34

Yapmam Gereken? Hem de Kendi Yolumla!

Ne kadar çok engel var değil mi kendi bildiğiniz yolla yaşayabilmek için. Aşağılayan bakışlar, acımasız eleştiriler… Olmadı; yok saymalar…

Hep başkalarının hayatı! Varlığımız hep o diğerlerini memnun etmek için tasarlanmış sanki.

Bir zaman sonra anlıyorsunuz ki bir şeyler ters gidiyor. Hatta bu itirafla yüzleşmek bile yıllar alıyor çoğumuzda!

Ne güzel olurdu yaşadıklarımızdan edindiğimiz deneyimlerle, yeniden başlatabilsek şu hayatı! Hem de istediğimiz yaştan.

Fantazi işte!

O zaman şimdiden demek gerek; ?artık sonum yakın.? Bakmaksızın yaşına.

Ve yüzleşmek gerek geçmişle.

Bugüne kadar yaşananlar için ?evet yaptım, hem de kendi yolumla? dediklerimizin azsa sayısı, şimdiden sonra ?çok? olması için… ?Hep? olması için!

İşte Frank Sinatra?nın ?I Did It My Way? parçasının bana düşündürttükleri.

Çalın şimdi şunu, açın sesini de.

ve artık sonum çok yakın…
son perdeyle yüzleşmeye hazırım.
dostlarım, açık konuşacağım!
net olduğum kati durumumu açıklamalıyım.

hayatı dolu dolu yaşadım…
her yolu baştan sona dolaştım…
ve dahası, çok daha fazlası,
hepsini kendi yolumla yaptım!

pişmanlık mı? var elbette biraz…
ama sözü edilmeyecek kadar da az!
hep yapmam gerekeni yaptım…
ve hepsine istisna olarak baktım.

planladım her dersini hayatın,
ve yolumdaki her dikkatli adımı.
ve dahası, çok daha fazlası…
hepsini kendi yolumla yaptım!

evet, oldu bazı zamanlar…
eminim biliyordunuz!
çiğneyebileceğimden fazlasını,
ısırdığım zamanları.

ama bütün bunların yanında,
bir an bile şüphe duyduğumda…
hemen yuttum o lokmayı,
ve tükürüverdim dışarı!
yüzleştim tümüyle,
ve hep bastı ayaklarım yere…
hepsini kendi yolumla yaptım!

sevdim, güldüm, ağladım…
kaybetmekten payımı fazlasıyla aldım!
ve şimdi… yatışırken göz yaşlarım,
hepsini gülümseyerek hatırlarım!

düşündüm de bütün bu yaptıklarım…
utanç duymadan anlatılır mı?
utanç mı? hayır, hayır, bu ben değilim!
hepsini kendi yolumla yaptım!

bir adamın nesi var?
eğer kendi değilse, o hiçbir şey.
gerçekten hissettiklerini söylemek…
başkalarının diz çökeceği kelimelerle değil.

kayıtlar söyler, yaşadım doyasıya.
hem de kendi yolumla…

——–

Evet, ?Kendi Yolumla? yapamadığım onlarca şey oldu geçmişte.
Pişman da değilim ama…
Bir dakika! Yoksa…
Pişman olmamam gerektiğini bildiğim için mi böyle söylüyorum?
Belki de!
Böylesi daha çok huzur veriyor; eminim ondan.

Peki şimdi?

Daha fazlasını yapıyorum artık hayatta, acısını çıkarırcasına yaşanmamışların.

Hem de kendi yolumla!

Sizin de geçmişle yüzleşme vaktiniz geldi.
Hemen şimdi.
Benden bir rica olabilir bu sadece.
Sizden, sizin için bir rica.

Sonrası mı?

İşte o ?sizin yolunuz!?

Yorumlar 34

  1. Evren

    Evet. “Pişman olmamam gerektiği için” pişman değilim, güya.

    Büyük engelleri hafife aldığım, küçükleriyse fazla büyüttüğüm için her şeyin aşılmaz göründüğü gibi. Yanıtı çok basit olan şeylerin doğruluğundan şüphe edip o küçük mutluluk adımlarını atamamak gibi.

    Halbuki yol kendi yolumuz hep ama biraz farkındalik gerek.

    Teşekkürler bu zihin açıcı yazı için.

  2. K. Aycan Saroğlu

    Bu yazı… bana hala ‘pranga’larımı hatırlatıyor…. görünmez zincirlerle bağlandığım, korkulardan ördüğüm ipliklerimi, kendi kendime ördüğüm kafeslerimi… Her neyse bir de Borges’in ‘Anlar’ şiirini hatırlatıyor… Bilindik bir şiirdir, ama bilmeyenler için paylaşayım…istedim…

    ANLAR
    Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
    İkincisinde, daha çok hata yapardım.
    Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
    Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
    Çok az şeyi
    Ciddiyetle yapardım.
    Temizlik sorun bile olmazdı asla.
    Daha çok riske girerdim.
    Seyahat ederdim daha fazla.
    Daha çok güneş doğuşu izler,
    Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
    Görmediğim bir çok yere giderdim.
    Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
    Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
    Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
    Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
    Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
    Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
    Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
    Gitmeyen insanlardandım ben.
    Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
    Eğer yeniden başlayabilseydim,
    İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
    Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
    Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
    Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
    Ama işte 85’indeyim ve biliyorum…
    ÖLÜYORUM…

  3. Pingback: Fikir Atolyesi La Rambla, İstiklal Caddesi ve Siya Siyabend.

  4. Ayşe Gökçe

    Kendi yolum diye birşeyin varlığını sorguluyorum..

    Herkesin hayatının bu kadar içiçe geçtiği bir zamanda.. hayatımda belki hiç karşılaşmayacağım kişilerin yorumlarını okuyorum burada.. beynimde yer ediyor bazıları.. hepsini analiz edip sonuca ulaşmak belki kendi yolun fakat beynim ne derece bağımsız ki?

    Büyürken yaşadığım gördüğüm insanlardan aldığım ilhamlar değil mi gitmek istediğim taraf olduğunu sandığım yönü belirleyen?

    Yoksa en huzurlu yürünen yol mu kendi yolumuz?

    Kafam karıştı.

  5. gürcan

    işte bütün başarı:

    1-KINAYICININ KINAMASINDAN KORKMAMAKTIR

    2-HERŞEYİ ŞİMDİ YAPABİLECEĞİNİ BİLMEKTİR

    3-DÜŞÜNCELERİNİ HAYATA GEÇİRMEKTİR

    mesala bugün 20 sayfa kitap okuyacağım ama şimdi okumak istemiyorum; 2 saat geçeçek, yine şimdi olacak…

  6. deniz

    “Bazı sabahlar yataktan çıkmak için sebep bulamıyorum” demiştim. Son zamanlarda yataktan çıkarken sebeplerin farkına bile varamıyorum. Pavlov’un köpeklerinden biriymişim gibi zil sesiyle gözümü açıp kalkıyorum yatağımdan. O ses beni kendimden alıp zorunlu olduğum birşeyler yaptırıyor.

    Hayatım boyunca sadece “zorunda” olduğum için pek çok şeyi yapmadım.. En azından yapmam gereken zamanda… Okulum o yüzden bir sene uzadı. Ders kitaplarımı yaz tatilinde okuyordum. Herhangi bir şey kaybettim mi diye soruyorum kendime. “Hayır”… Hatta iş dünyasına girdiğimde yaşıtlarımın çoğuna göre bir sene daha “saf”tım, daha temizdim…

    Evet çalışmanın beni kirlettiğini düşünüyorum.. En azından benim için geçerli olan şu andaki haliyle…

    Çoğu bayanın hayallerini süsleyen bir işten kendimi ifade etmem mümkün olmadığı için, başkasının hayatını yaşıyormuşum gibi hissetmeye başladığım için ayrıldım. Binlerce sebebim vardı bu yüzden.. Birçoğu saçma hatta normalde çok da önemli olmayan şeyler… Kırmızı ojeyi severim, onlar açık renk sürmemi söylediler. Saçlarım kızıl, dikkat çekmeyen renkleri önerdiler. Yürüyüşüm sorun oldu, yeni olduğum için ezilmem ve benden daha kıdemlilere hürmet etmem gerektiği konusunda bana nasihatler verdiler… Kıdemine bakmam ki ben insanlığına bakarım!!!

    Kendi yolumdan gitmeye çalıştım ama bana geri dönüşü raporlar, uyarılar, cezalar ve kesintiler oldu. “Ne işim var burda?” dedim. İşim olacak başka yerlere bakmaya karar verdim… Şu an bir tanesini deniyorum… Yine tuhaf şeyler oluyor. “Kim” olduğum benim için bu kadar önemliyken -eminim herkes için öyledir- neden özellikle “ben” olmamam gerekiyor?

    Büyümek içine çekmeye başladı beni… Artık kendi yolumu sorguluyorum. Kendim olmaktan korkuyorum. “Ben” sürekli başımı bela sokuyor. Sanki huzur için diğerlerine benzemeye başlıyorum. Aslında bu beni daha çok korkutuyor. Çocukluğum hayal dünyasında geçti. Şimdi o dünyanın bana kattıklarını yavaş yavaş kaybetttiğimi farkediyorum. İçimdeki tuhaf çocuk, o kuralsız, sınırsız, yaratıcı çocuk, ölüyor… Büyümek istemiyorum, benzemek istemiyorum!

    Sorgulanmak, yargılanmak, sınıflandırılmak istemiyorum. Beynimdeki o şizofren kıvrıma tutunup zaman zaman “Babili düşlemek” istiyorum…

    Zorunluluklar beni kendimden uzaklaştırıyor. Sabahları gözümü bir başkasının dünyasına açıyorum. Kim olduğumu sorgulamadan servise yetişmeye, hedefleri gerçekleştirmeye, insanlığından şüphelendiğim kimselerle iyi geçinmeye, saatleri geçirmeye ve tekrar tekrar aynı günleri yaşamaya çalışıyorum.

    Sanırım kim olduğumu sorgulamadan yaptığım tercihlerin sonuçlarını yaşıyorum…

    Başından çok daha farklı bir sona gidiyor şimdi yazı… Farkettim ki, aslında zorunluluğu bana kabullendirilmiş yollardan, kendimi kandırarak geçmişim!!!

    Evet, kendi yolumla yapmaya çalışmışım… Ama kimin seçimlerini?

  7. gülşen

    Aslında herkezin kendi kafasında belirlediği gerçekler var ama uygulamak zor.

    Şimdi düşündüm de ben de diğer bütün insanlar gibi hep başkaları için yaşamışım. Kendi doğrularına göre yaşamak ne kadar zormuş aslında, kendi doğrularını savunmakta. İnsanlar arasında bir düşünce paylaşılırken bile, herkez senin düşüncene ters bişeyler söylüyorsa hayır ben öyle düşünmüyorum demek bile çok zor geliyor çoğu zaman insana.

    Çoğu zaman bir atalet halindeyiz. Kendi bildiğimizi yapsak bile önümüze çıkan en küçük bir engelde başaramıyorum deyiveriyoruz. Öğrenilmiş çaresizlik ve öğretilmiş çaresizlik aslında bizimkisi. Biliyoruz belki ama yine de hareket edemiyoruz.

    Kimseye rezil olmayalım, kimse bize gülmesin diye hayatı ezbere yaşıyoruz işte bizden öncekiler gibi…

  8. Sevgi Nur

    Bu yazıyı okurken iki sene önce okuduğum ve çok beğendiğim bir yazıyı hatırladım.

    “Küçükken annemin ve babamın kızıydım, evlendim eşimin karısı oldum, çocuklarım oldu ve artık onların annesiyim. Ne zaman -ben- olacağım” diye sitem eden bir kadının yazısıydı. Eminimki bu şekilde sitem eden bir çok insan vardır çevremizde.

    Ben “Yapmam gerekenler, hem de kendi yolumla ama büyüklerimin tecrübesinden faydalanarak” diyerek yoluma devam etmeye çalışıyorum.

    Büyüklerimiz gençliğin ne demek olduğunu biliyorlar fakat biz yaşlılığın ne demek olduğunu bilmiyoruz.

    When we are young age has no meaning
    I never gave it a second thought
    Until one day along came this old man
    And this is what he said to me
    Yes this is what he said to me

    I know what it is to be young
    But you, you don’t know what it is to be old
    Someday you’ll be saying the same thing
    Time takes away so the story is told
    I have so many questions
    For the wise man i met
    Couldn’t find all the answers
    No one has theirs as yet
    There’ll be days to remember
    Full of laughter and tears
    After summer comes winter
    So go the years
    So my friend let’s make music together
    I’ll play the old while you sing me the new
    In time when your young days are over
    There’ll be someone sharing their time with you

    Orson Welles – I Know What It Is To Be Young

  9. designlab

    Sevgili Tunç, bizimle paylaştıkların için binlerce teşekkür. Bu blog pişmanlıkların acısını çıkarmak adına sana ne kadar faydalı oluyorsa onu okumakta bize faydalı oluyor.

    Yazın son günlerde sıkça izlediğim bir dvd’yi anımsattı. Adı “Aydınlanmanın Vakti Geldi.” Quantum fiziğini, yani olasılıkların dünyasını anlatıyor. Her zaman daha iyi seçeneklerimiz var ve yapabileceklerimizin sınırı yok. Hayatın bize biçtiği bir rol yok ve neyi seçersek onu yaşama imkanına sahibiz.

    Bu bloga mesaj yazanların da duygularını anlaması eminim senin için de ayrı bir keyif. Paylaşımlarının devamını bekliyoruz.

  10. İsmail

    Gariptir insanoğlu! Doğarız, öğreniriz, uygularız. Sonra gün gelir, uyguladığımız şeyleri sorgulamaya başlarız ve görürüz ki yaptıklarımız aslında hiç de düşündüklerimize uymuyordur.

    O zamana kadar hep bizi şekillendiren çevremizin çobanlığında ilerlemişizdir. Fakat biliriz ki artık kendi yolumuzu kullanmanın vakti gelmiştir. Aslında her yol herkesi aynı yere çıkartmıyordur. Bunu öğreniriz. Ve farkederiz ki; arzu ettiğimiz yere daha önceden ulaşanlar hep kendi yollarını kullanmışlardır. Benliklerine özel yolları…

    Son olarak, güzel yazından ötürü teşekkürler Tunç.

  11. Özgür

    Habertürk’ün kurucusu, gazeteci Ufuk Güldemir yaklaşık bir yıldır savaştığı kansere karşı yenik düşmüş gibi gözükse de, o herkesin gönlünde hep “kazanan” oldu.

    Yaklaştığını bildiği ölümünden sonra (dünkü) cenazesi için de bir isteği vardı;

    “‘my way’ çalsın, beni en güzel anlatan o” demişti;

    ve artık sonum çok yakın…
    son perdeyle yüzleşmeye hazırım.
    dostlarım, açık konuşacağım!
    net olduğum kati durumumu açıklamalıyım.

    hayatı dolu dolu yaşadım…
    her yolu baştan sona dolaştım…
    ve dahası, çok daha fazlası,
    hepsini kendi yolumla yaptım!

    Toprağın bol olsun Ufuk Ağabey.

    Tunç’un da yazısında dediği gibi; daha fazlasını yapmak gerek artık hayatta, acısını çıkarırcasına yaşanmamışların. Hem de kendi yolumuzla…

  12. ElÇiN

    Ağzına yüreğine sağlık… Bana gerçekten içten keşke dedirten insan oldun. Niyemi çünkü keşke herkes ama herkes böyle içten böyle cesaretli olsa… Keşke herkes kendi için yaşasa başkasına hesap vermeden, bir de kimseyi üzmeden.

    Yaptığım şeylerden ya da yapacaklarımdan hiç pişmanlık duymadım. Duyamam ki onların hepsini ben yaşadım… En önemlisi isteyerek yaşadım…

    Pişmanlık sadece sizi geciktirir… Oysa önümüzde o kadar güzel günler var ki! Arkadaşlar inadına yaşayın… ve hep gülün… Herşey olur ama huzur zor bulunur…

  13. Duygu

    Cok guzel bir yazi olmus ne diyebilirim, yine cok yalin ve carpici anlatmissin; ellerine saglik…

    Donup hayatima bakip ilerisi nasil daha cok istedigim gibi olur diye dusundugum bir yildi bu senenin basi… Sonrasinda sartlari elimden geldigince zorlayarak bir cok seye inat istedigim dunyada olmaya calistim…. Ama sonra yine bir baktim beni hapis almak uzere icinde olmak istemedigim dunya…. Tekrar durdum, tekrar kendi yolumu sadece kendi yolumu gormeye calistim. O zaman daha bir sakin ve huzurlu oldu her sey… Kendi yolumu ararken dostlarim yardim etti kimi zaman farkinda olmadan, kimi zaman kendime baska birinin hayatini yasayan biri gibi uzaktan baktim ve buldum yolumu….

    Bahsettigimiz sey yani kendi yolunda yasamak hayati; bir kez geri donulup bakilinca degil, her firsatta yapilinca daha bir saglam ve huzurlu oluyor bence… Hayat aslinda tek kisilik kalabalik bir yer ise kendi rolumuze seyirci kalmak yerine o rolu yazmaliyiz diyorum….

  14. emexci

    Aslinda bana göre her insan bir zaman geldiginde kendi ile yüzlesir ve yaptiklarini sorgular. Buna göre bazisi gecmis ile yasar ve yaptiklarina aglar, bazisi bunu deneyim olarak görür ve sonraki zamanlarda ayni hatayi yapmaz. Ve inaniyorum, bir cogumuz icin sorgulama zaman gecti, artik deneyimlerimiz ile yola cikmali ve gecmisin bize aci cektiren yanlarini unutmaliyiz.

    Yazida bolca siir’e yer vermen ve okurlari dogru bir yöne yöneltmen beni cok etkiledi sayin üstad. Tebrik ve tesekkürlerimi iletiyorum.

    Ayni zamanda kendini sorgulayabilen ve bundan korkmayan herkese selamlar, saygilar.

  15. önder

    O sizin yolunuz.
    Evet, bu bizim yolumuz…

    Güzel bir yazı Tunç abi, gerçekten bir şeylerin farkına varıyorsun okurken.

  16. başak

    Geçen Temmuzda kendimle yüzleştim ve nokta koydum. Hem de ne nokta… Duyanlar inanamıyor. Şimdi hedefte sonlara yaklaşıyorum, umarım başarılı olurum.

    Şunu da itiraf etmeliyim; ailemin örnek insan olmam için yaptığı duygu sömürülerine resti geçte olsa çekmem bana haz veriyor. Hep birileri için yaşamak ya da onların mutluluğu için uğraşmaktan kendimi unutmuşum…

    Bu sene benim yılım olacak.. Gardını al hayat, ben geliyorum…

    Bu arada bana gayrete gelmem için elinden gelen kötülüğü yapan şahsa teşekür ediyorum.. Hayat gerçekten güzel.

  17. Cengiz Çatalkaya

    “Bir adamın nesi var?
    eğer kendi değilse, o hiçbir şey.
    gerçekten hissettiklerini söylemek…
    başkalarının diz çökeceği kelimelerle değil…”

    Eline sağlık Tunç, güzel bir yazı olmuş ve şarkı da yazıya çok yakışmış.

  18. Hakan

    Vallahi beni anlatmışsın sanki. Ben, beni buldum yazında. Şiir desen ayrı bir güzellik.

    Yazın için teşekkürler Tunç Abi.

  19. Sevinç Tartıcı

    Bazı başucu kitaplarım var. İçim sıkıldığında ya da kafamda bir soru ile dört dönerken, elime alıp rast gele bir sayfa açarım. Her ne kadar komik gelecek olsa da size, bazı anlar bire bire yanıt olur açılan sayfada yazanlar soruma ya da sıkıntıma :)

    Uzun bir aradan sonra açarken sayfanızı, kafamda bir soru olduğunu ve yanıtımı aldığımı bilmeniz gerekir. Teşekkür ederim..

  20. hacer divitli

    Ne tesadüftür ki :) az önce son sayfalarını okuduğum kitabın ardından böyle güzel bir yazı ve ardından güzel yorumlar okuyorum… Ve ben de hepinizin hissettiklerini hissediyor ve yalnız olmadığımı anlıyorum. :)

    “Zamansal rastlantılar, Tanrı’nın isimsiz kalma yöntemidir.”
    Sizce neden hepimiz tam da bu zamanda burada bir aradayız?

    “Kaderini ancak sen keşfedebilirsin. Senin için hazırlanmış yolu ancak sen görebilirsin. Orası kalbinin seni davet ettiği yoldur. Nasıl ki koza kelebeği bilmez, halbuki kaderidir onun kelebek olmak. Ancak cesur olursa, cesaret ederse bir yumağın içinde sıkışmış kalmışlıktan, kabuğunu kırarak gökyüzüne, özgürlüğe kanat çırpar. İşte insanoğlunun hikayesi de budur. Asla kaderini baştan bilmez ve eğer geçilmemiş yollardan geçmez, açılmamış kapıları açmazsa, sonunda bir anlamda açılmadan iade olacaktır…” /Koza Kelebeği Bilmez – Robin Sharma

    Herkese sevgiler…
    Teşekkürler Tunç Bey ve iyi ki varsın internet!

  21. Şebnem

    Sevgili Tunç, sende olan şey bende de var. Yalnız olduğumu sanıyordum. Değilmişim.

    Sen sıradan biri değilsin. Farklısın. Farklı olmanın bir bedeli var. O bedeli ödüyorsun. Ben de ödüyorum. Aslında bizim gibilerden büyük bir lider olmalıydı, dünyayı kasıp kavuran bir diktatör olmalıydı. Ama dediğin gibi hep başkalarının istediği hayatı yaşadık. Ve bunun için çok geç artık.

    Sevgiler.

  22. onur

    Sağol Tunç.

    Bir an kendimi dingin bir halde penceremdeki yansımamı izlerken pencerenin dışındaki adam olarak buldum. Kendi hayatıma bakıyordum. Kariyerinin başlangıcında genç bir adam. Her şeyi kendi yoluyla yapması gerektiğini bilen ancak kendini çok ama çok yalnız hisseden bir adam. Belki de çetin bir yolculuk için hayatın ön elemesidir diye düşündüm tüm olan bitenler…

    bir adamın nesi var?
    eğer kendi değilse, o hiçbir şey.
    gerçekten hissettiklerini söylemek…
    başkalarının diz çökeceği kelimelerle değil.

    Evet kendimim ama ben kimim ???

  23. omer

    Gerçekten gerçekleri söyleyebilecek, yanlış da olsa bunları insanların suratına haykırabilcek bir insan olmak mı, yoksa insanların ılımlı ama arayı bulmaya çalışan, kendi doğruları olmayan objektif olma meraklısı bir insancık olmak lazım?

    Ben 1. yolu seçerim hem de her zaman biraz itici olursun. Çünkü insanların hoşuna gitmez, yanlışlarını söledin mi uzaklaşırlar senden, cephe alırlar!

    Kendi yolunu çizmek o zorlu virajlardan sıyrılabilmek! vay be heyecan verici… Eğer boğulacaksam büyük denizde boğulayım, eğer kötü çocuk olacaksam kendi bildiklerimi uygulayarak söze yer bırakmadan icraatlarımla olayım!

    Tunç ilham veren bir yapın var, saolasın!

  24. Fatih Uzal

    Başkalarının düşüncelerinin hayatımızı çevrelemesi, özgürlüğümüzü kısıtlaması aslında kendi kendimize özgürlüğümüzü kısıtlamak…

    Bu, küçükken ebeveynlerin dedikleri “Aman yapma oğlum sonra x kişi ne der” ya da “Şimdi o çok kızar bunu duyarsa, ederse…” gibi söylemlerinden kaynaklıdır. İnsanın bilinçaltına küçüklüğünden başlarlar itelemeye bu düşünceleri, sonrasında okulda hoca kızmasın diye yapılır çoğu hareketler. Asıl olan değil, insanları korkutacak masallar anlatılır hep başkaları öne sürülür kurban diye.

    Giyimimizden düşüncemize, konuşmamızdan bakışlarımıza kadar herşey aslında içimizden geldiğince değil de başkalarının ne der ya da nasıl düşünür gözlemlerine ya da söylemlerine göre değişiklik gösterir. Bunun oluşmasında biraz da pay sahibi olanlar devamlı espri yapma, başkalarını kullanarak kendi komedi seviyesini ya da sempatisini arttırma peşinde olan kişilerdir.

    Sonra arkadaşlık ilişkileri de bu şekilde oluşum göstermeye başlamıştır. Arkadaşım ne der sonra düşüncesi vardır çoğumuzda gereksiz konularda. Aman öyle yapmayayım şöyle davranmayayım da yanlış anlamasın. Aslında kendimiz olmaktan çıkıp arkadaşımızın seveceği ya da kızmayacağı bir tip haline gelmeye çalışırız. Aynı konu kız arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizde de oluşmuştur.

    İş yerimizde de patronumuzun düşünce şekli bizi etkiler iş yaparken çünkü patron odur belki daha iyi daha doğru olabilecek bir işi onun istediği gibi yaparız çünkü o öyle istemiştir. Yine kendimizin fikri değil bir başkasının fikrini hayata geçirmişiz, kendimiz olmanın biraz dışına taşmış ve bir araç olmuşuzdur.

    Dört bir yanımızı çevreleyen bu tip oluşumlar içinde zor bir iştir, özellikle de çıkar amaçlı kuranlar ilişkilerin çoğaldığı bir dönemdeyken; kendi yolunla yapmak bazı şeyleri…

    Tunç bey’in yazılarını uzun zamandır takip etmekteyim. Son iki üç yazısı gerçekten hayatımda şu zamanda gerçekleşen olaylarla ilgili düşüncelerimi çok güzel bir biçimde anlatmıştır.

    Teşekkürler.

  25. ayşegül

    Hayat işte çok uzun gibi gözükse de kısa, yapacak o kadar çok şey söylenecek o kadar çok söz var ki.

    Keşkelerden hep korkuyor insan ve hep onların yanında buluyor kendini… Dersler yüzünden ailesi istedi diye tiyatroyu bırakmak, başkaları dedikodu yapmasın diye geceleri dışarda çok fazla görünmekten kaçınmak, yan komşunun kızı usturuplu sen acıkgörüşlüsün diye ayıplanmak ve daha bir sürü şey.

    Hep elalem ne der korkusu ya da hayatta hep sağlam kazığa bağlı bi eşşek… Hep klasik yollar, kalıplaşmış kuramlar kendi yolunu çizmene izin bile vermiyorsun. Evet baskaları değil kendi kendimizi engelliyoruz galiba önemli olan kendi korkaklığımızı yıkmak, o zaman herşey daha farklı olacak…

    Tunç Abi yazın çok güzel tebrikler.

  26. Begüm Ercan

    Tunç, yazını okuyunca benim de aklıma Gary Jules’in Mad World adlı şarkısı geldi. O şarkı da olan düzenden, insanların bu düzendeki ısrarlı koşuşturmacasından bahseder. Bir duyguyu, pişmanlığı anlatan ne kadar çok şarkı, film vs var değil mi? Tıpkı biz insanlar gibi… Her birimiz bir şarkıyı temsil ediyoruz sanki.

    Benim de zaman zaman aklımdan geçer dilek-şart kipli cümleler. Yapamadıklarım için üzüldüğüm zamanlar çoktur ama bu yazıyı okuyunca bir kez daha farkettim ki… belki bazı şeyleri yapamadım ya da yapmaya cesaret bulamadım ama kulağımı tersten tutarak bile olsa ona giden pek çok yolu denedim, biraz olsun yürüdüm en azından.

    Yollar bazen ürküttü, bazen “henüz zamanı değil” dedim ama o zaman hiç gelmedi. Aslında doğru zamanı beklemeye kalktığınızda yanılsamayı bir süre sonra farkedebiliyorsunuz. Hayalimizdeki şey gerçekleşmeyebilir, zaman uymayabilir, durumlar çakışmayabilir, şans yıllık izne çıkabilir… yani her an her şey olabilir ama belki de en önemlisi adım atmak.

    İlk başlarda küçümsenebilir kattetiğiniz mesafe, hatta siz bile kendinize gülebilirsiniz. Oysa yapılan her şey kartopu gibi çevresindekileri de toplayarak gelir ve bir de bakarsınız kendi yolunuz kendiliğinden çizilivermiş.

    En azından ben böyle olacağını umarak devam ediyorum hayatıma… Kendi yolumla yaptım diyebilmek için bir gün…

  27. Yusuf Ozan

    Tunç Abi yine döktürmüşsün aklımın diplerindeki kelimeleri, kalemine sağlık.

    Kimi zaman ölümden öte köy yok desem de, rest çeksem de her bir şeye, hayatın tadını çıkarmaya bakıyorum diyemiyorum da, ne bileyim işte zor bu bakışlar, bu sözler altında çok zor yaşamak… Belki de yaradanın bir sınavı da budur.

  28. sibel gündoğdu

    Kendimizle yüzleşmek, kat be kat zor değil midir düşmanımızla yüzleşmekten? Kendimizden sakladıklarımız, korkup bilinç altına attığımız şeylerin muhasebesi tutulabilir mi?

    Hepsi, aldığımız tüm kararlar we attığımız tüm adımlar; hepsinin altındaki imza bize ait değil mi? Bunu bilmek ve bu doğrultuda kararlar vermek, yani gelecekte pişman olacağımız şeylerden kaçınmak, önümüze çıkan engellerle kanımızın son damlasına kadar savaşmak güzel. Uğruna ölünecek bir ülküye sahip olmak, salt onun için nefes almak, hayallerini onunla doldurmak ve varım yerine varız diyebilmek… Yaşamak bu değilse nedir?

    Hiç benim için çizilen yol demedim! Kendim çizdim, boyadım rengarenk; ipleri aldım elime, kendim yazdım, kendim oynadım ve devam ediyorum oynamaya. Tırnaklarıma oje sürüyorum, ders çalışıyorum, düşünüyorum, seviyorum ;) Evet seviyorum, hem de çok, kocaman seviyorum. 2 gün sonra unutacağımı bile bile sevmeye devam ediyorum.

    Kendinize iyi bakın ve hep gülümseyin…

  29. ercan pali

    ”Hep başkalarının hayatı? Varlığımız hep o diğerlerini memnun etmek için tasarlanmış sanki” cümlesi zaten fazlasıyla herşeyi özetliyor.

    Hemen hemen aynı duygularla ben de bir alıntı yayınlamıştım blog adresimde rastlantı aynı gün. Tunç Kılınç’la duygusal yönden aynı şeyleri hissediyormuşum gibi oldu üstüne bu yazıyı okunca :) Ee insan yanlız olmadığını düşününce daha da mutlu oluyor :) En azından bunun için teşekkür ederim :)

    Keçi Yolu

    Günün birinde eski çağlardan kalma ormanda bir keçi eve yürüdü, iyi keçiler misali lakin eğri izler, dolambaçlı patika bıraktı, tüm keçiler gibi. O günden bu yana üç yüz yıl geçti ve anlıyorum ki keçi göçtü ama ardındaki izle, ders alınacak hikaye bırakarak.

    Patikadan geçen oldu sonraki gün. Yanlız bir köpek, ardından bilge bir koç. Tepedeki izleri ve açık alanı takiple, o yaşlı ormanda bir keçi yolu oldu. Ve birçokları geldiler gittiler. Atladılar, döndüler, kıvrıldılar haklı gazap sözcükleriyle haykırdılar. Eğri patikayı, gülmeyin yine de takip ettiler o keçinin ilk göçlerini. Bu dolambaçlı orman yolunu azamet içinde. Çünkü yürüdükçe yalpaladılar.

    Patika geçit oldu, eğimle döndü durdu. Bu çarpık geçit yol oldu. Üstünde yükleriyle atların kan ter içinde ezdiği. Tek seferde üç mil bir yüzyıl ve yarısı o keçinin izlerini çiğnediler.

    Yıllar geçti hızla, yol oldu bir kasabaya sokak. Kimseler fark etmeden şehre cadde. Ve tez zamanda şehre merkez. İnsanlar iki buçuk yüzyıl o keçinin ayak izlerinden yürüyegeldiler.

    Her gün yüz bin rota bu zikzaklı keçinin peşinden, bir kıtanın eğri büğrü trafiği aktı gitti. Yüzbinler taşındı. Üç yüz yıl önce göç eden keçinin izlerinden hala dolambaçlı yol izlendi. Günde yüz yıl kayboldu gitti. Böyle bir huşu ile emsaline…

    İnsanlar gözü kapalı giderler zihin patikalarında, günden güne aralıksız çalışırlar diğerlerinin yaptığının aynı için…

    Çiğnenmiş patikayı izlediler. İçeri dışarı, ileri geri. Dolambaçlı yönleri hala devam eder, diğerlerinin yolundan gitmek için.

    Patika kutasal bir alışkanlık ömürlerinin geçtiği. Oysa eski çağlarda keçiyi gören tanrılar. Nasıl da gülerler…
    SAM WALTER FOSS 1895

  30. Barış Akkiriş

    Güzel şarkı ve yazı…

    Buraya Erden’in sitesinden geçtim, o da “kendi yoluyla” dünyayı turlayan bir hayalperest. Kas gücüyle dünyayı dönebilir miyim? diye yola çıktı; yarın da küreklere abanıp Pasifik’e açılıyor.

    Erden yolda yaşadıklarını daha sonra gittiği yerlerde ilkokul öğrencileri ile paylaşıyor; belki bir kişinin ufkunu genişletebilirim, istediği şeyleri gerçekleştirmek için her şeyin aslında elinde olduğunu ispat edebilirim diye.

    Tutkulu bir hayat diye buna derim!

  31. Ümit Kurt

    Tek kelimeyle harika bir yazı. Bir süredir kafamda dönüp dolaşan düşünceler, kelimelerle ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi. Çok teşekkür ediyorum bu güzel yazı ve tekrar düşündürdüklerin için ben kendi adıma.

    Kendi yolumuzda kendi doğrularımızla yaşanacak bir hayat diliyorum hepimiz için. Çoğu insan hayatında yaptıklarından çok yap(a)madıkları için pişman oluyor.

    Frank amcanın şarkıda söylediği gibi:

    sevdim, güldüm, ağladım…
    kaybetmekten payımı fazlasıyla aldım!
    ve şimdi… yatışırken göz yaşlarım,
    hepsini gülümseyerek hatırlarım!

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir