?Bilge dediğin hem fırlama olur, hem de puşt!? diye başlayıp, “Yemeğin tıkınmaya, sevişmenin düzüşmeye döndüğü bir çağda yaşıyoruz” ile devam eden Ahmet İnam yazı dizimizi üçüncü ve son bölümüyle tamamlayalım. – Hesabi insan. Hesabi insan, kendini aşma olanağının farkında olmayan insandır. Hesaplayamadığı hazinelerin farkında değildir. İnsan olmasını gerçekleştiremeyen bir varlıktır. Bir anlamda hesabi insan, insanın yüz karasıdır. Ama hesap, yaşamaktan …
Sen kimseye kulak asmadan, rüzgara karşı uçabiliyor musun ona bak.
Yerine kimseleri koyamayacağını sanıp, belki de aldandığın kişiler olacak hayatında. Ve sen uslanmadan acı çekmeye devam edeceksin… İşte o zaman anlayacaksın yaşadığın şeyin aşk olduğunu. Sahiplenmeden seveceksin… Unutma ki, sen bile sana ait değilsin. Bakmayacaksın da öyle rengine, cinsine… Gözleri mesela… Yetecek onu deli gibi sevmene… Yolda yürürken kızmayacaksın mesela ona baktıklarında… Hem zaten dert de etme… Bulduğu müddetçe o …
İyi Olanlar Kaybederken, Sen Kazanıyorsun!
Dün ağladığına, Bugün gülüyor, Bugün baş tacı yaptığına, Yarın köpek çekiyorsun. Yanması gereken senin canınken, Sen, sevenlerin canını yakıyorsun. Acıyla beslensen de, Üzemiyor işte kimse seni. Hayatı o denli hafife alıyorsun ki, İmreniyorlar bile içten içe. Sonra ne tuhaf ki, Üzdüklerin sana daha bir bağlanıyor. Seninse umrun olmuyor.
Hayata Anlam Vermeye Çalışmak.
Ne ilginçtir, yeni yılın ilk gününde internette birşey ararken yıllar önce okuduğum ve bende iz bırakan ilk kitabın bilgilerine ulaştım wikipedia.org‘da: ‘Yabancı.’ Albert Camus’un 1942’de yayınlanmış belki de en ünlü kitabı, orijinal adı “l’Etranger”. İşte aynı yerden aldığım Yabancı’nın felsefesi;