İki mektup…
İlki Mardin’in bir köyündeki Esra öğretmenden Koray Kocabaş’a.
İkincisi ise Koray’dan bana.
——-
Merhaba Koray,
Bundan yaklaşık 3 ay önce Mardin’in Savur ilçesine 186 mevcutlu Evren İlköğretim Okulu’na Rehber Öğretmen olarak atandım.
Burayı biraz anlatırsam; Mardin?in Savur ilçesi merkeze 47 km uzaklıkta, yaklaşık 4 bin kişinin yaşadığı, bir dağın eteklerine yayılmş küçük bir ilçe, bence ortalama İstanbul’un 25-30 yıl gerisinde. “Geleceğe Dönüş” filminin gerçek olduğunu hissedebilirsiniz burada.
Savur pek Türkiye gibi değil. Her ailenin çok fazla çocuğu var. Burada sokaklarda eşekler inekler katırlar geziyor fakat hayvanlar yemeksizlikten çok cılız kalmışlar, büyüyememişler. Çocuklar da öyle, bir çoğu küçük kalmış büyüyememiş, fiziksel gelişimleri yaşıtlarının gerisinde.
Mesela burada evlerin çatısı yok, kışın çok soğuk oluyor, yazın da çok sıcak oluyormuş, kışları her aile bir soba yakıp aynı odada uyuyorlar %98 civarı böyle.
Burada çocuklar ‘okul dışında ne yapıyorsun?’ sorusuna “aileme yardım ediyorum, manavda çalışıyorum, ahırı temizliyorum, babamla bahçeye gidiyorum…” cevaplarını veriyorlar.
Bunların yanında öğrenciler inanılmaz saygılılar, sen bir şey isteyeceksin diye gözünün içine bakıyorlar. İnanır mısın bazen beni eve kadar bırakıyorlar, “bir isteğiniz var mı hocam” diye sürekli soruyorlar. Bir şey isteyecek olsan hepsi koşturuyor. Senin elinde ağır bir şey görseler hemen yardım ediyorlar, halk dışarıdan gelen insanlara çok yardımcı.
Savur’un ünlü iki sözü var;
– “başım gözüm üstüne” / bir şey istediğinde diyorlar.
– “bi şey olmaz” / her zaman bunu söylüyorlar, bu şekilde birbirlerini rahatlatıyorlar. Mesela birinin tabağını kırdın – bir şeyi yanlış yaptın – otobüsü 10 dakika beklettin :) bi şey olmaaaz :)
Bu burada bana sabrı öğretti, saygıyı öğretti, her zaman 1. öncelikli olmadığımı öğretti, isteyerek birilerini bekleyebilmeyi öğretti.
Öğrenciler çok gururlu, sen onlara bir şey ikram etsen asla almıyorlar “yok hocam ben yemem” diyorlar, ama kendilerinin ellerinde bir şey olsun asla sana vermeden peşini bırakmıyorlar. Bizim çocuklar gibi hemen her şeyi sorun yapmıyorlar, “bi şey olmaz” hocam diyorlar.
Sevgiye çok açlar, saçlarını seveyim diye yanıma yaklaşıyorlar, birine sarılınca hepsi gelip sarılıyor :)
Aslında hepimiz gibi onlar da birilerinin onların varlığına sevgi ve saygı göstermesini istiyorlar, fakat onlarınki susamışlık gibi bir şey, çok çocuklu ailenin içinde sıfır sosyal hayatla var olduklarını pek hissedemiyorlar.
[Esra hoca mektubunun bu kısmında çikolata, defter, hikaye kitabı gibi bazı ihtiyaçları yazmış.]Buraya yapılabilecek en büyük yardımlardan birisi esasında onlara mektup yazmak, buraya gelip onlarla konuşamasan bile onlara bir mesaj vermen – ufuklarını açıcı bir cümle söylemen çok değerli. Bütün arkadaşlarımdan bunu istiyorum, sadece benim aklım yetmez, düşünsene çocuklar toplam 20 kişinin mektuplarını – bakış açılarını okuyorlar onlarla konuşmuş gibi oluyorlar. Hem siz hiç görmediğiniz çocuklara bu güne kadar öğrendiklerinizle ışık tutabilirsiniz, onların fiziksel olarak size (medeniyete) ulaşmaları ne kadar zorsa bir mail’in buraya ulaşması kadar da kolay :)
Dediğim gibi bir şey göndermesen de en önemli ihtiyaçları sevgi ve ilgi, bir selam, mektup, fotoğraf ve özgeçmiş bile inan onları çok mutlu eder.
Fotoğrafını gönderirsen onlara senin selamını iletirim :) Misjournal e biraz baktım, “bakın bu siteyi yapan abiniz size selam söylüyor!” buna bayılırlar :) hatta bak bence bu iyi fikir, senin fotoğrafını çıkartırım, arada senin selamını söylerim “derslerine çalışıyorlar mı diye merak ettiğini” söylerim, nasıl olur? (lütfen evet de :)
Görüşmek üzere :)
Esra.
—–
Tunç abim selam,
Yıllar önce Lance Armstrong’un kitabını okuduğumda bir cümle beni çok etkilemişti. “Kanser olmak başıma gelen en iyi şeydi.” Cümle etkilemesine etkilemişti ama sadece bu kadar. Manasını idrak edememiştim sanırım. Sonrasında en yakınım annem de benzer bir cümle söylemişti hastalıktan sonra. Yine etkilenmiş ama yine düşüncelerimi bakış açımı değiştirmemişti. Değiştirir gibi oluyor fakat zamanla unutuluyordu.
Bu yaşam tarzı, insanların üzerinde her daim yer alan baskı, İstanbul kimi zaman herkesi olduğu gibi beni de bunaltır. Hiçbir şey yapmak istemez boş boş durursunuz. Yaşadığınızın bile farkına varmazsınız o anlarda. Soluduğunuz havanın ne büyük bir nimet olduğunu. Başkalarını düşünmeden kıyaslamadan sürekli çok küçük şeylere canınızı sıkıp durursunuz. O sıralar size büyük gelir ama bunun sebebi büyük sorunlarla karşılaşmamış olmanızdır.
İşte böyle bir anda ülkemizin önde gelen hastanelerinden birinde rutin olarak yaptırdığım kan tahlilinin sonucu mail ile gönderildi. Maili açtığım anı hatırlıyorum. Ammannn laf olsun diye gittim turp gibiyim işte derken test kağıdının üzerinde bir pozitif ibaresi gözüme ilişti. Daha dikkatli baktım evet pozitif yazıyordu. Pozitif yazan durum ise çaresi henüz bulunamamış öyle ya da böyle ölümcül bir hastalığa dairdi.
Ne yapacağımı şaşırmıştım. Tekrar doktora gittim 14 gün sonra doğrulama testi yapılacağını söyledi. 14 gün nasıl beklenir!!! Başka bir doktora gittim ve en kısa süre içerisinde yeni testlere gireceğimi söyledi ama bu 4 gün sonra olmuştu. O 4 gün hayatımda yaşadığı en stresli günlerdi sanırım. Sabah akşam o hastalığa dair bilgileri araştırıyordum. Hastaların düşünceleri vs…
İşte o dört gün boyunca şunu farkettim. Ne boş şeylere can sıkıyoruz, ne kadar depresif bir toplum olmuşuz. Bu laylaylom yaşayalım manasında değil ama soluduğumuz havanın güzelliğinin bile farkında değiliz. Ayaklarımızın? Kaç kişi bizim gibi istediği anda yürümek için her şeyini verir farkında değiliz. Kaç kişi kitap okumak ister bizim gibi farkında değiliz.
O dört gün sonunda tahlillerimin yanlış yapıldığı sonucu ortaya çıktı. Ama ben o dört gün sayesinde dünyanın en şanslı adamlarından birisi oldum. O süreç boyunca Twitter üzerinden iki tweet göndermiştim. İlki “bugün hayatımın en önemli günü”. Hangi firma ile görüşüyorsun şeklinde kaç mail ve sms aldığımı sayamadım bile. İkincisi ise “bugün hayatımın en mutlu günü” ona ise genellikle cevaplar aşık mı oldun şeklinde olmuştu.
Artık bazı şeylerin farkına normalden daha çok varmaya başlamıştım. Lance Armstrong’un sözünün manasını, hangi duygularla söylediğini net olarak anlamıştım. O sıralarda TRT Belgesel kanalında ‘Zorunlu Hayatlar’ adında bir belgesele denk geldim. Güneydoğu’dan göçe zorlanan hayatları anlatıyordu. Inanılmaz etkiledi. Reklam arasında güneydoğuda öğretmen tanıdığı var mı diye mail atmaya başladım çevremdekilere. Annem yaptığımdan habersiz oğlum “yardımda bulunsak mı” diyordu.
Direk yardım yapmayı çok sevmiyorum. Daha doğrusu o kişileri tespit etmek çok önemli. Rencide olma olasılıkları yüksek oluyor. O sırada senin başlatmış olduğun oyun aklıma geldi. Faili Meçhul Kıyak!
Evet evet küçük küçük kardeşlere hediyeler gönderecektik ve onları bu oyuna dahil edecektik. Oyunu çok seviyorum ama daha faydalı olmasını istiyordum. İki kişi oyuna başladık. Aslında ne yalan söyleyeyim katılımcının olacağını sanmıyordum. Blogumuzda yazımızı yazdık ve cebimizdeki paralarla ilk paketlerimizi göndermeye karar verdik.
İlk paketlerin çikolata vb. anlık mutluluk sağlayacak ürünler olmasını kararlaştırdık. Neden mi? Esra (sonrasında Nazlı) öğretmenin söylediklerine bakarsak oradaki çocuklar çocukluklarını unutalı yıllar olmuş. En son ne zaman güzel bir çikolata yediler özgürce kim bilir?
Tüm paralarımızla çikolata gibi ürünler gönderdik. Sonrasında bir sabah uyandığımda birkaç mail gördüm. Oyunu oynamak isteyenler vardı. Herkes kendince bir şeyler göndermek istiyordu. Amaçta bu zaten. Kimseden şunu alacağız bunu yapacağız gibi bir derdimiz yok. Oyunun konsepti belli. Bir kıyak yapacaksın senin yaptığın bilinmeyecek, karşı taraf rencide olmayacak en önemlisi küçücük bir gülümsemeye sebep olacaksın.
Belli bir noktadan sonra eve kitaplar, kalemler, defterler, oyuncaklar gelmeye başladı. Sonrasında animasyon DVD’leri gönderdik. Öyle ya kim sevmez Nemo’yu, Shrek’i izlemeyi? Yavaş yavaş firmalar devreye girdi ki bu konuda bazı arkadaşlarımızın inanılmaz çabaları oldu. Eski şirketim Fujitsu Siemens (şimdilerde Fujitsu Technology) belirli bir bütçe gönderdi. O bütçeyi kargolarda kullanıyoruz. Jelibon gönderdiler çocuklara. Biliyor musunuz hala boş paketi saklayanlar varmış… Hayatında ilk defa yemiş nasıl saklamasın… Pritt firması kırtasiye ürünleri gönderdi. O kadar çok göndermişler ki bizim okulumuz dışında birçok okul faydalanmış. Garanti Factoring’te çalışan arkadaşlar diş fırçası, diş macunu gönderdiler. Bireysel gönderimler aldı başını gidiyor. Bugünlerde firmalardan direk mail alıyoruz okulların nelere ihtiyacı var şeklinde.
Olayın bu hale gelmesi ise beni inanılmaz mutlu ediyor. Bu gönderimler sırasında FMK kartları gönderdik. Onlara bu oyunu anlatan bir mektup yazdık. Ve oyun oynanmaya başlandı. İlk önce 8. sınıflar oynamaya başladı. “Seni Seviyorum Anneciğim”, “Babacığım seni çok seviyorum” şeklinde ebeveynlerine verdiler gizlice. Bir gül ile öğretmenlerinin kapılarına bıraktılar. Bu hafta ise Karşılıksız Yardım konusu olarak derste anlatılacak. İlkokul 1’ler oyuna dahil oldu. Karşı tarafı gülümsetmek inanın tüm yorgunluğunuzu bir anda silip atabiliyor.
Olay baktık tahminimizden çok hızlı büyüyor. Neden başka okullara yayılmayalım diye düşündük. Öyle ya “tablet” bilgisayarla eğitime kadar daha çok yol almamız gerekiyor. O kadar çok çocukluğunu yaşamamış küçük kardeşimiz var ki… Kimisi ahırdan, kimisi işten okula geliyor (veya hiç gelemiyor) kimisi ise sadece güzel olduğu için gönderilmiyor okula… 4 Mevsim 4 Okul olarak ilerleyelim dedik.
Oyun oynamak isteyenleri bekleriz. Çünkü hakikaten çok eğlenceli çok zevkli bir oyun. Şu anda Mardin’de ilçe ve köylerinde FMK oynanıyor.
“Bu oyuna katılmak isteyen insanlar ne yapmalı, nereye başvurmalı?” diye Koray’a sorunca şöyle yazdı:
Bizimle iletişime geçebilirler. En basitinden benim mailimi paylaşabilirsin: koraykocabas@gmail.com
Burada iki farklı yol izliyoruz. Birincisi, bireysel katılımcılar gönderimlerini genelde bana yapıyorlar. Bunu bilerek istiyoruz. Sebebi ise toplu gönderim olması ve en önemlisi kargo inanılmaz maaliyet oluyor. Kargo masraflarını bizim üstlenmemizdi. Kimi arkadaşlarım para toplayıp gönderdiler. O gönderilen miktarlar kargo masrafı olarak kullanıldı.
İkincisi yok ben size göndermem diyenler olursa, yine benimle iletişime geçiyorlar ve ihtiyaç listesi doğrultusunda öğretmenlerin adresini veriyorum.
Sevgiler,
Koray Kocabaş.
Faili Meçhul Kıyak! için başlarda “tek bir kişinin bile yüzünü gülümsetebilirsek ne mutlu” dediğimizi hatırlıyorum. Bırakın mutlu olmayı, nefesim kesiliyor böyle gelişmeleri duydukça.
İyi ki varsın Koray. İyi ki varsın Esra Hocam. Sizin gibilerden daha çok lazım bu dünyaya.
Koray’ın e-mail adresi: koraykocabas@gmail.com
Blogundaki ilgili yazılar: misjournal.com
Facebook sayfası: ‘Hadi Bir Oyun Oynayalım‘
Yorumlar 38
Merhaba Türkşan Hanım. FMK her daim devam ediyor :) Yorumlarınız için teşekkür ederiz.
http://www.facebook.com/HaydiBirOyunOynayalim sayfamızda gelişmeleri paylaşıyoruz. Boyama kitapları ve kuru boya gibi kırtasiye ürünleri şu anda acil olarak aradığımız bir durum. Öte yandan kimi arkadaşlarımıza kıyafet gönderimi olabilir. (Kıyafet konusunda ciddi sıkıntılarımız vardı bahsettiğiniz konulardan dolayı).
Bana koraykocabas@gmail.com üzerinden ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar
Merhaba,
Öncelikle FMK devam ediyor mu, merak ediyorum. Zamansızlıktan tüm yazılanları okuyamadım. Ancak okuduğum kadarı hem tanımadan size güven duymama, hem de bu işe ne tür katkı yapabileceğimi sorgulamama neden oldu.
Bir kamu kurumunda çalışıyorum. Zaman zaman çocuklara yönelik boyama ve çizgi kitaplar yayınlıyoruz. Eğer yöneticilerimizi ikna edebilirsem bu kitaplardan sizin yönlendireceğiniz okullara gönderebiliriz. Onları ikna edemezsem bile yeğenlerimin çevremdekilerin kitaplarını toplayarak gönderebilirim. Zaman zaman kıyafet, oyuncak da bunlara eklenebilir. (Kıyafetleri yıkamadan, ütülemeden ve tamir etmeden kimseye vermeyiz. Ayrıca kimileri gibi mayo ya da gece elbisesi de göndermeyiz. Bu konuda içiniz rahat olsun.)
Yanıtınızı dört gözle bekliyorum ve bu çabanızdan ötürü sizi ve tüm katkıda bulunanları canı yürekten kutluyorum.
Yolunuz açık, ufkunuz geniş, yüreğiniz sıcak olsun her daim.
Merhaba Hazan öğretmenim,
evet bahsettiğiniz gibi önceki yıllarda Evren ilköğretim okulu memur çocuklarının geldiği bir okulmuş ve başarısı en yüksek okulmuş, her yıl birkaç tane öğrenci fen lisesini kazanırmış, fakat şimdilerde ilçede biraz durum değişmiş, öğrenci ve veli profilimiz tamamen farklı, bahsettiğimiz olaylar birebir karşılaştığımız olaylardır. Savur ilçesinde memur çocukları artık başka bir okula gidiyor, sizin zamanınızdaki Evren ilköğretim okulunun yerini başka bir okul almış, kısa zaman içerisinde bu kadar değişmesi üzücü… herşeyden önce iyiye gideceğine kötüye gitmesi üzücü…
çok üzgünüm ama hepsi öyle olmasa da benim okula kışlık ayakkabısı olmadan gelen, ödevini yapmak için karton kağıdı alamayan, arkadaşları şeker çikolata yerken karpuz çekirdeği yiyen, besin eksikliğinden gelişememiş öğrencilerim var… sizin gibi duyarlı öğretmen,yardımsever kişilerin bu öğrencilerimizi ziyarete gelmelerini bekleriz belki yakından görmek farklı olur,
ha bu arada bu anlattıklarımıza inanamayan çok fazla kişi de var zamanla değişen çok şeyler olmuş, önce gelin görün çocuklarla bir hemhal olun sonra bir daha yazın lütfen…
sevgiler…
Sevgili öğretmenim Esra yapmış olduğunuz çalışma çok güzel. Katkıları bulunan herkese teşekkür ederim.
Ben de Savur’un köy okullarından birinde dört sene çalıştım.. Aslen de Savur’luyuz. Gezmeye bile gitmediğim memleketime çalışmaya gittim. Ama oradaki çocuklar anlattığınız kadar kötü durumda değil. Demişsiniz ya şekeri, jelibonu, çikoltayı ilk defa görüp mutlu oldular diye… Altı sene önce oradaydım o zaman bile öğrencilerin kılık, kıyafet, yeme içme gibi konular da sıkıntıları yoktu. Hele de Evren İlköğretim Okulu… Orada genelde polis, öğretmen ve asker çocukları okur.
Saygılar sevgiler öğretmenim.
@Alay Onay seni aramızda görmeyi isteriz :) Emin ol okumaktan çok daha heyecanlı çok çok daha zevkli ;)
Tebrik ederim okurken heyecanladım adeta.
Çikolata şeker tüm çocukların yemeye hakkı var. İnsanlar olarak yeryuzunun konusabılen dusunebılen her mevsim yaşayabilen canlılarıyız. Savaşı, toprak hırsını, kötülüğü tüm bu yaşanılanlardan vazgeçmeliyiz.
Bizler düşünebilen varlıklarız. Cennet ayaklarımızın altndayken bızler ceheneme çevırdık. Bu kadar teknolojıye gerek yok. Bu kadar makıneleşmeye ve bu kadar köleleşmeye. Bizden öncekı canlıları neden yok edıyoruz. Nefes alıcak hava kalmadı. Bu kadar lüks saçmalığını anlıyamıyorum.
Havaya bak toprağa ya da suya.. Toprak negatif enerjıyı alır ama bızım devamlı kentleşmemızden dolayı enerjı alıcak toprak kalmadı. Gunes enerjısı ruzgar enerjısı neyımıze yetmıyor? Bir insanın iyi yaşaması adına bu dunya çok yeterlıydı, bız bozduk ve sımdı yavas yavas batıyoruz.
Ah aklı çıkası Lidyalı parayı bulduun da, ne kafası yaşıyordun sen acaba?
Karanlığa küfretmeyi bırakıp bir kıvılcım çakmaya çalışıyor insanlar.
Kıvılcım yeterli olmayabilir; yapabilen ateş yaksın, aydınlatma sistemi döşesin. Ama kıvılcım çakılmasındaki zarar ne? Görülen o ki, bu hareketlenme olmasaydı bu insanların çok büyük bir kısmı o karanlığa küfretmeye devam edeceklerdi.
Nedir yani bu tenkit okları? Hayret vakıa yahu..
yaşımı bile bilmeden küçümser bir tavırla ‘genç adam’ diyen, ‘sadece eleştirmekle kalma sen de varsa yaptığın bir şey paylaş ki örnek olsun’ diyen birine ‘geleneklere ters, ayıp’ diye cevap veren biriyle devam edecek bir yazışma asıl bu sitenin okurlarına ayıp. (zaten nik kullanıyorsun, kimse anlamaz kim olduğunu merak etme :)
neyse, sana ‘işin gücünde’ başarılar!
-Biz yapılan yardımların anlatılmadığı bir gelenekten geliyoruz, genç adam! Neden mi?
Ayıptır da ondan…Köşeye çekilmiyoruz biz, işimiz gücümüz var çünkü…
“Yaptığım bir şey yok, ben sadece eleştiririm” diyorsun.
Neyse, mesaj alınmıştır. Ben çekilirim köşeme.
teo Tarkan’a da ‘sen neden okul yaptırmadın’ diye sormuşlardı, nedense birden aklıma geldi..:)
Koray’ı ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Hepimiz onlar kadar, eğer ufak da olsa bir harekete geçebilmiş olsaydık, belki de bu dünya daha yaşanır olurdu. En azından etrafımızda daha fazla gülümseyen yüzler görürdük.
@Chief Seattle; Şikayet etme ve eleştirme dışında, senin şahsen “iyi niyetli ama yeterli” yapmış olduğun bir hareket varsa bizlerle paylaşır mısın lütfen?
Böyle bol ünlemli cümle kuranlarla ulu orta tartışmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Yaptıklarımızı beğenmeyebilirsin herkesin kendi görüşüdür. Atıp tutmaktan ziyade somut çözümleri görmek ister insan.
Neyse bu işte tek değilim bu sebeple kendi düşüncelerimi değil, genel olarak belirlenen şeyleri buradan söylemek istedim ve bu noktada susmanın yeri geldiğini düşünmekteyiz. Aksi halde lise forumlarına yakın bir uslup başgösterecek.
İyi günler, iyi çalışmalar.
Orda bir köy var uzakta ve o köy hep geri kalsın!.. Biz buradan çikolata yollayalım ve onların tebessüm etmesini sağlayalım..(!!).. Böylece 3-5 kuruşla vicdanlarımızı egoistçe rahatlatmış olalım (!!!!) Tekrar söylüyorum. Kalıcı çözüm olmadan bunlar lay lay lom galiba sana göre ”tebessümler” olarak yapılmış -iyi niyetli ama yetersiz- hareketlerdir. Balık tutmayı öğretmektir amaç… Dernek konusunda da yanlış düşünüyorsun. Kötü örnek, emsal teşkil etmez.
İyide burada biz halı altına birşey süpürmüyoruz veya yaşlı bir kadına makyaj yapmıyoruz ki. Hiç bir şekilde bu amaçla yola çıkmadık. Özellikle bu yazıdan sonra sürekli bir dernekleşme konusu geçiyor. buradan onada cevap verelim dernekleşmenin olmamasını doğru buluyoruz. yeteri kadar fener var etrafta.
Bunun tek amacı vardı : Çocukluğunu yaşamamış o küçük şeyleri bile hayatında hiç görmemiş kişilere birşeyler yapmak. Bunun adı yardım değil, bunun adı sadaka değil. Bu sadece FMK oyununun daha fazla katılımcı ile gerçekleşmesi. FMK nın amacı neydi gülümseme değil mi? Bu etkinliğinde tek amacı gülümseme kaynağı yaratabilmek… Bu kadar…
Emekleriniz elbette değerli Koray Kocabaş. Ancak derdimiz sorun çözmek olmalı. Halının altına süpürmekle ya da hasta yaşlı bir kadına makyaj yapmakla bir yere varamayız. Anlatılmak istenen buydu…
Günaydın. Herkese yorumları için çok teşekkür ederiz.
Bu yazı sayesinde oyuna katılan birçok kişi ve firma oldu. Son yoruma istinaden bir yanlış anlama var sanırım. Bizim derdimiz sorun çözmek değil Chief Seattle. Biz küçük kıyaklarla onları bir “anlık” mutlu etmeye çalışıyoruz. Evet bu uzun süreli değil. Ama sürekli şikayet edip, o öyle olmaz bu böyle olmaz diye ahkam kesmekten daha iyidir diye düşündük açıkçası. Aldığımız geri bildirimler ve oyunun sürekli olarak büyüyor olması – şirketler bu oyuna dahil olmaya başladı! – bizleri sevindiriyor.
Her şeye sorun olarak bakarak, çözüm üretmediğimiz sürece pek bir yol katedemeyeceğimizi düşünüyoruz. Bugün bu çikolata ile başladı, sonrasında kitapla defterle devam etti. Belgeseller gönderildi. Belki yakında biz gideceğiz. Ama bir şeyler yapmaya çalışıyoruz hiç yoktan değil mi? ve inan bunun maddiyatla ilgisi yok. Bir mektup bile insanları mutlu edebiliyor…
”Orda bir köy var uzakta” şarkılarıyla, neye göre kime göre uzak ve neden (!) diye sorgulamadan büyütülmüş bir kuşak ki buna ”kayıp gençlik” diyoruz, doğu ve güneydoğu bölgelerinin bu denli geri kalmasından birinci derecede sorumludur.Günümüz Kürt meselesinden de sorumludur.
Çikolata göndermekle çözülmez bu işler, STK’lara katılımla,siyasetle çözülür.
FMK’nın böyle güzel işlere, taa Mardin’e kadar ulaşması ne kadar güzel.
Emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum.
bir öğretmen olarak yapılmış tüm çalışmaları ayakta alkışlamakla birlikte, umutsuz bir şekilde bu azminizin hiç bitmemesini temenni ediyorum…
ancak yıllar geçtikçe içinde bulunduğumuz çağın bir gereği olarak kişilerin sizleri köşeye sıkıştırıp üzerinize basma isteği arttıkça ve hatta artık eyleme dönüşüp size zarar vermeye başladığında, tamamen kendinize yönelip sadece ayın 15 inde bankamatik önünde maaşını çekmeye giderken öğretmen olduğunuzu hatırlayacağınız üzerine bahse girerim…
keşke hep böyle öğretmen kalabilsek ama 10 yıl yetiyor ilgilerimizin değişmesi için…
bir öğrencimin kuralı bu:
a) dürüst ve mutsuz
b) bencil ve mutlu…
başka seçenek yok…
inatla dürüst ve mutlu olmayı öğretmeye çalışırken, kendinizi yalnız bulacaksınız ve öğrendiğini düşündüğünüz bir kaç öğrenciniz de hayatın gerçek yüzüyle karşılaştığında b’yi işaretleyecek… işte kaçınılmaz son bu…
Haritada Ankara’nın üstünde Kuzeyden Güneye bir hat çiz ve sağ tarafta kalan Türkiye’min tüm illeri, ilçeleri, kasabaları, mahalleleri işte böyle insanlarla dolu… Böyle sevgiye, böyle ilgiye açlar…
Her şeyi devletten beklememek gerektiğini anlayan, çorbada bizim de tuzumuz olsun diyen siz FMK lılara sonsuz tebrikler ve tşkler….
Söylenecek o kadar şey var ama bu olayın bende yarattığı etkiyi tek kelimeyle özetleyebilecek kelime bulamıyorum. Çok büyük bir helal olsun, bravo diyorum.
Bu proje içerisinde Faili Meçhul Firma olmak için yöneticiliğini yaptığım kurumda bir toplantı yapacağız. Birkaç deniz yıldızını biz de denize kavuşturmaktan mutlu olacağız.
çok duygulandım.. herkesi, başta Esra Öğretmen’i kutluyorum gördüklerine duyarsız kalmayıp buralara taşıdığı için!
öğretmenlik böyle bir şey, çocuklara yardım etme duygusunu ne kadar güzel aşılamış. çocukların gözünde bir idol olmuştur eminim..
sevgiyle büyüyen çocuklar hırçınlıktan, kötü şeylerden de uzak olur. umarım aldıkları bu eğitimler hayatlarının geri kalanı için sağlam bir temel oluşturur, hepsi için çok güzel yarınlar diliyorum..
FMK hareketi hedef kitlesine fazlasıyla ulaştığını gösteriyor. FMK hareketinin yurt içinde olduğu kadar yurt dışındanda olumlu tepkiler alacağına eminim. Bir sonraki fmk hereketini yurt dışından bekliyorum. saygılar…
açık konişim bu mektubu sonuna kadar okumadım yarısında bıraktım, okuduğum yere kadar aklıma gelen şey;
evet bu çocuklara güler bi yüz bi mutluluk, tebessüm bile çok iyi gelicek, bu nesil belki de Türkiye’yi çok iyi yerlere taşıyacak.
belki biraz siyasi diyeceksiniz ama bi gerçeği unutmamak lazım (lütfen yanlış anlamayın) bu çocukların çoğu zaten okullara gönderilmiyor, gönderilenler de okul sonra aileleri tarafından çok daha farklı bilgilerle beyinleri dolduruyor, farklı konulara yönlendiriliyor, içlerinden kazanabildiklerimiz meslek olarak her ne seçerse seçsinler bizim için bir tanesini bile kazanmak onlara yeni hayat vaadetmek eşi benzeri bulunmaz bişey olur…
BRC sana katılıyorum
İşte FMK şimdi gerçek amacına ulaştı…
vayy be! hepsini okudum ve gözlerim doldu, biraz duygulandım. ne güzel olmuş,ne iyi olmuş.
bu kış biz de güneydoğu anadoludaki okullarımıza bir yardım kampanyası yaptık. böyle bir şey olmasını hayal ederek bu olayı fmk ile yapmayı düşündüm. fmk oyuncularıyla daha fazla katılım ve daha fazla mutluluk elde edebileceğimizi biliyordum. fakat sonra bu işle ilgilenemem düşüncesiyle vazgeçtim:/
tebrikler, çok başarılı ve güzel olmuş. daha fazla mutluluk daha parlak gelecek!
ne güzel şeyler yapmışsınız, neler çıkmış ortaya, okurken ben bile heyecanlandım içimden ben de diye geçirdim insan nasıl mutlu olur..
tebrik ediyorum emegi geçen herkesi..
Sizleri içtenlikle tebrik ediyorum, içinizdeki ışığın hiç sönmemesini diliyorum.
Çok güzel, katkısı olan herkesi tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.
Keyifle selamliyorum herkesi.
Babamin meslegi geregi Mardin’de 3 sene yasadim, cocuktum, ciliz esekleri ve damda uyudugumuz geceleri animsiyorum ;)
Cocuk olmak, geregince yasayabilmek cocuklugu her minigin hakki olmali.
FMK konulu rehberlik dersini izleyebilmek isterdim; -ozguven, -kendini ifade edebilmek, -toplum onunde temsil basliklarinda yuzlerdeki ifadeleri gorebilmek kelimeleri duyabilmek isterdim.
Yapilabilecek bisiyler var, mesajimi bu bidiklarla paylasmanizi rica ediyorum, bir tebessum icin!
Ben ne soyleyecegimi biliyorum: Baskentten size kucaklarim dolusu sevgiler gonderiyorum, kollarinizi acip sarilin ;)
Dilegim Mardin’in sadece pilot bolge olmasi!
Koray Bey’in Esra Hnm.in ve projeye eli degen, fikri degen, yuregi degen tum bireylerin emegine ve yuregine saglik..
Sevgili Esra Öğretmen, Sevgili Tunç, Sevgili Koray
Hepinizi gönülden kutluyorum.
Uğur Hocamın dediği gibi, yazacak kelime bulamıyorum.
Sevgiler, Saygılar
bence icinde bulunduklari topluma geri veren bireylerle olusan medeniyetler, bu sekilde insancil olduklari surece gercek anlamda buyur ve gelisirler.
calismaliriniz cok degerli..
Sonuna kadar okudum bütün yazılanları.
Projenin gerçekleşmesinde payı olan herkesi kutluyorum.
Ne güzel yapmışsınız. Hem Koray’ı, hem de seni kutluyorum.
Hatta saygıyla eğiliyorum.
Yazacak kelime bulamadım.
Aferim be…
Merhaba.
Esra Öğretmen’den bugün gelen mektubu sizlerle paylaşmak isterim. Sadece bu mektup bile tüm emeklerin karşılığı… Katılan herkese çok teşekkür ederim…
Merhaba Koray,
Ve tabii Mardin?in Savur ilçesinin çocuklarına Kıyaklar yapan adlarını bile bilmediğim, tanımadığım sevgili FMK severler,
Öncelikle yaptığınız kıyaklar için öğrencilerim ve öğretmen arkadaşlarım adına çok çok teşekkür ediyorum.
Siz FMK?lar yapmaya başladıktan sonra bu küçük uzak yerde bazı şeyler değişmeye başladı. Bazı çocuklar hayatlarında ilk kez jelibon yediler, bazıları ilk kez halley in tadına baktılar, bazıları ilk kez oyun hamuruyla oynadılar, bazılarıysa ilk kez bu kadar kaliteli yumuşak ve güzel koklu oyun hamurlarına dokundular, ilk kez faaliyetlerini prittle yapıştırdılar, okul kütüphanesinde ilk kez bu kadar çeşitli kitapları oldu, çok beğendikleri deli oldukları Alacakaranlık serisi kitaplarını ilk kez bu kütüphaneden okudular. Bazı öğrencilerimizin ilk kez kendilerine ait diş fırçaları oldu. İlk kez TABU ve benzeri oyunlarla oynama fırsatları oldu. Çizgi Film DVD leri ile buralarda nadiren hissettikleri ?Çocuk Olmak? duygusunu çok yakın hissettiler.
Aslında gönderdikleriniz onlara hep şunu hatırlattı ?Sen Çocuksun ve Sonuna Kadar Çocuk Gibi Davranma Hakkın Var?.
Çocukluk buralarda pek de farkına varılmayan bir dönem, üzeri kapatılıp, es geçilen bir dönem, büyüklerin verdiği emirlerin yerine getirildiği, isteklerin dile getirilemediği, olmayan çocuk parkında oynanamayan bir dönem. Sizler sayesinde bu çocuklar çocuk olduklarını hissettiler. Bilmem bundan daha harika bir hediye olabilir mi?
Biliyor musunuz ilk kez birileri buradaki öğrencileri ciddiye alıp mektup yazdı, hem de yaşları kendilerinden büyük birileri. Ve onlar da ilk kez hiç tanımadıkları fakat kendilerine ?Çocuk Olma Duygusunu Hissettirme Kıyağını? yapan abi ve ablalarına mektuplar yazıp resimler çizdiler. Bu tarifsiz bir şey, bir çocuk için ne kadar anlamlı olabileceğini anlatmak çok zor; belki bir poşet jelibonu avucuna döküp tek seferde yemek gibi ya da hayatında ilk kez oyun hamuruna sahip olduğunda sevinçten ne yapacağını bilemeyip yerine bile oturamamak ve heyecandan kekelemek gibi, ya da elindekine bakıp öğretmenim bu bizim mi olacak? Diye sormak gibi, ya da lavabosu olmayan evde diş fırçasını nasıl kullanacağını düşünmek ya da artık ablasının diş fırçasını kullanmak zorunda kalmayacağı için çok sevinmek gibi.
Çocuklara yardım etmek bence her şeyden önce biraz da çocuk olmayı gerektirir. Sizler belki de buradaki çocukların iç seslerini duyabildiniz, onlardan çok da farklı olmadığınız için. Hala içinizde bir çocuğun yaşamasına izin verdiğiniz için ve bu duyguyla tüm dünyayı kendinize arkadaş görebildiğiniz için onlara ulaşabildiniz.
Çocuklar hep şöyle söylüyorlar; Öğretmenim bunları bize gönderenlere bizim adımıza da çok teşekkür edebilir misiniz?
Yaşadıklarımız bununla da bitmedi tabii… Bu hafta okulumuzda ?FMK Oyunu? Rehberlik derslerinde okutulan bir konu oldu!
Şöyle ki; Rehberlik derslerinde öğrencilere öğretilmek istenen çeşitli kazanımlar vardır; özgüven ? toplum önünde konuşmak ? grubun üyesi veya lideri olabilmek ? yardımseverlik- temizlik – problem çözme ? öfke yönetimi ? arabuluculuk- kendini ifade edebilme ? farklı kişilerle iletişim kurabilme gibi? Bu değerleri çocuklara oyunlar vasıtasıyla öğretiriz. Hem eğlenir hem de iyi ve yeni bir şey öğreniriz.
Bu hafta Faili Meçhul Kıyak yapmayı öğrendik! Rehberlik saatinde dersin adı; FMK idi!
Çocuklar bu oyunu çok sevdiler. Önce bilmeyenler Faili Meçhul ve Kıyak kelimelerinin anlamlarını öğrendiler. Sonra sınıfta FMK kartlarını dağıttık önce kestik sonra hangi kıyakları yapacağımızı düşündük. Birilerine karşılıksız yardım etmenin, kıyak yapmanın büyük hazzını yaşadık. Eğer bir rehber öğretmenseniz öğrencilerinize ilk öğretmeniz gereken şey ?Kendine Yardım? davranışıdır. Kendine yardım ise en hızlı başka birine yardım ettiğinde gerçekleşir.
Sevgili Tunç Kılınç,
Sevgili hiç tanışmadığımız FMK ablalar – abiler,
Sevgili FMK oyununa katılan şirketler,
Sevgili FMK kolilerini taşıyan kargo çalışanları,
Parçası olduğunuz bu oyun Mardin?in Savur ilçesinde çok şey değiştirdi,
Sayenizde birçok deniz yıldızı ilk kez denize değdi,
Bu oyunla birçok ilk yaşandı.
Öğrencilerimiz de bu oyunu öğrendiler. Okulumuza üzerinde FMK kartı olan koliyle gelen diş fırçası ve diş macunlarını birer birer paketlediler, içlerine de birer tane FMK kartı bıraktılar, kendi paketledikleri diş fırçası ve diş macunları kime verildi bilmiyorlar ama bu oyunu oynarken çok eğlendiler.
Okuldan eve geldiğimde çantamda iki küçük FMK kartı buldum birinde ?Öğretmenim Sizi Çok Seviyoruz? yazıyordu, diğerinde de ?İyi ki Varsınız Öğretmenim!?
Daha sonra telefonum çaldı arayan bir öğretmen arkadaşımdı. ?Eğer öğrencilere bir şey öğretemiyorum diye üzülüyorsan sakın üzülme! Az önce kapımda bir gül buldum, yanında da bir kart vardı, ?Faili Meçhul Kıyak ? Seni Gülümsetebildiysem Ne Mutlu?..? yazıyordu?
Belki ufak bi hareketti,
Belki birilerine göre saçma bir oyundu,
Fakat bilerini harekete geçirdi.
Buradaki çocukların hayatlarında bir şeyleri değiştirdi,
Size küçük gelebilir yaptıklarınız fakat hepsi burada değerliydi,
Hiçbir şey yapmadıysa bile GÜLÜMSETTİ…