17

Karıştırmayın…

Konuk YazarLütfen, liderlerle hatipleri karıştırmayın, lütfen…

Bilir misiniz? İnsanı en çok harekete geçiren duygunun “korku” olduğunu. Benim ülkemde, korkakların sayısı artıyor. Her yıl, her ay, her gün, her saat…

Elde ettiği refahın gitmesinden korkan bir “sürü” ile çevrili etrafım, “elden ne gelir ki” cümlesini boynuna asıp da gezenlerle kuşatılmışım.

Özgürlük adı altında, inanç adı altında, kara cahil bakışlar arasında, ışık olup aydınlatmaya çalışanlara tutunarak yolumu arıyorum.

Fakirler sarmış dört bir yanı, ama bunlar düşünce fakiri, bunlar zihin fakiri. Sanki depozitolu gazoz şişesi gibiler, boşları götürüp de hala bir şeyleri geri almak isteyenlerin kullandığı.

Ne kadim bir uygarlığı, ne bir geleneği temsil ediyorlar, alabildiğine pespaye, ilkesiz ve cıvıklık içinde “bulamaç” olmuşlar, anlayana aşk olsun…

Ana yüreğini, evlat yerine toprağa sarılmayı, bitmez gecelerde akan kan olmuş gözlerdeki gözyaşlarını görev yapmak “yan gelip yatmamak”, biliyorlar. Kendi evlatlarını canlarından çok sevip, ölesiye kayırırken, trafik kazası yapıp, insanları öldürüp, örtbas ediyorlar. Biz ise korkuyoruz, birbirine sokulan zavallı, maymunlar gibi…

Zaten refahımız yerinde, hele biraz daha önümüzü görsek…

Üstelik artık başka bir lider de çıkmıyor diye yakınıyoruz. Bir araya gelip, korunaklı mağara kuytularına sığınır gibi, “Ah! Atatürk, keşke 10 yıl daha yaşasaydın” cümleleri ile kendimizi rahatlatıyoruz…

Oysa bilmiyor muyuz “körler ülkesinde, tek gözlü olanın hükümdar olduğunu.” Nasıl anlatabilirim size, kırmızının rengini, eğer herkes doğuştan körse?

Yoksa, bilmiyor musunuz, ey inançlılar?

Şehid, Allah’ın 99 adından biridir?

Kur’an’da otuz beş dolayında “şehid” kelimesi ve yirmi civarında da, çoğulu olan “şuheda” kelimesi geçmektedir. Aynı kökten gelen kelimelerle beraber, Kur’an’da geçen “şehid” kelimesi, daha çok şâhid manasınadır. Şehid, aynı zamanda Allah’ın isimlerinden biridir.

Şehid, kelime olarak kesin bir haberi veren, bildiğini söyleyen, hazır olan, bulunan, bir hadiseye şahid olan, şahitlik eden anlamındadır. Dinî anlamda, Allah rızası için, O’nun yolunda canını fedâ eden müslümana verilen isimdir. Ona bu ismin verilmesinin sebebi, cennetlik olduğuna şahitlik edilmiş olması veya onun Yüce Allah’ın huzurunda yaşıyor bulunması yahut ölümü sırasında meleklerin hazır bulunması yahut ta ruhunun doğrudan doğruya Daru’s-Selâm’da (Cennet’te) bulunması veya Allah tarafından çeşitli mükâfatlarla mükâfatlandırılmış olmasıdır.

Her şeyi iktidar ve güç uğruna kullanmaktan çekinmeyen, kara bakışlıların bitmek bilmez hırsları ve boş nutuklarında, “kaybolmuş, duyulmayan, evladını yitirmiş ana çığlıkları” var…

Yazı, çizi, haykırma; hiç ama “hiçbir şeyin umurunda olmadığı biri” haline nasıl gelir insan, kan ağlayan şehid anası ve toprak altındaki cansız beden de mi anlamsız…

İnsana nasıl değer verilir, bilmek ister misiniz? Büyük, küçük, meslek sahibi, zengin, fakir ayırt etmeden, insana değer vermek nedir, görün.

Hem de 78 yıl önce, yine bir Eylül günü.

Kaynak: “Cumhuriyet Döneminde İlk’ler” Derleyen: Orhan Topçuoğlu

İşte size belgesi ile bir doküman, lütfen okuyun. Lütfen okuyun ve lütfen liderlerle hatipleri karıştırmayın?

Fazıl Oral

Yorumlar 17

  1. Duru

    Korku, cahilliğin ikizkardeşi gibi birbirlerinden daha fazla besleniyor. Okuduğum ve aklıma yazdığım bir yazı şöyle diyordu. Bu ülkenin en büyük sorunu cahilliğin artması olacak. Ne ekonomik kriz ne de işsizlik en büyük sorun cahil insanların çoğalması. Atatürk’ün de yapmaya çalıştığı daha çok okur-yazar yetişmesini sağlayarak kendisini ve çevresini görüp muhakeme yapabilen insanların çoğalmasıydı.

  2. saruhan AKYOL

    sayın fazıl bey yeniçağ tv kapandıktan sonra acaba sizi neden daha herhangi bir kanalda ekran başında göremedik..?sakalda yakışmamış bu arada:))

  3. emre

    Yazı güzel teşekkürler.Tercihlerinizde çok ilginç Ordudan,1991 yılında Mc Donald?s Corporation?da satın alma müdür yardımcılığına.

  4. osman ular

    Fazil kardesim Allah senden razi olsun bu hafta gine bizlerin gönlünde tah kurdunuz. Sizi taniyali 3 hafta oldu sizi Yenicag TV de dinliyorum daha önce yenicag TV’yi izlemezdim. bu son Terör ve Katil Amarikanin bize yaptiklari karsisinda milliyetci duygularima yenik mi düstüm neyise aksama kadar devamli yenicag TVyi seyrediyorum.

    icim yaniyor dayanmiyorum yasim 67 Adiyamanin bir köyünden 1969 yilinda Almanyaya isci olarak geldim 7 yasimda Babam rahmetlik olunca El kapisinda bu zamana kadar ömrüm gecdi.

    onun icin ne mutlu Türküm diyene. bir Türk Dünyaya bedeldir. Ya sev Ya terk et. bu deyimler bana ters geliyor. Alman vatandasi Türk Oglu Türküm. vatanimi milletimi Ülkümü Ülkemi ve Mustafa Kemal Atatürkü Cok seviyorum. insallah fanatik Milliyetci olmuyorum.

    siz ne dersiniz bilmem. vatanima milletime bayrigima Türklige Hiyanetlik olunca dayanmiyorum. Türkiye hayal görüyor PKK deyil bir Kürd Kedisini bile Türkiyeye vermeyiz diyen Talabaninin gidip yakasindan tutasim geliyor. bu ABDnin kuklasi Barzani ve Talabani daha düne kadar ceplerinde Türk Pasaportu ile dolasiyorlardi.

    Önerim incirlige el koyalim. Barzani Talabaninin Türkiyedeki mallarina el koyalim. K.iraka verilen Ceryani keselim. habue sinir kapusunu kapatalim. ABD Emteryalizimine karsi dik duralim. 70 milyonluk büyük Türkiyenin farkina varalim. Birlik olalim. Birlik Olalim Birlik Olalim.

    BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKI KANDIR. TOPRAK UGRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR.

    Saygilarimi Sunarim.

  5. cüneyt cika

    Sayın Fazıl bey, ben İstanbul’dan yazıyorum, umarım bu yazımı okursunuz.

    Ben 1978/3 tertib olarak askerliğimi Erzurum’da 3. ordu 2. muhabere bölüğünde ulaştırma muhabere er olarak yaptım. Usta asker olarak bir aylıktık ve 18 kişiydik.

    Bize nöbet yerlerini gösteriyorlardı. Bilirsiniz Erzurum’un kışını, çok soğuktur insanı dondurur. Neyse nöbet yerlerini birkaçını gezdik ve cephanelik nöbet yerine geldik ve arkadaşlarımdan biri ismi Cem Üngör adlı arkadaşımız komutana “Komutanım, kulübe telörgülerin içerisinde, hava soğuyunca ne yapacağız?” diye sordu.

    Cevap olarak “kulübeye girmek yasak, siz soğuktan ölün. Siz annenizi ve babanızı korumayacaksınız, beni koruyacaksınız, ben ölürsem siz de ölürsünüz. Siz ölün o….. çocukları, arkanızda 60 milyon insan var şerefsizler” diyerek bizleri susturdu.

    Bu şahıs astsubay kıdemli üst cavuş bir komutandı ve bu olayda bir ay sonra tayini çıktı ve İzmir Bornova’ya gitti.

    İNŞALLAH bu yazımı okursunuz da insan hayatı bazıları için ne kadar ucuz olduğunu kitaplarınızda dile getirirsiniz.

    Hayatta başarılar diler ve ALLAHa emanet olun.

  6. Mevludekahvecioğlu

    Sayın üsatadım, FAZIL ORAL;

    Bu akşamki Tv proğramınızı izledim. Bana göre siz bir ışıksınız, erişilmesi güç ve bir kurşun kadar hızlı ve hedefini şaşırmayan, nereye gittiğini bilen, cahilleri yok edebilecek bir kurşun.

    Size hayran kaldım ve sizi tanımak benim için bir şansdı. Sizi nasıl duymamışım bu zaman kadar. Şimdi siz burada, BODRUM’da anlatacağım.

    İmkan olsa da sizi daha yüksek makamlarda görebilseydik. Olmanız gereken yerleri biliyorsun, bizim de aydın bilinçli bir ışığa ihtiyacımız var. Seni tanımak BENİM İÇİN BİR AYRICALIKTI, yüreğine eline sağlık.

    Mutlu kal ve NE MUTLU TÜRKÜM DİYİNE. Sizi izlerken ağladım…

  7. beceriksiz

    Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
    Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
    Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid?i…
    Bedr?in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmeyecek makber?i kimler kazsın?
    ?Gömelim gel seni tarihe?desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…
    Seni ancak ebediyetler eder istiab.
    ?Bu, taşındır? diyerek Ka?be?yi diksem başına;
    Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
    Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
    Yedi kandilli Süreyya?yı uzatsan oradan;
    Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
    Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
    Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
    Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

    Mehmet Akif Ersoy.

  8. beceriksiz

    Gaziantep’te şehit oğlunun cenaze töreninde Erdoğan’a hakaret ettiği için yargılanan baba, şehit babası Ahmet Kömür 11 ay 25 gün hapisle cezalandırıldı. Eve dönüş yasasıyla aflar çıksın. Ama yüreği parça parça olmuş baba acısından bişiler sölesin, hemen yargılansın. Dilerim o babanın yerinde kimse olmasın. Bilal Amerika’da rahat okusun. Değil hakaret etmek, o acıyla parçalardım onu.

    Hala nasıl uyuyabiliyor gencecik evlatlar ölürken anneler babalar, can ya bir can yitirmişken, pes. Merak ediyorum bu adamda ruh var mı? Böyle bir zamanda değil de, ne zaman anlayışlı olacaktı acaba?

  9. bir inançlı... (ne demekse)

    Dostum siz de çok iyi bir hatipsiniz…

    Şehit anaları yaratıcılarının sonsuz hayatlarında onlara tanıdığı imtiyazı bizzat görseler yüreklerini dağlarcasına ağlarlar mıydı, yoksa diğer evlatlarının da şehit olmaları için yalvarırlar mıydı?

  10. volkanekinci

    Öncelikle böyle bir yazıyı kaleme pardon klavyeye aldığınız için saygılar….

    4-5 gün önceydi, yataktan kalktım hani o sıcak yataktan, aklıma bir şehir adı takıldı. Bilirsiniz belki biraz doğumuzda hani adının camiler şehri olarak geçtiği kent var ya, hani şu bombalanan şehir canım, hatırlayamadınız mı? Hani çocukların öldürüldüğü veya cinsiyet ayrımı yapılmadan insanların mezara yollandığı, hatırladınız değil mi; Felluce.

    O anda bir tıssss sesi duydum, nerden geldiği ile ilgili kafa yorarken merhaba benim diye bir ses duydum. Sen kimsin dedim, tanımadın mı ben o yılanım dedi. Hani herkesin bana dokunmayan yılan 1000 yaşasın diye diline peleseng olmuş bir laf var ya işte ben ordaki yılanım dedi.

    Ben artık 1000’i aştım, ben artık 5000’i aştım, ben artık milyon yaşıyorum dedi ve ardından şöyle seslendi;

    Dindar bir tavır ve sadık bir çehre yılanı çıkartır deliğinden bile, size dokunmadığımı zannediyordunuz halbuki ben size en yakın yerde koynunuzda, ben size en yakın yerde gönlünüzde, ben size en yakın yerde beyninizde beslenmeye ve büyümeye devam ediyordum. İşte sizin bu farkedemeyişiniz neticesinde ben bugün milyonlarca yaşıma bastım ve de devam edeceğim yaşamaya, hiç şüpheniz olmasın.

    Evet benim koynumdan çıkan o 1000 yıllık yılan bana bunları söyledi. Aslında daha bir çok şey söyledi ama uzun sürer anlatması. En sonunda ise şunları söyledi:

    “Dörtbuçuk milyar yaşında kainat ve bilin ki zeka gafletten daha kaşar.”

  11. filiz demir

    Fazıl bey, bugün firmamızın düzenlediği programla sizden aldığımız eğitimin etkisi ile internette dolaşırken yazınıza rasladım… Ve şunları söylemek istiyorum:

    Öncelikle inanılmaz derecede verimli bir eğitimdi, global değişimler ve liderlik. Bir sosyal sorumluluk olarak değerlendirerek, bu muhteşem bilgi birikiminizi milletvekilleri ve politikacılarla paylaşmanızda çok ama çok büyük fayda olacağını düşünüyorum. Belki zaten böyle paylaşımlar içinde bulunuyorsunuzdur, fakat lütfen ama lütfen bu bilgi birikimine sahip sizler, bu körtopal gidişe bir son vermek adına birşeyler yapın.

    Hepimiz kendi çapımızda birşeyler yapmadıkça çok da olumlu bir tablo beklemiyor gibi görünüyor gelecekte bizleri.

  12. EMRE DÖLCEL

    Fazıl ağabey (aramızdaki ilişkiye binaen bu şekilde hitap edebileceğimi düşündüm, sorun olmaz umarım), eline, aklına sağlık diyorum…
    Seni ender de olsa dinleyebilmekten aldığım tadı bu sitede okuyarak tekrar hatırlamış olmak büyük keyif.

    Shakespeare’in çok sevdiğim ama bence biraz eksik bir sözü vardır; “sonsuza dek sevdikleriniz sonsuza dek sizindir” demiş… Biz bu ülkeyi sevdiğimiz sürece hep bizim olacağını düşünüyoruz korkarım. Oysa sevmek fedakarlık ister. Sevmek cesaret, korkmamak ister. Bunları yapmadığımız, “ya Atatürk ne güzel söylemiş” diyip onu gerçekten anlamadığımız ve artık saklandığımız inden çıkmadığımız sürece o eski şarkı dillenecek yıllar sonra yeniden;

    “orada bir ülke var uzakta… gitmesek de görmesek de o ülke bizim ülkemizdir…”

    öyle midir acaba? Hiç sanmam…

  13. Fazıl Oral

    Selim Bey, merhaba,

    Nezaketinize hayran olduğumu belirtmeliyim, sanırım elimdekinin belge veya doküman arasındaki yeri biraz beni heyecanlandırmış olmalı, aydınlandım, teşekkür ederim.

    Lütfen ışığınızı eksik etmeyin.

    Saygılar,
    Fazıl Oral

  14. A. Selim Tuncer

    Fazıl Bey,

    Konuk yazar olarak Fikir Atölyesi üzerinden görüş ve düşüncelerinizi bizimle paylaşacak olmanıza sevindim. Tunç?u zaten ilgi ve keyifle takip ederdik, siz de ayrı bir lezzet kattınız.

    Hatiplerle liderlerin birbirine karıştırılmaması konusundaki veciz ifade, bunu yanında M. Kemal Atatürk?ün zahireci ve bakkallara hitaben gönderdiği nazik telgraf gerçekten duyarlılıkla üzerinde durulması gereken konular.

    Bu arada, belki de çok önemli olmayan bir konuda küçük bir hatırlatma yapmak isterim. ?İşte size belgesi ile bir doküman? dendikten sonra gözümüz gerçekten orijinal belgenin tıpkı-basımını arıyor, yani telgrafı… Sonuçta, bu bilginin dokümanter bir kitapta yer almış olması da kanıt sayılır, ama yanlış anlamalara yol açmasına gönlüm razı olmadı.

    Saygılar.

  15. Murat Buyurgan

    Günümüzün liderlerini ( siyasi ) değerlendirmek için ne Atatürk’e ihtiyacımız var nede başka bir örneğe.

    Bir siyasi lider aynı gün içerisinde kendisiyle çelişiyorsa, sabah hayır dediğine akşam evet diyorsa, herhangi bir örneğe, herhangi bir karşılaştırmaya ihtiyaç varmı ?

    Hani çelişki bir gün sonra oluşsa bir şey diyemeyeceğim.
    Nede olsa dün dündür. Bugün bugün…

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir