14

Ben Ne Kadar Çok Değişmişim.

Bilmiyorum siz nasıl hissediyorsunuz çok eski arkadaşlarınızı gördüğünüzde. Üstelik 10 yıl gibi uzun sayılabilecek bir süredir görmediğiniz arkadaşlarınız olursa bu kişiler…

Geçen ay böyle bir şey başıma geldi. 5 sene birlikte çalıştığım reklam ajansı (Alice/BBDO) eski çalışanları, 25 kişi kadar, bir araya geldik Beyoğlu’nda.

Nasıl ilginç, nasıl unutulmaz bir akşam oldu. Yirmili yaşlardaki Tunç’u bilen eski dostlardı çünkü hepsi.

Kimi yakalarsam sordum; “anlatsana ben nasıldım o zamanlar?”

Aman tanrım… Ben ne kadar çok değişmişim!

Kısa saçlı, her zaman traşlı, takım elbiseli, kravatlı, bankacı görünümünde bir Tunç varmış o zamanlar. Sabahları işe erken gelip, akşamları geç saatlere kadar kalan, hırslı, zor…

O dönemler, yani doksanlı yılların başı, ufacık siyah beyaz ekranlı o ilk Macintosh modellerinden biri odamıza geldiğinde uzaya gidiyormuşcasına heyecan yapıyor, kullanmak için sıraya geçiyoruz. Internet ve email mi… Gerek yok ki, faks makinemiz var harıl harıl çalışan!

Hatırlıyorum, o zamanlar iş benim herşeyim. Herşeyim… Hem müşteri ilişkileri yapıyor, hem de Hint asıllı İngiliz patrona (Richard Anderson) yeni müşteri alımlarında destek oluyorum. Çok renkli, heyecanlı, koşuşturmacalı…

Ajans’ın henüz bebeklik ayları olduğu için hemen her ay büyük bir konkura (müşterilerin kendilerine yeni bir ajans seçmek için açtıkları yarışma gibi bir şey) hazırlanıp sunumlar yapıyoruz. Her gün 24 saat çalışsanız işlerin bitmeyeceği durumları yaşıyoruz (veya yaşatılıyoruz!). Dolayısıyla çok şey öğreniyoruz, birlikte büyüyoruz…

Richard’ın klasik Türk reklamcılığına ters gelen aykırı yaklaşımı büyük markaların hoşuna gidiyor, sürekli yeni müşteriler alıyor ve hızla büyüyoruz. 14-15 kişilik çekirdek kadromuza her ay yeni arkadaşlar alıyor, ofisin koridorlarına bile masa koymak zorunda kalıyoruz.

Çok kısa bir süre içinde Alice Türkiye’nin en büyük ilk 10 ajansı arasına giriyor. Sonra da dünyanın en büyüklerinden BBDO’ya çoğunluk hisseler satılıyor ve adımız Alice/BBDO oluyor. Türkiye reklam sektöründeki açığı fırsata dönüştüren esmer tenli patronumuz paraya para dememeye başlıyor.

Beş sene çalışıyorum, sonra müşterilerimizden biri olan Nissan bana Satış ve Pazarlama Müdürlüğü teklif ediyor ve masanın diğer tarafına geçiyorum tekrar. Alice/BBDO bugün de başarılı işlere imza atmaya devam eden en büyük ajanslardan biri olma özelliğini sürdürüyor…

Beyoğlu’daki bu eski Alice’ciler toplantısı bende bir çok açıdan önemli izler bıraktı. Eski Tunç’u hatırlayıp, değişim denen şeyden ne kadar çok payımı aldığımla yüzleştim. Çok da mutlu oldum.

O işi herşeyin üzerine koyan Tunç’tan eser yok bugün. İş benim için artık hayatın içinde bir parça, tıpkı yemek yemek ve uyumak gibi; ayrı bir güç odağı değil. Belki daha iyi bir ifade ile iş hayatı ayrı bir kavram değil artık; hayatın ta kendisi. İş hayatı ve özel hayat diye bir ayrım yapmamayı öğretmiş yıllar bana. Hayatta neleri yaparken keyif alıyorsak, iş yaşamının da o keyif boyutundan payını almasına izin verirsek, doğal olarak bütünleşiyor her ikisi.

Şimdi bakınca, o dönemleri iyi ki yaşamışım diyorum. O deneyimler bana kritik bir adım atmama öncülük yapmış; Nissan’da çok önemli bir sorumluluk almamı sağlamış. Sonrasında da kariyer denen o yolda devam etmişiz bir şekilde.

Eski sağlam ilişkilerin araya zaman girse de nasıl hala kaldığı yerden yeniden başlayabileceğine tanık oldum o gün. Masaya gelen her yeni kişi için herkesin suratında kocaman bir gülümse ile kucaklaştığı sımsıcak bir buluşma. Şubat ayında da fasıl yapacağız!

Zamanın insan üzerinde yaptığı fiziksel değişim şaşırtıcı. Bazıları aradan geçen yıllarının hakkını vermişken, diğerleri için zaman sanki durmuş. Her iki durumda da taşıdığınız o güzel ruh değişmediği sürece, zaman bırakın aksın bildiği gibi.

2007’de siz de karıştırın eski telefon defterlerinizi, bulun izini kaybettiğiniz o dostlarınızı. Bir tane bile olsa… İnanın, doyumsuz oluyor o birliktelik. Yıllara meydan okuyup gençleşiyorsunuz tekrar.

Yorumlar 14

  1. kermitim

    merhabalar ,

    bugünün en şanslısı benim : ) sitenizi keşfetmiş olmanın verdiği keyf… kelimelerle ifade edilemeyecek kadar özel… son dönemde postlarımda ağırlık verdiğim ve hissettiğim zaman olgusu için sizinle paylaşmak istediklerim var : )))

    zamanla gelen yaşanmışlıkların sonrasında, okullarda öğretilmeyen tüm öğretilerle ile donanırken, ruhlarımız ne kadar zaman geçerse geçsin, bizlerle ilk heyecanı ile beraber… tek fark ise başbaşa kalınan bizle hissettiğimiz özümüzün, herkesle paylaşılmasında saklı belki…

    herkese sevgiler.

  2. eylül

    akan suyu durdurmaya gücümüz yetebilir belki ama bi okyonusu çöl yapmaya 1 günümüz yetmez :) hayatımızdaki günlük rutin işlerimizi yapalım ama :) sevdilerimizede kendimizi unutturmayalım bi mail. bi msj bi telefon kadar bize yakin ken dostlarımız :( biz onları unutmayalım

  3. Ahmet Gökalp ERGEÇ

    Hobimi işim olarak yapıyorum, bu sayede pazartesi sendromum yok, bir tek gün bile “ah bügün de iş var!” demedim, çalıştığım her andan keyif aldım. Arada iş yaşamında dayatılan kavramlara isyan ettim ama yinede işim severek yaptım, sevdiğim için gülerek yaptım, güldüğüm için çok sevildim, çok sevildiğim için çok mutlu oldum, çok mutlu olduğum için de işimi severek yaptım. Böyle bir kısır döngü için bugünlere geldim. Kapsamı değişse de işimi hala severek yapıyorum. Değişmeyen tek şey bu sanırım.

    Sevgilerimle

  4. Arman ACAR

    Facebook sayesinde bende ilk okul arkadaşlarımla görüşme fırsatı yakaladım. Yaklaşık 10-15 arası değişen ilkokul arkadaşımla Alsancak’ta buluştuk geçenlerde. Sima herkeste neredeyse farklı fakat gözler mimikler hep aynıydı. Cins cibilyiet aynıyken konuşma ve ses tonları farklıydı.

    Yaşım itibari ile (21) bir çok arkadaşım üniversite okuyordu fakat ben üniversite okumayı tercih etmeyenlerdendim. Üniversiteye bağlı kalmak bana çok garip geldi ve hemen iş hayatına atılmayı tercih etmiştim. Kemeraltında bir oyuncakçı dükkanında başlayan iş hayatı, 7 yaşından beri sahip olduğum bilgisayar sayesinde beni bugünlere web teknoloji ile ilgilenmeye profesyonel manada işim oldu.

    Şimdi bakıyorum da arkadaşlarım hala ailelerinin paraları ile okurken, gezerken ben kendi paramla gayet rahat bir şekilde mutluyum. Hem geleceğim için başarılı atılımlar yapıyor ve daha önemlisi yeni insanlarla tanışıp çevremi genişletiyorum. (100 binim olacağına 100 bin tanıdığım olsun) hem de kendimi geliştirip yeni şeyler öğrenmenin heyecanını içimde taşıyorum. Bu duygu ise gerçekten paha biçilemez bir şey.

    Ben ne kadar değişmişim cümlesi için cevabım 10 yıl önceye bakmamı gerektirmiyor. Düne göre bile çok değiştiğimi zaten anlayabiliyorum.

  5. sadi türkkal

    Sevgili Tunç, Nergis’in adresini ararken tesadüfen senin sitene rastladım. Yazılanları okuduktan sonra Alice’nin ilk günlerine gittim.

    Ben ajansa 12. eleman olarak katılmıştım. Birden kendimi Nergis, Elçin, Gül ile beraber aynı atelyede çalışıyormuş gibi hissettim. Fakat birden atelyeye elinde sheraton’un brief’i ile girip “çok acil bunun yapılması gerekiyor” diye konuşmaların kulağımda çınladı. 15 yıl sonra bile bunu unutmamışsam senin mesleğinde ne kadar etkileyici birisi olmandan kaynaklanıyor…

    Sevgili Tunç, ajansta geçirdiğim 5 yıl benim için daha nice unutulmaz anılarla dolu. Yazımı fazla uzatmadan bitiriyorum. Böyle bir girişimden dolayı seni kutluyorum. Hoşçakal.

  6. Nergis Kul

    Tunç selam, sayfanda seninle ilgili bilmediğim bir sürü şey okudum, sayfandan dolayı seni kutlarım.

    Yorum olarak tabiki yaşanmış bir Alice hayatından bahsedeceğim. 89 senesinde başladığım Alice’de birde mac’imiz vardı… Orada metin çıkışları alınır ve karanlık oda, Recep yardımıyla müthiş ilan, ambalaj ve posterler yapılırdı.

    Bugün de tabiki BBDO’nun başarısından sözetmek çok güzel. BBDO’ya gittiğinizi okuyorum… Ben de en kısa zamanda showrooma bir uğrayacağım.. Küçükçekmece’den kakıp Maslak’a gitmek gerçekten şimdi gözümde öyle büyüyor ki… Ama gidip yeni yerinde BBDO’yu bir göreceğim…

    Tunç, bir de sana bir karikatur çiziktirmiştim, onu arkadaşlarla paylaşmaktan da memnun olacağım. Ayrıca seni bu Pazarlama Blogları Karnavalı’na katılımından dolayı da kutlarım.

    Selamlar.

  7. Tunç Kılınç

    Dün gurur duydum…

    Evet sanırım yeni bir yazı yazıyor olsaydım başlığa bunu koyardım; “Dün Gurur Duydum.”

    Maslak’ta hemen Sun Plaza’nın bitişiğindeki Alice/BBDO’nun mekanına uğradım. 90’lı yıllardaki Maslak İş Merkezi’ndeki yarım katta, koridorlarda insanların sığıştığı bir ofisten şimdi 6 katlı muhteşem bir çalışma ortamına geçmişler.

    Yıllar sonra Richard, Gülümser, Haluk ve Betül ile karşılaşmak; Hasan, Ahmet ve Şenol ile tekrar sohbet etmek nasıl keyif verdi; Nergis’in Alice’in ilk günlerinde yaptığı ve bizim girişe astığımız o tabloyu tekrar görünce nasıl duygulandım, kelimelerle anlatmak zor gerçekten.

    Alice/BBDO yıllar içinde ne yollar almış, ne zorluklar atlatmış… Ve hizmet verdiği önemli markalarla da uzunca bir süredir Türk reklamcılığının en önemli oyuncularından biri olmuş.

    Gurur duymam işte bu yüzden. Yoksa neredeyse kuruluşundan itibaren 5 seneyi aşkın çalıştığım Alice için benden çok da tarafsız olmamı beklemediğinizin farkındayım.

  8. Sinan Ata

    Selamlar Tunç abi.

    Ben senin bu yazıda anlattığın çocuğa çok benziyorum, yani ben de 10 yıl sonra dönüp vay be mi diyeceğim? 18 yaşındayım ve devamlı yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorum.

    Bu arada sevdim blogunu, favladım. Tecrübelerini paylaşacak büyükler lazım bana :)

    Görüşmek üzere…

  9. Gül Önder

    Elçin, Tunç’un yazısının üstüne seninkini de okuyunca gözlerim dolmadı desem yalan olur, Nergis orada ağlamıştı, şimdi de ben duygulandım.

    Ne günlerdi diyecek kadar yaşlanmışız ama o gece gerçekten zaman durmuş gibiydi. Yapılan espiriler, uzun zamandır birbirini görmemiş kişilerin özlemleri… Ben kesinlikle eminim ki hiç kimse bizler kadar eğlenerek, birbirini severek, delicesine özveri ile çalışmamıştır. Benim hayatımın en zengin, en özlemle andığım günleri…

    Herkesi öpüyorum. İyi ki yaşam bizi bir araya getirmiş.

  10. elcin cubuk

    Hayat, sen planlar yaparken geçip gidiyor… Ben de, hayatın içinde, geçmiş için bir plan yaptım; iyi ki de yapmışım…

    Geçmişi yakaladık sanki…

    O gece sanki zaman durmuşdu, sanki kimse yaşlanmamış, kimse degişmemişti. Zaman durmuş, biz birbirimize yaptığımız işlerle ilgili sorular soruyorduk. Sanki biraz önce basın ilanını renkayrımına yollamıştık.. On sene önceki şakalara güldük, aynı şarkıyı Rasim’den ısrarla istedik; “Eski Dostlar…”

    Biz birlikte çok çalıştık, çok yorulduk ama biz birbirimize önem verdik, birbirimizi geliştirdik, güzel yanlarını bulduk aslında bizler, birbirimizi sevdik..

    Orada o yıllarda buluşmamız gerekiyordu, bizler de buluştuk. Richard bir araç oldu, sonra da ortadan kayboldu..

    Güzel dostluklar ve güzel hatıralar için Alice?e teşekkürler.. Arkadaşlarım sevgi ile kalın…

  11. Kerem Akçaba

    O gece yoğun bi iş gününün ardından bu buluşmaya gitmek için bedenimle savaştım ve galip geldim! Ne iyi yapmışım katılmakla.

    Girişimle birlikte 25 kişilik masa gürültülü ve ateşli haline ara verip “Oooo Kereeem” diye bağırıp sevinçle karşıladı beni… Eski dostları teker teker kucaklayıp yerimi aldım ve ayrılana kadar gülümsemesiz bir an bile geçirmedim… Rasim’in gelmesiyle birlikte kahkahalar patladı ve ayrılana kadar durmadı…

    Alice ruhunun ne kadar farklı olduğunu bilen bilir. Bugün hala görüştüğüm, Tunç dahil birkaç kişi haricinde eski dostları da görmek şahaneydi.

    Hayatımdaki MİLADın kahramanlarına sevgilerimle…

  12. Kartal Hakan Yamanoğlu

    Evet Tunç baba haklısın, yıllar o kadar çok şeyi değiştiriyor ki, hem kendimizde hem de çevremizde.. Şimdi bakıyorum da; fazla değil birkaç sene önceki Hakan’a.. Israrcı, hemen parlayan, hatayı kabullenmeyen..

    Zaman bizi büyütüyor belli ki. Şimdi aynaya bakıp geçmişi gördüğümde hatayı kabullenmemenin aslında en büyük hata olduğunu anlıyorum. Hemen tepki veren Hakan’ın yerini ise, düşünüp, tartıp kelimeleri özenle seçip eleyen Hakan’ın aldığını görüyorum..

    Yaşadığımız mekanlar bile eskisi gibi değil.. Eskiden arkadaşlarımızla her hafta buluştuğumuz Paşa diye bir mekan vardı. Derdik ki, gün gelecek ne biz hepimiz bir arada olacağız, ne de yaşadığımız mekanlar yerli yerinde olacak..

    Haklı çıktık, artık ne biz bir aradayız, ne de o derdi kederi unuttuğumuz, iki çift muhabbet ettiğimiz Paşa yerli yerinde..

    Zaman bizi büyütürken, kafamıza balyozla vura vura da öğretiyor, “Her saniyenin ne kadar kıymetli olduğunu ve asla geri gelmeyeceğini..”

  13. nihan okur

    Tunç’un yazısını okuduğumda hemen benim de aklıma eski dostlarla buluşma, görüşme anılarım geldi. Yaş itibarıyla 10 yıldır görüşemediğim arkadaşım olmadı hiç ancak en az 5-6 yıldır görmediğim ve sonra bir araya gelip hasret giderdiğim dostlarım oldu.

    Her biraraya gelişimizde aslında bildiğim bir şeyi sürekli olarak yeniden öğreniyorum. Değil aradan geçen 3-5 yıl, 1 ay bile çok farkediyor aslında hayatımızda. Hergün değişiyor hergün büyüyorum.

    Özellikle üniversiteye girdikten sonra yaşanan değişimler bambaşka ve az önce okuduğum yazıya göre öğrendim ki iş hayatına atıldığımda da çok değişimler yaşayacağım. Bazen eskiye bakmayı, kendimizi eskisi gibi tanımlamayı çok iyi beceremiyoruz sanırım ve böyle zamanlarda eskilerden kopup gelen ve o dönemde bize eşlik eden insanlar ne kadar da iyi tanıyorlar bizi.

    Şimdi oturup konuşuyoruz da eski dostlarla, ben iddasız, kazanma hırsı olmayan biriyken şimdi planlarla dolu, yanında not aldığı defteri olmadan gezmeyen, sürekli meşgul olan bir insan olmuşum. Kendime ne kadar da az zaman ayırır olmuşum. Birlikte oynadığımız oyunları, içerken yapılan sohbetleri, yılbaşı partilerinde çekilen filmleri ne kadar çabuk unutmuşum bu ‘gelecek’ derdine düşüp.

    Şimdi düşünüyorum da acaba ben özümü mü unutmuşum, yoksa özümü mü bulmaya çalışıyorum?

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir