Teröristlerin Ortadoğu’dan Amerikan limanına sızdırdıkları nükleer bomba ve patlama sonrasında yaşananlar bir filme aktarılmıştı;
Filmin adı “The Sum Of All Fears.”
Ben Affleck ve Morgan Freeman başrolleri paylaştı. Filmin sonu etkileyici. Ve bu etkileyici son Damascus’da yani Suriye’nin başkenti Şam’da yaşanıyor.
Bu filmin de etkisiyle, o zamana kadar hiç Suriye’ye gitmemiş biri olarak Şam son derece ilgimi çekmeye başlamıştı. Bana hep olan; ne zaman böyle bir yer herhangi bir sebeple ilgimi çekse kendimi kısa bir süre içinde orada bulurum. Nihayet bir iki ay sonra kendimi “Şam Uluslararası Ev Gereçleri Fuarı”nda buldum (2002). Yarı korku ile gittiğim bu muhteşem şehri ki, biz İstanbul’lular için bir başka şehire muhteşem demek zordur; fırsatını bulan herkese tavsiye ederim. Tam hayalimdeki eski yüzyılların çöl metropolu. Zenginlerinin sevgiyle, yoksullarının korku ile bağlı oldukları diktatörler.
Program gereği Şam’da iki gün geçirdikten sonra kara yolu ile Lübnan’a, yine merakımı delice kabartan Beyrut’a gideceğim. Yol üzerinde İrlanda yıllarımda sıkça bahsedilen IRA egitim merkezi olduğu söylenen ve yine birçok Hollywood yapımında yer alan Bekaa Vadisi’nden geçeceğiz. Sadece filmlerde gördüğüm bu yerleri gözümle görecek olmak bana yine çekingen bir heyecan veriyor.
Toplam 2-3 saatlik bu yolculuğun ilk kısmı dümdüz çöl yolu içinden, sonra Suriye, Lübnan sınırında pasaport işlemleri ve dağlar, tepeler, vadiler. Arabayı kullanan arkadaş bana biraz sonra Bekaa’nın tepe noktasında olacağımızı ve burada harika bir kebap yiyebileceğimizi söyledi. Tabii bundan iyisi Şam’da kayısı dedik ve durduk. Kebaplar söylendi. O muhteşem et ve mezeleri yerken üzerimizden geçen İsrail jetleri pek ortama uyum sağlayamıyordu. Bu arada 20-30 metre yanımızda bir radar istasyonu insaatına gözüm ilişti. Sormaz olaydım, Hizbullah’a ait bu radar yapılır, jetler vurur ve radar tekrar tekrar inşa edilirmiş. Haliyle kebapları son derece süratli bir şekilde indirip yolumuza devam ettik.
45 dakika sonra Beyrut sahil şeridindeyiz, 5-6 yıldızlı oteller ve ana koyu bütünüyle saran görkemli bir Casino. Otelimiz şeridin tam ortasında ve bütün koy ayağımızın altında.
O gece Beyrut merkezindeki çok yıldızlı restoranlardan birinde harika bir yemek yedikten sonra soluğu L.A. standartlarında bir gece klübünde bulduk. Esmer sevenler, savaş sonuna yerinizi ayırın.
Ertesi sabah Suuidilerin 3 Milyar dolar yardımla yaptırdıkları şehir merkezindeyiz. İnanılmaz kafeler, barlar, restoranlar. Patika üzerine çakılmış, efsane liderleri Hariri’nin adımlarını simgeleyen metal ayak izleri.
Öğle yemeğinin üzerine benim gibi nargile severlere uygun karpuz, kavun veya ananas üzerine oturtulmuş çubuktan çıkan harika lezzet.
İşte bu yüzden son zamanların gazete manşetleri bana henüz bu diyarları keşfetmemişlerinize oranla daha çok acı veriyor. Bu manşetler bana çok uzak yerlerin haberi değil, tam oradan geçiyordum dedirten cinsten. İki tarafından da çok insan tanıyorum hatta aralarında doslarım diyeceğim yakınlıkta olanları var. Yaşanan acılara isyan etmemek elde değil. Savaşın ve öldürmenin hiçbir şekli zaten doğru gelmiyor. Hele halen ağzında emziğiyle yakalanmış bebekleri görünce. İnsanların kendi ülkelerinde terör korkusu olmadan yaşamalarının faturası bu denli ağır olmamalı.
Umarım bu felaket hemen bir son bulur. Ailesini Beyrut’tan Kuveyt’e kaçırmak zorunda kalan arkadaşım evine dönebilir, Hayfa’da sığınaktaki dostlarına yardıma giden arkadaşım bir zarar görmeden evine döner, sizler de tamamı yok olmamış bu güzellikleri görme şansını bulursunuz.
Yorumlar 5
Bu hıdrellez günü tüm dilekler yerine gelir,inşaalah.
artmıyorsa, yetmemiştir. Geriye dönüp bakıyorum da, meğer her şeyim eksik kalmış. Çocukken oyuncaklarım, sevinçlerim;gençlikte aşklarım, yarım kalan okulum ve benimsemediğim bir işte çalışmam. İnsan küllerinden doğunca, böyle oluyor demek ki.. Yine de bugünkü günüme şükretmem mi, yoksa haketmediğim bu hayatı keşke hiç yaşamasamıydım bilmiyorum..
gözler yalan söylemez, düşün hep gözlerimi, diller yalan da söyler, düşünme sözlerimi. sana bakarken eğer, tutarsam ellerini, bil ki iki damla yaş, düşün sen gözlerimi. sözler yalan da söyler, dinleme sözlerimi, yüzler yalan söylemez, gör artık bende beni.
işin acı tarafı hem katliam ve zulüm görüp dünyaya kötü gösteriliyorlar terörist ilan ediliyorlar.
Terör olayları yakın geçmişte bizim ülkemizde de çok can almıştı. Basının duyurmadıkları hariç, her gün 20-25 kişi öldürülüyordu. Neyse ki, bu rakamlar artık telaffuz edilmiyor.
Ancak ne yazık ki dünyanın farklı bir çok yerinde her gün yüzlerce masum öldürülüyor. Ve hepsi lider geçinen zavallı idarecilerin hırs ve beceriksizliğinden.