65

Herkes Hak Ettiği Gibi Yönetilir.

Hiçbir seçim bu denli gri olmamıştı.

Her aldığım “kime oy vereceksin Tunç?” sorusunun bende doğurduğu rahatsızlık soruya soranlara değil, Türkiye’nin sözde siyasi liderlerine, ekiplerine…

Memleket hiç bu kadar lidersiz kalmamıştı. Ben de bu kadar kararsız.

Umut veren plan programı olan, güvenilir, dürüst, geçmişi sağlam ve laik ve demokratik cumhuriyetin samimi savunucusu tek bir lider göremiyorum. Oysa bunlar zaten minimum beklentiler. Ne yazık!

Böyle olunca da oy verme hesapları başka kriterlere göre yapılıyor.

Benim önceliğim de bu durumda meclise en azından üçüncü bir partinin girmesi… Daha çoğulcu bir meclisi daha kuvvetli bir demokrasinin gereği gördüğümden. Barajı aşmaya yakın partilerden biri. [hiçbiri içime sinmese de.]

Pazar gününe kadar var vaktim.

Kalabalık bir grup arkadaş hafta sonu cuma’dan şehir dışına kaçma programımızı pazar gününe erteledik. Büyük bir fedakarlık mı? Tabii ki değil. Aman n’olur siz de önemseyin bu işi. Hangi strateji ile hangi beklenti ile olursa olsun, mutlaka oyunuzu kullanın.

Bu arada yazının başında “hiçbir seçim bu denli gri” olmamıştı dedim ancak internette gördüğüm nostalji seçim afişlerindeki vaadler beni yanılttı.

Beynimiz ne çabuk unutuyor, unutmak istiyor. Bir arpa boyu yol alamadık mı yoksa?

Duymuşsunuzdur mutlaka; “Herkes hak ettiği gibi yönetilir” diye bir söz var.

Acı olduğu kadar çarpıcı da… Gerçekten hak ettiğimiz bu olmaya devam mı edecek?

Yorumlar 65

  1. Pingback: Dinle articles » Ettiği - Sh?nen

  2. Mehmet Tunabaş

    HEDEFLER ve İDEALLER

    İnsanların varacağı hedefler, ideallerinin niteliğine göre şekillenmektedir. Büyük buluşların, büyük fetihlerin, büyük devletlerin temelinde yatan en önemli sebep; kurulan hayallerin ve ideallerin büyük olmasındandır.

    “Gök kubbe çadırım, güneş bayrağımdır!” deyip, kuracağı imparatorluğun büyüklüğünü hayal ederken, onu korumanın yolunun da cesaretten geçtiğini; “Ulu Allah’ım! Ne kadar korkak Türk varsa hepsini helak et!” sözleriyle dile getiren Oğuz Kağan gibi…

    “Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir?!” diyen Bilge Kağan gibi…

    “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u” diyen Fatih Sultan Mehmet Han gibi…

    “Bağımsızlık benim karakterimdir” deyip, “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” parolasıyla, işgal olmuş ve bitap düşmüş bir milleti ve devleti ayağa kaldıran Mustafa Kemal Atatürk gibi… Büyük ideallere ve dolayısıyla hedeflere sahip liderlerle bu güne kadar geldik.

    Asırlara dayanan bir geçmişten bu güne kadar gelen Büyük Türk devletlerinden, son kalemiz Türkiye Cumhuriyeti Devletini, “AB’siz olmaz, biz bize bir şey yapamayız” diyerek, düşmanlarımızla stratejik ortaklıklar kurarak, milli hedeflerden uzaklaşarak, korumada sıkıntı çeker bir vaziyet aldık.

    Mustafa Kemal Atatürk, henüz işgalden yeni kurtulmuş ve Cumhuriyetimiz yeni kurulmuş olmasına rağmen gelecek için endişelerden kurtulamamış, milletimizin asla rehavete kapılmaması gerektiğini işaret ederek, ‘Nutuk’a bakın nelere değinmişti;

    Türk gençliğine bıraktığım emanet

    “Saygıdeğer Efendiler,

    Sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.

    Efendiler,

    Bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

    Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

    Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.

    Ey Türk gençliği!

    Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

    Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
    Ey Türk istikbalinin evlâdı!

    İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

    Şimdi herkesin, elini vicdanına koyarak ciddi bir muhasebe yapması gerekmektedir. Ya ideallerimizi büyütüp, büyük hedeflere varmak için; milli bir oluşa, milli bir duruşa, milli bir ekonomiye yöneleceğiz. Ya da küçük ve basit hayallerin batağında boğulup, sahte dostlarımızın tuzağında yok olup gideceğiz.

    Son söz, Hazreti Mevlâna’mızın olsun;

    “Can konağını aramadaysan, cansın. Bir lokma ekmek arıyorsan, ekmeksin. Şu nükteyi biliyorsan işi biliyorsun demektir: Neyi arıyorsan o’sun sen.”

    Saygılarımla…

  3. Mehmet Tunabaş

    NE OLDU BİZE?..
    Bir milleti millet eden değerleri ortadan kaldırırsanız, O millet millet olmaktan çıkar. Görünen manzara ve üzerimizde oynanan oyunlar göstermektedir ki halimiz pek de iç açıcı değildir.

    Ne oldu bize?
    Dünyaya medeniyet, özgürlük ve insan hakları dağıtan bir millet idik, şimdi medeniyetsizlerden medet umar olduk.

    Ne oldu bize?
    Türk olmanın, ?Türküm? demenin başka bir gururu vardı. Lazımız, Çerkezimiz, Kürdümüz, Arabımız, Acemimiz vardı. Farklı dillerde konuşsak da özde bir idik. Şimdilerde Türküm demek nerdeyse suç oldu.

    Ne oldu bize?
    Vatanın bölünmez bütünlüğüne söz söylemek şöyle dursun, yoluna ölmek en büyük gururumuz idi, şimdilerde pare pare satar olduk.

    Ne oldu bize?
    Bağımsızlık Türk milletinin en büyük karakteriydi. Egemenliğimizi AB ye devretmek için yarış eder olduk.

    Ne oldu bize?
    Devlet malı; tüyü bitmemiş yetim hakkı sayılırdı, şimdi onsuz yemek katıksız yavan ekmek oldu.

    Ne oldu bize?
    Devletin ve milletin kutsalları kırmızı çizgileri vardı, ne kırmızı ne kara ne beyazımız kaldı.

    Ne oldu bize?
    Gavurun ekmeğini yiyenler gavurun kılıcını çalardı. Şimdi Vatanın ekmeğini yiyenlerden vatana kılıç çalanlar türer oldu.

    Ne oldu bize?
    Bir zamanlar esaret altında olanlar, gönderlerine ay yıldızlı bayağımı asar, gölgesine sığınırdı. Şimdi bayrağım birilerinin gözüne batar oldu.

    Ne oldu bize?
    Hak dinimiz İslam vardı, başka bir şey bilmez tanımaz idik, ak kara biri birine karıştı şimdi dinler bahçesine döndük.

    Ne oldu bize?
    En büyük şeytanlarımız vardı, şimdi şeytanla yatar kalkar olduk. Bir de şeytanın emrine amade olduk. Bir de üstüne en iyi müttefik.

    Ne oldu bize?

    Aziz vatan toprakları üzerinde kara bulutlar oluşmuş. Kargalar üşüşmüş, baykuşlar ötüşmüş. Yarınlarımız ipotek altına alınmış. Ölümü gösterip sıtmaya razı edilmiş, ölümü bekleyen bir hasta konumuna düşürülmüşüz.

    Şimdi düşünme, uyanma zamanıdır. Görmek istemeyenlere, göstermek istemeyenlere rağmen, millet olup bitenlerden mutlaka haberdar edilmeli? Milletimiz narkoz yemiş hasta konumundan bir an önce kurtarılmalı. Zaman milletimizin aleyhine işlemektedir.

    Düştüğümüz durum ne kadar vahim manzaralar içerse de çare yine bizdedir. ?bahçe biziz bağ bizdedir.?

    Ne demişti Atatürk; ?Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

    Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!?

    Haydi her kes bir yerden başlasın, nefislerinizi, enaniyetlerinizi bir kenara bırakın; gün kuvvayi milliye günüdür. Başka zaman yoktur. Ve başka Türkiye yoktur.Son yıllarda ülkemizde kesif bir kavram kargaşası yaşanmaktadır.Kavramları sağlam kaynaklardan öğrenirsek,bir birimizi daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum.
    Not:Ben insanları 4 katogoride müteala ediyorum.1-Anlatılanı anlayıp anlatanlar 2-Anlatılanı anlayıp anlatamıyanlar 3-Anlatılanı anlamayıp anlatamıyanlar 4-Anlatılanı inatla anlamak istemeyenler.Sanırım en tehlikeli ve laf anlamaz grupta sonuncusudur.

  4. dilek

    Cevabını bilmek istediğim sorulardan biri de şu; anaların vatan sağolsun diye kara toprağa kattığı o gençler daha murat alamamış canlar şehitlerimiz, acaba Türk Silahlı Kuvvetlerimiz sözde bir avuç diye tabir ettiği bölücü örgütü ortadan kaldırıp yok edemeyecek kadar, kökünü kurutamayacak kadar aciz mi, yoksa menfaat için danışıklı dövüş mü yapıyor; neden yok edemiyor, neden?

    Erdal Sarızeybek’in Sky Türk’teki aşağıdaki konuşmasını dinledikten sonra kahroldum. Bir avuç çapulcuyu yok edememek sırf çıkar içinse ve buna da gözyumuluyorsa yazıklar olsun.

    Sarızeybek’in sözleri şöyleydi;

    “Bizi yönetenler Avrupa Birliği uyum yasası diyerek ceza muhakemesi kanunu çıkardı. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde bize empoze ettikleri ceza muhakemesi kanunu gibi bir kanun yok. Avrupa’da polis ve jandarma acil hallerde arama da, yapar göz altına da alır, elkoyma yetkisinde de bulunur ama nedense bizim polis ve jandarmanın bütün yetkisi elinden alınır.

    Dolayısıyle polis ve jandarma kendi insiyatifiyle işleme kalkıştığında doğuda hemen şikayete maruz kalır. Şikayet sanki birilerinin aradığı fırsattır, derhal soruşturma başlatılır, görevden alınır, haklarından mahrum edilir. Dolayısıyle güvenlik güçlerinde bir çekingenlik hasıl oldu.

    Ölü bir teröristin Türkiye Cumhuriyeti’ne maliyeti 10 trilyon liradır. Son 20 yılda 30 bin teröristi bertaraf etmişsek Türkiye’nin kaybı 300 katrilyon lira. O zaman soru şu: bu 300 katrilyon kime gidiyor? Terörden doğan rantın nereye gittiğini bilirseniz o zaman terörle mücadele edilmeyişinin sebeplerini ortaya koyabilirsiniz, bunun içinde şahsi menfaatlerinizde olabilir” diyordu.

    Beni asıl üzen, şeref namus vatan için kendini feda eden etmeye de hazır olan kahraman Türk askerimizin herzaman varolduğu halde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst düzey komutanlarının ve devleti yönetenlerin alamadığı bir takım kararlarla bunu bitirmemesi. Bir avuç çapulcuyu yok edememesi ya da yoketmek istememesi.

    Tanrı bizi herhangi bir ülkenin saldırısından korusun, arenada kazanıp masada kaybetmek, hem de rant için çok acı.

    İzlemek isteyenler için linki.

  5. dilek

    “İnanç”, “Bilgi olmaksızın konuşan biri tarafından, örnekleri olmaksızın söylenen şeylere kanıt olmaksızın inanma”dır demiş Ambroe Bierce.

    Siyasetin her döneminde ne de güzel kullanıldı güven arayan insanımızın inancı, kendi menfaatlerini düşünen siyasetçilerimiz tarafından. Şehitlerimiz için bozuk düzen için, insanca yaşamak için, eğitim için, sağlık için, artık tartışmayalım hesap soralım, kıçını koltuğa yapıştırıp semirmelerini izlemeyelim, hesap soralım.

    En basit soruyla ben başlıyorum. Kaynakları ırmakları bu gün diğer ülkelerin gıptayla baktığı bir ülkede, küresel ısınma susuzluk şikayeti ile lüks otellerde paneller ne kadar doğru sizce? Denizlere boşa akan, İsrail’e Irak’a bedava salınan suları görmezden gelip su yok demek siyaset mi, yoksa acizlik mi? Kaldırım taşı döşeyeceğine barajlar için proje çalışmaları başlatsa, faaliyete geçilse adım atılsa diyorum. Kendi başına bir karar alamayan siyaset bunu önce AB’ye ABD’ye mi danışacak?

    Evet soruyorum neden adım atılmıyor? Binlece işsize ekmek kapısı açmak mı korkuları? “Ananı da al git burdan lan” diyen zat bu soruya “yağmur duasına çıkın” diyebilir, hiş şaşırmam.

  6. Fatih

    Uzun süredir bu başlığa bakmamıştım. Neler olmuş neler. Akp’liler diğerlerine saldırıyor. Diğerleri Akp’ye. Herkes aynı şeyi yapıyor, farklı değil.

    Sadece üst’te Sevinç hanımın yazısına istinaden bir alıntı.

    “9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 2006 yılının 1 Mayıs akşamı Habertürk TV’de Basın Kulübü programına katılıyor. Konu dönüp dolaşıp başörtüsüne geliyor. Demirel bir soruya şöyle cevap veriyor:

    ‘İlla başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan’da falan öyle yerler vardır, Oraya gidin. Orada okuyun. Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir.’

    Demirel’in ‘Başörtüsüyle üniversiteye giremeyen kızların Arabistan’a gitmesini tavsiye ettiği’ bu sözleri Hürriyet başta olmak üzere çok sayıda gazetede yer almamıştı.”

    Bu da bizim cumhurbaşkanımızdı? Başörtüsü ne menem şeymiş ki bu kadar dert oldu herşeye. Özgürlükten bahsederiz, herşeyi kısıtlarız. Demokrasiden bahsederiz, Demokrasiyle seçilenin önünü tıkarız.

    Biz neyiz? Kimiz?

    Atatürk’çü düşünceden, CHP’den bahsetmeyelim. Herşeyin artık Atatürk’ün arkasına saklanmadan yapılması lazım düşüncesindeyim. Herşeyi yapalım ama Atatürk’çüyüz. vuu! Bu anlayış değişmeli. Ben o Atatürk’çüyüm diyenlerden daha fazla Atatürk’çüyüm. Ama her yaptığımı bunun arkasına saklanarak savunmuyorum. Çok şey bildiğini iddia edip bu ülkenin tarihini bilmeyen insanlar dahi var. %20’yi başarı gören bir zihniyetin hala durması gariptir.

    Kısacası, CHP’nin başarısız politikası AKP’yi daha fazla oy alarak gelmesini sağladı. Üstte denilenler gibi, iyi veya kötü ülkeyi nereye götürse de, birisi lafla, diğeri icraatla oy aldı.

    Herşeyi geçtim. Ortada bir DTP var. PKK’yı terör örgütü görmeyen bir Meclis Partisi. Hani, terör propagandası yapmaktan hapiste yatan ve milletvekili olarak hapisten çıkıp gelen kişinin olduğu parti.

    Bir Hrant Dink öldürüldü diye sokaklara döküldü insanlar, Hepimiz Hrant’ız diye. Hangi bir gün şehit haberleri çıkınca, Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Mehmetçik diye sokaklara döküldü, mitingler yapıldı?

    Bilmem kaçbin kişi Cumhuriyet Mitingleri diye sokaklara döküldü ama hangi biri asıl Cumhuriyet Miting’i düzenleyip toplandı?

    Biz sadece Demokrasiye sahip çıkıyoruz, İnsanımıza, Ölen Şehidimize değil.

    Cumhurbaşkanını, onu, bunu tartışacağımıza bunu tartışalım.. Daha sağlıklı olacaktır.

    Saygılar.

  7. Sevinç Tartıcı

    Yorgunum. Keyifsizim 2 gündür.

    Ben Voltaire gibi “senin gibi düşünmüyorum ama düşünceni özgürce söylemen için canımı bile veririm” dalına tutunmaya çalışanlardanım..

    Anlamaya çalışıyorum, uzlaşının temelini karşılıklı anlama çabaları oluşturur. Anlam vermeye çalışıyorum. Mantıkla, bilimle..

    Ama geçen akşam, tamamen tesadüfi bir zap hamlesi sonucu tam da o “talihsiz” cümlenin kurulma anına şahit oldum. Kaldım öylece. ‘”Beğenmiyorsan Çık Türk vatandaşlığından, git kimi seçersen seç!”

    Bana dedi. Bana “git” dedi. Bunu bana bir seçim- sonuç tartışması sırasında o partiye oy vermiş bir arkadaş duygusal bir patlama anında söylemedi. Bana benim de başbakanım olduğunu, beni de kucaklayacağını, benimle uzlaşacağını dile getirip bu konuda söz vermiş en yetkili ağız söyledi. Bana “git” dedi.

    Gidecek yerim yok Tunç.

    Bildiğim tek dil Türkçe. Yiyebildiğim yemek Türk mutfağı. Ben komposto severim. Kuru fasülye. Pilav. Baklava. Su böreği. Enginar. Dolma. Sarma. Barbunya. Sevgilim terkettiğinde Türkü söyler ağlarım. Susuz Rakı içerim. En çok lafı onlara söyler, sadece Türk erkeklerini sevebilirim. Seviyorsam da “seni seviyorum” derim.

    Bayramlarda tatile kaçmam. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Evime giden yoldan başka yol, Vatanımdan başka memleket bilmem.

    Param olduğunda Türk bankalara yatırırım. Türk doktora giderim. Marketten sadece pirinç almam bile 2 saati bulur, yüzde yüz Türk tohumuyla yetiştirilmiş pirinç olduğundan emin olmak için tek tek paketleri okurum. Türk giysiler giyerim. Rüyalarımı Türkçe görürüm.. Şehidime Türkçe ağıt yakarım.

    Annemin mezarı burada. Tüm ölülerim burada. Türklere Orta Asya’dan gelirken kılavuzluk etmiş tüm sülalem: Ali Kaşifoğulları Beyliğinin tüm geçmişi. Yemen’de ve Çanakkale’de ölen dedelerimin yüreği. Hepsi burada. Tanıdığım sevdiğim ve sevmediğim ama etkileşim içininde olduğum herkes. Burada.

    Vergimi düzenli öderim. Pek yalan söylemem. Kimseyi dolandırmadım. T.C yi hedef alan ağır laflar etmedim. Hayatım boyunca hiçbir büyük hediye kabul etmedim. Arabam yok. Evim de. Gidecek başka yerim de.

    Bu bir tür “gidemiyorsan otur aşşa, SUS” uyarısıydı sanırım.

    Çok yorgunum..

    Sustum..

  8. yaramazadam

    Bu seçim sonuçları hiç beğenmedim. Millet muhalefetsiz kaldı. Muhalefetin olmadığı bir mecliste iktidar icraat yapmaz. Bu muhalefet kim olursa olsun, ne olursa olsun farketmez.

    Saygılarımla.

  9. ahmet ist

    Ben partilerin alt kanatlarında çok değerli lider kişiliğe sahip insanlar olduğuna, fakat koltuk sevdalısı liderlerin ve sadece kendi cıkarlarını düşünen şakşakcıların altında ezildiklerine inanıyorum. Ne yazıktır ki sadece menfaatçi bir toplum olma yolunda son sürat ilerliyoruz.

    Yoksa mümkünmüdür ki böylesine zengin bir fikir karışımı olan topluluklarda lider kişiliğe sahip insanlar çıkmasın.

    Ben seçimlerde oyumu kendisine hiç güvenmediğim halde Baykal’ın liderliğini yaptığı chp’ye verdim. En azından partinin alt tabanında ülkesini seven gerçek milliyetçi önce ülkenin çıkarlarını düşünecek insanlar olduğuna inandığım için.

  10. Sami Yasin

    Türkiye’de artık sol ve sağ çökmüştür. Geçtiğimiz yıl AKP’nin isteği ile yapılması istenen ama CHP’nin ısrarı ile iptal edilen Ermeni Konferansı sonrasında Baskın Oran’ın açıklaması, oyumu ileriki seçimlerde AKP’ye verebilirim olmuştur. Bunu ne için yazdım, anlatayım.

    Baskın Oran şu anda ülkemizde yaşayan samimiyetine inandığım bir sosyalisttir. Ve bu sosyalist o yıllarda kalkıp ben oyumu akp’ye verebilirim diyorsa ortada garip bir durum var. Bu garip durum ise chp’nin özünden uzaklaşmış olması, akp’nin ise daha merkeziyetçi bir politika izlemesidir. Yani her kesimi kucaklamasıdır.

    Seçimden sonra ilk açıklama iş dünyüsından Sabancı Holdingin Başkanı Güler Sabancı’dan geldi ve tek parti iktidarının devamının mutluluğundan bahsediyordu. Ve özellikle varoşlardandan büyük oy potansiyeli ile AKP galip geldi. Zenginin ve Fakirin partisi olmayı başarabilmiştir AKP.

    Bence buradan bir ders çıkar. Hem de Üniversitelerde ders olarak okutulacak bir ders…

  11. omer

    Neden olmasin derim :)
    Secim gecesi chp onundeki street fighter da iyiydi kabul et..

    Neyse Allah beterinden korusun, baska bir uzlasmada gorusmek uzere…

  12. omer

    Hala bazi yazarlarin komur ve salca alan insanlari ornek gosterip Akp’nin taban oylari buradan geldi demelerini komik buluyorum. Arkadaslar uyanin ya da yuzunuzu yikayin 17 mio insandan bahsediyoruz, ya da bugun Ahmet Hakan’in Hurriyet’teki Bekir Coskun’a ithafen yazdigi kosesindeki coban ornegi degil herkes, guldurmeyin cunku gulunecek duruma dusersiniz.

    Secim aksami Metin Uca bunu secmenin yuzde altmisi diye nitelendirdi ve soluksuz nefes almadan konusarak Colasan’in yeni veliahti olacagini zannederken aldi cevabi Barlas’tan oturdu asagiya.

    Bu arada Mert; verdigin alintilar hep ayni gazete gurubuna ait ki bunlardan biri de HaberTurk diye verdigin adresler? Biliyorsunki CHP’nin kendi kasasindan 3 mio dolar her ay para aktardigi ispatlanmis bir yayin gurubundan geliyor :( Beni de yazdiklarima karsilik savunma yontemi camur at izi ciksin diye 2-3 gazete okumakla suclamissin ne diim, komiksin.

    Arkadaslar hepimizin farkli isleri var, kimimiz dunya gormus; kimisi genc yasina ragmen boyundan buyuk isler yapiyor. Mutevaziligimizin ardinda hayat goruslerimiz bireysel olarak bizleri tanimliyor ve ulke mozaigimizi olusturuyor.
    Zengin ve elit bir is cevresinde yasiyorsaniz ki (cogu fanatik yeni donem solcusu:), halka yakin durmak icin caba harcamaniz gerekiyor.

    Bodrumda yazliklar, haftasonu cesmeler, yilda 1-3 arasi yurtdisi seyahatleri, borsa yatirimlari, trend mekanlarda gecirilen aksam eglenceleri, gomlek gibi sevgili degistirmeler, in-out takipleri ve siyasi tartismalar ile kimliklerin desifrasyonu..
    Erman Hocanin dedigi gibi zor arkadas oynamadan oynatmak cok zor.

    Bu konuda disaridan kendini seyretmek ya da disaridaki insanin yani senin hayatinin etki alanindaki insanlarin disina cikmak ve bunu anlik degil etkilesimli bir zamana yaymak, insanin ozunu gormende ve daha etkili analizler yapmana katki saglayacaktir.

    Nasil is dunyasindaki milyonlarca calisan profil, JUNG metodolojisi ile cevaplanan 25 soru ile derinlemesine tarif ediliyorsa, yasamimiz icerisindeki insanlara gosterecegimiz dogru yaklasimlarla biz de kimlerle yasadigimizi bulabiliriz ki bu komur ve salca ile olmuyor bilesiniz…

    Bu arada Dilek, gormek; benim icin de, hak ve hukuk yargilarinin esasinda kimler tarafindan dogru algilandigini ve yasatildigini anlamam acisindan faydali oldu…

  13. Pingback: Fasülyeden Milletvekili : Neşeli Gençler

  14. Hakan

    Ne söylenirse söylensin akp oyunu katlayarak yerini sağlamlaştırdı. İnsanlar için akp kötünün iyisiydi. Devlet Bahçeli siyasetten anlamıyor. Deniz Baykal desen ondan berbat. Cem Uzan falan hikaye. Diğer partilerin barajı aşamayacağı da biliniyordu. Geriye tek seçenek akp kalıyor.

    Ayrıca insanlara kömür yardımları yaparak oy aldığı gerçeği de var tabi. Hatta bunu bizzat yakından görmüş birisi olarak, açık yüreklilikle söyleyebilirim ki akp’nin oylarının %20’lik kısmı bu tür yardımlardan dolayı geliyor.

    Normalde akp’nin taban oyu %10 bile değildir. İnsanlar için akp kötünün iyisi.

  15. dilek

    Hakikaten yorumlar yazıyı geçmiş, biri öyle yazmıştı yukarıda, İlker sanırım. Ben de yazayım, kambersiz düğün olmaz değil mi?

    Öyle bir haldeyiz ki bizler halk yani sıfır altı yaş grubu çocuk devlette annebabamız mamasını bezini giyimini vs butun ihtiyacını karşılasın, korusun kollasın tukaka insanlardan, çocuklar da sadece oyun oynasın, uyusun, pasaklıyla oynamasın, güzel giyinenleri arkadaş yapsın, laylaylom eğlesin, şarkılar söylesin, sürekli şikayet etsin, sürekli istesin…

    Neden uyanamıyoruz, herşeyi eleştirip önyargıyla bakıp bekliyoruz? Şu an benim yaptığım da aynısı zaten, eleştiriyorum. Bu Cumhuriyeti Atatürk tek başına kurtarmadı, o yoksul çarıksız halk bişi istedi, ölümüne istedi hem de ve atasıyla beraber istedi.

    Biz ne istiyoruz, refah hayat ama kolay yoldan, ölümüne değil. Fark burada. Ne azim var, ne çaba. Konstantin haklı çıkıyor, bu millet uyutularak yenilir. Hiç toplu itirazla yapılan ve sonuç alınan bir boykot duymadım, varsa da ben bilmiyorum.

    Neyse sonuçta Ömer kardeşi alkışlıyorum, haklı çıktığı için değil, görebildiği için.

    Bu arada bu seçim çalışmasında benim evin önundeki kaldırım bu defa değiştirilmedi, sadece asfalta yama yapıldı. Kınıyorum…

  16. barış atasoy

    Verdiğiniz oy ile hem yeni cumhurbaşkanını da seçtiniz, hem de din baskısının toplumun her kesiminde daha fazla hissedilmesinin yolunu açtınız.

    Cumhurbaşkanını meclis seçer, daima da böyle olmuştur. “Benim beğenmediğim adamlar çoğunlukta, meclis seçmesin” derseniz, onun adı cumhuriyette olmaz, demokrasi de olmaz.

    Ben bir din baskısı göremiyorum. Başını örtmeyen üniversiteye girmesin diye lakırdılar duymadım. Zorunlu din dersi filan koyup imam hatipleri de çoğaltmadılar Kenan Evren gibi. Hatta misyonerlik faaliyetlerini serbest bıraktılar, CHP kızdı. Laik bir ülkede herkes kendi dininin propagandasını yapabilir, sadece İslam propagandasını -onun da sünni yorumunu- diyanet işleri yaparsa, bunun adı laiklik olmaz. Bu sistem İran’da falan var, gidin avrupaya amerikaya, İslam propagandası yapın, bakın kimse bir şey diyecek mi?

    “30 milyona yakın insanımız yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürüyor. 10 milyon insanımız ise açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Düşüncem şudur ki, anadolu halkı bu şartlara layık değildir, umudunu bu partilerden kesmelidir çünkü bu partiler bence halkı aldatarak egemenlerin ve emperyalistlerin ceplerini doldurmak için çabalıyorlar.

    Birçoğunuz bu sözlerimi klasik solcu zırvaları diye nitelendirebilir ancak günün şartları açık ve nettir. Başka bir düzen mümkündür.”

    Ben şahsen klasik solcu zırvası olarak görmüyorum; siyasetin durumu maalesef bu. Bunu AKP de yapıyor, onun anti tezi olduklarını söyleyenler de. İşte temel sorun bu. Siyaseti temizlemek gerek, ama bunun için başka şeylerden medet ummadan.

  17. GnYdGn

    Merhaba,

    Seçim konusunda ben de birkaç söz söylemek istedim.
    Öncelikle ben seçimlerin çare olabileceğini düşünmüyorum. On yıllardır bu partilere oy verdik ancak hala ülkemiz dünya tarafından geri kalmış bir ülke olarak tabir ediliyor. Haklılar da…

    30 milyona yakın insanımız yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürüyor. 10 milyon insanımız ise açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Düşüncem şudur ki, anadolu halkı bu şartlara layık değildir, umudunu bu partilerden kesmelidir çünkü bu partiler bence halkı aldatarak egemenlerin ve emperyalistlerin ceplerini doldurmak için çabalıyorlar.

    Birçoğunuz bu sözlerimi klasik solcu zırvaları diye nitelendirebilir ancak günün şartları açık ve nettir. Başka bir düzen mümkündür.

    Saygılar…

  18. İlker

    Siz de, oy veren her vatandaş gibi demokratik bir hakkınızı, özgürce kullandınız. Kimi arzu ettiğiniz, kime verdiğiniz sadece sizi ilgilendirir ve sizin hür iradenizdir. Bu konuda kimse sizi hiçbir şekilde sorgulayamaz.

    Konuyla ilgili söylemek istediğim şey ise şu; Türkiye’de olan hiçbir şey için kimseyi suçlayamayız, bunlara sığınıp, pireye kızıp, yorgan yakamayız. Bu ülkede olan ne varsa, biz bu ülke vatandaşının sorumluluğundadır. Türk siyasetini de etten kemikten insanlar yapar, Türk Devletini’de etten kemikten insanlar yönetir. Yine biz bu ülkenin insanları bu faaliyetlerde değilsek bile, demokrasi gereği söz hakkına sahibiz. Her iki durumda da üzerimize düşen yükümlülüğü yerine getirmemiz gerekir.

  19. Mert Erkal

    Öğreten adam Barış Atasoy’a;

    AKP sempatizanı olmadığınız halde sırf demokrasi adına onlara oy verdiğiniz için artık geceleri rahat uyursunuz. Böylece onların geçtiğimiz 5 yıl içindeki bütün antidemokratik hareketlerini de onaylayıp tasvip etmiş oldunuz. Güneş balçıkla sıvanmaz!

    Verdiğiniz oy ile hem yeni cumhurbaşkanını da seçtiniz, hem de din baskısının toplumun her kesiminde daha fazla hissedilmesinin yolunu açtınız. Sizin gibi ilerigörüşlü insanlar sayesinde ülkemiz çok daha demokratik bir yer oldu. Tarihe bunu not düşmek istedim. İyi ki varsınız…

  20. barış atasoy

    Benim gönlümde Ufuk Uras ve Baskın Oran vardı, seçim bölgemde olmadıkları için oy veremedim onlara.
    AKP’nin demokrat bir alternatifi olsaydı, o partiye verirdim. Bu da Türk siyasetinin açmazı işte.

    Oy kullanmamak çözüm değildi. CHP ve MHP gibi demokrasi karşıtı partilere de oy vermek istemedim.

  21. İlker

    Sevgili Barış Atasoy,

    Kusura bakmayın ama mühürlerin arasında EVET (ama aslında oyumu AKP’e vermek istemiyorum) şeklinde bir ibareye sahip bir mühür göremedim, sadece “EVET” mühürleri vardı. Seçim sonuçlarında da AKP % 46 (ama %16’sı bir takım sebeplerden dolayı) da demiyordu. AKP’ye verilen oy AKP’ye verilmiştir, CHP’ye verilen CHP’ye, MHP’ye verilen MHP’ye… Her ne sebeple olursa olsun! Söylediğiniz gibi fazladan oy almış! Partilerin milletvekillerinin bir kısmının yakasında “fasulyeden” mi yazacak?

  22. barış atasoy

    Seçim sonuçlarını çok yanlış yorumluyorsunuz.

    AKP’nin “akp olarak” aldığı oy %30’dur en fazla. Genç Siviller gibi oluşumlar, ya da benim gibi bireyler, AKP taraftarı olmadığı halde oyunu AKP’ye verdi.

    Nedenini tekrar söyleyeceğim ama birileri hala anlamamakta israr edecek.

    Asker siyasete karışmasa, CHP darbe şakşakcılığı yapmasa, MHP kürsüden ip atmasa sonuçlar çok farklı olurdu. Bu tablo, halkın demokrasiye sahip çıktığını gösteriyor, AKP’ye değil.

    Kürt milliyetçisi parti ve adaylar tarışıldı ve bakın ne oldu: kürt vatandaş oyunu AKP’ye verdi. Kürt vatandaşlarımız ilk defa devlete bu kadar güven sergilediler.

  23. İlker

    Tekrar denedim bugün yazıyı okumayı. İlk denemede başlıkta takılı kalmıştım. Bu sefer ilk cümleye kadar ilerledim. Yine bir düşüncedir, aldı gitti beni …

    “Hiçbir seçim bu denli gri olmamıştı.” demişsin Tunç. Oysa ki; hiçbir seçim bu denli net olmamıştı. Yaşım hatırlamaya imkan vermiyor ama sanırım Menderes döneminden beri…

    Seçimi konuşuyorum, sonuçları tartışıyorum arkadaşlarımla. Ama biliyorum ki, karşımdaki istatistiksel olarak bir AKP sempatizanı. İkili diyologlarda bunun ötesine geçmem 5 sene daha mümkün olmayacak. Sonuç ortada, oy kullanan her iki vatandaştan birinin oyu AKP’ye gitmiş.

  24. necati

    Sevinc’in de ifade ettiği gibi CHP nin ‘ülkeyi’ baz alan ve ‘geleceği’ kurtarmaya yönelik hedeflere odaklandıgı konusuna aynen katılıyorum.. Ama kendi menfaat çetesinin geleceği için çalışıyor.. Bunu da ifade etmek lazım..

  25. sevinc

    Seçim sonuçları mantıklı (!), şimdi ”laik azınlık” diye söz edilen bir ”grup” insandan biri olmak mantıklı (!) da benim söylediklerim mi mantıksız :)

    Kaldı ki ben, CNN-Turk ve NTV tarafından;
    – gelir dağılımına,
    – sosyokültürel düzeye,
    – eğitime,
    – bölgelere göre vs.
    düzenlenmiş grafiklerden ve bilimsel verilerden yola çıkarak bu seçimin sonuçlarına, Blog sahibinin daha önce sorduğu bir soruya gönderme yaparak, anlam vermeye çalıştım.

  26. Burak Budak

    Efendim gerçekten de doğru söylemişsiniz, kimse ne yaptığını ve ne yapacağını bilmiyor… Tabi ama ben yine de ak partinin çıkmasının bizim için iyi olduğunu düşünenlerdenim, yani en azından diğerlerinin yapmadığını ve de yapamayacaklarını o yaptı.

    Neyse falza siyaset iyi değildir diye düşünüyorum :-)

    iyi bloglamalar…

  27. necati

    Fikiratolyesi.com son derece seviyeli bir yer oldugu için emeği gecen(ler)i tebrik etmek istiyorum.

    Yapılan yorumlardan son derece istifade ettiğimi belirtmek isterim. Hakikaten de iyi bir atolye olmus..

    “Herkes Hak Ettiği Gibi Yönetilir” cumlesinin değişik bir versiyonu “Nasılsanız oyle idare edilirsiniz..”

    Simdi bu noktada herkes kotu yonetilmeyi hak etmediğini düşünüyordur ama sonucta bu ulkeyi yonetenler uzaydan gelen insanlar değiller. Senle benle aynı okulda okumuş, aynı ekmeği yemiş insanlar..

    Dolayısıyla toplum olarak biz nasılsak bizi idare edenler de bizim gibidir..

    Sonuç olarak birilerini duzelmesini beklemek yerine duzelme işlemine once kendimizden başlamamız lazım.

    ikinci bir konu :

    “CHP zengin bölgelerinden yani piramidin epey üstündekilerden tam oy alırken, AKP herkesten özellikle de Maslow’un pramidinin ilk 2 basamağa takılı kalanlardan, oy aldı” cumlesinin mantıkla izah edilecek bir tarafı yok..

  28. sevinc

    Seçim sonuçları gösteriyor ki Maslow’un hiyerarşik ihtiyaç piramidi hala geçerliğini koruyor. Türkiye bu piramidin ilk iki basmağına takılı kalmış durumda.

    En kaba yaklaşımla, CHP ve MHP piramidin daha üst basamaklarına dair çözüm üretme sözü verip ”ülkeyi” baz alan ve ”geleceği” kurtarmaya yönelik hedeflere odaklanırken, AKP şimdi ve şu ana dair, tamamen bireyin kişisel ihtiyaçlarını hedefleyen bir pratik yaklaşıma odaklanmıştır.

    Ev ev dolaşılıp, önümüzdeki kışı da geçirecek şekilde ihtiyaçlar karşılanmış, acele ile 5 yıldır yapılmayan asfaltlar yapılmış, ödemeler tamamlanmıştır, futbol takımlarına ödenek aktarılmıştır. Aslında yakın zamanda tamamen tarih olacak tarım sektörüne ve esnafa günü kurtaracak çözümler sunulmuştur.

    Bu seçime özel yaklaşımlar dahilinde gerçekleşen bir durum. AKP dokunulabilen, tadılabilen, gözle görülebilen bir şey sunarken, diğerlerinin her sözü fazlası ile soyut kalmıştır. Bir de toki moki ile ev sahibi olanlar ve olmaya devam edenler var.

    Birey karnını doyurmak, başının üstünde bir çatı olduğu bilmek, ülkesinin değil ama, en azından kendi yarınına (çok uzaktaki bir yarın değil, kendisinin görebileceği bir yarın) biraz güler yüzle bakmak istiyor. Kendisiyle kitap harfleriyle değil, anlayabileceği bir dille konuşulmasını istiyor.

    Belki de bu nedenle CHP zengin bölgelerinden yani piramidin epey üstündekilerden tam oy alırken, AKP herkesten özellikle de Maslow’un pramidinin ilk 2 basamağa takılı kalanlardan, oy aldı.

  29. İlker

    Ne kadar dolu değil mi insanlar bazı konularda? Yorumlar yazının kendisini geçmiş, boynuz kulak misali.

    Benim yorumum sadece başlıkla ilgili; “Herkes Hak Ettiği Gibi Yönetilir”. Bu sözü hiç doğru bulmadım, bulmayacağım da.

    Hayat; herkesin hak ettiği gibi yönetilmesi, hak ettiği gibi yaşaması veya hak ettiği kadar cezalandırılacağı kadar adil değil. Hayat hiç bu kadar adil olmadı…

  30. barış atasoy

    @Mert:
    Öncelikle şunu bir söyleyin: Türkiye’de şeriat tehlikesi var mı? Çünkü anketler, şeriat isteyenlerin %5 bile olmadığını gösteriyor.

    Ayrıca, anayasada açıkça şeriatın gelemeyeceği yazılı. Hadi değiştirdin anayasayı (ki değiştiremezsin, dünyada hiçbir anayasa yoktur ki darbe, kuruluş gibi olağanüstü nedenler dışında hükümetler tarafından yazılsın, zaten bunun karın ağrısını çekiyoruz daha en baştan beri!) askerler meclisi basıp, o adamları sallandırmazlar mı? Üstelik bir demokrat olarak, bu sefer alkışlarım. Çünkü demokrat adam Roma hukuku ister, şeriat hukuku değil. Ama askerin yazdığı anayasayı da sevmez doğal olarak. Demek ki şeriat tehlikesi yokmuş.

    Hala var diyorsanız, adım adım şeriat nasıl gelir anlatın. Hatta, kendinizi %99 oyla seçilmiş, 500 milletvekili ile meclise girmiş bir başbakan yerine koyup, öyle de anlatabilirsiniz.

    Türkiye gerçekten laik midir? Laik bir ülkede, bütçesi 6 bakanlıktan fazla, üstelik bakanlık bile olmayan ve sadece sunni mezhebini temsil eden diyanet işlerinin yeri var mıdır? Ben Yahudi isem, Hıristiyan isem, hadi onları da geçin, Alevi, Bektaşi isem, neden din dersine girmek zorundayım? (Zorunlu din dersini geri getiren Kenan Evren) En çok imam hatip lisesi açan? Kenan Evren…

    Türkiye İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini imzalamıştır. Uluslararası anlaşmalar, imzalayan ülkelerin anayasaları derecesinde geçerlilik kazanırlar. Buna göre, ben bir insan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak demokrasi, adil yargı, düzgün bir eğitim ve sağlık hizmeti ve elbette ekonomik refah talep ederim.

    Baştaki adam isterse Allahın yeryüzündeki temsilcisi olduğunu iddia etsin, benim için önemi yok. Çünkü o adam da bu ülkenin anayasası ve uluslararası anlaşmalar dahilinde hareket etmek zorunda. Kendisi laikliği benimsemeyebilir, benim için hiçbir anlamı yok. Çünkü, şeriatı getiremez. Yani benim şort giymemi, istersem kıçımın çatalını göstermemi, kokain çektiğimde modern hukuk sistemi dahilinde yargılanmamı engelleyemez.

    Ha, ben sosyetik ve tiki biri olarak baş örtülü hatunlar ve çember sakallı herifler görmek istemeyebilirim ama herkes herkesin istediği gibi olamaz zaten.

    Demokrasi bir hoşgörü değil, tahammül rejimi. Tahammül edeceksin. Çünkü çember sakallı herifte senin şortuna kıl, ama İran’da olmadığımız için o da sana tahammül etmek zorunda kalıyor.

    Alternatif olarak, meclisi fesh edip, milletvekillerini sallandırabiliriz, böylece istersek Kuzey Irak’a da gireriz, şeriatçıları da sallandırabiliriz. Tabii o zaman Yunanistan’da senin ülkende banka açıp yatırım yapmaz. Aynı şekilde, Fransız Renault da durmaz, OYAK’ın ortağı Fransız otomotiv şirketi var ya, o Renault bu.

    Dirlik düzen olmayan yerde kapitalizm olmaz, sen gidip polisin giremediği mahallede dükkan açar mısın?

    Ayrıca ben herkesin ağzına sakız olmuş “demokrasi” palavrasına inanmıyorum. Milli görüşçüler de demokrasi diyor, liberaller de, ülkücüler de, sağcılar da, solcular da. Ne menem bir şeydir ki, bu demokrasi herkes istediği şekilde tarif ediyor.

    demişsin. İşte demokrasi tam tarif ettiğin gibi bir şeydir zaten, herkese hizmet eder. Ülkücünün demokrasisi solcuyu öldür, solcunun demokrasisi ülkücüye molotov kokteyli at demez yani.

    Ülkelerin belli yönetim şekilleri vardır ve iktidarlar bunu “ne yapalım halk istedi böyle oldu” diye değiştirmeye kalkarlarsa bazı kurum ve insanların buna karşı reaksiyon göstermemesini beklemek safdillik olur. Hele bizim gibi hassas bir ülke ve coğrafyada.

    Devlet nedir ki? Halk için vardır. Devletin görevi halka hizmet etmektir. Devlet bizi istemezse başka, biz gidelim o zaman o kendi kendine takılsın. Bu mudur devlet? Devlet halkın istediği şeyi yapamıyorsa, işgalci bir güçten ne farkı kalır ki?

    Başımız dik duralım, ezik olmayalım, kendi potansiyelimizi bilelim, onurlu bir dış politikamız olsun.

    Bende aynı fikirdeyim. Ama hiçbir ülke de “benim özel bir durumum var” diye sizin kaprislerinizi çekmez. “Ben AB’ye girerim ama kafama göre takılırım” diyemezsiniz. Örneğin hiçbir AB ülkesinde, milli güvenlik kurulu ve devlet birbirinden ayrı şeyler değildir. Hiç duydunuz mu mesela İngiltere’de MGK başkanının Blair’a “İrlandaya girmemiz şart, zira teröristler orada ve ileride terör olayları çok artar heryerde canlı bombalar patlar” filan dediğini?

    AB de şunu düşünüyor, mesela AB olarak İran’a girmek istesek, muhatab olarak hükümeti mi alacağız, Genelkurmay’ı mı? Bundan çıkacak sorunlarla uğraşmak istemiyor. Üstelik biz de Almanya filan değiliz, girip AB’yi ihya edelim.

    Ha, biz AB’ye filan girmeyelim de diyebilirsiniz. Ama bunun NATO’su filanda var. Yarın öbürgün NATO ülkeleri silah satmama kararı alırsa nasıl savaşacaksınız PKK ile? Zira biliyorsunuz bizim tank, uçak, helikopter fabrikamız filan yok.

    Yahu bizim daha ciddi sorunlarımız var. En dandik AB ülkesinden 5 kat fakir halkımız. Eğitim sistemi çökmüş, bizde üniversiteler lise ayarında. Düdük kadar İsviçre’nin Swatch, Rolex, Omega, Toblerone, Victorinox, Sig Sauer’i var, bakın ben biliyorum, sorun bir Avrupalıya, Türkiye’nin kaç markası var?

    Hala terör, hala “muamma” cinayetler, hala 367, hala derin devlet, hala seçim barajı, hala aynı düzeysiz siyaset…

    Hiç sitenize google’dan ne yazıp gelmişler bakıyor musunuz? Gençliğe hitabe demişsiniz ya, adam oradaki kelimeleri yazamıyor işte. “Hürrüyet” yazıyor, “layik”, “şeriyat” yazıyor. Bunlar hayatın “somut” gerçekleri işte..

  31. ibrahim

    Çok partili bir mecliste demokrasi daha çok yaşanır diyorsak ülkemizin istikrar gereksinimini gözardı etmiş olmaz mıyız? Amerika’da 16 parti olduğunu bir düşünsenize her kafadan bir ses çıkar.

    Gittikçe büyüyen ve güçlenen ülkemizinde ihtiyac tez elden istikrardır bence…

    Afişler de etkileyici olmuş.

  32. Mert Erkal

    Omer kardeş, Emre Aköz ile Mehmet Barlas’ın birebir aynı cümleleri kullanarak kararsız seçmeni etkilemeye çalışması sende de aynı tornadan çıktıkları düşüncesi uyandır mıyor mu?

    Ayrıca hayalgücün çok geniş herhalde, karşı devrim yazımdan yola çıkarak Menderes’in asılmasını tasvip ettiğimi varsaymışsın.

    Ayrıca ben herkesin ağzına sakız olmuş “demokrasi” palavrasına inanmıyorum. Milli görüşçüler de demokrasi diyor, liberaller de, ülkücüler de, sağcılar da, solcular da. Ne menem bir şeydir ki, bu demokrasi herkes istediği şekilde tarif ediyor.

    Ülkelerin belli yönetim şekilleri vardır ve iktidarlar bunu “ne yapalım halk istedi böyle oldu” diye değiştirmeye kalkarlarsa bazı kurum ve insanların buna karşı reaksiyon göstermemesini beklemek safdillik olur. Hele bizim gibi hassas bir ülke ve coğrafyada.

    Senin şahsında kararsız seçmeni etkilemeye çalışıyordum kendimce. Yoksa sana gol atayım diye değil.

    Futbol taraftarları gibi maç sonrası görüşürüz demeye de gerek yok, aynı gemideyiz batarsak hepbirlikte batacagiz.

    Atatürk’ün dediği gibi “Yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilen bir bağımsızlık var mıdır?” Yoktur ve olmaz da.

    O yüzden AKP ve politikalarını ABD, AB, Ermenistan, Yunanistan, Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi tarafından desteklenmesi ve bu ülkelerin seçim öncesi resmen AKP aleyhine propaganda yapmış olmaları bana manidar geliyor. Sana gelmiyorsa aynı sokaklarda dolaşmak ve aynı havayı solumak dışında ne gibi bir paylaşımımız olabilir ki bu güzel ülkede?

    İstiyoruz ki ülkemiz bir manda ülkesi olmasın. Bir başbakan 30 kez gereği yapılacak deyip Amerika’dan olumsuz yanıt gelince “Türkiye’deki terörist bitti mi ki Kuzey Irak’a girelim” demesin, bununla da kalmayıp terörist sayısını yanlış ifade etmesin.

    Başımız dik duralım, ezik olmayalım, kendi potansiyelimizi bilelim, onurlu bir dış politikamız olsun.

    Politikacılar dokunulmazlıkları kaldırsınlar, adalet yerini bulsun, politikacılar yanan orman arazilerini seçim öncesi peşkeş çekmesinler.

    Yazdıklarımı kişiliğine hakaret olarak almana ve üslubunu sertleştirmene gerek yok. Beni kızdıramazsın :)

    Güzel güzel oyumuzu kullandık sabah ilk iş, ülkemiz için hayırlı olsun. Hangi parti kazanırsa kazansın, Türkiye kazansın.

    Ben AKP’nin de bu 5 seneden büyük dersler çıkardığına ve bazı hatalarını tekrarlamayacağına inanıyorum.

  33. Yücel Çilingiroğlu

    seçmen = değildir halk !!!
    abartmak = değildir sallamak

    Bu ifadeler bana ürettiği ürünü piyasaya sunarken herhangi bir bilenden yardım almadan ürünün reklam filmini kendisi çeken şirketlerin pazarlama başarısızlığını hatırlattı…

  34. omer

    Mert kardesim; umarim kardes kelimesine bozulmassin, ne de olsa farkli dusuncelere sahip olsak da ayni cumhuriyetin ayni memleketin farkli dusuncelere sahip bireyleriyiz.

    Gerci sen bu ulkenin secim ile isbasina gelmis halkin yuzde atmisina yakin oyunu toplumus basbakaninin, asilmasina destek saglayacak kadar da demokrasi karsiti bir tutum sergiliyorsun ama varsin olsun sana da iki satir yazi yazalim, maksat demokratligin ayna tuttugu bu sitede ozgurce nefes aldigimizi gostermek olsun.

    Allah’tan Tunc’un sitesi senin blogun degil, aksi takdirde bizi hacklemekle kalmaz boynumuzada sembolik bir urgan geciriverirdin :)

    Linke koydugun Mehmet Barlas yazisi, benimkisi gibi Emre Akoz’den yapilan bir alinti bende yukaridaki yazimda bunu belirtmistim. Alinti yapmak suc degil herhalde ya da diger bir yazarin bunu kendi kosesine tasimasi da.. Kaldi ki bu yaziya cevap olarak bir karsit yazi koyacagina ayni yaziyi copy-paste etmissin. Ne diyim eline saglik…

    Tartismak istiyorsan da buyur gel dusunceler.org sitesine. Burasi pazarlama ve net konularinda uzmanlasmis bir bilirkisinin mukemmel bir paylasim mecrasi. Bu konular ilgili de zaten tartismiyoruz, paylasiyoruz…

    Geldigin zaman da 3 gun sonra sapkani onune alip sinir krizi gecirecegine eminim. Cunku okumadan, yasanilanlardan ders cikarmadan, karsindaki insanlari fazla hafife alarak konustugun bir tarzin var.

    Neyse arkadaslarin canini da sikmaya gerek yok zaten yarin sabah savunma mekanizmalarinla dolu bir yazi yazarsin simdi sen, dedigim gibi herkes burada yarin ola hayir ola…

  35. eda

    Bu sayfayı niye daha önce keşfedememişim hayret, şaştım bu işe ;) Ellerinize sağlık.

  36. Mert Erkal

    Sevgili Ömer kardeşim, Yeni Şafak, Zaman, Nokta gibi Fettullah Gülen sponsorlu medya dışındaki diğer yayın organlarını da takip etmeni naçizane tavsiye ederim.

    Aslında bugün yaşadığımız sorunların sorumlusu 1950’de başlayan Cumhuriyet karşıtı devrimdir. İşte AKP de bu devrimin son noktasıdır. Amaç da ne yapıp edip başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere bütün kaleleri fethetmektir. Demokrasi amaç değil, araçtır. Anketler de sipariş üzerine yapılmaktadır ve kararsız seçmeni etkilemesi kaçınılmazdır.

    Ben çok fazla gazete okuyan ve her okuduğuna inanan birisi değilimdir. Benim referans aldığım tek bir kaynak vardır bugünü yorumlarken; o da Atatürk’ün Nutku ve Gençliğe Hitabesi’dir:

    “Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”

    Başka söze gerek var mı? Ne güzel görmüş adam taa o zamanlardan…

  37. Nihan

    Ben henüz oy kullanmıyorum ama sahiden bir karar vermem gerekseydi ben de çok kararsız kalırdım. Kimseye güvenilmiyor!!

    Yapılan seçim turlarında da birbirine laf atmaktan başka yapılan bir şey yok! Ben çok üzülüyorum bu duruma! Yapacaklarını anlatmaktan çok birbirlerini küçültmeye çalışan insanlardan ülkemize ne gibi bir yarar sağlanabilir çok merak ediyorum..

    Umarım ülkemiz için en hayırlı kişi başımıza geçer. Bu en büyük isteğim ülkemiz için… Umarım insanlarımız yaptıkları seçimden pişman olmazlar birkaç sene sonra…

  38. aysegul

    Merhaba Tunç abi, yeniden yazılarını okumak cok iyi oldu.

    Söylemeliyim bu yazına gelince bence cok haklısın, mecliste cogunluk olmalı hep tek yöne bir secim yapılmamalı, kontrol paneli görevi yapan partilerde olmalı.

    Aslında ben bunu su cumhurbaskanlığı secimlerine de baglıyacagım. Eger cumhurbaskanı akp’den biri olsaydı orada olmasının bir anlamı yoktu. Mecliste akp, cumhurbaskanlığında akp, ee denetim kontrol nerede? Yani veto diye bir şey ortadan kalkardı heralde…

    Mecliste de cogunluk olmalı, herkesimin adayı mecliste olmalı ki sorunlar giderilsin.

    Bir de anlayamadığım insanlar niye bütüne bakıyorlar, bence parca önemli. Yani partiye değil adaya oy vermeliyiz. İnsanlar adayları arastırmalı, bu adam benim taleplerimi meclise ne kadar taşır gözüyle bakmalı yoksa ampulmüş, okmuş; senin dediğin söze cıkarız: insanlar hakkettiği gibi yönetilir…

  39. Omer

    Sevgili Mert, yazima cevap yazdigindan ben de bu blogun demokratik bir sekilde yonetildigini bildigimden karsi yazi hakkimi kullanmak istedim.

    Oncelikle demokrasiye inananlar ve demokrasi karsitlari (dolayisi ile fasist oluyor) diye 2’ye ayirsak da, senin son cumlende kullandigin ayrimciligi ortadan kaldirsak diyorum. Bir de sana Milliyet ve Hurriyet ya da Cumhuriyet gazeteleri disinda haber kaynaklarindan da istifade etmeni oneririm. At gozlugu ile bakmayi bir nebze olsun biraktiriyor okuyucuya.

    Mesela Sabah gazetesinden dun Emre Akoz; kosesinde soyle demis:

    Nokta dergisinin ortaya cikarttigi darbe hazirliklari… Danistay saldirisi… Kuvvaci ceteler… Rahip Andrea Santoro, Hrant Dink ve Malatya cinayetleri… Cumhuriyet mitingleri… YOK’un ve hukukcularin 367 darbesi… 27 Nisan ve 8 Haziran Genelkurmay bildirileri… DYP ve Anavatan’in yapay bir bicimde birlestirilmeye calisilmasi… Milletvekillerine yonelik tehditler… Ankara’da patlatilan canli bomba… Bir anda artan PKK saldirilari ve ardindan sehit cenazeleri uzerinden siyaset yapilmasi… Hudson Enstitusu’ndeki felaket senaryolari…

    Once bu kirli tezgahlar, bu psikolojik savas operasyonlari, bu igrenc tuzaklar son bulur… Ondan sonra AKP’yi elestiririm.

    Merak etme pacalari coktan sivadi demokrasi taraftari cogunluk ve en fazla oy alacak 3 muhalefet partisi toplamindan da fazla oy alacak fikrimce AKP.

    Yine de anayasada demokrasi diye bir sey yazmiyor, laiklik yaziyor diyecek kadar da dunya hukuk normlarinin disinda bir cumhurbaskani, yanlisi oldugu bir parti ve devleti nikahli karisi olarak goren bir MHP oldugu surece bu memleket cevap hakkini sandikta layigiyla verecek, o konuda hicbir sikintin olmasin.

    Sen de burdasin ben de. Pazartesi gunu bulusmak umidiyle, iyi hafta sonlari…

  40. aytac

    Bir İzmir’li olarak cumhuriyetimize nasıl sahip çıktığımızı gösterdik. Arkadaşlar en azından sağlam bir muhalefet gerekli. Hiç olmazsa onlara herşeyi yapma hakkını sunmamak için. Çünkü bu iktidar öyle bir iktidar ki demokrasiden anladığı en çok oy alanın istedigi gibi at koşturabileceğine inanıyor ama aslında demokrasi azınlığın haklarına, onun söylemlerine de kulak veren bir rejim. Bunu unutma, unutturma.

    Oy’unun anlamı çok büyük, sadece bir oy bile gelecek kuşaklarımızın özgürlüğünün tanımlanmasına yardımcı olacaktır.

  41. Mert Erkal

    Kararsız arkadaşlara atfen, bence bu seçimde kararsız olacak bir durum yok. Herhangi bir seçim değil bu, Cumhuriyet ile karşıtları arasında bir seçim yapacaksınız. Oyunuzu bu kritere göre verebilirsiniz…

  42. GÜLTER ÖZGÜR (nam-ı diğer kahvekeyfi)

    Aslında bu partilerin hiç birine oy vermek gibi bir niyetim yok. Ama vatandaşlık vazifemi yerine getirmek için muhakkak ki oyumu herhangi birine vereceğim ama hangisine? Sorun da işte burada.

    Doğru düzgün siyaset yapanı maalesef göremiyorum. Bütün bunların baş sorumluları yine siyasiler ve tabii ki de doğru düzgün siyaset yapmayan siyasetçileri seçerek tepemize diken biz seçmenleriz. Her partinin eksik tarafları var. Bir yönünden beğensen bir başka yönünden antipatik gelen bir politikaları var.

    Pazar gününe kadar; Türkiye’nin selameti açısından fazla oy alabileceğine ve teraziye koyduğum zaman Türkiye’nin ve Türk halkının çıkarlarını koruyabileceğine inandığım bir parti umarım aklımda netleşir.

    Tunç Beyin yazdığı gibi “Türk Halkının büyük bir kısmının” belki de ilk defa liderini seçime saatler kalmasına rağmen belirleyememiş olması çok acı ve bir o kadar da gerçek.

  43. Yücel Çilingiroğlu

    Ben kime neden oy vereceğimi biliyorum. Ve Türkiye’de yaşayan her aklı selim insanın da -boş oy- da dahil olmak üzere seçim pusulasında “evet” oyunu işaretleyebilme seçeneği olduğunun farkına varmasını istiyorum…

    AK parti yaklaşık 5 yıldır tek başına iktidar olarak ülkeyi yönetti ve eğer bu yönetimden insanların hiç bir itirazı yoksa oylarını tabiki de AK partiye vermek de özgürler, buna kimsenin itirazı olamaz, aynı zamanda bu insanlara da hakaret edemez…

    Ama iktidar ve muhalefet partilerinin 5 yıllık süre içerisinde neler yapmış olduğu ve neleri yapmaya çalışmış oldukları anlatılsaydı propaganda süreci içerisinde, insanların da oy verme ile ilgili bu kadar sorunları olmazdı heralde…

    Acaba kaçımız TBMM nin internet sayfasına girip de görüşülen yasalaşan ya da veto edilen kanun tasarıları hakkında fikir sahibiyiz?
    Acaba kaçımız bu ülkede vatandaş olarak nasıl haklara sahibiz bilinci içerisinde?
    Acaba kaçımız kendimizi bu ülkenin idari bir kolu gibi görebilmekte?
    Acaba kaçımız bir vatandaş olarak sahip olduğumuz gücün farkında?

    Birçok insan gibi ben de Türkiye’de ekonomi dışındaki alanlardaki sorunların ilerisi için iyi sonuçlar doğurmayacağını düşünüyorum – özellikle eğitim alanı-… Ve Ak partinin tek başına değil iktidar olma, TBMM çatısı altında var olmasına karşıyım… Ve bir seçmen vatandaş birey olarak hepimizin görevi istemediğimiz bir partinin o çatı altında kalmasını önlemek için elimizden geleni yapabilmek olmalıdır…

    Daha iyi bir Türkiye olabileceğinin farkındaysak niye şu anki durumumuzla yetinelim ki?

    Saygılar…

  44. ogunho07

    Dikkat ettiniz mi hiç bir şeyler oluyor bu ülkede? Seçim seçim diye bağırıyor millet, yok bunu yapamazsam çekilirim, yok ananı alda gel diyeceğiz! falan ne bu yaa???

    Seçim falan değil zaten bu komedi! Gülüyoruz kendi halimize resmen. Bunları söyleyen kusura bakmayın ama kim bulduysa helal olsun bu deyimi, “sidik yarışına döndü iş!” Bir bakın oy kullanın oy kullanın diye bağırıyor millet ama, oy vereceğimiz pusulada bir tane aydınlık, şöyle “Ulan helal olsun be bu adama!” diyeceğimiz adam olmaz mı yahu!

    Hep sayarlar Türkiye’de şu sorun var bu sorun var sonra o var… ohoooo!!!

    Türkiye’de asıl ne sorunu var bence biliyor musunuz? SEÇİM!!! 1 numaralı sorun!

    Seçimi düzgün yapamıyoruz ki, doğru adamlar aday olamıyor ki bu ülkede ülkeyi düzeltsin! Kelin merhemi olsaydı zaten, şimdiye kadar rapunzel olmuştu!

    300 trilyon para harcandı bu seçim propagandaları için. 300 trilyona neler yapılabilir onu hiç tartışmaya gerek yok zaten. Ama hala herkes kendi dalgasında devam, herkes kendi hayatını yaşıyor. Kimin umrunda? Aaaa! pardon siyasetten vurgun yapacak olanların elbetteki çok fazla umrunda, görüşünü bile benimsemediği, daha doğrusu her seçimde güçlü tarafa kayan fırsatçıların umrunda. Yine ne varsa götürecekler, milletin midesinden alınan vergileri kumar masalarında, çocuklarını bizi bu hale getiren ülkelerde okutarak, lüks villalarda keyif çatarak, meclise de arada bir haraç kesmeye geliyormuş gibi gelerek yiyecekler!

    Asıl seçim olsun bitsin, işte o zaman karışacak işler bence, hep diyoruz HAYIRLISI OLSUN diye ama bunları yapmaya kim HAYIR! der? o çok zor işte.

  45. Nilay

    Merhaba Tunç, yazdıkların yine düşüncelerimize tercüman olmuş.

    Meydanlarda, ana okulu çocukları gibi birbirlerine sataşan ve çoktan tarih olması gereken Politikacılara baktıkça Türkiye’nin siyasi geleceği ile ilgili umudum giderek tükeniyor. Pazar günü hiç içimden gelmese de, Vatandaşlık hakkım olan Oyuma sahip çıkmak için, sandık başında olacağım.

    Cumhuriyetine sahip çıkmak isteyen her Atatürk Gençliği en azından bunu yapmalı diye düşünüyorum.

  46. Mert

    Yorum yapan sevgili Ömer beyefendiye atfen, yine AKP geliyor yazmışsınız da cevap vermekten kendimi alıkoyamadım.

    Bilerek ya da bilmeyerek, diğer partileri kötülerken AKP’yi onlardan farklı, çok daha iyi bir partiymiş gibi nitelendirmişsiniz. Evet, sipariş üzerine yaptırılan anketlere bakarsanız AKP % 48 ile geliyor (Dünkü Radikal, Taha Erdem). Seçimi görmeden paçaları sıvamamalı bence.

    Unutmamalı ki, AKP döneminde bu ülke en hassas yerinden bizzat sayın meclis başkanı ve sayın başbakan tarafından ikiye ayrılmaya başlandı, dine inananlar ve laikler diye. Dindar bir cumhurbaşkanı seçeceğiz dendi, sanki sayın Cumhurbaşkanımız ataistmiş gibi. Bu ülke bu yaklaşımı bir dönem daha kaldırabilir mi, hepbirlikte göreceğiz. O açıdan bakınca hangi istikrardan söz ettiğinizi anlayamadım?

    Evet, istikrar var, istikarlı bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’ne ve değerlerine bir saldırı var. Bizden olanlar ve olmayanlar diye bir ayırım var. İstikrarlı bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bir kampanya yürütülüyor. İçki içmek istikrarlı bir şekilde kırmızı bölgelerle cezalandırılıyor. İstikrarlı bir şekilde toplum dinselleştiriliyor. İstikrarlı bir şekilde sayın başbakan hiç kendine yakışmayacak bir üslupla ona buna posta koymaya devam ediyor. İstikrarlı bir şekilde tarım kesimi büyük şehirlere göç ediyor ve yeni varoşlar oluşuyor. İstikrarlı bir şekilde hükümet bu varoşları oy deposu olarak kullanıyor. İstikrarlı bir şekilde AB, ABD, Ermenistan, Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi bu hükümetin arkasındayız diyor. İstikrarlı bir şekilde bakan çocukları gemi sahibi oluyor bu ülkede.

    Asıl sorum şu size; bu istikrarın devamından yana mısınız yoksa bu durumdan rahatsız mısınız ?

  47. omer

    Secimlerin sonucunda akp 2002’ye oranla aldigi puanlari %20 oraninda arttiracak gibi gorunuyor (%40-44 arasi). CHP nin kemiklesmis zengin, elit, asker, yazar kokenli oy orani zaten Turkiye’de %20’nin altinda degil, ustunde de degil. Bu secimler de de ayni kalabaliktan ayni sayida oylarini devam ettirecekler, yani bir ilerleme yok. Mhp’nin fasist ve irkcilik soylemleri chp ile de birlesince ortaya enteresan bir harman cikti.

    Bugunku Sabah gazetesinde akp’nin chp’den daha sosyal demokrat oldugu ve her turlu dis basinda TR.de devrimci, fasist, demokrasi dusmani bir sol partinin muhalefette oldugunu yillardir zaten herkes biliyor. Bunu partinin yandaslarina soylediginizde ise laiklik ile karsi karsiya gelmek zorunda birakiliyorsunuz. Utanmadan da anayasamizda demokrasi diye bir sey yok diyecek kadar, MGK’unun basbakanliga bagliliginin kaldirilmasinda herhangi bir bies yoktur diyecek kadar da darbe yanlisi ve bana kalirsa cumhuriyet dusmani insanlarin partisi CHP.

    MHP ise 39 farkli memleketten insanin yasadigi guzel Turkiyemde irkci ve fasist soylemler ile yangina korukle gidiyor, bundan onceki iktidarda bankalar hortumlanirken neler yaptiklari da malum :( nerde cek-senet mafyasi var arkasinda onlar, nerede icki kumar cete var yine onlar. Gp hakkinda yazmaya bile gerek yok. DP ise Mumcu’nun kisisel egosu ile secime kirik ayak basladi ve kadrolarini istenilen seffaflikta ve kalitede kuramadi.

    Yine akp geliyor ve benim fikrim kotunun en iyisi olma ozelliklerini acik bir farkla sagliyorlar. Bugune kadar ekonomik anlamda en istikrarli ve en az calma cirpmanin oldugu ekonomiyi izlediler. Kadrolarinda cok degerli ekonomist ve devlet adamlari mevcut, tabana hitap edecek cok farkli transferler yaptilar, Turk halkinin bir mozaik oldugunu ogrendiler ve daha sik eleyerek konusuyorlar, cumhurbaskanligi krizini de atlatacak hareketi yaptilar. Eller vicdanlara konur aslanlar gibi oylar akp’ye gider…

  48. Cuzo

    Hiçbir seçime vatandaşımız katılmak için bu kadar hevesli olmamıştı.

    Demokrasi adına güzel bir gelişme.

  49. Oray Aydın

    Güzel bir konuya değinmişsin Tunç, siteni birkaç haftadır bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine takip ediyorum. Herkese değerli fikirlerini korkmadan dile getirdiği kendine saklamadığı için teşekkür ediyorum.

    Benim de bu konudaki düşüncelerim aşağı yukarı sizinkilerle benzer. Bir lider yok bu ülkede evet ama olması için de çabalayan insanlar göremiyorum. Siyaseti sadece siyaset yapmak için değil kendine rant sağlayabilecekleri bir platform olarak gördükleri için insanlar daha iki gün önce tükürdüklerini yalamaya hiç tereddüt etmeden karar verebiliyorlar.

    Benim bu seçimde emin olduğum tek bir konu varki, daha bundan 5-6 sene evvel, bu millete özgürlüğünü verebilmek için çalışmış, bir önder olmuş olan bir sürü vatandaşımız için bir idol olmuş, bütün dünyada dehası tartışılamayacak bir insan olan Atatürk’e dil uzatıp ondan sonra da gelip bu milletin başına başbakan seçilmiş bir insana oy vermeyeceğim. Ne üzücüdür ki bu halk bütün bu yaptıklarına, demeçlerine rağmen utamadan bu adama oy verip başımıza başbakan yaptı.

    Bazen çelişkiye düşmüyor değilim, bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar bu kadar mı nankör, yoksa denize düşen yılana sarılır misali bu kadar mı çaresiz hissediyor bu insanlar? Yoksa üzerinden 84 sene geçmiş olmasına rağmen hala mı bu halk yapılanları özümseyemedi. Bu dünya üzerinde böle bir kara cahillik nasıl olabilir?

    Daha söylenecek çok söz var aslında ama çok da yönlendirici bir yazı olmasını, fazlaca tepki çekmek istemiyorum. O yüzden hepinize iyi günler. Çalışmalarının devamını bekliyorum.

    Herkese sevgiler.

  50. Ali

    Merhaba…

    Bence idare edilme şeklimiz için sadece parti ve şahıs bazında bakmamak gerekiyor olaylara. Ağaca takılıp ormanı gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu konudaki olaya bakış açınızı değiştirmek için dusuncealani.blogcu.com sayfasındaki Stratejik Meydan Savaşı isimli yazıyı okumanızı tavsiye ediyorum.

    Selamlar.

  51. Mert

    Meclise 3. belki de 4.partinin girmesi konusunda paralel dusunmemiz beni sevindirdi Tunc bey. Dilerim 5 parti birden girer de temsil açısından yeni meclis şuankinden çok daha iyi bir durumda olur. Eğer giremezlerse bunun sorumlusu şuanki iktidar ve ana muhalefet partisidir. Her konuşmalarında en az yüz kez demokrasiden bahsederler, ama iş barajı % 5’e çekmeye gelince nedense kılları kıpırdamaz…

  52. Ümit Kurt

    “Barajı aşmaya yakın partilerden biri.”

    Bu söze söylenebilecek tek karşılık bence senin yazının başlığı olabilir. Çünkü bu mantıkla hareket edildiği sürece bu kısır döngü devam edecek.

    AKP gitti CHP geldi diyelim. Ülkede neyin değişeceğini birisi çıkıp bana söyleyebilir mi? Avrupa Birliği politikalarında bir şey mi değişecek? Eğitim sistemiyle ilgili ne olacak? Deniz Baykal dediği gibi kaldıracak mı ÖSS ‘yi? Tabi ki hayır. Genel anlamda değişen hiçbir şey olmayacak! Değişen tek şey siyasi ve ekonomik rantın el değiştirmesi olacak! Ha bir de laiklik mitingleri değil türban mitingleri başlayacak tekrar :)

    Bir toplum nasıl böyle olabilir anlayamıyorum ben. Farklılıkları düşmanlık haline getirmekte üstümüze yok. Hepimiz öğretilmiş çaresizleriz birey olarak ne yazık ki.

    Bir hikaye vardı bir arkadaştan dinlediğim. Cehennemde her ülkenin ayrı bir yeri varmış. Hepsinin başında da zebaniler. Baş zebani bir gün teftişe çıkmış. Zebaniler tek tek her ülkenin yerini gezdirmeye başlamış cehennemde. Her ülkenin bölgesinde oradan kurtulmaya çalışanlar varmış. Orada duran zebaniler engelliyormuş bunları. Türkiye ‘nin yerine gelince görevli görememiş baş zebani ve hemen sormuş “burada niye kimse yok? nasıl böyle yaparsınız” diye kızmış. Zebaniler gülerek “efendim burası Türkiye. Kurtulmaya çalışan olursa alttakiler onu aşağıya çeker, kimse çıkamaz merak etmeyin” :)))

    Bu hikayeyi sadece durum tespiti için yazdım. Ben bu ülkeyi seviyorum ve bu ülkenin geleceğine inanıyorum. Bir şeylerin değişebileceğine, değiştirebileceğimize inanıyorum. Farklılıkların, herkesin birbirine saygı gösterdiği sürece kazanım olduğunu düşünüyorum.

    Bu arada oy kullanmak gibi bir niyetim yok benim. Kötünün iyisi , “aman AKP olmasın da” , “barajı aşmaya yakın partilerden biri” düşüncelerle oy kullanamam. Bu benim kişisel tercihim tabi ki.

    Toplum olarak değişmedikçe, değişmek için çaba sarfetmedikçe siyaset denen komedi ve kirli oyunda kimin gücü elinde tuttuğunun önemi yok benim için.

  53. Fatmanur Erdogan

    “Her toplum hak ettiği gibi yönetilir.” Ben şuna benzetiyorum bu işi: Trafik Istanbul’un en büyük sorunlarından. Artık öyle çığrından çıktı ki olay E-5’de bile ters yönde giden araç görmek mümkün. Hepimiz şikayet ediyoruz trafiğin rezalet durumundan, ama bir bütün olarak soruna çözüm getiremiyoruz. Birilerine suç atıp, birilerinin çözmesini bekliyoruz sorunu. Ama her nedense hep “biz kurallara uyan kişiyiz” ve “diğerleri kurallara uymayan” oluyor. Bireysel sorumluluktan kaçınır misali… Sanki bizlerde bir çeşit “öğrenilmiş çaresizlik” sendromu var gibi…

    Seçimlerde de aynı durumdayız. Örneğin AKP’ye oy vermek istemeyenler CHP’ye oy vermeyi düşünüyor. Ama CHP’yi gerçekten istediklerinden ya da Baykal’a inandıklarından değil. Oy AKP’ye gitmesin diye… Bu durumda olanların sayısı da azımsanacak gibi değil. Olaya farklı açıdan bakacak olursak, CHP’ye verilen her oy “seni destekliyoruz, sana inanıyoruz” anlamına geliyor. Bu da CHP’nin halkın istediği yönde değişmesini engelleyen bir durum. Çünkü bugün CHP’ye giden oy, “sen olduğun gibi güzelsin, sana oyum” demek oluyor. Oy’un arkasında yatan diğer motivler ise bu noktada önemli değil.

    Çözümler mevcut aslında, ama hepimizin kaybedeceği çok şey var hayatta artık. Bu sebeple, yorumlarımızla olası bir değişim için küçük adımlar atmaya devam ediyoruz.

  54. Deniz Konuş

    Geçen seçimlerde bazı insanlarla yaptığım sohbetlerde kime oy attın dediğimde “üzerinde arı olana attım,” “altı tane çubuk gördüm basayım dedim ona,” “eşim ampüle bas dedi ben de bastım” gibi cevaplar almıştır. İşin bu trajikomik boyutunu da gözden kaçırmamak lazım.

    Gerçekten de Herkes Hak Ettiği Gibi Yönetilir.

  55. arda

    Bence babadan kalma oylar dönemi geçti, eğer öyle olsaydı chp hep kazanırdı, çünkü en eski kalan partilerden biri.

    Ben sağcısının da solcusunun da bu ülke için iyi şeyler istediğini düşünüyorum ve öyle bir kesim var ki, o kesim kimi isterse onu başa getiriyor ister yukarı, ister aşağı bu ülke için iyi şeyler yapsın, çalmasın çırpmasın…

  56. Fatih Şentürk

    Güzel bir konuya parmak değindirmişsin abi.. Cidden çok doğru tespitler. Ülkede malesef lider yok, lider arayışı da çok ama hepsi “0”.

    Fakat tek katılmadığım yazı, genel manada tek’e kıyasla doğru görünse de, “Daha çoğulcu bir meclisi daha kuvvetli bir demokrasinin gereği gördüğümden.” Bu sadece ülkeyi gerileştirir bu da kesin.

    Yani sonuç olarak; aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık..

    Bu kadar basit aslında..

  57. volkan karakuş

    Selamlar Tunç Abi. Yazını görünce içimi dökebileceğim başka bir yer bulduğum için gerçekten sevindim. Çünkü öyle ya da böyle gündemimiz seçim.

    Öncelikle şunu söyleyeyim ki; herkes üzerine düşen vatandaşlık görevini yapıp oyunu kullansın. Her zaman söyledim bu bizim boynumuzun borcu. Bir görevimiz.

    Bunun dışında gerçekten çok değişik bir seçim ortamındayız. Liderlere bakıyorum birbirlerine söz etmekten başka birşey yapmıyorlar. Şu andaki iktidarda iktidara talip olanlarda da aynı söylemleri görüyoruz. Vaatler, propogandalar, programlar, tertipler. Hepsinin neden yapıldığı gün gibi aşikar. İktidar için. Ancak halkın iktidarı ne olacak bunu düşünen yok?

    Mevcut iktidara söylemek istediğim çok söz var ancak burası ne yeri ne de zamanı. Dün bir televizyon kanalında izlediğim tartışma programında bir siyasi lider şöyle söyledi: “Türkiye her zaman içinde bulunduğu durumda en iyi seçimleri millet olarak yapmıştır”. Bu söze diyecek birşeyim yok ancak Türkiye’miz hala büyük bir Lider’in arayışı içinde bu da herkesçe bilinen bir gerçek. Herkes hakettiği gibi yönetiliyor buna da yerden göğe kadar katılıyorum.

    Halkın gözünü boyayan, yapmadığı şeyleri yapmış gibi gösteren, ekonomi, eğitim, sağlık gibi temel alanlarda yaptıkları işleri dün ve bugün güzelce makyajlayıp halka sunan, demokrasinin gereği şeyleri yapmaktan uzaklaşan, siyaseti yargıya yükleyen anlayış daha çok dolaşacak memleket semalarında. Hakettiğimiz gibi yönetilmeye devam edeceğiz.

    Nacizane görüşüm şudur ki; Türk Gençliği büyüklerini iyi tanısın. İyi bilsin, iyi bilsin ki bu şekilde bir siyaset anlayışını, 50’li yıllardan kalma siyaset zihniyetini bir kenara bıraksın. Türk Genci bu ülkenin geleceğidir. Benim gibi, burda bu yazıyı okuyan insanlar gibi birçok kişi gelecekte ülkenin yönetimine öyle ya da böyle talip olacaktır.

    Yoksa tarih bir tekerrürden ibarettir ki bunu Yakın ve Uzak Türk Tarihine bakarak anlayabilirsiniz. Biz yönetime talip olmazsak birileri bizim hem yönetimimize hem de benliğimize hükmetmeye çalışacaklar.

    Sözlerimin sonunda hiçbir siyasi görüşü benimsemediğimi, hiçbir siyasi taraf tutmadığımı belirtmek isterim. Düşünmeye çalışan bir Türk Genciyim sadece…

  58. the_isyankar

    Merhaba abi. İlk kez bir yazına yorum yapıyorum. Öncelikle çok güzel bir çalışma yapıyorsun. Tebrik ederim..

    Bence de haklısın, hiçbir seçim bu denli gri olmamıştı. Tüm liderler kavga içinde. Sözde vaatlerleriyle, birbirleriyle kavga ediyorlar. İsmail arkadaşın dediği gibi bunları yanlızca bir kaç insan anlıyor, gerçekleri görüyor.

    Türkiye’nin neredeyse yarısından fazlası babadan kalma alışkanlıklarla oy kullanıyor. Herşeyden önce bu insanlara gerçekleri anlatmak lazım. Belki o zaman gerçek işler yapabilecek partiler seçilir ve Türkiye’yi bu karanlık dönemden kurtarır.

  59. ismailaltuntas

    Tunç abi dediğin gibi şuan ki hiçbir parti insana güven vermiyor. İlkokul çocukları gibi birbirlerini kötülemekten başka yaptıkları hiçbir şey yok.

    Bunları sen, ben veya birkaçımız görüyor. Gidip köylerimizdeki kahveliye anlatmak lazım bunları. Hoş ben oy kullanamayacağım henüz 18 yaşımıza basmadık. Oy kullanacağım vakit geldiğinde de inşallah iyi bir parti seçime katılır da oy atacak bir parti bulabilirim. :)

  60. CTHEGREAT

    Uzun bir aradan sonra merhaba Tunç Abicim,

    Evet bence kanayan bir yaraya parmak bastın. Türk milleti olarak bence en büyük sorunumuz seçme ve seçilme hakkımızı iyi kullanabiliyor muyuz, oyumuzu hangi kriterleri baz alarak veriyoruz?

    Kimisi oyunu aileden gelen geleneklere göre veriyor, kimisi sadece böyle gelmiş böyle gider anlayışında veriyor, kimisi belki şu gelir de bir şeyleri değiştirir diye veriyor, ama çoğunluk bilinçli, eğrisiyle doğrusuyla düşünüp kendini yönetecek insanlara oy veremiyor.

    Bence artık siyasi görüş de kalmadı, herşey gibi o da globalleşti. Sağ sol bence yok artık, hepsi bazı siyasi kaygılardan dolayı kayboldu.

    Artık tek bir görüş var oda “milli menfaat” görüşü. Kim menfaatine uygunsa orada yer alıyor, olay bu kadar basit ve ne yazık ki bu seçimde de aynı şeyler olacak ve belki de bir kaos ortamı olacak. Bizi iyi günlerin beklediğini hiç sanmıyorum. Bekleyip göreceğiz…

    Bu arada ben hala hangi partiye oy vereceğime bile karar veremedim, bu bence durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir