23

Murat Çetintürk, Yaratıcı Yönetmen.

Michael Jordan’ı nasıl tanırsınız? Oynadığı dönemde NBA’in en çok sayı atan oyuncusu olarak mı? O zaman size Mr. Jordan hakkında çoğumuzun bilmediğini düşündüğüm bir şey söylemek isterim: Michael, NBA’in en çok şut atan oyuncusuydu. Yani NBA’in ‘şansını en fazla deneyen’ adamıydı.

Michael Jordan felsefesinin, geçimini yaratıcılığı ile kazanan profesyonellere uyarlaması da oturup ‘fikir üstüne fikir bulmak’ demek. Yani ilk bulduğun fikirle yetinme, ikincisiyle yetinme, üçüncüsüyle de yetinme. Belki onuncu fikrinde yakalarsın, belki yirmincide.

‘Daha iyi fikrin’ peşini bırakmayan başarılı yaratıcılardan biri 20 Soruluk Söyleşiler‘de konuğumuz: Yüzlerce reklam kampanyasına imza atan, Rafineri’nin kurucu ortağı ve yaratıcı yönetmeni Murat Çetintürk.

“Bir fikri daha o fikri düşündüğümü bile bilmeden bilgisayara yazdığım çok olmuştur” diyor Murat. Yazarken bir his gelir, sonra bakarım, ‘aa acayip bir fikir bu’ derim. Ses getiren birçok reklamımız işte bu şekilde çıkmıştır.”

“Konuyu biraz açsan?” diyince devam ediyor, belli ki bu konuda çok idmanlı, “Fikir arayana gelir. Bu konuda Goethe’nin de güzel bir lafı var: “İlham perisinin gelmesini bekliyorsan, yarı yola kadar git.” Yani çalış.

Çalışmanın bir garantisi yoktur, yani çalıştığın halde dişe dokunur bir şey bulamayabilirsin. Birçok insan için bu, çalışmaya başlamanın karşısındaki en büyük engel. Ya çalışsam da hiç bir şey bulamazsam korkusuyla (ki bu korku da egoyla çok yakından ilişkili) çalışmaya bile başlamıyoruz. Bunca yıldır bu işi yapan bir insan olarak şunu söyleyebilirim, gerçekten farklı bir şey yapmanın tek yolu çok çalışmaktır.”

Tamam, ama her şey orada da bitmiyor. Hatta orada sadece başlıyor. Reklam büyük bir takım oyunu. Yani reklam yaratıcısının iyi bir fikir bulması da başarıyı garantilemiyor, her şeyin denk gitmesi gerekiyor. Neyse ki, böyle gittiği zamanlar da var, o zamanlarda ortaya çıkan kampanyalar da.

Oluşumunda bulunduğu en sevdiği kampanyayı sorduğumuzda Murat seçim yapmakta bayağı bir zorlanıyor.

“Bosch’un güven kampanyasının hayatımdaki yeri apayrıdır, ‘insanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim’ lafı bir dönem Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Shubuo teaser ve lansman kampanyalarını da çok severim. Takside, sokakta, markette insanların shubuo, shubuo, shubuo müziğini mırıldanmalarını duymak çok zevkliydi. Profilo’nun Aziz Üstel’li filmini de çok severim, Aziz bey gibi gerçek bir centilmenle tanışma imkanı verdiği için de… ‘Hürriyet hürriyettir’ filmini her seyredişimde hala heyecanlandırır beni. Lassa fabrikasında işçilerle çektiğimiz Impetus Sport filmleri Türkiye’de çok az yapılabilen bir gerçekçilik içerdikleri için çok sevdiğim işlerden. Özgü Namal’lı Axess kampanyası da bu büyüklükte bir markanın müşterileriyle kurduğu ilişkinin tonunu değiştirmesi bakımından çok önemli bulduğum bir kampanyamız. Ha bir de Maximum kartın Zuzu filmi unutulmazlardandır, o kadar çok insanın sevgilisine zuzu diye seslendiğini duydum ki… İnsanların en özeline reklam yoluyla girmenin çok acayip bir yanı var.”

Murat’ı sevdiği kampanyalar konusunda zor da olsa susturduktan sonra, biraz da bu işlere nasıl bulaştığını anlamaya çalıştım:

Murat Çetintürk 1968 doğumlu. İstanbul Erkek Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi (kimya mühendisliğinden atılma!) İş İdaresi bölümü mezunu. İlk kez ciddi anlamda burada okurken reklam denilen şeyle karşılaşmış.

“Reklamda filmler vardı, yaratıcılık vardı. Kendimi reklamlar düşünürken buldum ve acayip keyif aldım bu işten. Çok sonra ünlü bir reklam yaratıcısının bu iş için “üstünüzde kıyafetleriniz varken yapabileceğiniz en zevkli şey” dediğini okudum bir yerde. Kişisel olarak yüzde yüz katıldığım bir laf değil, eminim dalga sörfü yapmak çok daha zevklidir ama iş olarak baktığınızda yapılabilecek en zevkli işlerden biri olduğunu söyleyebilirim.”

İlk çalıştığı ajans Kalemler. Sonra Alice/BBDO’da 8 yıl, rpm/radar’da 4 ay. Oradan sonra dağılana kadar Total’de çalışmış. Sonra Total’den birlikte ayrıldığı arkadaşlarıyla da Rafineri‘yi kurmuşlar. Ağustos 2001’den beridir Rafineri?nin Yaratıcı Yönetmeni ve ortağı.

Üniversitenin son yıllarında başladığı film senaryosunu gerçi hiç bitirememiş ancak son yıllarda denizi yeniden hatırlayıp, yelkene merak salmayı ihmal etmemiş. “Yoğun iş hayatında gece gündüz çalışırken durabildiğim anlarda ki bu sık olmazdı, etraftaki hiçbir şey hitap etmezdi bana. Meğer aradığım şey denizdeymiş” diyor şimdi.

20 Soruluk Söyleşiler‘de Murat Çetintürk’ün verdiği keyifli cevaplar burada.

1. Herhangi bir kişinin en favori insanı mısın? Neden?

Bu soru-cevapları aylardır beklettiğim için bu sorunun mis gibi cevabı artık geçerli değil ne yazık ki. Şu an kimselerin en favori insanı değilim.

2. Şu anda yaptığın işin dışında (hayattaki tüm işler kanuni olsaydı) ne iş yapmak isterdin?

Filmlerdeki o çok becerikli banka soyguncularından biri olmayı hep istemişimdir. Ama banka soymak yasadışı olmasaydı pek bir keyfi de olmazdı herhalde… Gezgin, maceraperest, yelkenci. Bir de yönetmen, müzisyen veya ressam. İki hayatım olsun birinde sonuna kadar dünyanın, ikincisinde sonuna kadar sanatın koridorlarında dolaşayım isterdim.

3. Yalan söylemenin sence uygun olduğu durumlar nelerdir? Beyaz yalan söyler misin, ne söylersin?

Bu sorunun cevabı içinde gizli sanki.

4. En son “… özelliğinden dolayı senle gurur duyuyorum? lafını kime söyledin? Hangi özellikti o?

Hatırlayamıyorum. Daha sık söylemem lazım sanırım bu lafı.

5. Aynı lafı en son sen ne zaman duydun? Hangi özelliğindi göklere çıkartılan?

Annem söyledi :)

6. Yaşayamadığın için pişmanlık duyduğun ne var?

Henüz yaşamadığım ve eğer hiç yaşamazsam pişman olacağım bir sürü şey var tabii. Ama onların bir çoğunu yapmayı planlıyorum. Yapma imkanım artık hiç olmayan bir şey ise 100 metre dünya şampiyonu olmak. Ki çocukken en çok istediğim şeylerden biriydi. Ama bunun için pişman değilim tabii, ne kadar çok çalışırsam çalışayım büyük ihtimalle olamazdım zaten.

7. Lisedeki takma adın neydi? Adını sevmiş miydin?

Söylemem. Sevmemiştim.

8. Bir okul yaptırsan adını ne koyarsın? Neden?

Okula Gitmek İstemeyen Çocuklar Okulu.

9. Ulaşamadığın biri ile tanışıp sohbet etme olanağın olsaydı bu kim olurdu? Ondan neler öğrenmek isterdin?

Dünyada şu anda neler olup bittiğini bilen birisi varsa onunla bu konuda bir konuşma yapmak isterdim doğrusu.

10. Yaptığı işte mutlu ve aynı zamanda başarılı olan birisini tanıyor musun? Onu örnek olarak alıyor musun?

İşiyle mutlu olmayan bir insanın başarılı olabildiğini hiç görmedim. Ama sadece işte başarı elde etmenin bir insanı mutlu kıldığını da hiç görmedim. Olsa olsa asıl derdimizden bizi bir nebze uzaklaştıran bir uyuşturucu oluyor işteki başarılar. Çok kolay da bir yöntem tabii, şu işi becerirsem benden mutlusu olamaz diye düşünmek. Ama ne yazık ki olaylar pek de böyle gelişmiyor, o işi becerdikten sonraki mutluluk 10 dakika falan sürüyor.

Gördüğüm ve anladığım kadarıyla insanı mutlu eden şey “kendini gerçekleştirmek”. Bu her neyle olacaksa bunu “işi” yapmayı başarmış insanlar da var hayatta. Bu işler de genelde herkesin “iş” dediği şeylere pek benzemiyor ne yazık ki. Trajedi de burda başlıyor işte, üniversitede öğrendiğimiz şeyler gerçekten de “gerçek hayatta” işimize çok yarayacak şeyler değiller sanırım.

Boğaziçi Üniversitesi’nin kütüphanesinin girişinde bir yazı vardı, lafın sahibini hatırlamıyorum, bir üniversitenin tüm binaları çökse de eğer kütüphanesi ayaktaysa o üniversite ayakta demektir, anlamına gelen bir şey diyordu bu yazıda. Üniversite hayatını dolu bir kütüphanede geçirmenin insanı “gerçek” hayata en iyi hazırlayan şey olduğunu düşünüyorum ben de.

11. Hiç kimsenin göremediği bir özelliğin var mı? Varsa neden bugüne kadar gizli kaldı?

Ne kadar kolay ve iyi bir insan olduğum. Bu kadar gizli kalmasının nedeni hiç de o kadar kolay ve iyi bir insan olmamam olabilir. Veya insanların anlayışsızlığı ve kendileriyle barışık olmamaları. İnsanların hep iyi şeyler duymak istediklerini, eleştiriyi kimsenin pek de duymak istemediğini anladığımda bayağı geç (genç değil) bir yaştaydım. O zamana kadar da bayağı bir şey kaybetmiştim sanırım bu anlayışsızlığım yüzünden. Eski alışkanlıklar kolay atılmıyor, hala kaybetmeye devam ediyorum. Bir açıdan baktığımızda da insan kazandıklarının toplamından daha çok kaybettiklerinin toplamı değil midir? Hayatımız vardır, harcarız ve kendimiz oluruz.

12. Seni en çok ne kızdırıyor? Bu kızgınlıkla baş edebiliyor musun? Edemiyorsan, neden?

Salaklık. Bir de yavaşlık. Hiç bir şekilde başa çıkamıyorum bu kızgınlıkla. Neyse ki çok uzun sürmüyor bu kızgınlıklar, sonuçları da çok ağır olmuyor. Karşı şeritte bir araba başka bir arabaya birazcık dokunmuş diye yavaşlayıp bakıp bakıp bakıp sonra geçen insanlar yüzünden trafik bir kilometre tıkandığında insanların neden bu kadar salak olduğunu düşünüp duruyor insan. Cevabı olmayan bir soru olduğu için de trafik açıldığında geriye bir şey kalmıyor pek.

13. Bugüne kadar yaşadığın en büyük hayal kırıklığın ne? Tekrar yaşama ihtimalin var mı?

Bilemedim şimdi. Kendimdir herhalde. İnsan başka neden hayal kırıklığına uğrar ki. En azından büyük bir hayal kırıklığına? Tekrar yaşama ihtimalim var neyse ki. Ölmedik ya henüz.

14. Hangi markalar sinirlerini bozuyor? Neden?

İşim markalarla fazlasıyla içli dışlı olmayı gerektirdiği için bu sorunun cevabı zor benim için. Genel olarak büyüklüğüne güvenip değişmeyi ve gelişmeyi geciktiren veya hiç gerçekleştirmeyen markaları sevmem. Bir de ne olduğu üzerine kafa patlatmaya üşenip kendisini büyük markalara göre konumlayan markalardan hiç hazzetmem.

15. Hangi markalara tutkunsun?

Tutkunluk biraz iddialı bir kelime ama bende iyi hisler uyandıran, yıllardır beğeniyle takip ettiğim, tutarlı markalar var. Apple, i-pod, Golf, Saab, bazı İskandinav yatları.

16. On sene sonraki hayatında bugünden farklı neler olacak?

Daha fazla tekne, daha az iş. Bir de çocuk. Umarım.

17. Seni benzer yaştaki, benzer işi yapan, benzer konumdaki kişilerden farklı kılan ne var?

Çalışkan, disiplinli ve şanslı olmam.

18. Yakın bir arkadaşın kanunsuz bir iş yapsa polisi arar mısın?

İşi büyütsün diye mi? Hiç sanmam.

19. Hangi filmdeki hangi karakterin hayatının senin hayatın olmasını isterdin?

Jim Carey’nin Tanrı olduğu bir film vardı, işte o. Tanrı olmak da kolay iş değil tabii ama sosyal faydaları çok iyi.

20. Bir film yapmaya karar versen adı ve konusu ne olurdu?

Yeni bir film yapmaktansa varolan bir filmin üzerinde değişiklik yapmak çok daha ilginç geliyor bana. Aptalca renklendirilmiş bir Potemkin Zırhlısı mesela. İsmi Potemkin Hırsızı, konusu da Potemkin Zırhlısı’nın konusu neyse o işte. Zaten dünyada kaç tane konu var ki, ezilen insanların özgürlük mücadelesi yeterince iyi bir konu bence.

Yorumlar 23

  1. mustafa

    Bir fincandaki kahve gibidir hayat…
    Bazen tatlı bazen değildir.
    Önemli olan kahvenin tadı değil,
    Onu kiminle içtiğinizdir!

  2. KADRİYE UDUM BAHADIR

    Sevgili Muratcım, uzun zaman oldu görüşememiştik, sonra face den haberleşmeye başladık, ama çok kısa bir süre sonra o haberle sarsıldık. İç sızlatan haber.. İyi ki senin gibi bir hazine tanımışız, iyi ki annen seni dünyaya getirmiş.. Gittiğin yerlerde huzur içinde kalmanı diliyorum. Biz seni BBDO olarak çoook sevdik. Seni özlemeye devam edeceğiz…

  3. Ayşe Bali

    Tanıştığımızda ikimiz de genceciktik.

    Murat o zamanlar keskindi, kibirliydi. Dehanın kıyısında gezen zekasıyla dikenliydi, zihni kavramdan kavrama sıçraya sıçraya derinlere uzanırken, çevresindekiler kıyıdan ona bakakalırdı. Varlığı, onun dışındaki herkesi fena halde vasat hissettirdiğinden zorluydu. Onca zekaya rağmen Murat küçük bir oğlan çocuğunun saflığını da taşırdı. Hayata dair bildiği her şeyi, dünyada yazılmış en güzel kitaplardan öğrenmiş birinin masumiyetiydi onunki.

    Ayak oyunlarından, entrikalardan hiç anlamazdı. Rol kesemezdi, allayıp pullayamaz, atıp tutamazdı. Olgunlaştıkca, güçlü olmakla merhametli olmak arasında, bilinçli olduğunu düşündüğüm bir tercih yaptı, ün peşinde, para peşinde, iktidar peşinde hiç koşmadı, hiç çirkinleşmedi. Hiçbir zaman kurumsal hayatın esiri olmadı. Bir müşteri toplantısında sıkıldı mı, kelli felli adamların karşısında uyuyakalırdı. Çok çalışırdı ama fikirlerle uğraşmayı sevdiği için, kimse onu zorladığı için değil.

    Sadece yaşamı değil, ölümü de bizlere öyle çok şey öğretti ki.

    Ben onun kadar zeki ve onun kadar masum olmayan çoğunluğa mensubum. Ama onu gerçekten iyi tanıyan çok az insandan biriyim. Aramızda, kelimeler olmadan anlaşabilmemizi sağlayan derin bir bağ vardı. Birbirimizin içini görür, aklını okurduk.

    Varlığıyla bana hediye ettiği onca güzellik için minnettarım.
    Nur içinde yat Murat.

  4. tictactoe - alıntı

    güneşi çok severdin sen. zaten etrafında hep bir ışık vardı, sen bilmesen de ben görürdüm.

    yüzlerce yıldır bu dünyadaymışsın gibi bakardı gözlerin, ama küçük bir çocuk gibi hayata açlığın hiç bitmezdi.

    hep bilirdin sen, her şeyi bilirdin, ama bildiğini belli etmezdin. sevdiklerin de öğrensin, sana güvensin isterdin.

    sen hep çok severdin, ama hiç belli edemezdin, oysa canını bile verebilirdin sevdiklerin için.

    sen hep yanımdaydın. ne arkamda, ne önümde… hep yanımda.

    bazı insanlar öyledir ya, hem 80 yaşında, hem 6. işte sen de öyleydin.

    ne desem seni anlatamam ki. bugün neysem, çoğu senin sayende, ve sen bunu hiç bilemedin.

    canım muratım, güneşli bir günde, güneşli bir ülkede bizi bırakıp gittin… hep ışıklar içinde kal. güle güle.

  5. Bahar

    Gercekten cok aci. Elimde olsa olume bi sisteme koymak isterdim. Yasi gelenler ve gelmeyenler diye…Acinizi paylasiyorum. Kendisini sahsen tanimiyorum. Ama ropaortajini okuyup anladigim kadariyla yasam enerjisi yuksek biriydi. Allah rahmet eglesin. Sabir versin. Basiniz sagolsun.

  6. Esra

    Sizi hiç tanımamış, isminizi hiç duymamış olsam da; haberlerde eşinizin o çaresiz, bitap hali ve birlikte geçirdiğiniz zamanlara ait fotoğraflar beni derinden üzdü. Ne olur orada mutlu olun! Nur içinde uyuyun.

  7. Salim

    Gerçekten çok üzüldüm keşke taa oralara kadar gitmeselerdi belkide bu talihsizlik başlarına gelmezdi…

  8. elif kastan

    çok üzüldüm, sabır dilerim…

    9. Hangi filmdeki hangi karakterin hayatının senin hayatın olmasını isterdin?
    Jim Carey?nin Tanrı olduğu bir film vardı, işte o. Tanrı olmak da kolay iş değil tabii ama sosyal faydaları çok iyi.

  9. ayse

    Murat, şimdi şu aşamada bunları hatırlıyo olmak çok garip. Sen hayatta ve karşımda olsan, Ayşe çok salaksın, derdin. Rumelihisarı’ndaki evde ben sigara ve votka vişne içip, Genco için ağlar ve Cranberry’s dinlerken yaptığın gibi.

    Öldüğüne inanamıyorum. Lütfen orda da mutlu ol.

  10. Gülseren Önder

    Bu yazıyı tekrar okudugumda Tunç ne iyi yapmışsın diyorum. Murat az rastlanır insanlardan, ardından hoş bir seda bıraktı. Çook erken oldu, Onu hiç unutmayacağız.

  11. Yazar
    Tunç Kılınç

    Muratım…

    Çok erken terkettin bu dünyayı.
    Daha yaşanacak ne çok an vardı.

    Ne güzel insan, ne güzel arkadaştın.

    Hep kalbimde olacaksın.

  12. Pingback: Tweets that mention Fikir Atolyesi Murat Çetintürk, Yaratıcı Yönetmen. -- Topsy.com

  13. emre

    eğlenceli bir insan gibi. işi de zevkli :)
    Ne güzel meslekler varmış ya :)

  14. umit balkanli

    Murat bey’in 11. soruya verdiği cevaba itiraz etmek istiyorum. Hiç kimsenin göremediği özelliğini ben gördüm. Çok kolay ve çok iyi bir insan… Bunu hemen gördüm… Eminim, benden başka bunu gören daha bir sürü insan vardır.. Haliyle mutlu oldum.. Kendime de pay çıktı: demek ki ben anlayışlı ve kendimle barışığım, eleştiriye açığım :)

  15. Tankut Güve

    Yazıyı tam okuyamadım ancak fotoğrafları çok beğendim.

  16. Onur ÖZYURT

    Ben bu yazıyı gerçekten çok beğendim. Fakat bir insan hem “Çalışmanın bir garantisi yoktur, yani çalıştığın halde dişe dokunur bir şey bulamayabilirsin. Birçok insan için bu, çalışmaya başlamanın karşısındaki en büyük engel. Ya çalışsam da hiç bir şey bulamazsam korkusuyla (ki bu korku da egoyla çok yakından ilişkili) çalışmaya bile başlamıyoruz. Bunca yıldır bu işi yapan bir insan olarak şunu söyleyebilirim, gerçekten farklı bir şey yapmanın tek yolu çok çalışmaktır.? derken, hem de “Yapma imkanım artık hiç olmayan bir şey ise 100 metre dünya şampiyonu olmak. Ki çocukken en çok istediğim şeylerden biriydi. Ama bunun için pişman değilim tabii, ne kadar çok çalışırsam çalışayım büyük ihtimalle olamazdım zaten.” demesi bana kendi içinde çelişen iki düşünce gibi geldi.

    Ben bir yandan çalışın, ne olursa olsun çalışın, başarmanızın yolu çalışmaktan geçer derken bir yandan da, ben çalışsaydım da yapamazdım diyorsam ben kendimle çelişirim. Gerçi şuan söylediğim şey ne kadar önemli onu da bilmiyorum ama…

  17. Serpil K.

    Murat Bey’in yaptığı işten keyif aldığı ortada. Bu da çok hoş, o zaman zaten başarı da geliyor. Zaten Rafineri’nin yaptığı yaratıcı işler ortada. Benim en çok hoşuma giden tarafı ise son dönemlerde kendisinin hayattan daha çok zevk almaya başlamış olması. Günün sonunda hayatta herşey, zevk alınarak bile yapılsa, iş değil. Aradığı şeyi bulmuş, denizde de olsa! Ne güzel!

  18. Selim Yörük

    Çoğu zaman ‘ne yaratıcı bir fikir be helal olsun’ dediğimiz işlerin ardında birçok aptal, saçma, salak fikrin ve bir dolu başarısızlığın olduğu gerçeği es geçilir. Bu tip işler insanlara “mucize” gibi taktim edilir. Oysa -bu yazıdaki gibi- “deneme” sayısının normalin üzerinde olduğu ön plana çıkarılsa daha çok kişi ‘yaratıcı olmak’ için bir adım atacak.

    Bu yüzden, ‘Hayatta böyle bir fikir bulamam ben. Çok zeki abi adam. Ben değilim ki’ ya da ‘Abi Japonlar yapmış işte. Bizde nerde o kafa’ sığlığında kalıyoruz.

    “10 kolay adımda garantili yaratıcı olma rehberi” gibi şeyler arayıp da bir sonuca ulaşamayan arkadaşlar için okunası bir tanıtım ve söyleşi olmuş. İkinize de teşekkürler.

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir