Teknoloji öylesine hayatımıza giriyor ki, alışkanlıklarımızı temelden değiştiriyor. İş yapış şeklimizden, sosyal ilişkilerimize, iletişimimizden eğlence anlayışımıza.
Youtube işte bu değişen dünyamızdaki trend’i en iyi yakalayan – web 2.0 – uygulaması. Günde 100 milyondan fazla video’nun izlendiği, her gün 65 bin yeni video’nun eklendiği Youtube yeni nesil internetin belki de en başarılı öncü uygulaması. Televizyonun yerine oynayabilecek kadar büyük bir fikir. Yeni bir eğlence şekli. Benim her gün bir önceki günden daha fazla vakit geçirdiğim, eğlendiğim, düşündüğüm, etkilendiğim bir video paylaşım sitesi.
Bu yazıda Google’un 1.6 milyar dolar verek satın aldığı Youtube’un başarısını değil, Youtube’da dikkatimi çeken bir kişiyi paylaşacağım. Adı Cory Williams. Youtube’daki adıyla Mr. Safety. Bugün itibariyle Youtube’da en fazla takipçi üyesi olan ilk 50 kullanıcıdan biri.
SMP (Simple Minded People) Films imzasıyla çektiği gerek muzip video’larıyla, gerekse yaratıcı içerikli filmleriyle hem eğlendiriyor, hem de düşündürüyor. Yaptığı işin adı vblogging, yani video blog’u. Yaklaşık bir yıldır 100’ün üzerinde çektiği film var Youtube’da.
Elini tost makinasına soktuğu, arkadaşının atlarken ayağını kırdığı, sözlerini yazıp şarkı söylediği çekimlerinde de; youtube’da nasıl sponsor bulunur, vblog yapmanın yolları veya bir dernek için yaratıcı yolla nasıl para toplanabileceğini anlattığı çekimlerinin tamamında çok keyif aldığı ortada. O yüzden de başarılı. Firmaların da ufaktan sponsorluk anlaşmaları için kapısını çalmaya başladıkları Mr. Safety adını bundan sonra daha sık duyarsak şaşırmamak gerek.
Size asıl bahsetmek sitediğim ise bu dernek işi. San Francisco’da evsiz çocuklar derneğine para toplamak için ilginç bir iş yapıyor Cory. 101 tane plastikten yapılma tavuk oyuncağı teker teker eBay’de açık artırma ile satıyor. 10 dolardan az maliyeti olan bu oyuncakların ilkini 305 dolara, ikincisini de 300 dolara satmış bile.
Hepsini satınca gidip kendi ellerimle topladığım parayı teslim edeceğim ve bunu da görüntüleyeceğim diyor. Kalan 99 tavuk için de benzer bir satış performansını yakalarsa yaklaşık 30 bin dolarlık bir bağış toplamış olacak ki, bu dünyadaki her yardım kuruluşu için ciddi sayılacak bir rakam.
İkinci tavuk satışında (bizim Fikir Atölyesi’nde geçtiğimiz aylarda yaptığımız AAAH! olayına benzer bir uygulama ile) açık artırmayı kazanacak rakamı doğru tahmin edene de hediyeler veriyor.
Tek bir kişinin yaratıcı düşünce ve uygulama becerisi ile dernek adına toplayabileceği yardım potansiyeline bakın. Burada bizim ülkemizde ilgililerden maddi yardım bekleyen derneklerin kendi adlarına çıkarabilecekleri dersler ve fırsatlar olduğunu düşünüyorum.
Çoğu dernek veya vakıfdan “Ne olur bize bağış yapın, bakın ne kadar güzel işler yapıyoruz. Üstelik yaptığınız bağışları verginizden düşebiliyorsunuz!” söyleminin dışında pek fazla bir şey duymuyoruz sanki. Kermes, konser veya eşya piyangosu benzeri şeylerin ötesinde uygulama geliştirebilenlerin sayısı çok az.
Türkiye’de de Cory tarzı – ancak henüz keşif edilmemiş – gönüllü taraftar çok esasında. Sadece yapılması gereken böyle yaratıcılıkları desteklemek, gençlere yön göstermek. Onlar zaten gerisini fazlasıyla yaparlar. Sadece zengin kişilerden bağış beklemenin ötesinde parası olmayan ancak yaratıcılıklarını gösterme arzusuyla dolu gençler var gözden kaçan.
Mr. Safety güzel işler yapıyor da, ben yine de bizden çıkan iki iş var ki onları buraya koymadan edemeyeceğim. Her nekadar bağışla ilgili olmasa da… Yaratıcılığın potansiyel gücü ve etki alanı adına.
Youtube’da milyonun üzerinde izlenme sayısıyla en yukarılardalar. Her izlediğimde gülümsemeden edemediğim bu iki video’yu izlediyseniz de ziyanı yok, bir daha izleyin!
Bir de ülkemizdeki yaratıcı beyinlere yukarıda bahsettiğimiz gibi yönlendirme konusunda destek olunduğunu düşünsenize…
Yorumlar 7
Pingback: Karnaval [ XXIII ] | Teknolojik & Sosyal
Üsame Tuncer ve Begüm’e gösterdikleri ilgiden dolayı çok teşekkür ediyorum. İşte gençleri onun için çok seviyorum; ilgilendikleri, heyacan duydukları şeyler için hemen harekete geçiyorlar…
Üsame ile yazışmaya başladık bile.. Begüm sen de bana mail atıp kafandakileri yazabilirsin…
Yorum yazmasa bile ilgilenen herkese çok teşekkür ederim, özellikle de tabi ki bu fırsatı verdiği için Tunç’a..
Benimle iletişime geçmek isteyenler için mail adresim: merkez@cocukkoyleri.org
Yazıyı okuyunca yorum yazmadan geçemedim, heyecan verdi bana.
Birilerine yardım etmek, o duygu, o rahatlık, onların yüzündeki tebessüm sizin de mutluluk kaynağınız oluyor. Bu konu hakkında bilgi sahibi olunca detaylıca yazacağım ama “Her çocuk bir dünyadır” sloganıyla yola çıkılabilir. Dünyanın tüm sorunlarına rağmen yara almasını istemediğimiz tek grup çocuklardır ve özellikle çocuğu olanlar daha duyarlıdır.
Bolluca Çocuk Köyündeki çocuklar çeşitli etkinlikler yapabilirler, bu çocukları insanlarla iletişim haline sokmalıyız diye düşünüyorum. Ya da büyükleri o çağa döndürebiliriz, 1 gün için bile olsa bu aktiviteleri bizzat kendileri yapabilirler.
Bir fikrim de şu ki “sen de hayalini anlat” adıyla büyüklerin içindeki uhdeleri anlatmaları istenilebilir. Kısacası bilinç yaratmamız lazım, çünkü insan o çağda hayalin ne olduğunu en iyi şekilde anlıyor.
Detaylıca yazacağım şimdilik bunlar… Sevgilerimle…
Paraya ihtiyaç duymadan etkili reklam yapabilmenin nadide örnekleri var yukarda. Tunç abinin parolası “farklılık” heryerde karşımıza çıkıyor. Daha da göreceğiz sanırım.
Bir üstteki yorumda “proje geliştirecek herkesle tanışmak ve çalışmak istiyorum” denmiş. Bu güzel düşüncenize bizler de katkıda bulunmak isteriz. Konuyla ilgili size bir adet mail gönderdim.
Parası olmayan ancak yaratıcılıklarını gösterme arzusuyla dolu gençler.
Sevgili Tunç, yazının içinde geçen vakıfçılık ve dernekçilik konusuyla ilgili birşeyler yazmak istedim.
Şu anda müdürlüğünü yaptığım vakıfta 1 senedir çalışmaktayım, yani bu konularda esasında daha acemi sayılırım ama çok uzun seneler reklam sektöründe çalıştığım için kilit noktanın, her sektörde olduğu gibi, vakıfçılıkta da “yaratıcılıkla” çözüldüğüne inanıyorum.
Ülkemizde vakıfçılık ve dernekçiliğin kökeni çok eskilere dayanıyor. Yani kültürü çok eski ve ne yazık ki uygulamaları da öyle kalmış. Ama Allahtan durum artık son senelerde mecburiyetten biraz değişmeye başladı ve vakıfların da, şirketler gibi daha kurumsal bir yapıda olmaları, daha profesyonel uygulamalar ile profesyoneller tarafından yönetilmeleri gerektiği anlaşıldı. Zaten, vakıf olarak adını bildiklerimiz veya yaptıkları işleri duyduklarımız da bu profesyonelleşmeyi başaran veya bu yolda ilerleyen vakıf ve dernekler oluyor. Türkiye de şu anda yaklaşık 4500 vakıf ve 70.000 dernek var.
Kısacası, eski alışkanlıkları kırıp, profesyonel yönetime geçebilirsen ?yaratıcılığı? (o da varsa tabii, ne yazık ki herkeste olmuyor) kullanabiliyorsun.
Ve vakıfçılık ve dernekçilikte bazı yasalar var uymak zorunda olduğun ve ne yazık ki bizdeki bu yasalar diğer ülkelerde olduğundan daha farklı. Mesela, ticaret yapacak vakıfların İktisadi İşletme kurması ve fatura verebiliyor olması gerekiyor. Bağış yönetmelikleri var keza uymak zorunda olduğun?
Esas söylemek istediğim bu değildi, konu nereye geldi birden? Esas şunu demek istiyorum;
Biz vakıf olarak zaman zaman elimiz kolumuz bağlı kalıyoruz bahsettiğim yasalar yüzünden ancak, yazındaki şu cümle çok önemli;
“Sadece zengin kişilerden bağış beklemenin ötesinde parası olmayan ancak yaratıcılıklarını gösterme arzusuyla dolu gençler var gözden kaçan.”
Ben buradan senin kanalınla bu gençlere fırsat vermek istiyorum. Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı bünyesindeki ?Bolluca Çocukköyü? için fikri olan, proje geliştirecek herkesle tanışmak ve çalışmak istiyorum. Tabii ki bu genç dahilere önce vakfı ve Bolluca Çocukköyü’nü tanıtacağım.
Ya da fikir/proje yarışması yapalım. Hepsine beraber karar verelim…
Önem verilmemesinden kaynaklanıyor. Sadece yardım çağrısı yapmak bir etki bırakmıyor artık insanda.. ki eBay’daki gibi 300 küsur usd’ye satılabilecek olay bizde çok zor :)
İnternet yetenekleri konusu ise, Beyaz’ı bu konuda çok takdir ediyorum, bir şekilde youtube benzeri Piknik Tube yaptılar ve orada youtube’da çok ilgi çekenleri veya oraya koyulanları programına çıkartıyor ve tanıtıyor. Çok güzel bir şey, ülkemizde böyle olayların gelişmesi yeteneklerin çıkması açısından çok iyi.
İnşallah ülkemizde de her daim böyle yaratıcı şeyler görebiliriz…
Videoları izlemiştim ama tabi ki bir daha izledim! Kaçıncı izleyişim, hala da gülüyorum…
Yaratıcılığın potansiyel gücü diyince, “got milk” reklamları geldi aklıma. Aslında reklam kelimesi kullanmak hoşuma gitmedi “got milk” hususunda, çünkü bir markanın reklamı değil, bilinçlendirici bir yayındı…
Bilinçlendirme gülümsetirken gerçekleştirildiği için olsa gerek, hala YouTube’da arada izlediğim videolar arasındadır. Gülmek istediğinizde tavsiye ederim..