28

Beni sevdiğinizi biliyorum. Ancak başka seçeneğiniz olmadığını da?

Bu, ‘büyümü sancıları’ içinde olan birinin, anne ve babasına hitaben yazdığı bir mektuptur. Tek amacı, ileride kendisine hatırlatmaktır. Başka amacı yoktur!

“beni tanımıyorsunuz.
tanıma çabanız, size öğretilenlerden ibaret.
veya, kendi ailenizden gördüğünüz kadar işte.

yeterli değil.
ve siz farkında değilsiniz.

en acı veren taraf ise,
tanıdığınızı sanıp, bana hep doğruları söylemeniz.
kendi doğrularınızı…
onlar da nedense hep “yapmamam” gerekenler.
ve o kadar çoklar ki…

ben sanırım büyüyorum.
kafam karışık.
kim olduğumu anlamaya çalışıyorum.
neden nefes aldığımı…


okulda aldığım notlardan mı ibaretim ben?
bana o notu veren hoca kim?
sahi, o ne kadar tanıyor ki beni?

boğuluyorum,
farkında değilsiniz.

biri bana iyi bir laf etti mi mutlu oluyorum mesela.
ne garip ki,
bu da nette oluyor en çok.
veya sokakta…
ve yine ne acı ki,
tanımıyorum bile çoğunu.

göstermemeye çalışsam da,
kırılganım esasında.
neye kızdığım da değişiyor sürekli.
anlık işte her şey.

ve yoksunuz siz o anlarda.
biliyorum, olamazsınız da.
dedim ya,
kafam karışık.

sorularım basit,
cevaplar ise o denli yetersiz.

çok şey değişiyor bende.
vücudum,
kimyam,
zevklerim?

çok yakın bir-iki arkadaşım anlıyor esasında beni.
ancak bana nasıl cevap versinler ki,
onlar da aynılarını kendilerine soruyor.

çaresiz hissettiğim anlar çok.
sadece bilmiyorsunuz…

siz iyi niyetlisiniz, farkındayım onun.
başıma kötü bir şey gelmesin istiyorsunuz.
en çok da “adam” olmamı.
sizin gözünüzde adam olmak neyse,
işte onu olmamı…

kendi gözümde ise,
“adam” olmak ütopik bir şey.
ben önce “ben” olsam,
gerisi kolay.

bazen tek başıma dünyayı değişterebileceğimi sanarken,
bazen kolumu kaldırmaya enerjim olmuyor.
köşeme sindiğim anlar var ya,
hani en çok yalnız kalmak istediğimi söylediğim…

işte en çok sizi aradığım anlar,
o anlar esasında.
ama siz,
farkında bile değilsiniz.

esasında siz ya da başkası…
kim anlarsa…
zayıf anlarım onlar.
büyüdüğüm…

ha bu arada,
bir de şeytanlar var içimde.
bana keyif alacağım şeyleri söyleyip duruyorlar.
arada kaçamak yapıp deneyince…
yalan yok,
haklılar…

gerçi o anlarda da,
bir şey oluyor hep içten içe rahatsız eden,
hissediyorum.
ama engelleyemiyorum işte.

ancak, ne var biliyor musunuz?
pişman da olmuyorum!

eminim siz de benim yaşlardayken yaptınız.
ve unutmayı seçtiniz şimdi.

bir şey söyleyeceğim.
unutmayın onları ne olur.

çünkü siz,
yaşanılan her şeye rağmen,
bugün hala benim annem, babamsınız.

sizi belki ileride daha iyi anlayacağım ama,
“ilerisi” yok ki benim için.
bir anlasanız,
ütopya bana o.

sanırım buldum…

hani şeytanlar vardı ya,
benimle konuşurken onlar,
siz de olur musunuz benim yanımda?
beraber yapsak mesela onların dediklerini…

yok,
olmadı bu da…

dedim ya,
kafam karışık benim.

sakın psikolog falan demeyin.
sizin yıllarca yapamadığınızı,
parayla üç beş seansta yapacağını söyleyen biri hiç değil benim aradığım.

bir dakika,
sanırım bu sefer buldum.

evet,
siz değilsiniz bunu çözecek…

benim, ben.
benden başkası değil.

tek dileğim de ne biliyor musunuz?
bu yaşadığım sancıları hiç unutmamak…

ve kendi çocuklarımla,
o şeytanlar daha çıkmadan piyasaya,
“yaşamak hayatı birlikte.”

tıpkı beni anlayan o yakın bir-iki arkadaşım gibi.
ancak bu sefer,
cevapları da bilerek…

becerecek enerjim yoksa da,
baştan hiç doğurmamak.

beni sevdiğinizi biliyorum.
ancak başka seçeneğiniz olmadığını da…”

Yorumlar 28

  1. ben

    Site sahibinden ya da yorumlardan ne zaman bu tarz “çarpıcı” yazılar duyabileceğiz? Hani bir çocuk gibi, hani ne dediğini umursamadan, hani çarpıcı şekilde söyleyen. Sizler niye böyle konuşamıyorsunuz? Alıntılara mahkummusunuz?

  2. nubi

    zaman zaman zaman… ne kadar zor bisey…

    kendini kesfetme süreci yani burda anlatilan sürec kac yasindan itibaren baslar bilmiorum… fakat bende 7 yasindan itibaren baslamasi bana en agir gelen seylerden biriydi…

    benligimi ararken ayni zamanda bu kadar erken yasda bu arayisin icine girmem en büyük zarari verdi galiba bana…

  3. Gerekli

    Harika bir şekilde kağıda yansıtılmış düşünceler.

    Öncelikle bir çocuğum olmadığı için annemin gözüyle bakmaya çalıştım bu yazılanlara. Hayır kesinlikle ne benden ne de kardeşimden böyle satırlar okumayacağını bilir.

    – Ailemden çok kendim ve kardeşimi övmek olacak belki ama, biz hiç yalan söylemedik ailemize.
    – Çok kızdık çok üzüldük olana bitene ve evet insan en yakınındakinden çıkarır hıncını, nazı geçene gösterir kötü yanlarını. Ancak farkındaydık ki onlar bizi her şekilde sevecekler diye bu kadar üstüne gidiyorduk ve af dilediğimizde hep bağışlanacaktık.
    – Asla eğlencemizi esirgemedik aynı zamanda. Mutluluğumuzu da paylaştık, güncel şakalara birlikte gülmek için bilgisayar terimlerini öğrettik onlara. Ne geliyorsa içimizden onu, onlarla yaptık.
    – Çekinmedik mesela. Elbette içimizde yaşadığımız o tatlı küçük dünyamıza sokmadık ebeveynlerimizi ama; “Bizim de böyle bir hayal dünyamız var, sizin eskiden olduğu gibi.” demeyi ihmal etmedik.
    – Çocuk olduk, ergen oldum, yetişkinliğe doğru da gidiyorum. Onların her daim bir adım öte tecrübeleri olduğu gerçeğini hep kafamızın bir köşesinde (küçük harflerle de olsa :) ) kazılı tuttuk.
    – Ben yaptığım en önemli adımın; asla kendimi bir erkek/kız olarak göstermeye çalışmadım. Önce insan olmak sözünü benimsedim. Özellikle ailemin gözünde bir erkek bir kız bir adam bir kadın değil, bir insan olduğumu belirttim her defasında.
    – Bir diğer önemli konu da, ebeveynleri eğitmek gerçekten zor :)

    Sağlıcakla kalın.

  4. bir genç

    ben önce ?ben? olsam,
    gerisi kolay.

    ne güzel bir yazı.
    söylemek istediklerimin sadece bir kısmını okudum.
    keşke bu yazıyı tesadüfen annem veya babam da okusa da biraz iyi yönde değişimler olsa…

  5. Metehan Kutlay

    çok yakın bir-iki arkadaşım anlıyor esasında beni.
    ancak bana nasıl cevap versinler ki,
    onlar da aynılarını kendilerine soruyor.

    Çünkü aynı sıkıntı, aynı düşünce yapısına aitsek çok yakın arkadaşımız olabiliyor değil mi? Ailemle yaşadığım o öğüt dönemleri genellikle eksik ve yanlıştı, tabii bence. Zaman geçtikçe, zamanın bana kattığı düşünce değişiyor, gelişiyor ve en önemlisi zaman bizimle büyüyor ama hiç ölmüyor.

    Zamanda ilk insanla beraber çocuktu belki onla arkadaştı ama artık zaman bizden çok büyük biz sadece onun bize nefes aldıran noktalarını öğrenip ayak uydurabiliriz ya da birazcık daha fazlası, tecrübe nede olsa.. Zamanda ölümlü olsa; belki işte o zaman onun çocuklarıyla anlaşabiliriz..

  6. Serhat

    Gayet Anlamlı ve Düşündürücü.
    Bunu okuduğum gerçekten iyi oldu.

  7. gülmek

    insanların insanları sevmekten başka bir seçeneğinin olmadığından bahsediyorsun aslında tam olarak… ne zaman ki tüm egolarından sıyrılır insanoğlu, o vakit anlar tıpkı herkes gibi olduğunu ve hayata bir amaç için geldiğini ve onun peşinden koşar.

    tüm bu soruların özü de varoluş sebebini sorgulamandandır ki, ne mutlu sana bunu yapan ender insanlardansın. eğer herkes sorgulasaydı senin gibi nasıl dehşetengiz bir dünyada olurduk…

    ezcümle, evet sevdim seni, sana da dediğim gibi farklı ve anarşik bir duruşun var, ve bu çok kıymetli bir şey…

    insanın kendini keşfetme süreci kadar sancılı ama bir o kadar da keyiflisi yok bildiğin üzere, keyifli keşiflerine kaldırıyorum kadehimi.

  8. şeyda

    beni sevdiğinizi biliyorum ama başka seçeneğiniz olmadığını da!

    bu her şeyi anlatıyor.

  9. pın@r

    Anne-babalar çocuklarının sadece temel ihityaçlarını karşılakmakla yükümlü sanıyorlar kendilerini. Aslında gördükleri tek bir odak noktası. Biraz olsun geniş açılardan bakabilmeyi becerseler ne güzel olur değil mi?

    ÇOCUKLARIMIZIN İLGİYE, SEVGİYE, ŞEFKATE… ANNE-BABAYLA VAKİT GEÇİRECEKLERİ YAŞANMIŞLIKLARA İHTİYAÇLARI OLDUĞUNU UNUTMAYALIM!

    Paylaşım için teşekkürler;)

  10. fevzi gülergün

    Hepimiz bir yerlerde, bir boşluk dolduruyoruz, yada boş olduğunu bilmeden duruyoruz orada.
    Bana göre durumun şiirsel özeti; Şöyle….

    Ben buradayken…
    binlerce kişi geçmişti, ben bu yoldayken
    kimisi ardına dahi bakmadan.
    bazısı göz kırptı
    bazısı hata dedi.
    Fakat kimse sıvazlamadı sırtımı,
    neden burada duruyorsun diye sormadı.
    Her yer tutulmuştu da, burası boştu diyemedim.

  11. nihal

    Zamanlaması güzel, bu anne-kız çatışmasının tam ortasındaydım… 13 yaşında bir kızım var ve benden ayrı yaşıyor Daha da zor bir durum, 40 yaşıma 3 ay kala kendi ailemle beni anlamadıkları konusunda tartıştık. Hem de dün.

    Köşeme çeklildiğim anlarda aslında onlara en ihtiyaç duyduğum zamanlara çok katılıyorum. Ve bu siteyi bana öneren 20 yıllık can dostum seniye’me çok teşekkür ediyorum.

  12. Fehime

    16 yaşındayım . Bu satırların neredeyse tamamı beni anlatıyor.
    Bazen annemin her dediği batıyor bana.
    Bazen de dünyanın en sevgi dolu annesi benimki diyorum. :)

    OZAN şunu eklemiş :

    ” sorumlu ol çocuğum
    kendinden ve yaptıklarından.
    bana öğrettiğin onca şeyden sonra
    sadece bunu öğretebilsem bile yeter bana.

    senin yazma hakkın vardı,
    benim yoktu. ”

    Çok güzel yazmışsın. Annemin bakış açısı . Teşekkürler :)

  13. Pingback: Boğuluyorum, farkında değilsiniz! » Genel, Web »

  14. verda

    Kızım, oğlum,
    sizi seviyorum ve özgür bırakıyorum.
    Sarılmayı pek beceremiyorum,
    eğreti duruyor bende.
    Gözlerimle seviyorum,
    en çok.
    çaresizlikten, zorunluluktan değil sevgim.
    anne olmayı öğreniyorum hergün.
    kafam çok karışık.

  15. zehra ;)

    ben önce ?ben? olsam,
    gerisi kolay….

    henüz daha miniminnacık bir anneyim ben…
    kendisi olmayı daha yeni yeni başarmış bunu geçte olsa keşfetmiş bir 33 aylıık anneyim ve kendimi bulma ben olma savaşımda çabamda öğrendiğim bir ton şeyden sonra bu yazıyi belki çevremdekilere aileme ben hissettikten sonra şunu keşfeden bir anne oldum çoktan…

    oğlum adam olmaktan önce *ben olmayı keşfetsin… o benim kadar gec farketmesin içindeki asıl ben i….

    mükemmel bir yazı… çok teşekkürler….

  16. Muge Cerman

    Keyifle okudum ve kardeşlerime yolladım linki. İkisi de ergen büyütüyorlar. İnatla beni örnek almak yerine, kendi bildiklerini dikte ediyorlar. Umarım senin yazdıklarını okuyup kendilerine gelirler. Teşekkürler paylaştığın için.
    Sevgiler

  17. buse

    yazılanlar çok şey anlatıyor, bazen kimsenin yardımcı olamadığı anlarda güzel bir söz ya da yaşanmış hikayelerden insan gerçekten çok büyük dersler alıyor, doğru sandığı yanlışları görünce kapıldığı rüyadan uyanıyor, yine de keşke hep çocuk kalsak,:))..

    yazı için teşekkürler…

  18. erdal

    valla okurken bile cocuklugum ile kızımın arasında kaldım, ne kolaydır baskalarının hayatına karısmak kendi bildiğin dogruları baskasına söylemek, cocugun bile olsa.

    her şeye ragmen güzel bir paylasımdı. sunu anlamak gerekiyor bence, hayatı ve çevremizdekiler dahil her şeyi bir gözden gecirmemiz lazım.

    teşekkürler yazdıgın ve paylastıgın için…..

  19. maya misa

    Sanırım bu yazıyı yazdığın dönemde hayatını yahut kendini, aileni sorgulamaya yetecek kadar zaman ayırabildin kendine…

    bizim her gün sabah 8, aksam 5 ya da 6 ne fark eder… iste bu saatler arasında sadece yasamı (belki de lüxlerimizi) devam ettirebilmek adına kosusturmacalarımıza devam ettigimiz anlardan birinde sen oturdun ve sorguladın…bizim sürekli erteledigimiz şeyi yaptın.. belki de sadece benim sürekli ertelediğim…

    bazı bir kaç küçük ayrıntıyı daha iyi yapabilmek adına hayatın tümünü pas geçtigimi anlamam bu yazıyı okumamla yine beni duvara toslattı… ama ne yalan söyliyim gittikçe derimiz kalınlaşıyor mu ne… eskisi gibi acıtmıyor artık duvara toslamak.. büyümek bu mu yoksa… büyümesek olmaz, e durdursak olmaz hayatı.. en kolayı sanırım düzene uymak… ve en acısı ^^

  20. 'ozan'

    beni tanımıyorsun.
    tanıma çaban, sana öğretilenlerden ibaret.
    veya, bizden gördüğün kadar işte.

    yeterli değil.
    ve sen farkında değilsin.

    en acı veren taraf ise,
    tanıdığını sanıp, bana hep doğruları söylemen
    kendi doğrularını?
    onlar da nedense hep ?yapmam? gerekenler.
    ve o kadar çoklar ki?

    sen büyürken sanırım ben de büyüyorum.
    ve üstelik, dünyam senin etrafında dönüyor.
    bu yüzden elim ayağıma dolaşıyor.
    büyürken büyütmenin telaşındayım
    kafam karışık
    kim olduğumu anlamaya çalışıyorum.
    neden nefes aldığımı?

    işyerinde aldığım değerlendirmelerden mi ibaretim ben?
    beni değerlendiren kim?
    sahi, o ne kadar tanıyor ki beni?

    boğuluyorum,
    farkında değilsin.

    biri bana iyi bir laf etti mi mutlu oluyorum mesela.
    ne garip ki,
    bu da nette oluyor en çok.
    veya sokakta?
    ve yine ne acı ki,
    tanımıyorum bile çoğunu.

    göstermemeye çalışsam da,
    kırılganım esasında.
    neye kızdığım da değişiyor sürekli.
    anlık işte her şey.

    ve yoksun sen o anlarda.
    biliyorum, olamazsın da.
    dedim ya,
    kafam karışık.

    sorularım basit,
    cevaplar ise o denli yetersiz.

    çok şey değişiyor bende.
    vücudum,
    kimyam,
    zevklerim?

    çok yakın bir-iki arkadaşım anlıyor esasında beni.
    ancak bana nasıl cevap versinler ki,
    onlar da aynılarını kendilerine soruyor.

    çaresiz hissettiğim anlar çok.
    sadece bilmiyorsun?

    sen iyi niyetlisin, farkındayım onun.
    başıma kötü bir şey gelmesin istiyorsun.
    en çok da ?anne? olmamı.
    senin gözünde anne olmak neyse,
    işte onu olmamı?

    kendi gözümde ise,
    ?anne? olmak ütopik bir şey.
    ben önce ?ben? olsam,
    gerisi kolay.

    bazen tek başıma dünyayı değişterebileceğimi sanırken,
    bazen kolumu kaldırmaya enerjim olmuyor.
    köşeme sindiğim anlar var ya,
    hani en çok yalnız kalmak istediğimi söylediğim?

    işte en çok seni aradığım anlar,
    o anlar esasında.
    ama sen,
    farkında bile değilsin.

    esasında sen ya da başkası?
    kim anlarsa?
    zayıf anlarım onlar.
    büyüdüğüm?

    ha bu arada,
    bir de şeytanlar var içimde.
    bana keyif alacağım şeyleri söylemeye devam ediyorlar.
    arada kaçamak yap diyorlar.
    yalan yok,
    haklılar?

    senin yaşlardayken yaptıklarımı.
    unutmadım.
    çünkü sen,
    yaşanılan her şeye rağmen,
    bugün hala benim kızımsın, oğlumsun.

    seni belki ileride daha iyi anlayacağım ama,
    ?ilerisi? yok ki benim için.
    bir anlasan,
    ütopya bana o.

    sanırım buldum?
    hani şeytanlar vardı ya,
    benimle konuşurken onlar,
    sen de olur musun benim yanımda?
    beraber yapsak mesela onların dediklerini?

    yok,
    olmadı bu da?
    herkes tek başına.

    dedim ya,
    kafam karışık benim.

    sakın psikolog falan deme.
    senin yıllarca yapamadığını,
    parayla üç beş seansta yapacağını söyleyen biri hiç değil benim aradığım.

    bir dakika,
    sanırım bu sefer buldum.

    evet,
    sen değilsin bunu çözecek?

    benim, ben.
    benden başkası değil.
    tek dileğim de ne biliyor musun?
    bu yaşadığım sancıları hiç unutmamak?

    ve belki torunlarımla,
    o şeytanlar daha çıkmadan piyasaya,
    ?yaşamak hayatı birlikte.?

    tıpkı beni anlayan o yakın bir-iki arkadaşım gibi.
    ancak bu sefer,
    cevapları da bilerek?

    becerecek enerjim yoksa da,
    baştan hiç doğurmamalı mıydım?

    hayır, iyi ki doğurmuşum seni.
    bugünkü aklım olsa yine doğururdum.
    iyi ki varsın küçüğüm.
    farkında değil misin,
    sen biriciksin!
    senin hayatın biricik.

    sen de istedin bunu.
    hamileyken bile her pes edişimde sen direndin.
    güçlüsün, mücadelecisin.
    ben ne kadar sorumluysam
    sen de sorumlusun hayattan.

    sorumlu ol çocuğum
    kendinden ve yaptıklarından.
    bana öğrettiğin onca şeyden sonra
    sadece bunu öğretebilsem bile yeter bana.

    Seni Çok Seviyorum.
    kaç seçeneğim olursa olsun,
    seni yalnız sen olduğun için.

    senin yazma hakkın vardı,
    benim yoktu.

  21. Mustafa

    Yaşım öyle küçük filan değil ama nedense “yaşadıklarımı/yaşıyor” anlatır cinstendi, birkaç değişiklik olsa da…

  22. Aysenur Aydın

    13 yaşında bir kız çocuk annesiyim. … Ve kızımın en zor yaşları olduğunu hissediyorum. Bu konuda, her söz, her uyarı, her deneyim ufuk açıcı olabiliyor benim için… Çünkü anneliğin öncesi yok, yaşayarak öğreniyorum… Çok teşekkürler Tunç Kılınç…

  23. Ufuk Özgül

    “Quarter Life Crisis” gibi birşey sanırım bu…Büyümeden çocuk yetiştiremezsin, yazdıklarını hissetmenin ne demek olduğunu unutarak büyürsen, hiç yetiştiremezsin.

  24. naz11

    “beni sevdiğinizi biliyorum.
    ancak başka seçeneğiniz olmadığını da..”

    Beni son satırlar vurdu. Korkunç aslında. Çocuğumun böyle düşünebileceği ihtimali tüylerimi ürpertti.

    Ama ben değil miyim ona “başarılarının artması ile onu nasıl daha fazla sevemeyeceksem, hatalarında da onu gözden çıkaramayacağımı” söyleyen. Bu böyle bir şey midir? Yoksa bu kelimelerle dile dökülünce mi insan irkiliyor?

    Aslında seçeneksizliğimi seviyorum, bir anne olmayı isteyerek ben seçmedim mi?
    Bu, bu çok ağır bence, doğru da değil.

    Evet kaygılarım, hayır deyişlerim, büyüdüğünü göremeyişim, yönlendirmelerim belki hepsi kendi içimdeki eksiklik ve korkulardan ama ben de bir insanım ve benim de kafam en az senin kadar karışık. Üstelik senin yaşındayken taşların oturmuş olacağı zamanların hayalini kurarken, artık bunun olamayacağının farkındalığı ile panikteyim…

  25. sufi

    Bir annenin çocuğunu sevdiği kesin. Kirpinin bile yavrusunu “pamuk saçlı yavrum” diye sevmesi gibi sevmek.

    Annenin sevgisi “hataları günahları yaptıkları kararlarıyla sağlığına zarar vermeyeceği her şeye onay vermekle noktalanır o sevgi. Büyüyünce mi anlıyoruz değerlerini ne?

  26. sevda

    Ne diyebilirim? Kızımı büyütürken sık sık okumalıyım bu yazıyı diyebilirim.

    Bir de kendi yaşadıklarımızı unutmamak, endişe denizinde boğulmamak, güzel bir hayatı paylaşmak, iyi bir evlat yetiştirme düşüncesinin altında ezmeden, ezilmeden yaşamak için diyebilirim…

  27. 7.oda

    “köşeme sindiğim anlar var ya,
    hani en çok yalnız kalmak istediğimi söylediğim?
    işte en çok sizi aradığım anlar,
    o anlar esasında.
    ama siz,
    farkında bile değilsiniz.”

    en çok bu kısmı unutmayacağım..
    henüz küçük bir kızın annesiyim..
    10 yaşında kızım..
    ama yakın zamanlarda yalnız kalma ihtiyaçlarının başlayacağını biliyorum.. ve işte o zamanlarda aslında bana çok ihtiyaç duyacağını da biliyorum artık..

Düşünceni Paylaş!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir