
Depremler oluyor beynimde dışarıda siren sesi var.
Her yanımda susmuş insanlar susmuş.
İçimde ölen biri var.
Hadi bir şeyler söyle, çocuk gözlerim dolsun.
İçinden git diyorsun, duyuyorum gülüm.
Gideceğim son olsun.
Yanımdasın susuyorsun, susuyor konuşmuyorsun.
Bakıyor görmüyorsun.
Dokunsan donacağım, içimde intihar korkusu var.
Bir gülsen ağlayacağım bir gülsen kendimi bulacağım.
İçimde soluyorsun, iki can var içimde.
Korkular salıyorsun üstüme korkular her an başka biçimde.
Depremler oluyor beynimde dışarıda siren sesi var.
Her yanımda susmuş insanlar susmuş.
İçimde ölen biri var.
Sen her gece uyuyamamak nedir bilir misin? Her gece aynı kabusları gözlerin açıkken görmek nasıl bir his bilebilir misin? Yarın güneş doğacak olsa da kendi dünyanın aydınlanmayacağını bilmek nasıl bir acı bilir misin? Gece tüm karanlığı ile alay eder seninle. Sessizlik konuşur seninle. Ne denli çaresiz ve acınası biri olduğunu ruhunun derinliklerine kadar hissedeceğin şekilde konuşur. İşte o zaman bir sonun başlangıcı gibi düşünürsün. Aynaya bakmamak nasıl bir duygu bilir misin? Yada bakdığında sadece bir et yığını görmek nasıl içler acısı bir his tahmin edebilir misin? Saatlerce ayna karşısında dur istersen. Hiç bir şey görememek nasıl sinirlerini bozar bilir misin?
Keşkeler acınası insanlar için birer teselli ilacı olur. En azından onun bir tesellisi var. Peki nedenlerle yaşamak nasıl bir duygu bilir misin? Sürekli ? neden ? ler ile boğuşmak ve nedenini bilmediğin halde neden aramak ve neden aradığını bilmemek kısaca nedenler içinde nedensizlik çekmek nasıl bir histir bilir misin?
Peki sen ağlayamamak nasıl bir his bilir misin? Ağlasan sanki tüm acıların yanaklarından süzülecek. Her şeyden geçtim hissedememek nasıl bir şey bilebilir misin? Duyguların kanser olmuş ve günden güne işlevini yitiriyor. Bu acı gerçekle ile her gün her durumda yüz yüze gelmek ne denli perişan eder insanı bilir misin? Sürekli planlar kurmak ve sanki düşman karşıdaymış gibi tetikte durmak, düşünmeden hiç bir iş yapmamak, şüphe ile yaşamak ve tek gerçek duygunun o olduğuna inanıp geriye kalan tüm duyguları çöpe atmak nasıl acınası bir durum tahmin edebilir misin?
Gece uyanıp kalıp boş sokaklarda düşünmek insana gerçekleri sadece gerçekleri söyleyen yalnızlık ile buluşmak ve sessizlik dilinde onunla tartışmak şizofreni düşünceler içinde bir ömür sürmek nasıl bir hayat bilir misin? Yağmurda insanlar koşa koşa sıcacık evlerine gitmeye çalışırken, sen yavaş yavaş yürümek, yürüdükçe temizlendiğini hissetmek ama hiç üşümemek sadece hüzünlenmek ne demek bilir misin? Kimsenin olmadığı yerleri kendine mesken seçmek, çevrende yüzlerce insan olduğunu bildiğin halde aslında hepsinin zayıf yönlerini bilmek ve bir gün seni bir ? neden ? için bırakma ihtimalleri olduğunu bildiğin halde sessiz kalabilmek ne denli bir feryat olduğunu tahmin edebilir misin?
İmitasyon insanlar içerisinde sürekli gerçekler ile karşı karşıya kalmak. Senin dilini anlamayan insanlar içerisinde sende onların dilini anlamadan konuşmaya çalışmak ne saçma bir şey bilebilir misin? Birini çok sevmekten korkmak, seni seven insanlara sürekli sevmemeleri gerektiğini hissettirmek o hisler içerisinde iken içten içe üzülmek sevgi duygusuna bulaşmış ihanet boku yüzünden tutmaya bile iğrenmek nasıl bir kısır döngüdür anlayabilir misin? Yaşadığın hayat içerisinde sadece ama sadece gerçek olan şeyleri tatmak (ihanet, acı ve şüphe) bu konular üzerine master yapmak ve kendini bu uğurda yetiştirdiğin için seni kimsenin anlamaması ve buna sıfat koymaya çalışması ne gülünç bir durum anlayabilir misin?
Kendince kanunlar yazıp kendi dünyan içerisinde bu kanunlar üzerine yaşam sürüp bu kanunlar içerisinde güven, aşk, sevgi, bağlanmak, inanmak, konuşmak vb. türen kelimelerin geçmediğini her gün her saat her dakika her saniye tekrar ve tekrar düşünmek, bu kanunlara uymadığın zaman eskiden olduğu gibi ihanet gerçeği ile yüzleşmekten korkmak, bunun için kendi koyduğun kurallara kendin bile uymakta zorlanmak ne delice bir yaşam tarzıdır anlayabilir misin?
Sessizliğin kendine lügat olarak seçmek ve ne kimsenin anlamasını beklemek, çevrende sesli konuşanların aslında sadece nefes alıp verirken dilini oynattıklarını anlamak, her kesimin kendince bir idealleri olduğunu bilmek ve bu uğurda haysiyetini, onurunu, insanlığını satacağı gerçeğini sürekli beynine işlemek ne anlaşılmaz bir durum anlayabilir misin?
Ben bilebilirim?. Tahmin ederim?
Bhen dheliyim bhen şzihofrenim ben şuyum buyum diyenler. Aslında bilmediğiniz bir şey var ; Deliler neden delirir bilir misiniz? Gerçeklerden. Sadece gerçekleri bildikleri ve bu gerçeklerle yüzleşmekten korkmadıkları için delirir. Hiç bir deli yoktur ki nedensiz delirsin. Eğer deli ise muhakkak onun delirmesi için gerçek nedenler vardır. Bir deliye acımak yerine sadece saygı duymalısınız. En azından günümüz insanların başarılı, imrenilen insanların, hayran olunan insanların yapamadıkları şeyi ? Gerçekle yüzleşmeyi ve yaşamayı ? göze almış kişiler delidir.
O yüzden ben bu duygular nasıl çok iyi bilirim. Çünkü bende onlardan biriyim.
çook güzel ve içtendi.eline sağlık Cemal’in.Duygularımı anlatacak kelime bulamıyorum..
Bir kitap yazmaya başladım.
Adı 10 Hayat,
Bir yaşam öyküsü.
Doğan, büyüyen ve ölen türden.
Ama bir fakla; büyürken 10 farklı hayat yaşamış.
Tüm farkına varamadığımız yanılgılarımızın kaynağı hayatımızdır.
Dağları severim. Orada yaşamak herkes için eşit şekilde zordur. Keçilerin kullandığı patikalardan başka ayrıcalığın olmaz. Sıcak değildir ve soğuk ne demekmiş öğretir. Sıska ve güçsüz olamazsın. Korkak ve miskin de. Güneşle doğar, geceyle yatarsın. Keskin kokuların ve katıksız lezzetlerin olur. Ya dosttur ya da düşman yaklaşan her şey. Tanıştığın tüm canlılara saygı duyar ve saygı görürsün. Yediğin vardır yendiğin değil. Tüm yenilgilerinden arınır, tek mutluluğun olan küçük hayatına sahip olursun. En büyük değerin o andır. Sudan olma, topraktan doğma ve güneşten beslenme yetimlerin arasındasın. Hoş geldin.
Eğer dağ bildiğin yerde bunlardan biri eksikse daha yukarılara çıkmalısın.
Pingback: Bir Haftada ? 13 | Murat Yıkılmaz
Ne kadar dogru konusmus… Acaba bende mi sizofrenim diye dusundurmedi degil
Acıdır ki, yazıyı beğenenlerin ciddi bir kısmı, söylenenlere hak vermekten alabildiğine uzaktalar.
-Sorgulamadan hayat mı geçer? Mücadelem yoksa ne diye varım? Benden başka insan yaşamıyor mu bu dünyada, niye düzeltmek için uğraşmayım?
+Bırak herkes mutlu olduğu gibi davransın.
muhabbetlerinde, birinci kişi olmanın vehametini kim bilir yaşamadan?
Dün adına deha deyip, testlerle ölçüp, üstüne “üstün zekalı” etiketini vurdukları insan, yarın kalkıp da etiketinin hakkını vermeye çalışınca deli oluyor, saçmalıyor, boşa harcıyor kendini, yanlış yerlerde çürütüyor hayatını, hatta “hayatın ciddiyetini” fark edemiyor. Nasıl bir ölümdür o, yaşamayan biri, tek bir yazıyı okumakla anlayabilir mi?
Nasıl bir ölümdür ki düşündükçe nefes almana tanınan hak azalsın? Nasıl bir dünyadır ki, nefes almana tanınan hak başkalarının senin hakkındaki fikirlerinden geçsin? Ve başkaları, onlar nasıldır ki senin hakkında fikir yürütmeyi hak görüyorlar kendilerine?
Delilik dense adına halinin, özel adı hiç önemli değil, bir belge verseler eline, ne müthiş olur düşünsene bir:
-Merhaba ben Ülgen.
+Fatma ben de.
-Memnun oldum tanıştığıma.
+Ben de. (Nasıl mutlu oldum anlatamam sana, duymadık sanki raporunun olmadığını, normal gibi dolanıyorsun ortalarda.)
Karşındakinin yüzünde o düşünceye dair ifadeyi gördüğün anı düşünsene bir, ne muhteşem. Korkacak belki biraz, bulaşmayacak sana, sınırlamaya çalışmayacak, yaptıklarında mantık aramayacak. Hastalıklı bir hayvan gözüyle bakacak belki, ama raporun yokken çok mu insan yerine koyuyorlar?
Ne kaybedersin? “Akıllı” sayılma çabandan başka ne kaybedebilirsin?
Zabıta Memurluğunun yanında bir de blog açsaymış keşke. Eminim bir sürü okuru olurdu, çok akıcı ve düşündürücü yazmış.
:-)
deliliğin en haz alıcı özellıklerınden bırıdır belkı de her durumu, her seyi ve maskelenmiş tüm yüzlerı yüregine kadar görebılmek.
sıradışı tüm çılgınlıkları kendıne mükemmel bı uyum içinde dikte etmek ve alabıldiğine haykırmak… gerçekle bağlantısı olmayan sesler içseslerıdır ve farklılıklarının farkındadırlar.
ama bu kadar seker bır paranoıd şizofreni okumak gönlüme çok iyi geldi doğrusu. hissettiğin kadar yasarsın ve son olarak yaşamak sadece nefes almak degıldır. masalsı düşlerde dansedebılıyorsanız her daim ne mutlu:)))
yaradan her insanı farklı yarattı. senden bir tane daha yok. herkes deli, herkes akıllı, herkes güzel, herkes sabırlı değil. herkesin beğenileri, korkuları, zaafları, istekleri farklı. çünkü yaradan böyle olmasını istiyor bence. bizi farklı yaratan O.
bu farklılıkları göze alarak insanı koşulsuz kabulle sevmek… zor mu? neden herkes birbirini değiştirmeye çabalıyor. bu farklılıkları göze alarak insanı sevmek tehlikeli, evet. ama gerçekten hayatı güzelleştiriyor. sevgi sadece bütün kötülükleri, çirkinlikleri görünmez kılıyor.
derinlere götüren ve orada bırakan bir yazıydı.
teşekkürler.
Pingback: atgotten’in yazısını okudum http://atgo… « muzikolik
çok duygulandım ya
Pingback: Tweets that mention Fikir Atolyesi Benden başka herkes deli olduğu için, beni de deli zannediyorlar! -- Topsy.com
Canımı acıttı…
Küçük bir âlem olan, inanılmaz yeteneklerle donatılmış, muazzam üstü bu varlıktan kendi nispetinde muazzamlıklar beklerken, gözlerimizin önünde erimesini seyreyliyoruz. (Bu sadece Süveyda için değil…)
Bu gidişattaki hesabımı(zı) düşündükçe içim sızlıyor…
Kim olursa olsun, Kimcilerden olursa olsun…
Ayrıca her an bu eriyenlerden olma rizikosu, korkusu…
Hiçte uzak değil…
Güzel olanlarla eriten değil en güzel, en hayırlı biçimde dirilten, renk veren, can veren, kan veren, anlam veren güzel birlikteliklerde olmak temennim… Bu şekilde alınan enerji ile mücadeleden de yılmanın kolay olmayacağını düşünüyorum.
Olağanüstü yazar, müthiş terapist Arno Gruen’i htırlattı bana. Özellikle “Kendine İhanet” ve “Normalliğin Deliliği“.
Muhabbetle.
Süveyda Ölüdeniz.
Mahlası da öykü kadar etkileyici, düşündürücü…
Cekinmeksizin diyebiliyorsaniz birine ?seni seviyorum?, bu cesaretin gostergesidir, nitekim her zaman karsilik bulamayacagi asikardir, en azindan hak ettigi olcude… suistimal kismini geciyorum bile?
Delilikse, bence en guzel sifatlardan biri, ozgurlugun kapilarini acan? Kim dahi olmak istemez ki?
Yanımda olanlara da, olmayanlara da diyorum ama sana tüm yüreğimden bu sevgiyi yolluyorum.
Sadece insanız ve her durum ve duygunun tadını çıkarmak, her şeyin farkında olarak, hissederek yaşamak delilikse sonuna kadar deliyiz :=)
etkileyici… :(
Çok güzeldi..