49

Richard Branson. ‘İş Fırsatları Otobüs Gibidir, Her Zaman Bir Diğeri Gelir!’

Kahramanınızla yaptığınız ‘hayali sohbetler’ bir gün gerçek olursa, nefes kesen anlarınızdan birini yaşar ve bu deneyim size; yaşantınızı, hedeflerinizi, mutluluklarınızı sorgulatabilir.

Sıradan olan herşey daha bir önemsiz gelmeye başlayabilir.

Bugün için kısaca, Richard Branson’la tanışma sohbetimin bende bıraktıkları bunlar.

Ölmeden önce bir gün “Virgin‘in, dünyada en büyük değil ama ‘en çok saygı duyulan’ markası olduğunu görmek” gibi bir iş vizyonunuz olacak. Öldükten sonra ise, kendisi için “hayatı dolu dolu yaşadı ve insanların yaşamlarında fark yarattı” denmesini hedefleyecek bir kişisel vizyonunuz…

“Biz ilk günden beri hayal ediyor ve hayallerimizi gerçekleştirmek için çalışıyoruz” diyen, son 35 yılın bu en vizyoner girişimcisinin adı; Richard Branson. Time dergisine göre 2007 yılında dünyamızı şekillendiren, en etkili 100 kişisinden biri.

Çünkü bazıları “neden” derken o, “neden olmasın” diyenlerden.

Turkcell’in ‘İşTcell Liderler Konferansı’nda edindiğimiz izlenimleri, onun hakkında daha önce bildiklerimizle harmanlayarak bir başarı hikayesi daha kaleme alıp, bir önceki yazımızda verdiğimiz sözü tutalım.

Dünyaya yeniden gelsem, yine kendim olmak isterdim” diyen Richard 1950 doğumlu. İkinci eşi Joan, çocukları Sam (21) ve Holly’den (25) oluşan ailesine son derece düşkün. Onlarla birlikte olmak, hayatı paylaşmak onun için büyük bir motivasyon.

Çünkü çocukken de böyle görmüş. Orta halli bir İngiliz ailenin üç çocuğundan biri Richard.

Özellikle annesinin ona “kendi ayaklarının üzerinde durmayı” öğretmesinin onun bugünkü bu özgüvenine katkısı büyük. Kaç anne 5 yaşındaki çocuğunu eve 4-5 km kala arabadan indirip, “hadi kendin bul bakalım evin yolu” diyebilir?

Evlerinde televizyon olmadan ve radyo dinlemeden büyümüş Richard. Dominant anne her zaman iş yaratmada uzman, baba ise yaratıcı ve el becerilerinde kuvvetli. Onların bahçe barakalarında ürettikleri kumaş sandık ve kağıt kutu işlerine sürekli yardım etmek zorunda.

Bu onun dayanıklılığına katkı sağladığı kadar, ekip çalışmasını da ufak yaşlarda öğrenmesine neden oluyor. ‘Bencillik’ daha o yaşlarda çıkmak zorunda kalmış sözlükten.

Dokuz yaşındayken ‘ilk işi’ni hayata geçiriyor. On sekiz yaşına geldiğinde satıp para kazanma hayali ile evlerinin bahçesine bin adet noel ağacı fidanı dikiyor. Tavşanların fidanları yemesiyle ilk iş girişimi başarız oluyor! (O da -ne kadar şaka bilmiyorum!- tavşanları vurup sattığını söylüyor!)

Disleksi‘nin ne olduğu dahi bilinmeyen yıllarda okuma yazma zorluğu yaşarsanız, sınıfta aptal muamelesi görüp dalga geçilirsiniz. Hele bir de gözlüğünüz varsa!

Ancak Richard bunu avantaja çevirmiş, “madem standart okul eğitiminde başarılı olamıyorum, o zaman nede başarılı olurum” sorgulaması yapmaya çok erken yaşlarda başlamış. Ve bu arayış ona 16 yaşında liseyi terk edip ‘Student’ adını verdiği okul dergisi çıkarmasını sağlamış.

“Eğer okulda olmayacaksa, dergi sayesinde yapacağım araştırmalar ve söyleşiler bana hayatı öğretecekti” diyor ve gerçekten de öyle olmuş.

Aşağıdaki video [ingilizce] Richard Branson’un CBC News’deki ‘Eye To Eye’ programında verdiği söyleşiden.

İş fikirlerini hayata geçirme yöntemi birçok kişiden farklı. Çünkü onun hiçbir girişiminde birinci öncelik “daha çok para kazanmak” olmamış.

– Dünyayı değiştirebileceğine olan inancı,
– ‘Hayatı dolu yaşama’ isteği ve
– Kendi yaşamında dönem dönem karşılaştığı kötü muamelelerden sonra “ben bundan daha iyisini yapabilirim” düşüncesi hep paradan önce gelmiş.

Yaptığı ilk işlerden başlayarak sürekli görüyoruz Richard’da bu felsefeyi.

Gençlerin de düşünceleri vardı ve “biz düşüncelerimizle dünyayı değiştirebileceğimize inanıyorduk” diyerek 18 yaşında çıkarttığı ‘Student,’ içinde sadece gençlerin gençler için çalıştığı, inandıkları görüşleri aynı samimiyetle kağıda dökebildikleri ve her sayısını elli bin kişinin okuduğu bir yayın oluyordu.

Ve tabii ki derginin ilk sayısını çıkarabilmek ve sonrasında devamı için verdiği uğraş Richard’a erken yaşlarında çok şey öğretiyor.

Bunların arasında iş (ticaret) nasıl yapılır ve insanlar nasıl ikna edilir (dergiye reklam alması) belki en başta geliyor.

Ancak, organizasyon konusunda yeteneklerini geliştirmek zorunda kalması ve işlerin yolunda gitmesi için, farklı konularda ondan daha iyi olan insanları bulup koordineli olarak nasıl çalışacaklarını öğrenmesi ise, ona geleceğin büyük girişimcisi olmanın anahtarını sağlıyordu.

Dergi gençlik dergisi, o da gençlerin ilgi duyduğu konuları inceliyor. Gençlerin en çok ilgilendiği konuların başında ise müzik geliyor. Ve parası az gençlerin. O da kaset ve plakları ‘piyasa fiyatının altında eve teslim’ projesini hayata geçirmeye karar veriyor.

Yaş 20. Virgin Mail Order Company kuruluyor.

1971 yılında ise Oxford caddesinde ayakkabı satan bir dükkanın içinde (daha sonra burası “ilk” Virgin Records mağazası olarak anılacak) ilk müzik dükkanını açıyor. Mal sahibini “benim sayemde daha çok ayakkabı satacaksın” diyerek ikna ediyor!

Burada gelenlere kahve ikram ediyor, sohbet için sıcak bir ortam sunuyor. Mağaza kısa sürede gençlerin buluşma noktası oluyor. Hem postayla, hem de (kısa sürede sayıları yirmiye ulaşan) dükkanlarında satış yaparak büyümeye başlıyor Richard Branson.

Çok beğendiği 15 yaşındaki bir müzisyen arkadaşının [Mike Oldfield] şarkılarına albüm yaptırmayı hiçbir yapımcıya kabul ettiremeyince, “o zaman ben yaparım” diyerek de Virgin Records‘u kuruyor. [Çünkü ona göre bunlar harika şarkılardı ve gençler dinleyebilmeliydi. Oldu da. ‘Tubular Bells’ albümü yıllarca en çok satanlarda kalmış ve hatta sonrasında da ‘The Exorcist’ filminin müziği olmuş.]

Müzik işi yaparken çok seyahat ediyor ve görüyor ki, yolculardan iyi para almalarına rağmen hem çalışanlarını, hem de yolcularını memnun edemeyen havayolu şirketleri sektörde iş yapıyor. Hem de iyi iş. Ancak yemekler kötü, kimse gülmüyor, servis kötü, eğlence yok…

Yolcuların ve çalışanların yüzünün güldüğü bir havayolu taşımacılığı hayali onu havayolu işine sokuyor.

Sizlerle daha önce Fikir Atölyesi‘nde paylaştığımız, Porto Riko’da yaşadığı bir deneyim ise onun bu sektöre girmesini tetikliyor.

“Eşimle planımız Puerto Rico’ya gitmekti, ancak havaalanına geldiğimizde uçuş iptal edilmişti. Herkes söyleniyor ve şikayet ediyordu. Kimse bir şey yapmıyordu. O zaman ben yapmaya karar verdim. Birisi yapmalıydı.

2.000 dolara bir charter kiraladım. Bu parayı oradaki kişi sayısına böldüm. Adam başı 39 dolar. Bir siyah tahta alıp üzerine şunları yazdım:”

VIRGIN AIRWAYS
PUERTO RICO
39$ TEK UÇUŞ

Daha önce hiç uçak kiralamamış olan Richard Branson bu sayede eve döndüklerinde Boeing’i arayarak ikinci el bir 747 satın almak istediğini söylüyor. Telefonda uzun bir sessizlik yaşanıyor! Ve Boeing başlarda Richard’a (ilk yıl sonunda başarısız olursa geri iade almak şartıyla) uçak satmaya pek gönüllü olmasa da sonunda ikna oluyor.

British Airways onların başarısız olması için elinden geleni yapsa da, 1984 yılında Virgin Atlantic ile ilk Londra – New York seferi gerçek olmuş. Bu ilk uçuşta uçak havadayken motoru arızalanmış. Sigortası da olmayınca (Londra’ya geri döndüklerinde devreye girecekmiş) birkaç milyon doları daha başlamadan kaybetmiş.

Muhafazakar British Airways (uzun mesafe uçuşlarda elde ettiği başarıyı hazmedemeyip Virgin Atlantic’i yok etmeye çalışıyorlar) ile mücadelesinde havayolu işini kaybetmemek için ihtiyacı olan finansal desteği Virgin Records’ı 1 milyar dolara EMI’a satarak buluyor (1992). Bu satış işleminin olduğu gün, onun hayatının da en üzüntülü günü oluyor.

Başlarda New York Times bile “Virgin ile kim uçar” diye yazsa da, Virgin Havayolları bugün ABD ile Avrupa arasında en fazla yolcu taşıyan uçak şirketi konumunda.

“Bizi havayolu sektörüne geçerken çok uyardılar, farklı sektörlere geçmenin çok riskli olacağını söylediler ama bence iş hayatında başarılı olmak için sürekli evrim geçirmelisiniz, sadece bir iş kolunda kalmamalısınız, biz de Virgin olarak bunu yaptık ve büyüdük” diyen Richard Branson‘un bugün yıllık toplam ciroları 20 milyar doları aşan, çoğu küçük 350 markası var.

Müzikten prezarvatife, trenden gelinliğe, cep telefonundan kolaya, balonla yolculuktan spa’ya, uçaktan kitaba, şaraptan limuzine, bisiklet kiralamadan uzaya seyahatine kadar Virgin markasını görmek mümkün.

Bu markaları yöneten şirketlerin hepsini (diğer mega holdinglerden ayıran) ortak özellikleri ise;

– kendi sektörlerinde çok büyük olmamaları,
– aç olmaları,
– tepe yöneticilerinin aynı zamanda şirkete ortak olmaları,
– küresel hareket etmeleri ve
– ‘hayatın içinden’ markalar çıkarmaları.

Beni en çok heyecanlandıran işi ise iki yıla kadar uzaya turistik amaçlı yolcu götüreceği Virgin Galactic.

“Bu dünyada yaşayan herkes uzaya gitmek ister. NASA ve devlet kuruluşları bireylerin bu tür hayallerini gerçekleştirmek için kafa yormazlar. Biz de bunu düşünerek, insanları uzaya götürmeye karar verdik” diyor.

Kişi başı bilet fiyatı 200 bin dolar. Şimdiden rezervasyon yaptırıp yerini garantiye alanların sayısı da bir hayli fazla. Ancak o “uzaya yolculuk için şimdiden bilet almayın. Çünkü kimse duymasın ama fiyatlar daha da düşecek” diyor.

İstanbul’dan Sidney veya Los Angeles’a yarım saatte uçabilmek onun bundan sonraki hedefi. Hayali ise uzayda otel yapmak! Otelimize yerleştikten sonra, 2 kişilik camdan yapılma kabin tarzı bir uzay gemisinde ayın (kendi yer çekiminden faydalanarak) etrafında bir tur atıyor olacağız!

Tüm bunları biz göremesek de çocuklarımızın göreceğinden emin.

Richard Branson, Virgin dışında en çok sevdiği marka [Virgin Megastore’un önünde bir engel oluşturduğunu düşünse de] Apple. “İnsanlar artık müziği internetten indiriyorlar. Apple’ı takdir ediyorum ama keşke iPod‘u biz bulsaydık” diyor.

Richard Branson konferansta zengin işadamlarına bir öneride bulundu:

“Kapitalizm iyi denetlenirse işe yarar bir sistemdir. Diğer sistemlerin hiçbiri ayakta kalamadı. Bugün dünyada öyle işadamları var ki, servetleri pek çok küçük ulusun milli gelirinden daha fazla.

Büyük servet büyük sorumluluk demektir. Ancak kapitalizmin karşısında servetin eşit ve adil dağılımı sorunu var. Onun için servet sahiplerinin dünyaya ve toplumlara karşı sorumluluklarını yerini getirmesi gerekiyor. Örneğin bir şirketinizi ya da fabrikanızı sattınız. Paraya götürüp mevduat olarak bankada tutmayın. Bu parayı yeni yatırımlara yönlendirin, istihdam yaratın. Aksi halde bankada paralarınız çürür gider.

İşadamları belirli bir büyüklüğe ve karlılığa ulaştıktan sonra büyük evler, şatolar ve tekneler almak yerine küresel sorunlarla mücadele etmeye başlamalılar. Zenginler dünyanın iyiye gitmesi için uğraşmalı.

Tarih zenginleri değil, toplum adına iyi işler yapanları hatırlar

Peki, Richard Branson sosyal sorumluluk adına neler yapıyor?

– Bu kadar çok işi ve ailesine olan tutkusuna rağmen vaktinin yarısını artık dünya sorunlarına harcadığını söylüyor.

– Bugün için yaklaşık 5 milyar dolar değer biçilen Virgin Grup olarak küresel ısınma projelerine on yıl içinde harcanmak üzere toplam 3 milyar dolar ayırmış. [Özellikle jet uçaklarında kullanılmak üzere bir ‘temiz yakıt geliştirme’ projesi de var içinde.]

– Petrol, kömür gibi fosil yakıtların geri dönüşümünü sağlayacak ve onların yerine geçecek yeni teknolojiler üzerinde çalışıyor. Çevrenin ve insanlığın kurtuluşunun yeşil yakıt üretiminden geçtiğine inanıp “umarım geleceğin yakıtını da biz yaratacağız’ diyecek kadar bu işe gönüllü.

– Saatte 70 milyon karbondioksit salınımı yaparak bitirdiğimiz dünya atmosferinden her yıl bir milyar ton karbondioksit’i yok etmeye yönelik bir yöntem fikri olana 25 milyon dolar ödül vaad ediyor.

– Çevre sorunlarının dışında, Afrika’daki yoksulluk, sağlık ve savaşlarla yakından ilgili. Bu uğurda bir ‘War Room’ [Savaş Odası] kurmak istiyor. Amacı Afrika’da birbirinden bağımsız harcanan çabaları tek bir merkezde buluşturup sivil toplum kuruluşlarının daha verimli çalışmasını sağlamak.

– Dünya barışının sağlanması konusunda sözleri dinlenecek bir “Elders” [Yaşlılar] grubu oluşturmak ise başka bir projesi. Bu grupta Nelson Mandela ve Desmond Tutu gibi yaşını almış, dünyada olup bitenler konusunda fikir sahibi ve saygın kişiler var ve onların küresel çaptaki siyasi krizlere müdahele edebileceğini düşünüyor.

– Yardım için yılda 12 seminere katılıyor. Aldığı konferans gelirini bağışlıyor. [Turkcell’den aldığı 350 bin doları da Afrika’da erken doğum yapmaları sebebiyle iç organları deforme olan 11-15 yaşlarındaki genç kızların ameliyatları için harcayacak.]

İki üç yıl içinde Türkiye‘de mobil iletişim, finans, televizyon ve film yapımı, müzik ve sağlık kulüpleri gibi alanlarda yatırım yapabileceğinin sinyallerini verdiği konferanstan aklımda kalan diğer önemli mesajlar şöyle:

– Herkes sizi eleştirse de, siz kendinize inanıyorsanız, kalp sesinizi dinleyin ve yürüyün. Uzaya gitmenin iş planı olmaz. Muhasebecinizi de ikna edemezsiniz. İnanmayanları inandırmanın yolu başarılı olup bunu göstermektir.

– Çılgınca olduğu düşünülen fikirler bile hayata geçebilir. Önemli olanın her iş için o alanda uzman olan kişileri bulmak.

– Rehavete kapılmasına rağmen hâlâ zengin şirketlerin olduğu sektörlere giriyoruz. O alanda atalet, kötü yönetim, küresel ihtiyaç ve para kazanma şansı varsa, bizim yaptığımız şu: girdiğimiz alanda kaos yaratıp taşları yerinden oynatmak ve tüketicinin lehine davranıp onların yaşamlarında fark yaratmak.

– Başarılı olma umudunu her zaman korumalı ve şansınızı denemelisiniz. Başarılı olmak için herkesi çok iyi dinlemeli ve en küçük detayları çok iyi yakalamalısınız.

Resmi eğitim tek tip insan üretir ve [girişimci] iş adamı olma olasılığı da bu eğitimle düşük. Bir çok kültürde diploma sigorta olarak görülüyor. Oysa 23 yaşında üniversiteden mezun olan bir insan çok dikkatli ve muhafazakar oluyor. 16 yaşında okuldan atılan bir kişinin ise kaybedecek bir şeyi yok.

Şirket çalışanlardan ibarettir. Çalışanlarının mutluluğunu sağlayamayan bir işin başarılı olması mümkün değildir. Ekibinizi övün, çok fazla eleştirmeyin. Her sabah tutkuyla işe gelmelerini sağlayın. [Richard yönetici işe alırken CV’den çok, çalışanlarını ne kadar motive edebileceğine öncelik veriyor.]

– Çalışanlarınız [kendisine inanan ve donanımlı kişiler] sahip olduğunuz markaların ve misyonun bir parçası olmalılar. Büyürken onlara adil davranmak çok önemli. Bu, onların daha sonra da yanınızda olmalarını sağlar.

[Richard çalışanların işyerlerini kendi şirketi gibi görmelerini sağlamak için yeni bir işe imza atarken oluşturduğu ekibe hisse payı veriyor. Böylece onların sadece Branson’un değil, aynı zamanda ‘kendi şirketlerini’ ayakta tutmalarını sağlıyor. “İnsanlara hürriyet tanıyın ki rahat çalışsınlar” diyor.]

Başarısızlığının nedenini lider kendisinde aramalı. Liderler başarılıysa herkes başarılı olacaktır. [Richard zengin olmadan önce, herkesin aksine kendine başarısız olmuş bir işadamını örnek almış: iç hatlara girerek bir ilki deneyen Sir Freddy Locker. Onun kurduğu Locker havayolları British Airways ile rekabet edemeyip kapatırken Locker’ın yaptığı hatalardan çok sayıda ders çıkarmış.]

“Tunç, bu yazı bana yetmedi(!) Richard’ı daha fazla tanımak istiyorum” derseniz, kendi kaleminden yazıp ‘nasıl hayatta kaldığını, eğlendiğini ve kendi yoluyla iş yapıp zengin olduğunu’ anlattığı “Losing My Virginity” kitabını okuyabilirsiniz. [Türkçesi Çağlayan Şantepe, “Richard Branson” Elips Kitap]

Sadece telefonuna çıkmayan birisini ararken [sevmediği] ‘sir’ unvanını kullandığını söylecek kadar mütevazı ve içten biri Richard. Ancak işini yaparken çok eğleniyor. Önce teknesiyle sonra da balonuyla birçok kez dünya turu denemesi yapacak, rekorlar kıracak, Virgin’in tanıtımı ve adrenalin için her türlü çılgınlığı yapacak kadar deli!

Geçenlerde Amerika’da iç hat uçuşlarına başlayan Virgin America‘nın tanıtımı uğruna, Las Vegas’ta yüksek bir otelden kendini aşağıya saldığı ve yaralandığı videosu aşağıda:

Bu video’yu izledikten sonra konferans çıkışında bizden iki işadamının sözleri daha bir anlamlı gelmeye başladı bana.

Gazeteci Funda Özkan’ın haberine göre; Alarko Holding Genel Koordinatörü Ayhan Yavrucu:

“Bizim gelenek göreneklerimiz farklı. Biz hep ‘başkaları ne der’i önemseriz. Buraya gelirken bile kravat takmasam olur mu diye düşündüm, vazgeçtim taktım” derken,

Pegasus Havayolları’nun kurucusu Ali Sabancı ise;

“Ben de o kadar başarılı olsam, gelinlik bile giyerdim” diyor!

“Ben mükemmel bir hayat yaşıyorum ve her dakikasının keyfini çıkarıyorum!”

Bu sözler ise tatillerini Karayipler’de satın aldığı [Necker isimli] adada geçiren Richard’a ait.

Ot ve taşlardan başka bir şey olmayan adayı zaman içerisinde nasıl cennete çevirdiğini ve adadaki yaşantısını [kendi ağzından dinleyip] görmek için aşağıdaki video’ya göz atabilirsiniz.

– Bilgisayar kullanmıyor [notlarını ufak bir deftere alıyor, mail’lerini asistanı ile okuyup cevaplıyor],
– Anahtar taşımıyor [kendi ofisine bile girebilmek için birisi gelene kadar kapıda bekliyor],
– Taksiye biniyor, şöför kullanmıyor [gittiği yerlerde onu birisinin bekliyor olmasını istemiyor],
– Yanında para taşımıyor [gerekirse yanındaki kişilerden istiyor!]

16 yaşında [kendisi de henüz bakirken!] her şeye sıfırdan başlamak ve tazelik anlamında bulup kullanmaya başladığı Virgin [Bakire] ismini “kaba” bulan yetkilileri(!) ikna etmesi için üç yıl inatla uğraşan Richard, asi ve aykırı bir lider.

Onaltı yaşında liseyi terk ederken başöğretmenin onun hakkında ilginç bir öngörüsü var:

“Sen ya hapisi boylarsın, ya da multi-milyoner olursun!”

Kimseden miras kalmadan ve finansal destek görmeden, sadece kazandıklarını yeniden kendi işlerine yatırım yaparak büyümüş ve hayatı boyunca hiçbir zaman başkasının yanında çalışmamış.

“İş fırsatları otobüs gibidir, her zaman bir diğeri gelir” diyen, gece uykuda gördükleriyle yetinmeyip gündüzleri de rüya görebilen bu adam, tutucu kafalara, orta sınıftan insanların da hayallerinin peşinden gidip başarı öyküleri yazılabileceğini gösteriyor.

Peki ya siz? En son neye kafa tuttunuz? Yoksa dolabınızdaki kravat sayısını ezbere bilenlerden misiniz?

Yorumlar 49

  1. Safa Yaşar

    Bu adama ait en sevdiğim yönü hiç bilgisayar kullanmaması nasıl olurda bu denli yüksek gelir getiren markalara sahip olan bir kişi bilgisayar kullanmaz ? Tebrik ediyorum adamı :)

  2. İLKAN KİYAT

    ben çağrı merkezi hizmetleri öğrencisiyim o kadar girişimci kitabı okudum ve dinledim ki hiç biri bu adam kadar dikkati mi ve ilgimi çekmedi herkes paranın peşindeyken o tam tersini düşünmüş çok teşekkür ederiz tunç bey ben zaten kitabınıda okumuştum bazı yerleri kitaptan daha güzel anlatmışsınız …

  3. Pingback: Reset Maceram Nasıldı? | Can Uzun | anymaa

  4. anıl

    16 yaşındayken bakir olduğunu nerden çıkarıyosun onunla bir alaksı yok hatta değildim diyebr konuşma var kızlara soruyor onlar bakire olduğu söylüyor fakat o tabiki değillerdi diyor ama o ismi veriiyor

  5. fatih

    siteyi geç gördüğüm için en son yorum bana ait olacak galiba (2013 ün yorumu) öncelikle Tunç bey gerçekten teşekkürler site için ve daha da güncel şekilde sitenizin devam etmesini de gönülden dilerim. benim yorumum şu olacak; burda dahi iki tip yorumcunun var olduğunu gördüm bunlardan birincisi hayal gücü yüksek olan geleceğin girişimcileri ve geleceğin şirket sahipleri ikincisi ise hayalgücü yeterince olmayan ve gelecekte birinci kişilerin , bu şirket sahiplerinin emrinde çalışacak kişiler bu yüzden siz genelde ikinci kişilerin yaptığı yorumları çok ciddiye almayın

  6. muzaffer

    bizde bir laf vardır gülme komşuna gelir başına ama sadece gülmekle yetinmiyorum başıma gelmesi içinde cılgınca calışıyorum:)

  7. Özgür Çunar

    Merhaba,
    Öncelikle böyle güzel bir söyleşi kaleme aldığınız için teşekkkür ederim.

    Richard Branson’un ailesi hemen hemen dünyada çoğu ailenin yapamayacağını yapıp, destek ve özgüven vermiş. Ve Branson risk alarak hayata daha 16 yaşında sorumluluk alarak başlamış..

  8. öner

    derledigin bilgiler için teşekkürler

    ben bu adama bayılıyorum tam bir çılgın şirketinin ismi şirketi için yaptıgı tanıtımlar hepsi çılgınca ve harika bu adam sahip olduklarını hakediyor..

  9. raziye

    richard branson benim pazarlama ödevim… nasıl başarılı olmuş hikayesini bulmam lazım ama daha fazla aramama gerek yok galiba:D tesekkürler……

  10. Pingback: Dünyanın en etkili 50 Yönetim Gurusu | Kaynağım İnsan

  11. EMRE

    Arkadaşlar bir hışımla kaptırdım konu konuyu açarken uzun bir kompozisyon yazdım ancak değerli vaktinizi zaten bildiğiniz şeylerle almak istemedim ve sildim..

    Bir kaç yorum da asıl bahsedilmesi gerekenlerden bahsediyordu ancak pek de üzerine düşen olmamış muhteşem başarının gölgesinde..! Tamam güzel bir başarı hikayesi.. ancak biraz gerçekçi olmak gerekiyor. Ülkemizin üretmeye ihtiyacı var. Atatürkün sözlerinden biri;
    TÜRK; ÖĞÜN, ÇALIŞ, GÜVEN.

    tembel ve bilgisiz bir toplum olmaya doğru hızla ilerliyoruz. hepimizin bildiği konular ama kimse hiç birşey yapmıyor. herkes O’nun yapması daha doğru diyor.. peki o kişi kim?

    yada her neyse yine bir kompozisyona dogru gitmeden kendimi durduruyor saygılarımı iletiyorum.

  12. Murat DİDİN

    Yazı için çok teşekkürler. Bıkmadan,sıkılmadan ve ara vermeden okudum yazının sonuna geldiğinde ise keşke biraz daha devam etse diye içimden geçirdim.

    Daha 1996 doğumluyum ilerde ben de iş adamı olmak istiyorum ve tanınmak istiyorum. İnsanlığa çeşitli kolaylıklar, faydalar sağlamak istiyorum. Bu yazılar bize ilham veriyor. Böyle kişilerin hayatlarını okudukça daha da hırslanıyoruz. Hayallerimizin peşinden gitmeye karar veriyoruz. Ama bana göre bu sadece sözde kalmamali. Uygulamaya yani hayata geçirmeliyiz diye düşünüyorum.

    Tekrardan teşekkür ederim, yazılarınızı takip edeceğim.

  13. Pingback: Richard Branson | devrim çelik

  14. ceren

    Başarı öyküsünün şansla da ve zekayla da ilgisi var. Ama eğitimini bitirse daha da başarılı olacağına eminim, niş pazarları iyi keşfetmiş .

    Bu hikaye girişimci olmak isteyen herkese ders olsun sıfırdan başlayıp zirveye gelmesi.
    Herkesin yapabileceği şeyleri fark etmiş aması yaptıkları kimsenin cesaret edemiceği türden şeyler.

    Bu yazı için teşşekürler.

  15. boran

    bu richard ilham kaynağı ama fırsat alanları farklı cok sanslı bır adam.

  16. SADIK AYAZ

    robın sharma’nın kitabını okuyorum şu anda en yakın zamanda richard branson’un kitabını alıp okuyacağım.

  17. Pingback: Richard Branson. ?İş Fırsatları Otobüs Gibidir, Her Zaman Bir Diğeri Gelir!? « WEBrapor’a Hoşgeldiniz!!

  18. Pingback: marka sizsiniz

  19. Çağdaş Demir

    Gerçekten harika bir yazı. Öyle bir yazı ki bana ?Losing My Virginity? kitabını aldıracak :)

    Ben kendi adıma böyle bir yazı için teşekkür ederim.

  20. Engin

    Gercekten Güzel ve Herkeze Biseyler basara Bileceklerini Gösteriyor Fakat Bu Hikayede 16 Yasında Okuldan Atılan Bir Cocuk icin Cok Zor ve Güzel :D Herkez Biseyler Basarmalı ….

  21. Pingback: Fikir Atolyesi Kahramanınızla Yaptığınız ‘Hayali Sohbetler’ Bir Gün Gerçek Olsa!

  22. çelişki-analiz

    Bize özgü özelliklerimiz var. Başarıyı abartma başarısızlıkta aşırı tepki gibi. Ticari hayatta da böyle. Her zaman insanlarımızın ticari zekasından gururla bahsederiz. Olağan bir başarıyı imkansızı gerçekleştirilmiş gibi lanse ederiz. Esasında yeni nesil pazarlamanın gereklerinden biri de budur. Ancak biraz objektif olursak ülke insanımızın dile getirildiği gibi ticari meziyetlerinin yabancılara kıyasla iyi olmadığını da görebiliriz.Bu tezi haklı çıkaracak çelişkiler mevcut.Dünya üzerinde Tanrının, tarih-kültür-doğal zenginlik olarak bu kadar cömert davrandığı başka bir ülke olmamasına rağmen biz bu mirası bu zenginliği ranta çevirmeyi başaramamış bir ülkeyiz.

    Bu kadar zenginliği halkına yansıtamamış adeta mirasyedi gibi yaşayan ülke insanının ticari zekasından bahsedilebilinir mi? Avrupada bulunan bizim bir şehrimiz büyüklüğündeki ülkelerin dünya pazarlarına sürdüğü kendi markalarına karşın bizim yoğurttan başka tanınan bir ürünümüz olmadı.Baklava dedik kebap dedik onlara bile sahip çıkamadık lisanslarını bile tescil ettiremedik. Üstün ticari zeka bu mu? Ticari zeka tırlar dolusu portakal domates satıp karşılığında luks jeep ithal etmek mi? Ticari zeka, dünyanın en büyük fındık üreticisi olup, uluslar arası fındık fiyatlarının, fındık üretimi ile hiç ilgisi olmayan Almanyada kurulan fındık borsasında belirlenmesini seyretmek midir? Ticari zeka tonlarca pamuk,iplik ihraç edip karşılığında 1 adet markalı takım elbise ithal etmek midir? Örnekleri çoğaltmak mümkün olup, devam edip moralimizi daha fazla bozmayalım.

    Ticari zekaya ilişkin başarı öykülerini o kadar abartıyoruz ki, bu durum sadece halk arasında değil, beyaz yakalı tabir edilen, Özal’ın prensleri ile başlayan akımın devamı olan iyi eğitimli kesimde bile durum böyle. Örnek vermek gerekirse sadece okuduğum 15-20 blogun dört tanesinde Steve JOBS’un başarı hikayesi onore edilerek işleniyordu. Herkes, özellikle de eğitimli gençler ülke için toplum için daha fazla ne yapabiliriz diye efor harcayacağına, yabancıların sanal başarı hikayelerini hayranlıkla takip edip, bireysel kurtuluş planlarının peşinde dolaşıyorlar.

    DİPNOT: Benim anladığım ticari zekamız, Kemal Sunal filmlerindeki ağır çeksin diye oduncunun odunları ıslatmasından, kasabın at-eşek eti satmasından, bakkalın teraziye hile karıştırmasından ibaret ve kendi aramızda geçerli.

  23. Idris

    yarin obur gun biz bu adamin filmini de izleriz… bunu da ben mi yapsam acaba belki ben de onun hayatindan para kazanmaya baslarim…

  24. Özgül Gülmez

    Bu kadar atılımcı ve cesaretli olmak mükemmel bir şey olsa gerek. En önemlisi de düştüğü halde öğrenilmiş çaresizliklere kapılmamak belki de… :)

  25. kadir baş

    Hayatta böyle olağan felsefe sahibi ve akılı insanların var olduğuna inanmamak insanın yaşama iç güdüsünü daha kuvetli kıldığına inanıyorum, niye bizler de bu başarıları yakalamayalım, biz türk insanları olarak aklımızı hep bir güdüme odaklamamız başarılarımızı etkilediğini sanmaktayım.

    Bu okuduğum roman değil çok büyük hayat felsefesi, teşekkürler.

  26. NUR TOKTAY

    Başarı hikayelerine karşı ilgim sonsuz insanların 0 dan başlayıp böyle yerlere gelmelerine gerçekten imreniyorum ve azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağına inanıyorum umarım benimde ileride paylaşabileceğim başarı hikayelerim olur.

    Richard Branson’a hayran kaldım, ayrıca sizi de bu akıcı yazınızdan dolayı tebrik ediyorum, soluksuz bir şekilde okudum. Çok keyif aldım elinize sağlık.

  27. devrim

    ben annemle ikimiz tatıle gıtmeli ısterdım ama malasef ıkımız tatıle çıkıyoruz da yalnız olamıyoruz garıp bı baslangıç gıbı geldı sıııze kendımden bahsedeyım o zaman sıze ben ben engellı bırıyım yanı başka bır deyışle sakat rürüyemıyorum ondan tatıle yanlız gıdemıyoruz ve dışarı çıkmayı sevmıyorum çünkü engellilerre kolay lık olsun diye asansöre yazmışlar engellıler ve çocuklara öncelik verın dıye ama nerde bızım ulkemızde o düşünce

  28. ramazan

    cok etkileyici bir kısa sunuş olmuş… yürekten katılıyorum… cok keyif aldım….

  29. adres

    Her geçen gün bir ızdırap halini alıyor ve arabesk tadında geliyorsa yaptığınız iş, o zaman kendinizi sorgulamaya başlıyor ve tam bir aptal gibi hissediyorsunuz.

    Güzel bi söz vardır ya hani “eşşek bir çukura bir kez düşer “diye, o berbat işi yapmaya devam ederek siz kaç kez düştünüz? Hergün geri geri giden ayaklarınızı işinizin istikametine çevirmeye çalışırken, haftalar, aylar, yıllar siz hiçbir şey yapamadan akıp giderken bu sözü düşünürsünüz sürekli.

    Aslına bakarsanız bu zatı muhteremden farkımız yok, tek eksik mevcutlardan vazgeçebilme cesareti ve özgüven.

    Bu eksikler nasıl mı giderilir, işte onu hiç sormayın, formülünü bilen yok!

  30. Pingback: Pazarlama Blogları Karnavalı

  31. Pingback: 8 Aralık 2007 - Seçme Kaynaklardan Seçme Yazılar | İnternet Takip Rehberi

  32. Mehmet Yilmaz

    Richard Branson, Steve Jobs, vb başarı hikayeleri bizi çok heyecanlandırır.
    Neden?

    Bu sorunun yanıtı kim olduğunuzdan çok, kendinizi profesyonel hayatta nasıl konumlandırdığınızla ilgilidir.

    Şöyle açalım:

    23 yaşımdayım ve üniversiteden mezun oldum. Pazarlama, işletme ya da iktisat benzeri; “kurumsal” iş hayatına eklemlenecek bir formasyona, sistemin benden istediği düzeyde bir donanıma sahibim. En düşük pozisyondan işe başlıyor, semirmiş egopatlak patronların altında bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyor, atlattıkları badirelerin benzerlerini bana yaşatırken gururumu korumaya gayret ediyor ama ne yazık ki gün geçtikçe ben de -benden istendiği gibi- tek tipleşmiş profesyonel hayat karakterimle sıradan bir insan haline geliyorum.

    Sıradan, hantal, yaratıcılığı ve kişiliği törpülenmiş, zaten risk almaktan korkan bir şekilde üniversiteden mezun oluvermiş bir zavallıyken böyle insanların hayatlarını okuyorum ve onlara imreniyorum. Onların yaşadıklarından ders almaya çalışıyor ama neticede ertesi gün gene aynı işe gidip gerektiğinde fotokopi çekiyor ya da benden sonra işe girmiş garibana büyük bir zevkle fotokopi çektiriyorum. Zaten azıcık olan entellektüel birikimimi yanlış sistemler geliştirip, salon ortamlarında karşı cinsi etkilemek için bir kart olarak kullanıyor, en son çıkan “kişisel gelişim kitabı” hakkında öyle ya da böyle bir fikir üretiyorum.

    Eve geliyor, fikiratölyesini açıyor ve “vay be diyorum”

    ya da,

    Bu siteden hiç haberdar olmamış yahut hiçbir zaman haberdar olamayacak 16 yaşında okuldan atılmış bir tipim. Hayattan sillesini akranları sıcak evlerinde okullarına gitmeden önce kahvaltı yaparken yemiş, öyle ya da böyle bir şekilde “hayatta kalmaya” çalışan birisiyim. Kim bilir belki de bu yazıyı okuyanlardan oldukça genç, hepsinden daha çok para kazanan veya sokakta acından ölmek üzere olan biriyim.

    İktisat kuramı hakkında bir fikrim yok. Modellemeler ve kar maksimizasyonu kavramlarını duymamışım. Bir alamete doğru yola çıkmış, bir şekilde kendini toparlamış ve işlerini yoluna oturtmuş bir alaylıyım. Stratejik hamlelerde bulunmak benim için ince elenip sık dokunası taktikler değil; tersine deneyimle sabit sıradan hareketler. Belli bir noktaya geldiğimde ise bu haberdar olmadığım şeyleri uygulamam gerektiğinde, üniversitede ilgili bölümden mezun birisini buluyorum ve işin başına koyuyorum. İşte artık yıllardan beri tırnaklarımla kazıyarak kazandığım parayı gönül rahatlığıyla katlayabilir ya da yiyebilirim. Başarı hikayeleri mi? Banane canım, ben keyfime bakarım…

    Bir takım tipler de benim hayatımı izleyip öykünür. Ben ise hiçbir zaman neden böyle olduklarını anlamam.

    Kötü senaryo mu: zaten sokaklarda, çöpler arasında yanımdan geçip gidiyorsunuz. Belki sizin gelebildiğiniz noktalara gelemedim, ama emin olun ki sizden çok daha fazla cesaretim var. Eğer ortaçağda yaşasaydık ben şövalye olacaktım, sizler de serf.

  33. Pingback: Pazarlama Blogları Karnavalı - 3 « Zeynep Özata - Blogistan

  34. Ali Murat CEYLAN

    Bu yazıyı önceki yazı sanıp tekrar okuma gereği duymamıştım aslında (Sanırım bir çok kişi öyle zannetti çok az yorum var çünkü). Ama şunu söylemeliymki bu sitede okuduğum en güzel yazıydı ve bazı yerlerinde tüylerim diken diken oldu. Çok güzel bir araştırma ve gözlem olmuş.

    Bu sitedeki yazıların hepsini bir kitapta toplasan çok satar heralde. Cidden her yazının altında çok büyük bir emek var bunu bu yazıyla daha iyi anladım çünkü Richard Branson hakkında bu kadar akıcı bir yazı hiç okumamıştım.

    Gerçekten okuyucuyu kendine bağlamayı çok iyi başarıyorsun. Bu mükemmel yazı için sana çok teşekkür ederim. Sonraki yazını büyük bir heyecanla bekliyorum…

  35. Banu K

    Süpersiniz, sitenizi çoook beğendim. Tüm yazılarınızı teker teker okumaya başladım.

    Pazarlama alanında çalışıyorum, pazarlamada sizin gibi adamlar keşke daha çok var olsalar…

  36. Ali Can

    Richard Branson. Virgin…

    Wow, haklarında başka kitap okumama gerek kalmadı. Süper mesajlar var içinde de, ne kadarını ben (biz) gerçek hayata dökebiliriz emin değilim.

    Emin olamamak bile kendi başına bir mesaj değil mi?

  37. www.addlas.com

    NEDEN değil, NİYE OLMASIN diyebilenler sayesinde yeni fikir ve projelerin hayata geçebildiğini düşündüğümüzde, Türkiye’den bir uluslararası bir marka çıkamamasının sebebi biraz daha anlaşılabiliyor.

  38. Fatih Şentürk

    Çok güzel ve akıcı bir yazı olmuş, insanı daha da meraklandırıp yazıya bağlayabiliyor..

    Mükemmel bir hikayesi var, en çok beğendiğim kısmı; “Locker’ın yaptığı hatalardan çok sayıda ders çıkarmış.” Başarısızlığa uğraşmış kişilerin hatalarını görüp onlardan ders çıkartıp kendinde uygulamak çok önemli bir nokta. Herkes başarılıyı seçer yazında yazdığın gibi, o daha cazip gelir.

    Ve öğretmeninin söylediği lafta cidden son nokta olmuş.
    “Sen ya hapisi boylarsın, ya da multi-milyoner olursun!”

    Teşekkkürler Tunç.

  39. Yalcin Pembecioglu

    Bu deli adamin bir Bond filmleri hayrani oldugunu ve bu sebeple son Bond filmi Casino Royal’da bir cameo’su oldugunu da ben ekliyim o zaman :) Bunun bile cok hos bir hikayesi var.

    Nefis bir yazi Tunc, eline saglik. Umarim Branson’in Turkiye ofisini acarsin da ben de mudurlerinden birisi olurum!

  40. MaFiAMaX

    Yazıyı bir solukta bitirdim desem yalan olmaz. Bu kadar akıcı ve güzel bir yazı yazdığınız için teşekkür ederim.

    Şu cümle ise gerçekten çok iyi bir tespiti yansıtıyor: “Oysa 23 yaşında üniversiteden mezun olan bir insan çok dikkatli ve muhafazakar oluyor. 16 yaşında okuldan atılan bir kişinin ise kaybedecek bir şeyi yok.”

    Dip not: Virgin.com sitesindeki menülerin şirketlere ve üretilen hizmetlere göre sıralanmasında kullanılan efekte bayıldım.

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir