27

Nefes Alan Soluk

Jonathan Keller isimli bir tasarımcıya denk geldim bugün. Ekim 1998 tarihinden beri, inatla her gün kendi portre resmini çekiyor. Aynı açıdan. On yılı aşkın bir süredir, her gün!

JK Keller‘in bu azmi ona birçok ödül kazandırmış olsa da, asıl dikkat çeken tabii ki “zaman”ın bizi nasıl değiştirdiği. Fiziksel değişim bildiğimiz ve (hatta birçoğumuzun kabullendiği!) bir gerçek, ancak yine de bunu bir buçuk dakikalık bir video’da izlemek etkileyici.

Önce izleyelim, sonra bir şeyler söyleyeceğim! (video’da ilk 8 yılı var.)

Bu adam da JK Keller’e benzer bir iş yapmış ancak daha uzun süre! Adı Dan Hanna.
Yaşlanmanın daha bir gözle seçilir olduğu 31 ile 48 yaş arasındaki tam 17 yılının her gününü resimlemiş!
[Nasıl bir ruh halidir bunu yapabilmek!]

[Ayrıca bir de Noah Kalina isimli bir fotoğrafçı vardı. 2006 yılında Youtube’un en çok izlenen video’larından biri olmuştu. [Aynı mantık, farklı kişi.] Son sekiz senedir de yılmadan devam ediyormuş bu işe.

İlk video’nun sahibi JK Keller’e ulaştım (çakma araştırmacı gazeteci rolüm :)
Dedim sana iki sorum var:

1. Tutkun, sabrın ve projene olan inancın ile son on yıldır kendinde olan ‘fiziksel’ değişimi düzenli görebiliyorsun. Bütün imkanlar sana açık olsaydı, aynı dönemdeki ‘zihinsel ve duygusal’ geçirdiğin değişimleri nasıl bir yöntemle gözlemlemek isterdin? Bunun için nasıl bir araç kullanmak isterdin?

2. Projen sana ne öğretti? Veya daha farklı bir söylemle; bu projeni yapmamış olsaydın, beceri, başarı veya davranış olarak ‘ben kesinlikle böyle bir insan olmazdım’ dediğin ne var?

JK cevap verirse, hemen bu yazının içinde güncelleme yapacağım! (çakma gazetecilik bu kadar işte!)

————-

Güncelleme: 6 Şubat 2009

JK’den cevap geldi. Ağbimiz az kelimeyle çok derin mesajlar vermiş :) O yüzden önce onun cevabını aynen sizlere iletiyor, devamında da kendimce (umarım minimum kayıpla) çevirisini yapıyorum:

“Thanks for visiting the project and finding it worthy of writing about. To answer your queries:

1. Not to sound like a jerk, but I have no interest in recording the evolving state of my mental and emotional fluctuations. For starters, trying to quantify an emotional state in any form other than the emotion itself is a feat that would leave the experience itself unable to be truly felt. Sort of like taking pictures of a vacation instead of experiencing it fully. And then there’s the question of timeframes… as a person experiences such a range of mental states throughout an hour/day/week. Not to mention the how relative all feelings are.

2. I don’t believe that I would have done/acted/achieved anything differently had I not done this project (other than the project itself).

Sorry that these answers aren’t all that exciting or progressive. It’s just that I try to be rigorously honest in my responses.”

“Projeyi yazmaya değer bulduğun için teşekkür ederim.

1. Kaba bir kişi olarak algılanmak istemem, ancak değişken zihinsel ve duygusal durumumu kayıt altına almak gibi bir ilgi alanım yok. Öncelikle; bir duygunun evrini yaşamaktan çok onu sayılaştırmaya çalışmak, o duygunun gerçekten doyasıya yaşanmasına engel olacak bir kahramanlık olabilir. Bu, tadını çıkarmaya çalışmaktan çok, bir tatilin resimlerini çekmeye benzer. Saatlik/günlük/haftalık değişen zihinsel deneyimler yaşayan biri olarak bir de zaman kısıtlarımız var. Ki duyguların ne kadar göreceli olabileceğine girmiyorum.

2. Bu projeyi yapmamış olsaydım, hiçbir şeyi gerçekleştirmek/davranmak/başarmak adına farklı davranmazdım (projenin kendisi hariç.)

Cevaplarımın o kadar heyecan veren veya aşama sağlayacak türden olmamasına üzgünüm. Sadece cevaplarımın özenle çok dürüst olmasına gayret ettim.”

Umarım çok anlam kaybı olmamıştır.

————

Neyse, yukarıdaki video’lar sanırım biraz canımı sıktı. Çocukluk resimlerimi falan ulaşamayacağım yerlere saklıyorum birazdan!

Veysel Gençten‘in yaptığı ‘İstanbul’u izlemeyi o yüzden seviyorum belki de!
Mercan Dede‘nin nefes alan soluğu ‘Engewal’i duymak bile yetiyor zaten…
Tam ekran, yüksek ses!

Yorumlar 27

  1. Aydan

    Daha önce bunu bende denedim, benimkisi aynı açıdan değildi. Her gün bir tane fotoğraf çekilip saklıyordum, o günden hatıra kalıyordu. 4-5 ay sabırla devam ettim. Zaten fotoğraf çekilmeye bayıla biri olarak hiçte zor olmamıştı benim için.

    Tek sorunum fotoğraf makinamı unuttuğum günler olurdu, o an hissettiğim duygunun tarifini size yaparsam bana deli gözüyle bakabilirsiniz : ) Şaka bir yana fotoğraf makinamı unuttuğuma cep telefonu ile çekilmek bana kabus gibi gelirdi.

    5. ay ortalarında kendi kendimi çekerken fotoğraf makinam tv nin üstünden düştü ve kırıldı. Belli süre cep telefonu ile çekim yaptım ama istediğim gibi olmayınca bu olayı bıraktım. 1 ay sonra servisten gelen makinam gelse de 1 aylık açık vardı ve bunu başarısızlık olar değerlendirdim ve bu işi bıraktım…

  2. dlsd

    bu zamana kadar nasıl oldu da ben böyle bir sitenin varlığından bihaber kalmışım! başka lafa hacet yok…

  3. gamy

    Bu yazıyı paylaştığım bir arkadaşım aracılığıyla Eirik Solheim tarafında hazırlanan, aynı açıdan fotoğraflanmış bahçe videosuyla karşılaştım ve çok sevdim.

  4. PINAR YAMAN

    K. Aycan Saroğlu’nun, belirlenmis bir tema uzerine, belirli bir zaman suresince yazmakla ilgili olan fikri guzel. Bu sekilde yapilmis midir arastiramadim dogrusu. Aslinda gunluk tutmanin da guzelligi burada. Yasiyor ve unutuyoruz, halbuki yasamisliklarimiz, edinimlerimiz bizi biz yapan seyler. Kisiligimizin harmanlari.. Bazen oraya buraya ciziktirdigim kimi seyler tekrar karsima ciktiklarinda o kadar sasirtiyorlar ki beni! Tamamen de unutmus oluyorum.

    Belgeleme yoksunu bir toplumun bireyleriyiz. Halbuki; bireysel, kurumsal, ulke ve dunya bazinda kimligi olusturan en onemli seydir. Gelisimin yoludur. George Orwell’in 1984 adli romanindaki ‘beyin yikama’ (tanidik seyler bunlar) eylemi tamamen bu mesele uzerine yapilanmistir.

    Ben fotografciyim ve fotografin belgeleme acisindan ne kadar onemli oldugunu gayet iyi biliyorum. Bu sebeple dijital kolayligin cikmasini keyifle karsilayanlardanim. Yayilim saglandi..

    Aslinda konuyla daha da ilintili bir is yapiyorum. Ozellikle dogum fotograflari ve filmi uzerine yogunlasmis durumdayim. Gunun paniginden, heyecanindan ya da anestezinin etkisinden kacanlar, unutulanlar tarafimdan kaydediliyor. Yaptiklarim ellerine ulastiginda, size tepkilerin guzelligini ve saskinliklarini anlatmam uzun surer. Ilk nefese, en buyuk mucizeye tanik olmakla birlikte, kimi ailelerle birlikte sonrasini da getiriyoruz. Boylelikle sureci belgelemis oluyorum.. Bu konu uzun :)

    Yukaridaki yaziyi okuduktan bir gun kadar sonra tamamen bilincsiz bir sekilde Scott Fitzgerald’in ayni adli kisa oykusunden (henuz seyretmediyseniz, geciniz bu linki) esinlenilmis, David Fincher’in yonettigi “The Curious Case of Benjamin Button”i seyrettim ve keyifle gordum ki konuya farkli ve sanatsal bir bakis acisi var. Tavsiye ederim, guzel bir film. Konu ile birlesen, uzerine anlatilabilecek cok seyi olmasina ragmen, vizyon filmi oldugundan, kendimi tutuyorum :)

  5. Ek Gelir Sitesi

    Gerçekten inanılmaz bir azim ama aynı zamanda da inanılmaz bir disiplin. Gerçi düşününce insan nasıl ki günde iki kere diş fırçalamayı artık bir yerden sonra alışkanlık hale getiriyor, burada da bir alışkanlık söz konusudur heralde.

    Benim de zamanımda sadece insanları değil de çeşitli çiçekleri ya da ağaçları, hayvanları olsun, hayatları boyunca resmedip albümleyecek bir web sitesi projesi vardı kafamda, hatta adını yaşam doğrusu koymuştum. Ya da Truman show benzeri bir adla tüm dünyaya da yayılmayı düşünmüştüm ama bir türlü zamansızlıktan olmadı. Belki bu vesileyle biri artık benim fikrimi çalar buradan ya da bana yardımcı olur bu azimle hep beraber gerçekleştirebiliriz.

  6. zuzu

    Bir zamanlar yalıların, sıcak sohbetlerin yapıldığı şirin evlerin olduğu İstanbul, bugün bir yanda devasa binaları, bir yanda çatısında onlarca çanak anteniyle çarpık, yamuk yumuk evleri olan bir kent haline geldi. O kadar özel bir şehirde yaşıyoruz ki, ne kadar uğraşırsak çirkinleştirmek için, yine de tılsımını kaybetmiyor. Bir video bile içimizi İstanbul sevgisiyle ısıtmaya yetiyor.

    İnsanlar da İstanbul gibi aslında, yüzleri değişse de, kırışıklıkları artsa da bakışları hep aynı…

  7. Süleyman SÖNMEZ

    Bir çiçek olsaydım eğer, kollarımı ağır ağır açardım ama insanlar görmezdi hareket ettiğimi… Bir hücre olsaydım eğer, yaşar ve şarkımı söylerken beden denen koca ailemde tüm kardeşlerimle birlikte ağır ağır duyulurdu koromuzun nefesleri ve eğer zamanın tümü tek bir anda birleşseydi… Herkesin ve her yerin merkezinde bir kutup gibi dönerken izlerdim sonsuzluğu tek nefeste. KÜN…

  8. K. Aycan Saroğlu

    JK Keller çok başarılı bir iş yapmış… Keşke ben de yapsaydım… Nedense yaptığı bana Smoke filmini hatırlattı, orada da adam her sabah aynı saatte aynı sokağı çekiyor ve yıllarla gelen değişimleri kaydediyordu galiba… Yine de hüzünlü…

    Yazan, çizen ya da sanatın herhangi bir dalıyla uğraşan insanlar için duygusal değişimleri ifade etmek kolay ama mesela şöyle yapabilirdik… Her yıl mesela doğum gününde, 15 yaşından başlayarak, diyelim bir tema, mesela aşk ya da ölüm ya da başka bir tema üzerine düşüncelerini kaydetsen ve sonra diyelim 40 yaşına geldiğinde, düşündüklerin ne kadar değişti ya da değişmedi, izlesen… bu da başarılı bir çalışma olur muydu?

    Bilmiyorum…

    İstanbul artık daha az sevsem de kopamıyorum işte…
    Ama Mercan Dede’yi seviyorum…

  9. H.Hüseyin Geçer

    Görüntüler muhteşem, hele de müzik büyülemiş durumu.
    Söylenecek tek söz: Saygı ile selamlıyoruz…

  10. Aras

    Harika… Eline sağlık hocam.

    Öss senemde böyle bir şey yapabilirim. Öss’den önce ki bir sene böyleydim, bakınız sonraki sene böyle insan oldum, gibi.

  11. Besim Dönmez

    Daha çok Veysel Gençten’in İstanbul’u görüntülemesinden etkilendim.
    Gerçekten etkileyici ve içinden yaşadığımız, geçtiğimiz mekanlara, yerlere, vesayetlere farklı bir açıdan bakmanı tavsiye ediyor.
    Değişik bir dokunuş…

  12. Sefer KILIÇ

    İlk videoda arka fonun değişmemesi ve gözlerin hep aynı noktada olması video yu hazırlamadan önce fotoğrafların hizalandığı ve arka fonun sabit tutulduğu izlenimi verdi bana. Tabi ki bu deneyin değerini düşürmüyor. hala çok enteresan, sadece seyretmeyi kolaylaştırıyor.

    Buna benzer bir fikri 1995 veya 1996 da seyrettiğim bir filmden hatırlıyorum. SMOKE. Filmde 25 yıldır hergün dükkanın önünden aynı noktadan, aynı açı ile meydanın fotoğrafını çeken bir kitapçı vardı. Sonradan tanıştığı bir adamla bu fotoğraflara bakıyorlardı ve adam bu fotoğraflarda kendisinin ve kaybettiği karısının defalarca çıktığını fark ediyor. Arada bir dostluk başlıyor vs.

    Hoş bir filmdir, tavsiye ederim.

    Bu arada cevapları merakla bekliyorum. Elinize sağlık.

  13. Baranseli

    Bir arkadasim insan omrunu tuvalet kagidina benzetiyor. Belli bir yastan sonra rulodaki kagit azaldigindan rulo daha hizli donmeye basliyor diyor. Aslinda rulo hizli donmuyor biz oyle algilamaya basliyoruz.

    3 videoda da zaman geciyor. Goremedigimiz ancak cogunlukla hissettigimiz hizda. İstanbul videosu bastaki ikisinin aksine rahatlatici. Mercan Dede’nin guzel agir nagmelerine karsin, bu eski ve guzel sehirden hizla akip gecen zamani kandil tasi misali bize izlettiginden… Kandil tasi olmadigimizi yuzumuze vurdugundan ilk ikisi bu kadar rahatsiz edici.

    Diger yandan degisim guzeldir yine de. Bir zaman, bir de insanin kendisi degistirebilir kendisini ne de olsa.

    Not: Keller’in zihinsel ve duygusal degisiminlerinin bu derece etkileyici olmasi da ancak gorsel bir kanitla mumkun bence.

  14. PINAR YAMAN

    Farkindalik! Ancak bu da kisiler tarafindan cok farkli sekillerde iyi ya da kotu yorumlanabiliyor. Kimi zaman da eksik… Sen de eksiklik var mi diye meraklanmis gibisin :) Guzel sorular gercekten, ben de merak ettim cevaplari..

  15. Mustafa Öztürk

    ?zihinsel ve duygusal? geçirdiğimiz değişimleri kaydetmek kolay aslında.. en yakın örnek, blogumu yeniledim. kendime yeni bir hakkımda yazdım. 1 sene önce yazdığım hakkımda yazısı ile yenisi arasındaki farkı tam olarak istediğimiz şeyi veriyor. ya da 1 sene beklemeye bile gerek yok.. yazılarımdaki değişim bile hissettiriyor bunu.. :)

    ama cidden takdir edilesi insanlar hepsi. Dan Hanna’nın haline ise çok acıdım. ben kaldıramazdım herhalde üstümdeki öyle bir değişikliği bir iki dakikada izlemeyi.. :)

  16. Göksel

    cevapları merak ettim ben de.

    video’da şunu farkettim.
    adam kendini hep aynı açıdan çekmiş çünkü burnunun bulunduğu nokta hiç oynamıyor tamamen sabit durmakta. videoyu hazırlarken burnu aynı noktada tutmak için her resmi ayarlamak gerçekten uğraştırıcı olmalı.

  17. PINAR YAMAN

    Tunc, yazini simdi okuyacagim ama acil olarak sunu yazmam gerekti: Eger bu siralar olaganin disinda, yogun bir seyler yasiyor ya da hissediyorsan, lutfen benimle temasa gecebilir misin!!!

  18. eray

    cevaplarını gerçekten merak ediyorum.
    cevaplayabilir bence ama kendiyle çelişerek…

  19. eray

    hayran kalmamak elde mi babacan…
    ya inanılmaz…
    müzik ayrı bi büyüleyicilik katmış…
    off…
    bir daha seyretmeliyim..

  20. Samet Kaygısız

    Keller’e ve Kalina’ya hayran olmamak elde degil. cok buyuk sabir isi.
    sorularin da cok iyi baba gercekten :)
    gozle gozlemleyemedigimiz seylerin disinda neleri gozlemlemek isterdi?

  21. Oğulcan

    Merak ediyorum Noah fotoğraflarını hep aynı mekanı arkasına alarak çekmeye çalışmış. Bu kadar azimli bir insan orada çekinmezse kendini kötü hisseder:)

    Böyle bir işe kalkışmayı kesinlikle istemezdim. Kaldı ki başladıktan sonra bunu video yapmak da çok zahmetli.

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir